SAVAŞ ve BARIŞ

By fevziyetkn

16.7K 1.4K 680

İki erkek kardeşin ve sonunu getirebilecekleri bir kızın hikayesi. Ya da... bir kızın ve iki erkek kardeşin s... More

GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
Bölüm 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47

BÖLÜM 45

140 14 8
By fevziyetkn

Müziği açmayı unutmayın.

Okurken bol yorum yapmayı da... ;)









Her kadın bir anne adayıdır, ben artık aday değil bir anneydim. Aslında bu bebek rahmime düştüğü andan beri anneydim, içime işliyordu yavaş yavaş. Fark etmeden. Şimdi annelik hormonlarımın farkındayım,içimde delicesine bir koruma içgüdüsü geziniyor. Ellerim hafif şişen karnımda tur atarken arka bahçenin terasındaki sallanan sandalyede bir ileri bir geri sallanıyordum. Vücudum bile eskisi gibi değildi artık; değişiyorduk. Pantolonlarımın içine girmekte zorlanıyorum mesela veya ayakkabımı giymekte.

Kasım ayının başlarındaydık, en sevdiğim ay. Doğumgünüm olduğu için değil ama nasıl tarif etsem bu ay benim için hep bambaşka olmuştur. Kasım'da sadece aşk değil her şey başkadır bana göre. Takvim yaprakları teker teker dökülüyor, sararmış sonbahar yaprakları yerleri tatlı bir kızıla boyuyordu. Havada esen hafif ama ürpertici bir meltem vardı. Huzurluydum,huzurluyduk; ben ve bebeğim. Normal ve sakin geçen bir dinlenme içindeydim fakat ben otururken hayatımın değiştiğini nereden  bilebilirdim? Hayat benim etrafıma çoktan kozalarını sarmış, beni abluka altına almış. Her şey önce bir zilin çalmasıyla başladı. Bu aralar bu kapı zili ve kapının ardındakiler fazlasıyla hayatımı etkiliyordu. Annemin evde olduğunu bildiğimden dolayı kapıyı açmaya yeltenmedim,oturduğum yerde sallanarak her an öfkesini kusacakmış gibi duran gri gökyüzünü izlemeye devam ettim. Sonra annemin öfkeli sesini duydum.

"Ne yüzle geliyorsun sen buraya?"

Gelenin kim olduğunu cevap vermediği için anlamamıştım ama tahmin etmekte pek de zorlanmadım. Nasıl olsa daha dün tekrar geleceğini söylemişti ancak bu kadar hızlı beklemiyordum doğrusu.

Derin bir nefes aldım,tuttum ve sonra geri verdim. Nefesim soğuk havada beyaz bir bulut oluşturarak çıkarken "bırak girsin anne!" Diye seslendim içeri doğru. "Arka bahçedeyim."

Karşılık gelmeyince onu beklemeye başladım,bir yandan da karnımı okşayarak sessizce "evet bebeğim o gelen senin teyzen ama biz ondan uzak durmalıyız,senin için." Diye mırıldanmıştım.

Yeni bir derin nefesi içime çekerken yabancı ama bir o kadar da tanıdık koku burnumu eşeledi. Gözlerimi yumdum,kokuyu iyice içime çektim ve "Savaş," Diyerek tekrar gözlerimi açtım. Karşımdaydı. Elim içgüdüsel olarak karnımı üzerimdeki şalla kapatırken gözlerimi orman yeşili gözlerine odakladım. Onun gözleri ise uzayan saçlarımda,elmacık kemiklerimde ve dudaklarımda geziniyordu. İçimi talan eden özlem hissini uzun süredir bastırdığım için sakin duruyordum fakat kalbim için aynı şeyi söyleyemeyecektim.

"Ne işin var burada?" Diye sorarak aramızdaki sessiz bakışmayı ilk ben bozdum.

"Özledim."

Tek kelime.

Tek kelime ve ben şimdiden içimde eriyen buzların yakıcılığını hissediyordum. Ve işin kötü tarafı... ben de özledim.

