Yirmi Altıncı Bölüm

En başından başla
                                    

-Leyla, dedi.Gülfem hanım zaten biliyordu Leyla olduğunu ama "Bakalım Önder'in ağzından da duyabilir miyim?" diye sormuş ve Önder'in hiç çekinmeden verdiği cevapla mutlu olmuştu. Ailenin kızları belli ki iyi erkekler bulmuştu. Nilüfer karşılıklı olarak sevgisini Türker ile paylaşırken, Leyla'nın dik kafalı bir aptal olması Gülfem hanıma Leyla'nın kulağını çekmesi gerektiğini belirtti. Önder kaçırılır mıydı hiç?


O sırada kapıdan gelen "küt" sesiyle hepsi kapıya baktı ama bir şey göremediler. Nilüfer kıkırdıyordu. Çünkü Leyla'yı kapı dinlerken görmüş, Önder "Leyla" dediğinde şaşkınlıkla kafasını vurduğuna şahit olmuştu.

-Bir şey mi düştü acaba? dedi Gülfem Hanım

-Düşme değil de, belki bir aklı başına gelme vakası olmuştur, dedi Nilüfer.

-Efendim?

-Yok bir şey, anne. Siz sohbetinize devam edin. Ben de Naz için bir şeyler hazırlayayım, dedi Nilüfer.


Salondan çıktığında Leyla ortalıklarda görünmüyordu; belli ki korkusundan kaçmıştı. Mutfağa girdiğinde güya çay hazırlamaya çalışan bir Leyla gördü.

-Burada mıydın sen?

-Ya nerede olacaktım?

-Kapıda dinliyordun ya bizi, o bakımdan şey ettim.

-Kiiiim? Ben mi?

-Yok ben, tabii sen! Eee, duydukların seni memnun etti mi?

-Çooook.

-Etmesi gerek zaten, yeter artık çektirdiğin çocuğa. Valla, aşkından vazgeçerse çok ağlarsın

-Geçmez ki.

-Emin misin?

-Evet, eminim.

-Hımm, öyle diyorsan.

-Ne o? Bir şey biliyorsan söyle lütfen.

-Yok ben ne bileceğim? Hayırlısı. Hadi, çayları bekliyorlar. Ben de Naz'a bir şeyler hazırlayayım.

-Tamam, dedi Leyla ama kafasının bir köşesinde de "acaba" mı vardı?


Önder Naz ile öyle güzel oynuyor ve öyle güldürüyordu ki herkes çok şaşırdı. Naz'ın gülücüklerini sadece Nilüfer'e bahşettiği düşünülürse, Önder Nilüfer'e rakipti neredeyse. Yine de Naz Nilüfer'i gördüğü an onu istiyor ve Nilüfer'in kucağından Önder'e gülücükler saçıyordu.


Çaylar geldiğinde Önder memnuniyetle çayını Leyla'nın elinden aldı. "İnşallah bu günleri ömrümün sonuna kadar görürüm," diye içinden dua etti. Çaydan daha bir yudum almamıştı ki telefonu çalmaya başladı. İzin isteyerek telefonunu açtı.

-Efendim?

-Önder.

-Efendim, Türker?

-Nerdesin oğlum sen? "Eve gidelim," dedin; ben geleli kaç saat oldu, sen hala yoksun. Bir şey mi geldi başına?

-Yok, başıma bir şey gelmedi de ben bir yere geldim.

-Anlamadım?

-Bir arkadaşıma geldim.

-Ha, öyle mi? İyi. O zaman eve gelirken ekmek al bari, beni çıkartma dışarı şimdi.

-Peki babacığım, alırım.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin