22. Bölüm-Cesur Fare

1K 105 14
                                    

22. Bölüm-Cesur Fare

Merlin birazdan sıkıntıdan patlayacaktı. Prenses ile Arthur'un cilveleşmeleri tek kelimeyle iğrençti. İkisi ormanda piknik yaparken, o da atların başında durmuş etrafı izliyordu. Onlar dışında her şeyi görmeye razıydı. Emery'nin şu an onu çıldırtmasına bile razıydı. Aklına o gelirken gülümsedi, ormanda bulduğu yeşilliği koyduğu kesesinde elini gezdirdi. Bunları yemeye bayılırdı. Akşam ona en sevdiği yemeği hazırlamayı planlıyordu. Bunlarla çok güzel giderdi. Gün batmak üzereydi, onların ne zaman kalkacaklarını düşünürken ayaklanmalarını görünce rahatladı. Etrafı toplamak için yanlarına koşturdu.

"Şu aptal hizmetkâr kızı zindana gönderdiğin için tekrar teşekkür ederim Arthur ama ilacım döküldü Giderken şu hekime uğrayalım. Umarım yedeği hazırda vardır." Merlin'in kaşları çatılırken duraksadı. Emery'den bahsediyor olmalıydı. Gözleri Arthur'la kesişirken bakışlarını kaçırmasıyla elindekileri bıraktı. Bu hareketi her şeyi anlatıyordu.

"Kardeşimi zindana mı attın sen?" Karşısındakinin kim olduğu da, resmiyeti de umurunda değildi. Beyni alarma geçmişti, Emery tehlikedeydi. O zindanda kim bilir nasıl korkmuştu, gece kalmasına asla izin veremezdi. Kendisi bile kaldığı ilk gece delirecek gibi olmuştu. Buz gibi duvarlar, küf kokusu, karanlık... Bunu ona nasıl yapabilmişti?

"Etrafı topla sonra kardeşini görmeye gidersin. Prenses Dianne'ye saygısızlık etti." Merlin'in bakışları prensesi buldu. Zaten onu hiç sevememişti, kötü bir şeyler hissediyordu. Emery'i çıldırtacak ne yaptığını merak ediyordu.

Merlin kararsızlıkta uzakta görünen saraya baktı. Şimdi bunları bırakıp gitmesi hiçbir işine yaramayacaktı. Muhtemelen kovulacak, o da cezalandırılacaktı. Ama bir umut uysal olursa Arthur'un Emery'i bırakabileceğini düşündü. En kötü belki görmesine izin verirdi. Hangi ara eşyaları toplayıp, hangi ara saraya gittiklerini bilmiyordu. İlk iş koşturarak zindana uğradı.

**********

Emery tepedeki küçük pencereden yansıyan günbatımının ışıklarına bakarken iç çekti. Hiç ağlamamıştı, asla ağlamayacaktı. Cezasının ne kadar süreceği söylenmemişti. Buraya geleli yaklaşık on saat olduğunu tahmin ediyordu. Canı acıyordu ama canını acıtan ne soğuk zindandı, ne de burada bulunmanın korkusuydu. Arthur'un ona bu kadar acımasız olabilmesiydi. Üstelik ona bugün yaptıklarından daha beterini yapmasına rağmen her seferinde görmezden gelmiş, asla konumunu gerçek anlamda kullanmamıştı. Bugün ise çok sevgili prensesi için daha fazla dayanamamıştı anlaşılan. Prenses Dianne oldukça güzel bir kadındı, en önemlisi soyluydu. Tabii ki Arthur'un seçeceği kişi o olacaktı.

İç çekerek ısınabilmesi mümkünmüş gibi kollarını daha çok kendine sardı. Kirli elbisesinden yayılan ilaç kokusu midesini bulandırıyordu. Ara sıra görünen fareyle bile arkadaş olmak üzereydi. Daha önce evde çıkanları öldürdüğü olmuştu, onu korkutmuyordu.

Zindanın yukarıda kalan kapısından gürültüler yükselirken dinlemeye çalıştı. "O benim kardeşim! Beş dakika görmeme izin verin!" Merlin'in sesini duyunca ayaklanmış, bir dayanak arar gibi parmaklıklara tutunmuştu. Bu mesafeden gözükmüyorlardı ama sesini duymak bile içinin ısınmasına yetmişti. Güvendeydi, abisi buradaydı.

"Merlin!" Sesi kendisini bile şaşırtarak çatlarken, gözyaşlarını bıraktığını yeni fark etmişti. Kardeşi sesini duyunca daha çok bağırmaya başlamıştı.

"İzin verin diyorum beş dakika!"

"Yeter! Prens Arthur'un kesin emri var! Kimseyi alamayız! Böyle devam edersen seni de zindana atacağız!" Muhafızın konuşmasıyla yutkundu Emery. Onu da buraya atmalarına izin veremezdi.

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now