Yavaşça ayağa kalktım,gözlerimi gözlerinden ayırdım ve çökmüş yüzünü izledim bir süre. Uzayan sakallarını,gözünün altındaki çürükleri ve zayıflamış yanaklarını. Elmacık kemikleri zayıfladığı için daha da belirginleşmiş yanakları mezar çukuru gibi içeri gömülmüştü. Ona doğru küçük bir adım attım,elimi kaldırıp hafifçe elmacık kemiğine dokunduğum an gözlerini kapattı ve yüzünü elime teslim etti. Annelik hormonları yüzünden iyice duygusallaşmıştım zaten ve bu durumu hiç kolaylaştırmıyordu. Diğer elimi de yüzüne çıkarıp yanağını avuçladım,soğuktan kızaran parmak uçlarım sakallarında ve elmacık kemiklerinde dolaştı ağır ağır. Gökyüzü bir anlığına aydınlanıp gök gürlediğinde irkilerek olduğum yerde sıçradım. Bu aralar fazla duygusal ve ürkektim, dişi terminatör Adana'da kalmıştı daha doğrusu bu bebeğimin bana hediye ettiği bir merhametti.

İrkildiğimi hissederek gözlerini açtığında burukça gülümsedim. Pembe dudaklarını araladı ve arasından, "yeterince kafa dinlemedin mi?" Sorusu çıktı. Gözlerimi istila eden yaşları hissettiğimde yutkunarak geri göndermeye çalıştım.

"Savaş," diyebildim titreyen sesimle.

"Hayal," diye inledi aynı anda.

'Merak etme bebeğim,bizi korumaya and içtim.'

Kaşlarımı çattım. "Ben bir karar aldım."

O da kaşlarını çatarak başını sağa sola salladığında ellerim yavaşça yüzünden kayıp boynuna tutundu. Ellerini kaldırıp bırakmamı istemezcesine bileklerimi yakaladığında "yapma," dedi. "Sen ne zaman bir karar alsan ucu bize dokunuyor güzelim yapma."

"Biz diye bir şey kalmadı Savaş."

"Neden?" Diye inledi. Elleri bileklerimi daha sert kavrarken "ulan gittiysem bile senin için gittim, başkasına gideceğini duydum dayanamadım geri geldim. Ben aynı Savaş'ım Hayal değişmedim, aynıyım işte kızım tek fark senden nefret eden değil aşık olan bir adam oldum artık." Diye devam etti.

Ben derin bir nefesi ciğerlerime çekerken o dudaklarını yalayıp konuşmaya devam etti. "Beni ne hale getirdiğini görmüyor musun be kızım? Yoruldum Hayal,tükendim. Dizlerini yastığım yüzünü gökyüzüm yapasım var, izin ver. İzin ver ikimiz de özgür bırakalım artık kalplerimizi."

Başımı onaylamayarak salladım. "Her şey değişti Savaş. Hiçbir şey eskisi gibi değil artık." Ellerimi geri çekmek isterken yeniden yakaladı ve göğsünde sabitledi bu sefer. Dokunuşuma muhtaç gibi bir hali vardı, açtı tenime.

"Ne değişti Hayal,ne?"

Elimi karnıma götürmemek için kendimi zor tutarken "ben," dedim. "Ben değiştim,siz olmayan bir hayata alıştım yeni bir düzen kurdum Savaş yalvarırım git. Unut beni nolur bir daha karşıma çıkma." Ağlayarak burnumu çektiğimde ellerimi de çektim bu sefer ve ona arkamı döndüm. Tam gidecekken bir şey oldu,orada;karnımda. İçeriden yumruk yemişçesine karnım gerildiğinde çığlık atarak durdum ve elim karnıma gitti. Bu da neydi?

"Hayal, iyi misin? Hayal?"

Belimden tutup beni tekrar sandalyeme oturturken gözleri karnımdaydı. Korkarak elimi oradan çektim ve "İyiyim," diye mırıldandım. "Karnıma ağrı girdi birden üşüttüm sanırım ama şimdi iyiyim. Gidebilirsin." Dedim fakat gözleri hala karnımdaydı. Göğsüm endişeyle şişip inerken sesli bir şekilde yutkundum.

"Hiçbir yere gitmiyorum,biz gidiyoruz."

"Ne?"

"Duydun işte, yürü bir doktora gidelim." Dediğinde gözleri yeniden gözlerime tırmanmıştı.

Dudaklarımı yalayarak "gerek yo-" demeye kalmadan yeni bir tekme geldi ve ben aniden sustum. Kaşlarını kaldırdı. "Ne oldu?"

