25. Bölüm-Mağara

972 103 19
                                    

Uzun bir aradan sonra kısa bir bölümle merhaba! Daha çok bir geçiş bölümü gibi oldu çünkü hikayenin asıl başladığı yer buradan sonrası. İyi okumalarrr.

25. Bölüm-Mağara

"Emery!" Merlin elini uzatsa bile geç kalmış, kardeşi toprağın içinde kaybolmuş ve geriye sadece düz toprağı bırakmıştı. Sanki düştüğü bir delik yok gibiydi. "Geç kaldım..." Merlin yere diz çökerken şoktaydı, elini toprağa atmış yumruğuyla sıkıyordu. "Onu alacak." Hemen ardından gelen Arthur ellerini toprağa batırmış kazmaya çalışıyordu. Toprakta ufak çukur dışında bir şey oluşmazken genç prens deli gibi durmadan devam ediyordu. Aklına gelebilecek tüm küfürleri savururken o Merlin'in aksine şiddetli bir öfke nöbeti geçiriyordu.

Geri kalan kalabalık onların çevresini sarmışken şoktan ilk kurtulan Uther oğlunun koluna girip zorlukla da olsa kaldırmıştı. Askerlerine döndü. "Hemen toprağı kazın! Mağara girişi olmalı." Merlin ve Dianne dışında hiçbiri aslında mağaranın onu bilerek içeri aldığını bilmiyordu. Herkes bir giriş yolu aramaya koyulmuştu.

Birkaç asker tarafından kaldırılan Merlin biraz ileriye bırakılmıştı ama gözleri bir an olsun kardeşini alan topraktan ayrılmamıştı. Arthur ise babasının kolunda zor ayakta duruyor, her an ağlayacak gibi toprak içindeki elleriyle toprağı kazan askerleri izliyordu. Percival ve Lancelot, Merlin'in yanına çökmüş onu kendine getirmeye çalışırken Leon, Elyan ve Gwaine Arthur'un bu hallerinin çok dikkat çekmemesi için kralın kolundan alarak kenara çekmişlerdi.

"Kendine gelmen lazım Arthur. Yapabileceğin tek şey başka bir giriş yolu aramak. Böyle durmayı bırakman gerek." Gwaine'in sözleriyle Arthur biraz kendine gelmiş duruyordu.

"Buraya hiç gelmemeliydi. Dün gördüm onu önceden, geri göndermeliydim." Arthur kendini suçlayarak konuşurken Leon başını olumsuzca salladı.

"Onu prenses Dianne getirdi, sen değil tamam mı? Şu an böyle durarak ona yardım edemezsin. Emery'i bulacağız ama önce giriş yolu bulmamız gerek. Kendine gelmen gerekiyor." Onun kararlı sesiyle Arthur başını salladı. Evet, içeri girmenin bir yolunu bulması gerekiyordu. Kararlılıkla sirkelenip askerlerin yanına ilerledi.

"Büyülü bir girişi olmalı. Emery ne yaptıysa yanlışlıkla açmış olmalı. Kazılarak açılmayacak, normal bir delik olsaydı ne kapanırdı, ne de böyle dümdüz bir toprak olurdu. Kazmayı bırakın, her yeri dikkatle inceleyin." Askerler onu onaylayıp her yeri incelemeye başlarken Merlin'e yürüyüp önünde diz çöktü. "Merlin bana bak." Lancelot ve Percival'in sakinleştiremediği Merlin'in bakışları onu bulurken, omuzlarını sıkıca kavradı.

"Hemen yanımdaydı. Tutamadım." Onun dediği şeye anlayışla başını salladı.

"Şu an ise hemen aşağıda bir yerlerde. Böyle durarak ona yardım edemeyiz. Şimdi benimle kalk, etrafı arayıp bir giriş bulalım tamam mı?" Onun güven verici gülümsemesiyle başını salladı Merlin. Onun desteğiyle ayaklanmıştı. "Onu gördün mü? Herhangi bir hareket mi yaptı? Ya da bir şeylere mi bastı?" Merlin düşünmeye çalıştı. Düşündüğü kardeşinin hareketleri değildi, elbette o hiçbir şey yapmadan kılıç tarafından içeri alınmıştı. Ama içeri girmenin başka bir yolu olmalıydı. Büyü kitabındaki büyüleri aklına getirmeye çalışıyordu. Gizli yerlerin kapısının açılmasını sağlayan bir büyü vardı, emindi. Büyülü sözcükleri hafızasını zorlayarak aklına getirmeye çalışıyordu.

Diğerlerinin yanından ayrılmış, kardeşinin çekildiği yere çökmüş elini yere koymuştu. Diğerlerine arkasının dönük olmasını fırsat bilerek sessizce büyüyü söylemeye çalıştı. Birkaç deneme sonrasında doğru kelimeleri söylemiş olmalı ki tekrar bir çukur açılmıştı. Sevinçle ayağa fırlarken bağırdı.

"Giriş açıldı!" Herkes oraya toplanırken kimse nasıl açabildiğini sormayacak kadar keyifliydi. Arthur eğilip mesafeyi kontrol etti.

"Çok yüksek değil, atlayabiliriz. Askerlerden bir kısmı girişi korumak için kalsın. Geri kalanı bizle içeriye!" İlk önce Arthur ve şövalyeler girerken geri kalanı peşlerinden girmişti.

**********

Emery gözlerini açtığında büyük bir toz yığının içerisinde bulmuştu kendini. Ne kadar süredir baygın olduğunu bilmiyordu. Etraf havada süzülen ışık hüzmesi dışında kapkaranlıktı. Buraya daha öncede gelmişti, rüyasındaki mağaraydı. Her şey tıpkı ondaki gibiydi, ışığın onu götüreceği odayı da biliyordu.

Genç kız içinden bir ürperti geçerken gücü hissedebiliyordu, çok kuvvetliydi. Onu çağırıyordu, ona aitti. Hayır, Emery ona aitti. Rüyasından daha cesur bir halde ışığı takip ederken, adım adım onu ele geçiren gücün tesiri daha çok yükseliyordu. Ve işte oradaydı. Tüm gücüyle parlayan kılıç, üzerinde ışıldayan yazılarıyla oldukça davetkardı. Emery gözleri parlarken yutkundu. Kılıca doğru elini uzatıp ilerlerken yine rüyası tekrarlamış, içerisinde herhangi bir bedenin olmadığı hayalet pelerinler onu durdurmak için önüne geçmişti. Kılıç nasıl onu çekiyorsa, pelerinlerde bir o kadar itiyordu. Giriş izni yoktu, biliyordu.

"Ona ulaşmam lazım." Emery kontrolsüzce ağzından çıkan cümlelere şaşırmamıştı. Ama attığı adım pelerinler tarafından engellenmişti.

"Burayı terk et ölümlü! Yoksa daha ağır bir son seni bekleyecek!" Pelerinlerden koro halinde çıkan gür sesle bir adım geriledi. Gittikçe onun üstüne geldiklerini fark edince izin vermeyeceklerini biliyordu. Kafasına inen perde gitmiş, buradan çıkması konusunda beyni alarm vermeye başlamıştı. İçinden kuvvetli bir ses kılıca asla dokunmamasını söylüyordu.

Geriye dönüp kaçmaya çalışan genç kız takip edildiğini hissediyordu. Nefesleri ensesinde ama bir o kadar uzaklardı. Pelerinler boştu yahu! Korku onu ele geçirirken daha çok hızlandı. Bir çıkış bulmalıydı. Merlin... Yardım et. Çaresiz mırıldanışı tekrar kendisini odada bulmasıyla son bulmuştu. Saatlerce koşmuş gibiydi ama sanki bir adım ilerlememişti.

"Buraya gel! Seni sadece ben koruyabilirim! Vaktin geldi çocuk! Yükseleceğiz! Dünya bizim ayaklarımızın altında boyun eğecek, bana gel çocuğum!" Emery kılıçtan yükselen sesle korkusunu unutmuş, büyük bir cesaretle boş pelerinlere yönelmişti.

"Defolun!" Gözleri siyahı anımsatan bir maviyle parlarken pelerinler geriye savrulmuş, yere bez parçaları olarak düşmüşlerdi. Gitmişlerdi. Emery'nin yüzünü zafer sırıtması kaplarken kılıca döndü. İşte buradaydı. Hayatı boyunca eksik olan parçasıydı. Emery onsuz bir hiçti. Ama artık her şey bitmişti. Artık var olacaktı. Herkes ona boyun eğecekti.

"Dünya benim olacak."

Camelot'un DüşüşüTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon