❄️KARA TOHUMLAR -PART 1-

Começar do início
                                    

Yatak odasını hallettikten sonra kara kurt eve gelinceye kadar hazır elim değmişken evi bir güzel silip süpürmüştüm. Marangoz dükkanında yapılıp cilalanan yeni masamı dün eve getirmişlerdi. Aşina olmanın iyi yanlarından biri istediğiniz her şeyin harfiyen yerine getirilmesiydi. Şimdiyse Gideonla birlikte çalışma odasını benim için ayarlıyorduk. Gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki kara kurt gerçekten tertipli ve düzenliydi.

Onaylanıp kaldırılan belgeler olsun, haritalar olsun, iş için lazım olan malzemeler olsun hepsinin belli bir düzeni ve yeri vardı. O yüzden çalışma odasını şekle sokmak çokta zor olmamıştı. Odayı iki kısma ayırıp bir sınır belirlemiş ve bütün araç gereçleri dizmiştik. Ortak bir alanımız bile vardı! Ruby nineden öğrendiğim bitki sanatı ve cadı zanaatına ait bütün tariflerim için bile burada çalışabileceğimi söylemişti. Onu rahatsız etmek istememe rağmen sorun olmayacağını söylemesi gözüme o kadar tatlı gelmişti ki yanaklarını sıkmamak için kendimi zor tutmuştum.

Gideonla günün bir kısmını evi düzenleyerek geçirmekten büyük zevk almıştım. Eşyaları oradan buraya taşırken bazen birbirimize sataşıp durmuştuk. Hatta bir ara Gideon beni yere yatırıp gözümden yaş gelene dek gıdıklamıştı. Tamam, yüzüne zincifreden sürmek benim suçumdu ama o anda çok mantıklı gelmişti.

Tepeden tırnağa değiştirdiğimiz odanın ortasında tükenmiş bir vaziyette oturuyorduk. Ne vardı canım, altı üstü hazır eşyaları kaldırmışken sağı solu da temizleyelim dedik. Gideon camları cillop gibi yapmıştı. Kalash klanının liderinin elinde bezle cam sildiği görülse kimsede korku falan kalmazdı. Ender bir şekilde titizdi de. Üstelik temizlik yapmaktan da gocunmuyordu. 

Yorgunluktan ölsem de kalkıp bize bol köpüklü bir kahve yapıp getirmiştim. Parkelerin üstünde bağdaş kurmuş kahvelerimizi içiyorduk. 

"Şu gölgeler... Ne çeşit yaratıklar ki? Yani bildiğimiz gölgelerden mi bahsediyoruz?" Gölgeler kendi kendilerine var olabilirler miydi ki? Ay dün akşamdan beri kafamı kurcalayıp duruyordu. Sormak için uygun fırsatı ancak yakalayabilmiştim. Çekine çekine soruyor oluşuma dudakları hafifçe kıvrılsa da bir saniye bile sürmedi eski hallerini almaları.

Eşeledikçe eşeliyordum.

"Hayır, bildiğin gölgelerden değiller."

Tırsarak "Hayaletler mi?" diye sordum. Hayaletlerle pek iyi anılarım olmadığı gibi travmalarım Gasadalurda Nirvana'ya ulaşmıştı. Uzun bir süre ne adlarını duymak istiyor ne de etrafımda dolaşmalarını istiyor olsam da sakız gibi yapışmışlardı. Kahvesinden küçük bir yudum aldıktan sonra dudaklarını yaladı. Bir an için elalarım ıslanan dudaklarına düşse de hemen bakışlarımı kaçırdım. 

"Ölmüş şeytanlar." Hımm peki. İçim çok rahatladı doğrusu.

"Şeytan yakasındaki şeytanlardan mı?"

"Şeytan yakası Azirin hakimiyeti altında, oradan değiller." Gözleri hafifçe kısılıp dudağının kenarına dokundu. Sanırım bir şey düşünüyordu. "Artık oralı değiller daha doğru bir tabir olur. Şeytanlar öldüklerinde gölge yakasında, gölge olarak yeniden doğarlar." 

"Eski bedenlerinin gölgeleri olarak mı diriliyorlar yani?"

"Güzel yakaladın, bu şekilde de izah edebiliriz. Güçlü şeytanlar kanlı bir pelerine bürünürler, onlara şah denir. Seninle konuşan ve sana görünende onlardan biri. Sıradan şeytanlarınsa siyah pelerinleri olur."

"Şeytanlar ölüp gölge olduklarında güçlerinde bir değişim oluyor mu peki?"

"Dirilmek kolay olmadığından güçlerinin bir parçasından feragat ediyorlar elbette."

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Onde as histórias ganham vida. Descobre agora