Bebeğim beni tekmeliyordu. Beni tekmeliyordu. Buradayım ben diyordu. Gözlerimden yeni yaşlar dökülürken burukça gülümsedim ve elimin tersiyle yüzümü sildim.

"Canın mı acıyor? Kalk gidelim doktora ya da seni kucağıma alırım zorla götürürüm Hayal."

Başımı salladım. Bebeğim babasına buradayım diyordu,onu bilmesini istiyordu. İşte o an hayatımın dönüm noktası oldu, aşık olduğum adamın gözlerinin içine baktım ve düşündüm. Bir baba olabilir miydi? Yapabilir miydik? O aynı Savaş olduğunu söylüyordu ama ben artık gözlerine baktığımda o sadist adamı görmüyordum. Tamamen aşık ve bağlı bir adam görüyordum,umutlu bir adam. Ve şimdi bizim daha küçük bir umudumuz var,bu umut belki bizi bir araya getiren bir mucize olurdu. Belki bebeğimize güzel bir hayat verebilirdik.

"Hayal?"

"Savaş," dedim kararımı vererek. Başını salladı evet dercesine. Gülümsedim. "Ben çok iyiyim,hatta biz çok iyiyiz."

"Biz?"

Elini tuttum oturmasını istercesine. Yavaşça yere,dizlerinin üzerine çöktüğünde elini karnıma götürdüm ve bebeğimin yeni bir tekmesini bekledim. Hatta beklememe bile gerek kalmadan tam o an yeni bir tekme geldi ve Savaş aniden elini çekti. Başımı kaldırıp korkuyla tepkisini beklerken iki eliyle yüzünü sıvazladı.

"Sen..."

Saçlarını çekiştirdi. "Sen?"

"Hamileyim," diye mırıldandım.

Dudaklarından "siktir!" Kelimesi dökülürken kaşlarımı çattım. Ellerini yeniden karnıma götürdü dokunmaya çalıştı fakat sonra aniden çekti ve ayağa kalkıp arkasını döndü. Elleri saçlarının arasında gezinirken ayağa kalktım ve bana dönmesini bekledim.

"Sanırım baba olacağına o kadar da sevinmedin?" Sesim pürüzlü ve tedirgindi. Yanlış mı yaptım?

Tekrar bana döndüğünde gözleri çıldırmış gibiydi. "O şeyi doğuramazsın Hayal."

Kalbim acıyla kasılırken elim otomatikman karnıma gitti. "Şey değil o,bir bebek. Elleri ve ayakları olan bir canlı."

"Her neyse Hayal,onu dünyaya getiremezsin."

Öfkeyle bir nefes aldım. "Neden?!"

Bana doğru gelip hafifçe öne doğru eğildi. "Sen çıldırdın mı? Bu boktan hayatımıza daha boktan bir şey getirmek istediğine emin misin?"

"Bebeğim hakkında doğru konuş Demirhan. Senin hayatın boktan olabilir ama o öyle değil."

Ellerini alkışlarcasına çırparken alayla güldü. "Tebrikler! Sen bu annecilik oyununa dünden razıymışsın."

Gözlerimi yumdum,burnumdan sesli bir nefes verdim ve tekrar açtım. Benim de ona doğru attığım bir adımla aramızdaki mesafe tamamen kapanmıştı. İşaret parmağımı göğsüne bastıra bastıra "benim de,bebeğimin de sana ihtiyacı yok. Defol git buradan!" Diye konuştum.

Öfkeyle bağırarak arkasını dönüp sandalyeye tekme attığında iki adım geri çekildim.

"Defol! Defolll!" Diye bağırdım ama bu öfke sancılanmama neden olmuştu. Acıdan iki büklüm olarak inlediğimde yeniden bana döndü ve hızla yanıma geldi. Dişlerimin arasından "defol!" Diye sızlanırken içeriye annem girdi.

"Hayal? Ne oldu yavrum?"

O da yanıma gelerek belimden tuttuğunda ikisi beraber beni içeri taşıdılar. Kanepeye yavaşça oturturlarken "anne gönder şunu," diye tısladım. Kasılan çenesini buradan görüyordum ama geri adım atmaya niyetim yoktu. En başta diyerek hata yapmıştım,baba olabileceğini düşünerek hata etmiştim. Bencil,sadist herif!

"Duydun kızımı."

Bana bakarak tek kaşını kaldırdı. "Bu burada bitmedi." Dedi ve sıktığı yumruklarla kapıyı çarparak çıktı gitti.

