EMARE MASKE: 8. OYUN

Comenzar desde el principio
                                    

Gürkan'ın gözleri irileşti, Büge hazırlıksız bir şekilde derin nefes verdi ve Korel... Ondan hiçbir tepki yoktu, sadece dinleyiciydi. "Biliyorum, geçmişim hakkında bildiklerin var. Onları dinlemek istiyorum."

Bunu neden Korel'in yanında yapıyordum? Ona güvenmediğimi göstermek için mi? Onu göz ardı etmek için mi? Onu umursamıyormuş gibi davranmak için mi?

Belki de tek istediğim, onun yine beni aptalca yalanlara inandırmasıydı.

Gürkan sessizliğini korudu ve omuzlarını dikleştirerek Büge'ye baktı. Yardım istediği açıktı.

Gülümseyerek, "Tedirgin oldun," dedim Gürkan'a. "Ama maalesef bir gün herkes," herkes kelimesinin üzerine bastırdım, "bugünün geleceğini biliyordu. Artık geri plana atan ya da sorgulamayan Minel yok. Sen de böyle bir an yaşanacağından emindin. Neden tedirgin oldun?"

"Ben sadece..." Gürkan masasına ilerlerken zaman kazanmaya çalıştı. "Geçmişinle ilgili hiçbir şey bilmiyorum..."

Hızla yanına gittim ve dikkatini çekmek için ellerimi sertçe masaya vurdum. "Ve artık yalanlar dinleyip onlara inanıyormuş gibi davranan Minel de yok. Gürkan, biliyorum, geçmişimdesin."

Gürkan'ın gözleri önce masasına vurduğum ellerime, sonra yüzüme kaydı. Beklemediği yerden gittiğim için şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, Büge ise arkamdan onun yanına gidip aslında hangi tarafta olduğunu bana gösterdi.

Aramızda sözsüz bakışmalar geçerken bana herhangi bir cevap vermesini bekliyordum fakat yanıtsızdı, sessizliğe kurban gitmişti. Tam o anda Korel, "Gürkan senin geçmişinde değildi," diye lafa girdi. "Sen benim geçmişimdeydin. Gürkan sana hiçbir şey anlatamaz çünkü hepsi ikimizi ilgilendiriyor."

Gürkan'ın yüzüne bakmaya devam ederken, "Ben Gürkan'la konuşuyorum," dedim fakat dişlerimi sıktığımı yeni fark ediyordum. "Ona soruyorum."

"Ve ben cevap veriyorum." Ayak seslerini duydum ama ona bakmadım. "Gürkan bir şeyler anlatsın mı istiyorsun?" Derin bir nefes verdi. "Gürkan, ona her şeyi anlatabilirsin." Birkaç adım sesi daha. Sonra dibimdeydi, masanın hemen yanında. "Onun sana anlattıkları, benim ona anlattıklarımın aynısı olacak. Yani sen yine Korel'i dinleyeceksin."

Altdudağımı dişlerimin arasına alıp kanatana kadar bastırdım. Canımı yakmaya çalışırken aslında ona bakmamak için de kendimle savaş halindeydim. Herkes bana bakarken dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama ben kendi içimde büyük bir nefrete bulanmıştım.

Eğildiğim yerden doğruldum, ellerimi birbirine çarptım ve gözlerimi en sonunda Korel'e çevirdim. Hafif alaylı bir gülümsemeyle, "Ha, anladım," dedim. "Yani ben Gürkan'dan yine yalanlar dinleyeceğim." İstemesem de yüzünde oluşan yeni yanık izine gözlerim kayıyor, gözünün altındaki morlukları es geçemiyordum. Daha fazla ona bakmak istemediğim için gözlerimi kaçırıp, "O halde kimseyi dinlemem gerekmiyor," diye mırıldandım. "Hepinize iyi günler, ben kendi başımın çaresine bakarım."

"Minel..." Arkamı dönüp yürümeye başladığımda Büge arkamdan seslendi ama duraksamadan odadan çıktım ve üçünü oracıkta bıraktım.

Ondan neden kaçıyordum? Evet, yalancıydı; evet, gerçeklerle uzaktan yakından alakası yoktu ama bunlar kaçmak için bir neden olsaydı zamanında fark ettiğimde de kaçardım, öyle değil mi?

Belki de benim kaçtığım yalanlar değil, Korel tarafından duymak zorunda kalacağım gerçeklerdi.

Ben o gerçekleri onun ağzından duymak istemiyordum.

EMARE SERİSİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora