42. Bölüm-Düğün Hazırlıkları

559 48 4
                                    

Not: Fırtına öncesi sessizlik bölümleri diyelim, iyi okumalarrr <3

42. Bölüm-Düğün Hazırlıkları

Arthur ve Emery'nin evliliği çabucak duyrulmuş, elbette ki erkenden kutlamalar başlamıştı. Sadece ilan edilmek için yapılan bu kutlamaların büyüklüğü karşısında şaşıran genç kız, düğünün nasıl olacağını hayal bile edemiyordu. Bu durumdan en çok kötü etkilenen tabii ki de kendisi olmuştu.

Prens gündelik işlerine devam ederken Emery düğün hazırlıkları için bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Elbette tüm sorumluluk sarayın tek leydisi Morgana'ya verilmiş, bu durumu büyük bir onurla kabul eden leydi ise heyecanla en mükemmel düğünü yaratmaya çalışıyordu. Emery ona minnettardı, gerçekten. Ama onun bu işlere çokta ilgili olmadığını anlamamakta ısrarcıydı leydi. Onun için sadece papazın kutsaması yeterliydi, öyle de evlenebilirlerdi, böyle de. Geri kalan her şey şaşalı bir gösteriden ibaretti. Bir prensin teklifini kabul ederken bunların olacağını tahmin etmeliydi.

Bugün kaçıncısını denediğini bilmediği elbise sonunda leydi tarafından beğenilmiş, aradığı elbisenin bu olduğu söylenmişti. Rüya gibi bir gelin olacaktı. Ama... Fazla süslüydü, bir önceki denediği sade elbise oldukça yeterliydi. Hemde o da oldukça şıktı.

"Emery... Çok güzel bir elbise evet ama fazla sade. Bir kez gelin olacaksın, üstelik bir prenses. O gece parlamalısın. Güzelliğini gölgelemene izin veremem. Bana inan, her şey çok güzel olacak." Onun yorgun bakışlarını sonunda fark eden leydi, biraz fazla sıktığını fark etmiş olacaktı. Emery'nin bu sefer gece için seçilen elbisesini durmadan büyük bir güçle daha dar hale getirmek için boğarcasına sıkan terziyi kenara çekti. Genç kızın elbisenin altında kalan saçlarını gün yüzüne çıkarırken aynadaki yansımasına gülümsedi. Çok güzeldi, elbise gerçekten yakışmıştı. Arthur çok şanslıydı, bunları düşünürken samimiydi. Emery onun çabasını takdir etmekten geri durmamış, ona oldukça samimi, sıcak bir gülümseme bahşetmişti.

"Biliyorum... Sadece... Bunlar çok fazla geliyor. Göz önünde olmaya alışık değilim. Kimsenin görmediği kızken, şu an herkesin konuşmadan önce iki kere düşündüğü kişi oldum. Üstelik bu kadar kızsı görünmeye de alışık değilim." Onun yüzünü buruşturarak söylediği şeye kıkırdadı Morgana. Ona bundan sonra böyle görünmek zorunda olduğunu söylemek için erken, diye düşündü. Muhtemelen arkasına bakmadan kaçacaktı.

"Ah, buna bende alışık değilim kızım. Evet durmadan bir genç kadına dönmen için dua ediyordum ama bu beklentileriminde üzerinde oldu." İşte oradaydı, annesinin kapı pervazına dayalı yaşlı ve yorgun bedeni, dolu gözler ve sıcak bir tebessümle aynada duruyordu. Genç kızın gözleri dolarken hızla arkasını döndü.

"Anne!" Heyecanla ona koşturan kızını kollarının arasına aldı kadın. Kokusunu içine çekip özlem dolu bir öpücük saçlarına kondurdu. İki bebeğinden biri buradaydı işte. Artık yeni evini bulmuş olsa bile, o hala onun bebeğiydi.

"Dur, sana bir bakayım." Annesi onu çekmiş, ellerinden tutarak etrafında döndürmüştü. Çok güzeldi, kızını böyle görebilmek daha güzeldi. Evlenmesini, her genç kız gibi davranmasını elbette çok istiyordu. Ama bu kadar acıtabileceğini yeni fark etmişti. Bir prensesken normal bir kıza göre bile daha az evini ziyaret edebilecekti. Bu koskocaman saray kızını çoktan benimsemişti. Gözyaşlarını tutamaz bırakırken mırıldandı.

"Tanrım, daha çok küçüksün. Ben... Bu kadar erken değil..." Elini ağzına kapatırken dudaklarını ısırdı. Kızına destek olması gerekirken her şeyi mahvediyordu. Ama daha küçüktü işte. On sekiz yaşlarındaki kızı bu dönemlere göre evlilikte geç bile kalmıştı. Yine de kadın sonunda kızı birine gönlünü kaptıracaksa bile beş yıl içerisinde olacağını düşünüyordu. Her şeye dikkatli olan gözleri kapısına kadar gelen prensi fark edememişti işte. İkilinin o zaman birbirine olan duygularını görmeliydi. Belki geciktirebilirdi.

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now