❄️NEFES KESİĞİ

Mulai dari awal
                                    

Kalasha geldiğim ilk günlerde intihara meyilli olduğunu anlamıştım. Çevresindeki herkes bir gün bunun olabileceği korkusuyla yaşıyordu. Bana da o korkuyu aşılamıştı. Nedenini bilmediğimiz tek şey neden yapmadığıydı. O sınırın üzerinde oyalanıyordu, bir adım ileriye atsa beni de kendisiyle birlikte uçuruma sürükleyecekti. Şimdilik sadece sınırın ötesindeki huzuru izliyor, arzuluyordu.

Ne kadar düşünürsem canım o kadar çok yanıyordu o yüzden bunu kendime yapmaktan vazgeçtim. Buna karşılık aşina korku her zaman benimle birlikte kalacaktı.

Kafamdaki sesleri kısmam iki günümü almıştı. Aslına bakarsanız birazda kırıcı konuşmamak için bir süre içime kapanmıştım. İstediğim şey sözlerimle kara kurdu yaralarını çiğnemek değildi. Sırtındaki onlarca bıçağa ekleme yapmaya da niyetim yoktu. Sadece iyi olsun, bunu kendine yapmayı bıraksın istiyordum. Bu kadar basit. Daha fazla tahammül edemeyeceğimi anladığımda odamdan çıkarak banyonun kapısının önüne gelip kararsızlıkla dikilmeye başladım. 

Beş dakika önce içeri girmişti. Konuşmak için pek müsait bir ortam değildi. Gerçi ortamın önemi de yoktu. Artık ondan çekinmek istemiyordum. Sadece bedenlerimizle değil, bir adım daha ileri giderek ruhumuzun çıplaklığıyla birbirimize ait olalım istiyordum. Bir gün o son adımı atıp içindeki harabede de gönlümce gezecektim ve kıskançlık yüzünden cennetten bir kenti nasıl cehenneme dönüştürebildiklerine tanıklık edecektim. 

O şehri Gideon yıkmıştı; nefes alabilmek için.

Ne acı. Bu adama ancak kendine zulüm edince nefes aldırıyorlardı.

Heyecandan hafifçe titreyen ellerimi durdurmak için yumruklarımı sıktım. Üstümdeki kıyafetin bağcıklarını çözmeye çalışırken birbirine dolanan parmaklarıma sinir olsam da sonunda onlardan kurtulmaya başarabildim. Yere yığılan kıyafetlerimin arasına en son iç çamaşırlarım eklenmişti. Kapıyı yana kaydırıp açtığımda suratıma nüfus eden hararetli buhar kalın bir sis tabakası gibi biriktiğinden içerideki şeyleri seçmekte zorlanıyordum. Banyoya girdikten sonra kapıyı arkamdan örttüm. Gözlerim alışıp buharı yarıp geçtiğinde orada olduğunu gördüm. Havuz büyüklüğündeki küvette kaslı kollarını genişçe iki yana açmış, kafasını dinleniyormuşçasına geriye atmıştı. 

Bambulardan havuza taşınan kaynar suyun gürültüsü sükûnete tüy dikmesi gerekirken garip bir şekilde atmosfere uyum sağlıyordu. 

Yanına gitmeden evvel elalarım havlulara takılsa da sonradan küçük bir soluğu içime çekerek örtünmek isteyen tarafımı dizginledim. Aldığın karara sadık kal Alysa!

"Orada daha ne kadar oyalanacaksın diye merak ediyordum bende." Bunu söylerken kapalı duran gözlerini açmamıştı. Kapının önünde yaşadığım ikilemden haberdardı.

Ona gelmemi beklemişti.

"Köşedeki şişeleri görüyor musun? Turuncu sıvılı olanlardan birini getir." Geldiğimden beri ne işe yaradıklarını öğrenmeyi unutup durduğum şişelere yaklaşarak raflardan istediği renkteki olanı aldım. Saçlarımı önüme atarak az da olsa gizlendim. Havuzun içine girerken de, şişeyi kenara koyarken de gözlerini açma zahmetine girmedi. Yanına yaklaşıp bacağımı üstünden diğer tarafa atarak kucağına oturdum. Üzerimde havlum olduğunu sanarak yanılmıştı. Saniyeler önceki sakinliği çıplak tenlerimizin bulaşmasıyla dağılmış, kasılmıştı. 

Benimde pek rahat olduğum söylenemezdi. Vücudumdaki gerginlik hattı zirveye ulaşmıştı. Düşmeyeyim diye omuzlarına tutunuyordum. Çabamı anlayıp bir elini belimin kıvrımına götürüp sıktı. Islanmış saçları koyulaşmıştı. Yüzüne yapışmasından rahatsızlık duyduğu için geriye doğru ilgisizce taranmıştı. Belden aşağısı suyun içerisindeydi, gövdesi ise buhardan terlemiş; teni parlıyordu. Birikmiş ter damlalarından bazıları aşağıya doğru işveli biçimde kayıyordu. Göğüs kemiğinin üstündeki damla tamda benim ona bakmamla hareketlenmiş, yavaşça yol almış; karın kaslarının arasındaki dar kanala girmişti. Kasıklarım birbiri ardına bıçaklandı. 

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang