49. Bölüm - Savaş

452 42 12
                                    

Geldi felaketler silsilesi...

49. Bölüm – Savaş

Her şey Camelot için yoluna girmişti tabii bu sukünetin uzun sürmesi şaşırtıcı olurdu. Arthur, babası ve şövalyeleri ile ava çıkmıştı. Bir haftadır yoklardı. Merlin'in de onlarla gitmesi, genç prensesi huzursuz ediyordu. Günlerini Morgana'yla geçiriyordu, güzel leydi kendisine keyifli bir refakat sunsa da içindeki kötü hissi bir türlü atamıyordu. Tabii bunda yanılmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı.

Emery bir gece yarısı saraydaki çığlık sesleriyle uyandığında endişeyle karnını tuttu. Üç dört aylık olan karnı belirgin bir şekilde şişkinken hiçbir acı hissetmiyordu. Yine de elini koruma içgüdüsüyle çekmezken yataktan kalktı.

Karanlıkta pencereden içeri yansıyan ay ışığını rehber alıp kapıya ilerlerken sesler artmıştı. Kulağını kapıya dayayarak neler olduğunu anlamaya çalıştı. "Prens ve prensesin odası nerede? Kral nerede?" Öfkeli bir adamın arkasından cılız çıkan her gün kendisine hizmet ederken duyduğu ağlak kız sesini tanıdı.

"K-kral ve prensimiz ava gittiler. Lütfen... Prensesimiz hamile, ona dokunmayın!"

"Sana odası nerede dedim!" Emery telaşla bir çıkış yolu ararken gözü yatağın altına kaydı. Tek saklanabileceği yer orasıydı. Hızla yatağa ilerlerken kimse girmeden altına girmeye çalıştı. Nihayet tam saklanabildiğinde odanın kapısı hiddetle açılmıştı. Gözlerini yumarak kendisini bulmamaları için dua etti. Eli güç almak istercesine karnındaydı.

"Nerede bu kız?" Odanın dağıtılıp arandığını işitti. Yatağın kenarındaki adımlar bir an eğilecek gibi olsa da başka bir adam konuşmuştu.

"Geldiğimizi fark etmiş olmalı. Odadan kaçmış. Dağılıp bulalım. Getirdiğimiz büyücü umarım o aptal yaratığı uyutabilir. Kılıç onun bulunduğu yere konmuş." Kılıç... Emery onu almalıydı ama ejderha onu gördüğü an yakmaya çalışıyordu. Güvenle almasının bir yolu yoktu. Bir şekilde saraydan kaçıp Arthur ve diğerlerine ulaşmalıydı. Oda nihayet boşaldığında genç kız da etrafa dikkat ederek çıkmıştı.

**********

Emery ilk iş kendi katında bulunan Morgana'ya bakmıştı ama onu odasında bulamamıştı. Hemen ardından gittiği Gaius'un odası da bomboştu. Genç kız gözleri dolarken bir an önce bebeğini korumak için çıkması gerektiğinin farkındaydı. Diğerlerinin ne durumda olduğu konusunda bir fikri bile yoktu.

Çıkış aramaya çalışan genç kız bulamamış, çaresizce bir duvar kenarına çökmüştü. "Arthur... Lütfen geri dön..."

"Emery! Sevgili prensesimiz! Korkaklık yapıp saklanmaya devam mı edeceksiniz, yoksa biz yavaştan herkesi tek tek öldürelim mi? İlk olarak leydimizden başlamaktan onur duyacağım!" Emery yutkundu. Başından aşağı kaynar sular dökülürken çıkmaktan başka çaresi olmadığını biliyordu. Kalkacakken eli karnını buldu.

"Yapamam..." Gözyaşları istemsizce akarken çaresizce bir süre durdu.

"Söz veriyorum, bebeğinizde, sizde güvende olacaksınız! Sözüme güvenmezseniz kılıcın efendisi olmasına güvenin. Benim istediğim kılıç, kılıçta malum sizsiz etkisiz." Kendisinin zarar görmeyeceğinden emindi ama buralardan koparılıp götürüleceğinden de. Arthur ve diğerlerinin onu kurtarma garantisi yoktu. Üstelik emin olduğu bir şey varsa kendisi götürüldüğü gibi burası yakıp yıkılacaktı. Morgana, Gaius ve diğerleri her türlü öldürülecekti. Ama kendisine yardım edebilecek birini biliyordu. Sonucunda ölebilme ihtimali yüksek olan kendisi olsa da.

Genç prenses, Ragnor'un kapatıldığı hücreye geldiğinde duvarda asılı duran anahtarlarla kapıyı açmıştı. Uyuklayan Ragnor kalkarken onu görür görmez gülümsemişti. "Bugün gelmeyeceğini düşünmüştüm. Ufaklık seni yormaya başlamış." Ayaklanan Ragnor hafif gerileyen Emery'ye şaşırsa da elini onun karnına koymuştu. "Merhaba..." Yumuşak bir sesle konuşması genç kızı gittikçe şaşırtırken kaşlarını çattı. "Sen iyi misin?"

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now