53. Bölüm - 6 Yıl Sonra

323 32 6
                                    

Not: Uzun bir aradan sonra yeni ama kısa bir bölümle, iyi okumalarrr.

53. Bölüm – 6 Yıl Sonra

"Teslim ol ya da öl." Arthur ucu sırtına dokunan kılıçla ellerini havaya kaldırdı. "Tamam, teslim oluyorum." Arkadakinin kılıca indirmesi üzerine hızlı bir hareketle kılıcı düşürmüş, Emery'i kucağına alarak yatağa yatırmıştı. Onu gıdıklamaya başlarken odayı neşeli çığlıklar doldurdu.

"Teslim oluyor musun?"

"Tamam baba, dur! Teslim oluyorum!" Nihayet durduğunda küçük kızı derin bir nefes almıştı. Saçlarına ufak bir öpücük kondurup kızı kucağına alarak ayağa kalktı.

"Sana Merlin bakıyor sanıyordum. Bir araya gelip bana tuzak mı kurdunuz?" Emery'i kıkırdamıştı.

"Hayır, onu tutukladım." Arthur kaşlarını çatarak odadan çıkmıştı. Nasıl olduğunu bile sormadan genç kızın ellerine bağladığı iple yanlarına koşturan ağzına koca bir elma sıkıştırılmış Merlin yanlarına koşturmuştu.

"Dayına bunları yapman hiç hoş değil küçük hanım." Kaşlarını çatarak parmağını genç kıza sallamıştı. Hemen sonra kulağına eğilerek fısıldamıştı. "Her ne kadar yaptığın işi beğensemde. Bunu ona söyleme." Emery kıs kıs güldüğünde onu yere indirerek Merlin'i onun gazabından kurtarmıştı.

"Tanrım, annenden daha betersin." Küçük kız annesine benzetilmeyi iltifat olarak sayıp gururla kabarırken Arthur'un bakışları yumuşamıştı. Merlin yaptığı hatayı fark ettiğinde çocuğa fark ettirmemek için sessiz kalmıştı.

"Bence değil, aynısı. Tam bir annesinin kızı." Arthur gülümseyerek elini ona uzattığında Emery sevgiyle kavramıştı. Etrafta oluşan çiçekler ve kuş sesleriyle gülümsemesi silinmiş, hiçbir ifade barındırmayan soğuk yüzüne dönmüştü. Yaptığı hatayı fark eden Emery yutkundu.

"Baba özür dilerim. Ben isteyerek yapmadım." Arthur hiçbir cevap vermeden elini çekip uzaklaşırken dolu gözlerle arkasından bakakalmıştı. Elinde değildi, duygularını çok yoğun yaşadığı zamanlarda gücünü kontrol edemiyordu. Ragnor böyle söylemişti.

"Hey, sorun değil. Sana kızmadı. Sadece büyü görmekten hoşlanmıyor." Merlin'in konuşmasıyla sonunda tutanacak bir dal bulan kız ona sıkıca sarılmıştı. "Hem Ragnor gelişme katettiğini söyledi. Yakında bunu tamamiyle kontrol edebileceksin."

"Bunu babamdan gizlemek hoşuma gitmiyor. Hem bunu yapmayı durdurmaya çalışıyorum. Mutlu olmaz mı, dayı?"

"Bir gün ona söyleyeceğiz ama bugün değil. Güven bana, Ragnor'u bilmemesi lazım. Büyü yapmandan hiç hoşlanmıyor." Merlin'in tuttuğu eliyle ilerleyen Emery merakla sordu.

"Peki seni ve Morgana halamı babama ne zaman söyleyeceğiz? Ragnor amcanın size ders vermesine de babam kızar mı?" Merlin parmaklarını dudaklarına götürerek sus işareti yapmıştı.

"Hepsinin bir zamanı var. Sana söz veriyorum."

******

Emery yine askerlerden kaçmış, ormana saklanmıştı. Onlar onun adını seslenirken bir ağacın arkasına gizlenmiş gitmelerini bekliyordu. Sonunda onlardan kurtulduğunda gördüğü çiçekleri toplamaya başladı. Çok güzellerdi. Annesi bunlara bayılacaktı. Nehir kenarında gördüğü çiçekleri toplamaya çalışırken ayakları kaymış, suya düşmüştü. Nefes almak için çırğınırken bir güç tarafından yukarı çekildiğini hissetti. Ayakları tekrar yere bastığında korkuyla yere yığıldı. Başında bekleyen pelerinli figüre minnetle teşekkür etti.

"Buralarda tek başına dolanmaman gerekiyor prenses." Ona gülümseyerek bakan mavi gözlü güzel kadına hayranlıkla baktı.

"Büyü güçlerin mi var? Merlin dayım fazla kimsenin olmadığını söylemişti. Maalesef dedem hepsini zamanında yok etmiş." Küçük kız dediğini fark edince dudaklarını ısırdı. "Aslında kötü biri değildir. Sadece zamanında büyüden hoşlanmıyormuş. Artık yine hoşlanmıyor gerçi. Babamın onunla aynı kaderi paylaşmasına sebep olduğunu söyledi. Büyü çok kötü bir şeymiş." Hızlıca konuşan küçük kıza gülümsedi kadın. Ona bir adım atmaya çalışsa da durmuş, küçük kızı tekrar büyü gücüyle ayağa kaldırmıştı.

"Seni saraya götürmeme izin ver." Genç kız onu beklemeden ilerleyen kadını takip etmeye başladı.

"Bir prenses olduğumu nereden biliyorsun?" Kadın ona bakmadan konuşmuştu.

"Tahmin ettiğinden daha çok şey biliyorum." Küçük kız omuz silkip etrafta bulduğu güzel çiçekleri toplamaya başlamıştı. Bir yandan eski bir ninni mırıldanıyordu. Kadında ona eşlik etmeye başladığında kaşlarını çattı.

"Bunu nereden biliyorsun? Sarayda dayım ve büyükannemden başka kimse bilmiyor. Küçükken büyükannem annem ve dayıma söylermiş. Çok eski bir ninni." Kadın ona bakarak gülümsediğinde çocukta gülümsedi.

"Sana demiştim. Tahmin ettiğinden daha çok şey biliyorum." Küçük kız tekrar omuz silkerken kadın tekrar konuştu. "Bu çiçekleri neden topluyorsun? Kendini tehlikeye atmaya değecek kadar güzel değiller." Emery hayal kırıklığıyla ellerindeki çiçeklere bakarken umutsuzca konuştu.

"Gerçekten güzel değiller mi?"

"Güzeller tabii. Ama senden değerli olduklarını düşünmüyorum." Kadın yürümeyi bırakıp ona dönmüştü.

"Annemin mezarı için topluyorum. Bugün onun yıldönümü." Kadının bakışları yumuşarken bir yandan merakla konuşmuştu.

"Bir mezarı var mı?"

"Elbette var. O bir kraliçe. Yani öyleydi." Kadın sadece başını sallarken eğilerek genç kızla aynı boya gelmişti. Gözlerinin parlamasıyla çiçekler göz alıcı bir güzelliğe bürünürken Emery hayranlıkla bakakalmıştı.

"Bunu bana da öğretir misin?" Kadın gülümseyerek başını salladı.

"Bir gün öğreteceğim."

"Tekrar karşılacak mıyız?" Umutla sorulan soruyu da başını sallayarak onayladı.

"Elbette. Beni bundan sonra daha sık göreceksin."

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now