"Eklemlere çalış Alysa!" Yulier ellerini ağzının kenarına paravan yaparak sesini duyurmaya çalıştı. Büyük bir alanı kullandığımızdan bağırmadan onu işitmem zordu. Bugün Aramil iki ayda ne kadar geliştiğimi görmek istediği için üzerimde baskı kuruyordu. Yulier hakemdi. Dahası zarar görme ihtimalime karşı dövüşümüze her an karışabilme rolünüde üstleniyordu.

Kabul etmek istemesem de Metusu hala yenebilmiş sayılmazdım. Bir ayımı ilk üçü için harcadıysam, son bir ayı da Metus için çar çur etmiştim. 15 setten fazla dövüşsekte yok yenemiyordum adamı. Kalash'ın iki numaralı yardımcı komutanı ünvanı laftan ibaret değildi. Aramille şuanda antrenman gibi bir şey yapıyorduk. Metusu yenemediğimden ona kolay kolay sıra gelmeyecekti. Muhtemelen elflerin veliahtı Hyuga'ya yakın bir güçteydi.

Bana şans tanımak için sol kolunu arkasına saklamıştı. Yalnızca sağ bacağını ve sağ kolunu kullanacağını söylemişti. Gurur yapacak konumda olmadığımdan tamam demiştim. Yulier'in verdiği taktiğe odaklanarak tekmelerimi kullanıp eklemlerini hedef aldım. Tekme mi, tekmesiyle karşılayarak durdurdu. Saldırılarım Aramili kıl payı geçiyormuş gibi görünse de esasında ufak hareketlerle beni püskürtecek kadar profesyoneldi.

Yirmi dakikadır bir kere olsun vurmayı bırak, dokunmayı dahi becerememiştim. İki büklüm nefeslenerek, çenemden akan teri elimin üstüne sildim. Aramil rahat tavırlarla az ötede dikiliyordu. Metuslayken on maçın üçünü alabiliyordum. Aramille yarışırsam on maçın birini bile alamayacağım aşikardı. Elf'in soluk alış verişi bile değişmemişti!

Öfkeyle parmaklarımı baldırlarıma bastırdım. Gideona Dolunayla cebelleşirken sürüye nasıl liderlik ettiğimi, düşmanlara sunduğum antlaşmayı, Suryok'u birkaç dakika da olsa oyalayabildiğimi ballandırarak anlatmışlardı. Olayların ansızın açılma nedeni ırkların talep ettiğim antlaşmaları göndermesindendi. Zira Gideon eline geçen belgelere anlam verememişti. Onlara utanç verici olduğundan susmalarını söylesemde dinlememişlerdi. Söyledikleri doğru olsa bile hikayelerini yorumlarıyla süslemeleri yerin dibine girmemi sağlamıştı.

Gideonun maharetlerimi dinlerken dudaklarının hafifçe yukarı kıvrıldığını bir tek ben fark etmiştim. Gümüşlerinden gelip geçen duygunun gurur oluşu, babasını notlarıyla sevindiren kız çocuğu gibi içimi kıpır kıpır etmişti. Eğitimlerimin meyvesini yavaştan topluyordum. Onun istediği seviyeye gelmek için önümde uzun bir yol vardı. Yinede takdirini kazanmak mutlu olmamı sağlıyordu.

Kara kurdun yokluğunda idare resmi olarak Hyuga'dan bana geçmişti. Gideon küçücük bir tereddüte kapılmadan yardımcı komutanlarına yeni mevkimi açıkladığında dilimi yutmuştum. Olayların hızına yetişemiyordum! Bütün işi tek başıma omuzlamadığımın altını çizmeme rağmen pozisyonun zaten bana ait olduğunu ve almaya da hak kazandığımı belirtmişti. Diğerleri de onaylamıştı.

Seçtiği sözcükler, bakışlarındaki inanç gönlümü fethetmişti. Görevi layıkıyla yerine getirecek özgüvenim vardı. Direnmemin sebebi Hyugaydı. Dağdan gelmiş bağdakini kovuyordum resmen.

Göz ucuyla tepkisini kolaçan ettiğimde yakalanmıştım. Bana göz kırpmıştı. Alınmamış mıydı? Savaştan önce yaptığımız konuşma olmayan aramızı düzeltmişti. Sanırım artık arkadaştık. Gri kurdun problem etmeyeceğini anlayınca razı gelmiştim.

Artık sürüyü direkt olarak hareket ettirme yetkisine sahiptim.

Etrafımda bana itimat eden arkadaşlarım, beni kendilerinden sayan Kalashlılar, sevdiğim adam olunca güvenlerini boşa çıkarmamak için ekstra çalışmam gerektiğini fark ediyordum. Variyetleri ateş topundan oluşan hırsımın arzuladığı benzindi.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Where stories live. Discover now