56. Bölüm - Onu Deli Gibi Özlüyorum ve Bu Beni Öldürüyor

144 16 3
                                    

56. Bölüm - Onu Deli Gibi Özlüyorum ve Bu Beni Öldürüyor

  Alissa, Emery ile oynarken gelen Arthur'u görmezden geldi. Ona vicdan azabı çektirecekti. "Baba!" Küçük kız koşturarak babasına sarılmıştı.

"Bebeğim." Arthur saçlarını öptü sevgiyle. Alissa başı eğik öylece bekledi. Arthur'un bakışlarının anlıkta olsa ona kaydığını biliyordu.

"Sende bizimle geliyor musun baba?"

"Maalesef tatlım. Şövalyelerle talimim var. Gitmem gerek." Emery homurdansa da onayladı. Arthur giderken Alissa gidişini izledi.

"Bana kendin geleceksin Arthur Pendragon."

Alissa, Emery'e büyü öğretirken Ragnor'ı izledi. İlk ondan kurtulmalıydı. Ama kılıcı onun sakladığına emindi. Kılıcı bulma şansını kaybedeceğini bilmese ondan hemen kurtulurdu. Emery'e büyü öğrettiğini ispiyonlaması yeterliydi. Bunun için sağlam bir plana ihtiyacı vardı. Hem ondan kurtulmayı garantileyecek hem de kılıca ulaşmasını sağlayacak bir plan. Bunun için önce Arthur'la yakınlaşmalıydı. Her şeyin kilit noktası oydu.

"Hadi tatlım, babanı izlemeye gitmek ister misin?" Emery sevinçle onaylarken Alissa yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Aptal çocuk," mırıldandı.

"Çocuğum hakkında düzgün konuş!" Emery'nin kendisiyle konuşan sesini duyarken donup kaldı. Bu daha önce hiç olmamıştı. Onlara yakınlaştıkça o da güçleniyordu. Elini çabuk tutması gerektiğini biliyordu.

"O aptal çocuğun ve kocan benim kurtuluş biletim olacak. Onları öldürmem için yalvaracaksın. Sana söz veriyorum." Arkadan Emery'nin çığlıkları eşliğinde küçük Emery ile talim alanına ilerledi.

Şövalyelerle talim yapan Arthur kızını görür görmez durup onu kucaklamıştı. Şövalyelerde etrafını sararken Alissa numaradan keyif dolu bir gülümsemeyle onları izledi. Hepsinden tiksiniyordu, nefret ediyordu. Küçük kıza sevgi dolu bakmaya çalışıyordu ama bu onun için en zor olandı. Kusmamak ve onu öldürmemek için büyük bir mücadele veriyordu. Çocuklardan oldu olası nefret ederdi. Onun için onlar büyük böceklerdi. İğrenç, her yerden çıkan yapışkan yaratıklardı. İlk öldürülmesi gereken onlardı.

"Merhaba, Alissa değil mi?" Ona seslenen uzun dalgalı saçların sarmaladığı kahverengi harelere baktı. "Ben Lancelot. Tanışamadık." Ona uzatılan eli sıktı Alissa.

"Merhaba." Adamın bariz ilgisini görürken göz devirdi. Yapmacık bir gülümseme sundu.

"Ona iyi geliyorsun." Gözü şövalyelerle oynayan Emery'deydi.

"Umarım." Aklına gelen fikirle sırıttı Alissa. "Seninle bir şey konuşabilir miyim? Tabii sonra. Biraz özel." Lancelot kaşlarını çattı.

"Elbette." Kendisi söylerse ele verirdi. Ama Lancelot? Şüphe bile çekmezdi. Ragnor'dan kurtulacaktı.

Lancelot akşam saatlerinde genç kadınla buluşmak için ormana gitti. Gördüğü yaklaşan kadınla yakalarını düzeltti. "Merhaba. Geldiğin için teşekkür ederim."

"Önemli değil. Ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa, bir sorun olursa bana ulaşmaktan çekinme lütfen."

"Çok teşekkür ederim Lancelot. Sen çok iyi bir adamsın..." Alissa omuzlarında elini gezdirdi. "Ve cesur. İçimden bir ses sana güvenebileceğimi söyledi." Gözlerinin içine baktı aralarında hiç mesafe bırakmazken. Lancelot yutkundu, nefesleri birbirine karışıyordu.

"Bana güvenebilirsim. Sana yardımcı olurum." Alissa gülümsedi. Hemen sona gözlerini buğulandırıp ondan ayrılarak saraya bakan yolu izledi. Lancelot peşinden geldi endişeyle. "Sorun ne?"

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now