O gittikten sonra annemle aramızda bir süre gergin bir sessizlik geçti. Yerdeki halı motiflerini hedef alan gözlerimi anneme çevirdiğimde onun da bana baktığını gördüm.

"Ben bitki çayı hazırlayayım,sana da bebeğe de iyi gelir."

Dumura uğradım. Kaskatı kesildim o an,şok içinde anneme baktığımda hafifçe tebessüm etti ve "anneler hisseder," Dedi.

"Ne zamandır biliyorsun?"

"Bir süredir şüpheleniyordum zaten,unuttun mu kızım ben de bir doktorum."

Omuzlarım aldığım yenilgiyle çökerken bitkin bir nefes verdim. "Neden bir şey demedin?"

Yüzüne bakmıyordum, bakamıyordum. Dolayısıyla tepkisini de göremiyordum.

"Ne diyebilirdim ki? Yoksa bu bebeği istemiyor musun?"

"İstiyorum!" Dedim aniden parlayarak. Gözlerimi ona çevirdim. "Sürpriz bir bebek oldu aslında,başta istemedim..." gözlerimin dolduğunu hissettiğimde burnumu çektim. "Ama onu gördüm anne. Minik,masum bir bebek. Benim bebeğim,Savaş ile benim bebeğim."

Annem oturduğu yerden kalkarak yanıma gelip oturdu ve ellerimi ellerinin arasına aldı. "Seni anlıyorum Hayal ama... babasız bir çocuk getirmek istediğinden emin misin?"

"Bizi istemiyor." Dedim kırgın bir sesle. Bunu annemle paylaşmak iyi geliyordu.

"Sizi değil, bebeği istemiyor. Onu günahım kadar sevmem fakat bu konuda haksız olduğunu diyemem."

Hayal kırıklığı içinde annemin gözlerine baktım. "Anne sen ne diyorsun?"

Dudakları merhametle kıvrıldı. "Hayal,bir bebeğin sorumluluğunu almak için fazla genç ve toysunuz."

"Aldırmamı mı istiyorsun?"

"Elbette hayır, küçük bir hatanın sonucunu o masum ödememeli."

Sertçe yutkundum ve ellerimi çekip ayağa kalktım. "Sen bunu bir hata olarak görebilirsin anne,ne yazık ki ilk defa sana katılmıyorum." Dedim ve arkamı dönüp hızlı adımlarla salondan çıktım. Merdivenleri tırmanırken arkamdan "peki babana nasıl söylemeyi düşünüyorsun?" Diye sormasıyla olduğum yerde kaldım.

"Düşünmüyorum." Dedim ve merdivenleri tırmanarak odama çıktım. Yaşadığım duygu seliyle hüngür hüngür ağlamaya başladım ve yatağımdaki telefonu alıp Doğa'yı aradım. Kötü zamanlarda beni güldürebilen tek kişi oydu.

"Alo? Doğa?"

"Efendim? Hayal sen iyi misin? Sesin berbat geliyor."

Burnumu çekerken "değilim," dedim. "Berbat haldeyim."

Arkadan birine seslendiğini duydum ardından bir kapı sesi geldiğinde "noldu yine kızım? Hayatının dram filminden farkı yok yeminle." Diye konuştu.

"Doğa ben hamileyim."

Kısa bir sessizlik.

"Neysin?"

"Hamileyim."

"Yok ya,hamile değildir o hamile olsa duramazdın."

Güldüm. "Doğa."

"Ay yok sen ciddisin."

"Hayır,hamileyim."

"Kimden?!" Diye çığlık attığında gözlerimi devirerek "sarı çizmeli Mehmet ağadan. Kimden olabilir sence?" Dedim.

"Şu hortlayan büyük ağabey mi?"

Sesli bir şekilde gülerken gözlerimi silip yatağa oturdum.

"Doğa ben ne yapacağım?"

"Sen değil,biz ne yapacağız kızım daha bunun babyshower partisi var,hayırlaması var kırkı var. Ay resmen var oğlu var."

"Ne? Doğa sen ne diyorsun bir tepki vermeyecek misin?"

"Ah,evet haklısın bir saniye." Dedi sakince ve hemen ardından "Allaaah! Teyze oluyorum be teyze!" Diye bağırınca telaşla ayağa kalktım.

"Doğa sus! Ne yapıyorsun?"

