28. Bölüm- Sanguis, Viribus, Deus

950 86 15
                                    

28. Bölüm- Sanguis, Viribus, Deus

Merlin, Ragnor'un sözleriyle elini büyü yapmak için hazırlamıştı. "Seninde yardım edeceğini umuyordum. Sen prensin hizmetkarısın, Gaius'ta buradaki her şeyi bilir. Kılıç mevzusunu duyduğunuzu varsayıyorum. Bu civardaki büyücüleri biliyorsunuz. İçlerinden biri olmalı." Merlin kaşlarını çatarken elini geri indirmişti.

"Sana yüce şövalyeyi bulmamızda yardım etmemizi istiyorsun?" Gözlerini kısarak doğrulamak için sordu Merlin. Ragnor başını sallarken içeri girmek için kafasıyla işaret etmişti. Merlin çekilerek adamın geçmesine izin verdi.

"Gaius! Uzun zaman oldu!" Gaius zoraki bir gülümsemeyle kalkıp ona sarılırken Merlin tedirginlikle kıpırdanıyordu. İki eski dost selamlaşıp otururken o da yanlarına yerleşmişti. Sessizce ikiliyi izliyordu.

"Kılıç sonunda yeryüzüne çıktı. Ava çıkmayalı uzun zaman olmuştu. Akıllılık edip bu civardan birini seçmiş sonunda. Kilgharrah'ın yanına koyulduğunu duydum. Onu tanırım, şövalye yaklaşırsa onu öldürecektir. Ama kılıca güvenmiyorum, kesin bir yolunu bulacak ona ulaşmak için. Bu yüzden işi ben bitireceğim." Merlin yumruğunu sıkarken, Gaius suyundan derin bir yudum aldı. Boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

"Öldürmek zorunda değilsin biliyorsun, değil mi? Sadece kılıcı al ve git."

"Bunu yapamam, sen de biliyorsun."

"Yapamaz mısın, yapmaz mısın?" Merlin'in öfkeli sorusuyla ona döndü Ragnor soğuk bakışlarla.

"Yapamam."

"Öyle mi? Bana pek öyle gelmedi. Belki de uzun süredir birini öldürmediğin için buradasın. Belki kılıç seni de ele geçirmiştir." Ragnor öfkeyle ellerini masaya vurup Merlin'e eğildi, gözleri büyüsünün tonunda koyu bir kırmızıya bürünmüştü. Merlin doğrulmak istese de sandalyeye yapışmış gibiydi. O da öfkeyle ona bakıyordu.

"Bana bak çocuk. Senin neredeyse on katı kadar yaşındayım. İleride büyük bir büyücü olacaksın biliyorum ama henüz çok toysun. Bu senin efsanen değil, bir bok bilmiyorsun. Senin ve prensin Arthur'un, Avalon'un kaderini etkileyecek kadar büyük bir olaya düştünüz. Ve inan bana eğer o gerçekleşmezse neler yaşanacak hiç bilmiyorsun. Bu toprakları yönetmesi gereken Arthur ama sözde yüce şövalye bu topraklarda dahil her yeri ele geçirecek. Kılıcın yarattığı yıkımı görecek kadar uzun yaşadım. Neden bahsettiğin hakkında en ufak fikrin yok. Kılıç asla emeline ulaşmamalı. Ben ömrümü buna harcadım. Bu kadar yaklaşmasına, kılıcın mağaradan çıkmasına izin vermek bile benim hatam!"

"Kılıcı bilemem ama kesinlikle bir fikrim var. Sende yıkımı seviyorsun. Kılıca o kadar takıntılısın ki onunla ilgili her şeyi yok etmeye çalışıyorsun. Belki doğru bir şeyler yapma şansı olabilecek insanları acımadan öldürüyorsun!" Ragnor dediğine alayla gülmüş, elini onun alnına koymuştu. Merlin'in zihninden savaşın görüntüleri geçerken nefesleri sıklaşmıştı. Korku ve acı tüm vücudunu ele geçirmişti. İnsanlar ölüyordu sadece güç uğruna.

Ragnor yıkıntıların ve cesetlerin arasından geçip saraya ilerliyordu. Gözleri siyaha dönmüş, kanlar içindeki genç adam onu görünce sırıtarak ona dönmüştü. Tacının altın rengi kana bürünmüş, elindeki kılıcı gururla tutuyordu. Kılıç her birini öldürdüğünde eskisinden daha çok parlıyordu. Sanki tüm kandan beslenmiş gibi tek bir damla bile üstünde yoktu. Üstündeki yazılar belirginleşmiş, bu mesafeden bile okunuyordu. Sanguis, Viribus, Deus.

"Artık bitti Ram. Özgür olacaksın." Ragnor'un yüzünde acılı bir ifadeyle söylediği sözler karşıdaki adamda sadece kafa karışıklığına neden olmuştu. Ragnor, Merlin'in bugüne kadar hiç bilmediği bir büyü mırıldanırken gökyüzü kararmış ve gürlemişti. Ragnor'un gözleri kırmızıyla parlarken adam kan kusarak yere düşmüştü. Az önceki ifadesi yok olmuş, gözleri yaşlarla doluydu.

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now