EMARE MASKE: 6. DÖNÜŞ

Start from the beginning
                                    

Sanki bu cümlesi ondan daha fazla kaçmama neden olmalıymış gibi iyice duvara yapıştım. Bana bir şey yapacağından mı korkuyordum? Neden böyleydi? Onu saatlerce aramışken şimdi neden böyleydi?

Sesi. Hiç değişmemişti ama eskisi gibi o alaycı tonu yoktu.

Tekrar göreceğim gün için kafamda birçok rol biçmiştim ona. Beni özledin mi, diye bir giriş yapabilirdi mesela. Bu ona yakışırdı. Veya, beni arıyormuşsun, derdi.

Hiçbiri olmazsa, peşimi bırak, diyerek beni kapı dışarı ederdi.

Gözümden başka bir yaş daha düştüğünde değişen ona baktım, sonra kendime. Ben de değişmiştim.

Eskiden olsa ona hesap sorabilirdim, yalanlar söyleyeceğini bile bile. Bağırabilirdim ya da koşup sarılabilirdim, yardım dilenebilirdim.

Ama ben de değişmiştim, sonunda hep istediği o değişim gerçekleşmişti ama onsuz başarmıştım. Kapısının önünde saatlerce beklerken bu kadına dönüştüğümü bilmiyordum ama şimdi, dönüştüğüm kadın ortadaydı.

Dudaklarımı araladım. Karanlık odada, pencereden vuran sokak lambasının ışığıyla onu görebildiğim kadar dikkatlice bakıp, "Neden?" dedim titreyen bir sesle. Bu soruyu bekliyormuş gibi omuzlarını düşürdü.

"Neden mi gittim?" diye sorduğunda gözlerim ellerine kaydı. Sol elinde sargı bezi vardı, sağ elinde yarabandı.

"Hayır," diye karşılık verdim. Bunu beklemiyordu ki yaprak sarısı gözlerinin odağı değişti. "Neden buradasın?" Duvara sürtünerek diğer tarafa, oradan da giysi dolabımın önüne geçtim.

Sadece topuğunda dönerek beni takip etti ama bana yaklaşmadı. Ne yapmak istediğimi anlamış gibi, "Pencereye yaklaşmaya çalışıyorsun," dedi. "Olası bir durumda oradan kaçmak için."

Ne düşündüğümü anlaması umurumda bile değildi. Pencereye ilerledim, ardından sırtımı pencere pervazına yasladım. Ona güvenmiyordum, onun kim olduğunu bilmiyordum ama canımı önemsediğim için değildi bütün bunlar, sadece onun gerçekleriyle yüzleşmek yerine kaçardım.

"Neden buradasın?" diye sordum bir kez daha. Sırtıma sıcak rüzgâr çarpıyordu ama terden dolayı üşümeye başlamıştım. "Neden benim odamdasın?"

Hazırlıksız yakalandığı soru onu ikileme düşürmüştü, bu gözlerinden okunuyordu ama nedense artık yalan yok gibi geliyordu. Ne söylerse hepsi gerçekti, kendisi gibi.

Yatağın sol tarafından ağır adımlarla bana yaklaşmaya başladı, bense arkamdaki taşa tutunarak kendimi sırtüstü aşağıya atmayı bile düşündüm ama iki adım uzağımda durduğunda bunu da anlamış gibiydi.

Yüzüne daha net bir şekilde ışık vurduğunda bakışlarını her zaman gizleyen Korel'in artık bunu da yapmadığını fark ettim ve gördüklerim tırnaklarımı taşa saplamama neden oldu.

İlk defa beni çözmeye çalışıyormuş gibi bakmıyordu, ilk defa beni izlemek istiyormuş gibiydi.

Derin bir nefes verdi, çelimsiz vücudu hareket etti bu nefesiyle. Yutkundu, oldukça fazla belirginleşen âdemelması inip çıktı. "Kaçmaktan yoruldum," dedi derinden gelen bir sesle. "Sen nasıl yorulmuyordun?"

"Çünkü ben kaçmak zorundaydım." Eskiden olsa ona bakarken gözlerimi kaçırırdım ama artık ona direkt bakabiliyor hatta bu sefer ben onu çözmeye çalışıyordum. "Yoruldun ve ilk uğradığın yer benim odam mı oldu?"

"Hayır, ilk uğradığım yer senin odan değildi." Net yanıtıyla beraber bir adım daha attı ve aramızda bir kol boyu mesafe kaldı.

"Bana yaklaşma," dedim beklediğimden daha keskin bir sesle. "Benden uzak dur."

EMARE SERİSİWhere stories live. Discover now