"Ne teyzesi kız? Senin ablan ya da kardeşin Yok ki."

Yasemin'in sesini duymamla gözlerimi sıkıca kapatıp içimden lanet ettim.

"Hayal bizim kardeşimiz değil mi?"

"Hayal hamile mi?!" Diye bağırmasını duyunca telefonu yüzüne kapattım. Odanın içinde volta atarken telefonumun çalmasıyla durdum ve derin bir nefes alarak açtım.

"Doğru mu?"

"Koray. Senin ne işin var orada?"

"Doğru mu dedim?"

Sustum.

"Doğru demek."

Derin bir sessizliğe gömüldük o an. Telefonun iki ucunda birbirinden habersiz düşüncelerle boğuşuyorduk.

"İstiyor musun peki?" Diye sorduğunda sessizliğimi ilk defa bozarak "istiyorum." Dedim hızlıca.

"O istiyor mu?"

Sesim titreyerek "hayır." Dediğimde burnundan öfkeli bir nefes verdi.

"O halde biz yanında olacağız. Senin ve...bebeğinin yanında."

Gülümsedim. "Teşekkür ederim." Diye mırıldandım ve telefonu kapattım. Bu biraz iyi hissettirmişti. Sanki omuzlarımdaki tonlarca ağırlığın bir kısmı üç arkadaşım arasında paylaştırılmıştı ve ben ilk defa kendimi hafiflemiş hissediyordum.

*

Ertesi günün çoğunu odamda geçirmiş akşam da erkenden uyumuştum. Bir sonraki gün ise akşam yemeğine inmeye karar vererek bir duş aldım ve üstüme başıma özen göstererek aşağı indim. Merdivenlerden inerken aklımdan alışverişe çıkmam gerektiğini geçiriyordum zira kıyafetlerim artık dar geliyordu.

Pıtı pıtı adımlarla mutfağa girdiğimde Masal gülümseyerek bana baktı. "Ablam geldi!" Aynı anda üzerime çevrilen gözlerle gerginleşerek duraksadım. Derin bir nefes alarak masaya oturduğumda babam kaşlarını çatarak bana baktı.

"Kilo mu aldın sen?"

Sakinleşmek için içtiğim su boğazımda kaldığında öksürük krizine girerek aksırıp tıksırmaya başladım. Yanımda oturan annem sırtımı sıvazlarken bir yandan babama "genç kıza söylenecek şey mi bu Melih?" Diye söyleniyordu.

Babam ise çatalıyla yemeğini eşeleyerek "aman size de bir şey demeye gör. Belli işte balina gibi olmuş." Diye homurdanmıştı.

"Yemeğini ye Melih yemeğini."

Eliyle bir hareket yaparak masadan kalkan babama baktım. Ona ne diyecektim? Akşam yemeğine inmem tamamen yanlış bir karardı ama daha ne kadar onu geçiştirecektim? Bilemiyordum.

Akşam yemeğinden sonra biraz hava almak için yürüyüşe çıkacağımı söyleyerek dışarı çıktım. Yüzüme yüzüme vuran ayaz eşliğinde,ellerim ceplerimde sokaklarda başıboş dolanırken yanımda bir araba durdu. Siyah filmli camı açmadan, "gideceğiniz yere bırakayım mı?" Diye sorduğunda daha hızlı ilerleyerek "bir yere gitmiyorum," dedim.

Arkamda kalan araba benim gibi hızlandığında yeniden yanımda durdu ama bu sefer camlarını açtı. "Yağmur yağacak birazdan,bin hadi."

Ayaklarım benden bağımsız aniden yere çakıldığında kafamı ona çevirdim. Şoför koltuğundan uzanarak yolcu koltuğunun camından bana bakıyordu. "Beni takip mi ediyorsun sen?"

"Hem de her anını."

"Defol!"

Yeniden yürümeye başladım.

"Hayal inat etme işte bin şuraya."

Cevap vermeden daha hızlı ilerlerken sesli bir şekilde inlediğini ve arabanın viyaklayan fren sesini duydum. Çok geçmeden koşarak arkamdan gelip kolumdan yakaladığında durarak ona doğru döndüm.

"Sen gelmezsen ben gelirim!"

"Gelme! Git Savaş git!"

"Hiçbir yere gitmiyorum."

"Git!"

Sinirle alt dudağını dişledi. "Gitmiyorum ulan. Ne yapacaksın?"

