50. Bölüm - Mucize Mi, Felakat mi?

519 48 4
                                    

50. Bölüm – Mucize Mi, Felakat mi?

Arthur kapının önünde donup dolaşırken yanında bulunan Uther, Merlin ve Morgana'da bir o kadar sessizdi. Emery içeri de kontrol edilirken genç prens rapor vermek için gelen askeri geri çevirmişti. Yaşananlar şu an son endişesiydi. Sonunda açılan kapıya bakınca ebe kadının gülümseyen bir yüzle çıkması onu şaşırtmıştı.

"Bu bir mucize prensim. Bebeğiniz hala yaşıyor. Prensesimiz çok kan kaybetmiş ama ikisi de iyi. Düzgün bir beslenme ve dinlenmeyle bir haftaya toplanacaktır." Arthur tarif edemeyeceği bir mutluluk ve rahatlamayla yere çökerken gözyaşları serbest kalmıştı. Merlin ona destek olmak için elini omzuna koymuştu.

"Hadi yanına git." Arthur kendine geldikten sonra yanına gitmiş, üzeri değiştirilmiş yatakta yatan karısının yanına oturmuştu. Saçlarını okşarken alnına bir öpücük bırakmıştı.

"Arthur..." Kıpırdanan Emery güçsüz bir sesle konuşmuştu.

"Şsh... Kendini zorlama."

"Bebeğimiz..." Genç kız elini karnına koyarken Arthur elini tuttu.

"O iyi." Genç kız ona inanamaz bakarken Arthur gülümseyerek devam etti. "O bir savaşçı. Tıpkı annesi gibi." Eline sıcak bir öpücük bırakırken Emery de dolu gözlerle gülümsemişti. Her şey tekrar yolundaydı. Ta ki bozulana kadar.

**********

Arthur'un bir hafta sonra kılıç taliminde beklediği şey kesinlikle eline kılıcı alıp gelmiş Emery değildi. Civardaki askerler kılıcı görür görmez gerilerken genç prens kaşlarını çatmış, kendi kılıcı yere saplamıştı. O kollarını göğsünde bağlamış prensesi beklerken mesajı alan Leon diğer şövalyelerle onlardan uzaklaşmıştı.

"Emery ne oluyor? O kılıcın tekrar dışarı da ne işi var?" Emery omuz silkip hayranlıkla kılıcı izlemişti.

"Ben kapatılması gerektiğini düşünmüyorum. O bizi kurtardı Arthur. Anlamıyor musun? Onunla büyük bir güce kavuşacağız. Bizi kimse durduramayacak." Arthur kılıcı almak için yeltendiğinde genç kız öfkeyle büyü ışığıyla parlayan gözlerle geri çekmişti. Prens uzattığı elini geri çekerken tekrar gözleri normale dönmüştü.

"Bana konuşan kılıç gibi geldi, sen değil."

"Benle o bir bütünüz Arthur. Konuşan ikimiziz." Arthur yutkunurken o gece bir şeylerin değiştiğini fark etmesi gerektiğini biliyordu.

"Öyle mi? Daha çok seni yöneten o gibi duruyor." Emery aşırı mutlu bir şekilde gülümserken Arthur'un ellerini kılıcın üzerine getirdi.

"Ona nasıl itiraz edebilirim? Gücünü hissediyor musun? İçimde kaynıyor. Düşündüğünden daha da güçlü. Üstelik defalarca kez onu bırakmamla beni yönetmediğini kanıtlamış oldum. Korkacak bir şey yok." Arthur sinirle ellerini kılıçtan çekmişti.

"İstediğin ne anlamıyorum. Tüm sorun çözüldü! Kılıca ihtiyacımız yok!"

"İhtiyacımız yok dediğin kılıç sen av keyfindeyken beni, bebeğimizi ve tüm krallığı kurtardı! Üstelik bu sadece başlangıç Arthur! Aptallık etme! Peşimizde daha nice krallık olacak. Gelmeye, bize saldırmaya devam edecekler. Kılıca sırtımızı dönmek yerine sırtımızı ona yaslamalıyız! Onların gördüğü bu gerçeği sen nasıl göremiyorsun?"

"Onlarla kendimizde karşı koyabiliriz! Kılıçtan önce de güçlü bir krallıktık, sonrasında da öyle olacağız?"

"İki defa kılıç sayesinde kurtulmamız bana pekte güçlü gibi gelmedi." Arthur başını sağa sola sallarken iç çekti.

"Ne istiyorsun? Ne planlıyorsun Emery?"

"Onlar bize saldırmadan biz onlara saldıracağız. Neye uğradıklarını şaşıracaklar." Genç prensin gözleri kızın hırslı ifadesi karşısında korkuyla büyürken her şeyin kötüye gideceğini biliyordu.

"Buna izin vermem. Derhal odana git. Hamilesin ve üstelik dinlenmen gerek. Bu boş planlarla kafanı yorma." Emery meydan okurcasına prense adım attı.

"İznini almaya geldiğimi kim söyledi? İznine ihtiyacım yok. Kralımız çoktan onayladı. Senin fikrini alan yok." Arthur bıkkınlıkla iç çekerken bunun babasının başının altından çıktığına şaşırmamıştı.

"Bu delilik Emery. Lütfen bu kez beni dinle." Emery göz devirirken kılıca bakınmaya devam etmişti.

"Zaten hep seni dinledim. Artık senin beni dinlemenin vakti geldi. İlk yapılacak savaşın planında yer almak istiyorsan toplantı akşam olacak. Sen katılsan da katılmasan yapılacak. Bu yüzden insanların seni prens olarak saymalarını istiyorsan yer almanı tavsiye ederim. Sana iyi çalışmalar."

"Ya bebeğimiz? Savaşa katılamazsın!"

"Ragnor yardım etti. Bebek savaştan zarar görmeyecek. Bir tür koruma büyüsü yaptı. Zaten sahip olduğum gücü kullandığım sürece kimsenin bana zarar vermeyeceğinden emin."

"Ragnor mu? Seni öldürmeye çalıştı o adam! Zindandaydı!" Arthur inanamazlıkla tüm bu olanların bir rüya olmasını diliyordu.

"Artık öyle bir niyeti yok. O gece bize yardım etti. Uther da bağışladı. Bize yardımcı olup savaşta yanımızda yer alacak."

"Pişman olacaksın! O adama güvenemeyiz!"

"Bunu göreceğiz sevgilim. Ama endişelenme. Yoluma çıkan herkesi, her şeyi yok etmem bir parmak şıklatmama bakar." Arthur yutkunurken genç kızın gidişini izledi. Artık o kişinin Emery olup olmadığından emin değildi.

**********

Nihayet planlar yapılmış, yakındaki ilk krallığa uyarı olsun diye saldırılmış, toprakları kendi krallıklarına katılmıştı. Emery'nin emriyle diğer krallıklara ulaklar yollanmış, canlarının bağışlanmasını istiyorlarsa savaşmadan teslim olmalarını dile getirmişti. Bazı krallıklardan olumlu dönütler olsa da çoğu reddetmişti. Hatta bir krallık ulağın kafasını yollamıştı. Emery'nin bir sonraki saldırısı bu krallığa olmuş, kellerini alarak ibret olsun diye saldırı hazırlığında olan tüm krallıklara yollamıştı.

Arthur gün geçtikçe karısındaki değişimi fark ediyordu. Çoğu zaman onu odaya tek başına kapanmış bulurdu. Kılıçla konuşurken. Her isyandan önceden haberi oluyor, her saldırıyı durduruyor, herkesin zihninden geçeni okuyor gibiydi. Tüm bunlar Arthur'un ondan korkmasına yetiyordu. Kılıç onu yönetiyordu, durdurmaya çalışsa da geç kalmıştı genç prens. Yine böyle bir gece odasında kılıçla sessizce konuşan prensesini kapıdan izliyordu. Artık bir çözüm bulmasının vakti gelmişti. Kanla yıkanmış bir krallığın başına geçmek son istediği şey bile değildi.

Genç kız kafasını kaldırdığında Arthur'la göz göze gelmişti. Gözlerine onun ta içini okur gibi bakarken prens yutkundu. Önüne dönüp odadan hızla uzaklaşmıştı. O her kimse kesinlikle karısı değildi.

**********

Arthur yuvarlak bir masanın etrafına toplanmış en güvendiklerine baktı. Tabi ki hepsi şövalyeleriydi. Birde onlara ek olarak Merlin, Gaius, Morgana, Gwen ve Emery'nin en yakın arkadaşı Lydia vardı. Hepsi yaşanan bu olaylardan rahatsızdı ve hepsi genç kızın normal olmadığının bilincindeydi. Arthur büyük bir hüzün içinde oturan Merlin'e cesaret vermek istercesine gülümsedi. Genç adam bunu gösterecek gücü kendinde bulamamıştı. Sadece başını sallamıştı. Arthur acısını en iyi anlayanın o olduğunu biliyordu. Emery'nin durdurulması lazımdı, bedeli ne olursa olsun.

Camelot'un DüşüşüWhere stories live. Discover now