❄️YUMURTA -PART 1-

Start from the beginning
                                    

Etrafındakilerin ne düşündüğünün önemi yok gibiydi.

Sanırım ben istisnaydım. Ona inanmadığım her seferde nasıl incindiğini, bana açıklama yaparken içerlediğini görsem de habersizmiş gibi davranıyordum. Tıpkı onun karşımda duvar olmaya gösterdiği çaba misali. Tüm bunlar kara kurttan talep ettiğim ödüne girerdi değil mi? ayrıcalıklıydım. Sebebinin mühürden kaynaklandığını düşünüyordum. Bir ihtimal bana karşı ilgisiz kalmasını engelliyor olabilirdi. 

Gideon yalan söylemektense bulunduğu ortamdan uzaklaşıyor ya da sessiz kalıyordu. Abelia konusunda maruz kaldığım olumsuz hislerde sırf bu yüzden uzun tutunamamıştı duygularıma. Zira o kızla Gideonun arasında sözü edilmeyecek kadar basit şeyler geçse dahi onun bana çekinmeden itiraf edeceğinin bilincindeydim. Tıpkı fısıltı gölündeki kara cadıyla olan münasebeti gibi. 

Kalash klanının lideri palavralardansa acıyı tercih ederdi. 

Galiba konu benim güvenimden çıkmıştı, sorun Gideonunkindeydi. Bana içini açamıyordu. Muhtemelen sustuğu bir ben de değildim.

Sıkıntıyla gözlerimi kapattım. Hatayı yalnızca onda aramamalıyım. Hayatımın özetini yazan yıpranmış kağıtlar öz eleştirici yapınca deste deste önüme yığılıyordu. Onlara göz atmayı denedim, bunaltan gerçeklik aslında her şeyi açığa vuruyordu. Kendime bile güvenemezken Gideondan bunu yapmasını isteyerek çok olmuş olmuyor muydum?

Babamın ruhumda bıraktığı hasar öyle kalıcıydı ki ısıtıp ısıtıp önüme getiriyordu çocukluğumu, öz kızına bıraktığı travmalar mirasıydı. Bencillik edip Gideonun yaralarıma üflemesini istiyordum. Oysaki böyle bir zorunluluğu yoktu. Sizi sevmesi için aşık olduğunuz insana nedenler süremezdiniz, bende yapamazdım. O da yaralıydı. Yaraları öyle derindi ki zarını azıcık kaldırdığınızda dağılmamak için güç bela bir arada duran kemikleri fark ediyordunuz. Kara kurt'un acısını üstlenmeye hazır olsam da o bunu istemiyordu.

Kırgındım, incinmiştim. Avuçlarıma atılan kesikler sızım sızım sızlıyordu. Bianna ninenin o gün ki cümlesi aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Gideon beyaz Cadıya değil, beyaz Kurt'a mühürlenmeliydi. 

"Kıyaslanmak istemiyorum" Evet, beyaz Kurtla kıyaslanmak istemiyordum. 

Çiçeğin solmaması için yaptığım büyü, kağıdı hasar almadığı sürece onu sonsuza kadar canlı tutacaktı. Kara kurt kolayca elde edebileceği bir çiçek getirmemişti. Göğsümdeki dövmeyi düşünerek aramış, örümcek zambağını seçmişti. Bana herhangi bir çiçek getirse de mutlu olurdum fakat şuan ki etkiyi yaratabileceğinden emin değildim. İçimde eriyen bir şeylerin akmasına sevile olan esas şey sıkılmadan, pes etmeden zambağı bulmak için çabalamasıydı. Maneviyatı buradan geliyordu. Hala küskün hissetsem de düne kıyasla daha katlanılabilir hale gelmişti ağrım. 

En azından beni umursuyordu.

Neticede anlaşamamamızın nedenini temsil eden düğümü çözmeyi başarmıştım. Kızgınlığım ve dargınlığım körleşmemi sağlamıştı. Bu duyguları ezdiğimdeyse berraklaşmıştı bulanık su. Gideon aramızda kararlaştırdığımız belli bir sıfat olmamasına rağmen odama gelip beni öpmekten çekinmeyen, dokunurken sınırlarını bilip izin vereceğim kadar ileriye giden bir adamdı. Ben ne zaman daha fazlasını istemeye, onun belirlediği çizginin dışına çıkmaya başladıysam tam tersini yaparak kabuğuna çekilmişti. Tarafsız baktığınızda aramızda değişen hiç bir şey yok gibi gözüküyordu. Yine beni koruyup kolluyor, beni izliyor, onun mühürlüsü olduğumun bilincinde hareket ediyordu. Yavaş yavaş kendini soyutluyor oluşunu sınırının ötesine geçmeyeyim diye yerleştirdiği görünmez duvara çarpa çarpa idrak etmiştim.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Where stories live. Discover now