Kaşlarımı çattığımda burnuma bir damla düşmüştü. Cidden yağmur yağmaya başlamıştı. "Sen var ya,ne kadar gitmiyorum dersen de. Beni ve bebeğimi terk ettiğin o gün gerçekten bittin." Diyerek arkamı döndüm ve yeniden yürümeye başladım.

"Seni terk etmedim!"

Ona dönmeden "bizi terk ettin!" Diye bağırdığımda yağmur damlaları hızlanıp her yerimi ıslatmaya başlamıştı. Tekrar koşarak yanıma yetişti ve kolumu tutarak durdurdu.

"Tamam itiraf ediyorum. Korktum Hayal korktum."

"Neyden?" Dedim inlercesine.

Saçları ıslanıp alnına düşerken yüzü de saçı gibi sırılsıklam olmuştu. Benim de ondan bir farkım kalmadığından emindim.

"Baba olmaktan,seni biriyle paylaşmaktan." Dedi kaşları yukarı doğru büzülürken. "Hayal benim iyi bir aile geçmişim yok,biliyorsun. Önümde bir baba örneği de olmadı hiç." Yutkundu. "Ben baba nasıl olunur bilmiyorum ki. Baba ne demek daha onu bilmiyorum be güzelim şimdi o bebeğe nasıl bakacağım?"

Gözlerim dolu dolu onun masum yüzüne bakarken Savaş ile değil minik Savaş ile konuştuğumun farkındaydım. Ellerimi yüzüne tırmandırıp yanaklarını avuçlarken "ben de anne nasıl olunur bilmiyorum. Ama bunu beraber yaşayarak öğreneceğiz be adam. Bunun da üstesinden geleceğiz."

"Korkuyorum Hayal."

"Ben de, senden daha çok ama bebeğimiz için ayakta duruyorum aşkım." Ellerimi yüzünden çekip iki yanında duran ellerini alıp karnıma yerleştirdim. Üzerimdeki ceket ıslanarak vücuduma yapışmıştı.

"Burada,ikimizin çocuğu var. Bu ne demek biliyor musun?"

Gözlerinin etrafı kan çanağı gibi kızarırken aniden yere eğildi ve dizlerinin üzerine çöktü. Elleri karnımda,alnı da iki elinin ortasında karnıma yaslıyken içim ezim ezim ezildi. Gözlerimi gökyüzüne çevirip seslice ağlamaya başladığım sıra karnımı öptü ve ayağa kalkıp "doğur ulan. İkimizin çocuğu değil mi doğur ne olacaksa beraberken olsun!" Diye haykırdı.

Gözyaşlarım sevinç gözyaşlarına dönüşürken boynuna atladım ve bacaklarımı beline sardım. O ise gülerek belimden tutup kendi etrafında döndürüyordu. Saçlarımdan damlayan sular onun yüzüne damlıyordu.

"Baba oluyorum be baba!"

Sesli bir kahkaha attım.

"Anne oluyorum be anne!"

Aniden beni yere indirdiğinde belini tutarak güldü. "Bana bak sen kilo almışsın iyice eskisi gibi zayıf değilsin artık."

Kaşlarımı çattım. "Kes be!"

"Nee? Yalan mı kızım belim fıtık oluyordu."

Gözlerimi devirerek ona arkamı döndüğümde "iki dakika öküz olmadan duramıyorsun ya? Hamileyim ben hamile!" Diye de homurdanmıştım. Tam bir adım atacakken belimden tuttu ve kendine çekip dudaklarımın üzerine eğildi. Sıcak nefesi ıslak dudaklarımı okşarken "benim çocuğuma hamile,ay tenli kadınım." Gülümsedim. Dudaklarımız birbiriyle çarpıştığında aynı anda gök şiddetle gürledi.

Hayatımın en güzel anıydı belki de o an.

Ya da...

En güzel son anımdı.

&

Bölüm yorumları gelsiiin anam!

Naber kızlar? Bölümü nasıl buldunuz?

Oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen ^^

Continue Reading

You'll Also Like

387K 31.8K 26
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
30.1K 1.8K 38
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
326K 20.9K 33
Karanlığın travmasını yaşayan Jungkook ve onu karanlık bir odaya kilitleyerek cezalandıran Bay Kim. Seme~Taehyung Uke~Jungkook •Mpreg•
24.3K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*