SAVAŞ ve BARIŞ

By fevziyetkn

16.7K 1.4K 680

İki erkek kardeşin ve sonunu getirebilecekleri bir kızın hikayesi. Ya da... bir kızın ve iki erkek kardeşin s... More

GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
Bölüm 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47

BÖLÜM 34

183 17 9
By fevziyetkn

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin ^^

Multi: Yaz Karayel videosu

Ruhumun parçaları dağılıyor dört bir yana. Parçalanıyor içim,ölüyor ruhum ama hala yaşıyor bedenim. İçimdeki kız,içeride saçını başını dağıtıyor,üzerini yırtıyor; dışımdaki kız saatlerdir belli bir noktaya bakıyor kımıldamadan. Giderek tepkilerimi ve hislerimi kaybediyordum,neydi bu? Karanlığımın beni ele geçirmesiydi,hissedebiliyorum. Ne kadar inkar edersem edeyim o karanlık her geçen gün sinsice dağılıyordu içime.

Böyle duramazdım,Savaş orada ölüm kalım savaşı verirken ben evde öylece oturup bekleyemezdim. Aniden ayağa kalkıp ellerimi saçlarıma attım. "Hayır,hayır. Burada böyle bekleyemeyiz Yaz,biz neden geldik ki buraya?" Diye sordum amansızca. Yaz sırtı bana dönükken "Barış halledecektir." Dedi yavaşça. Ona doğru büyük bir adım atıp kolundan tutarak kendime çevirdim. Kahve gözleri sulanmış,yüzü kızarmıştı. Kaşlarımı çatarak yüzünü incelediğim sırada "bak,sen de endişeleniyorsun. Gidelim işte." diye mırıldandım. Başını sağa ve sola doğru sallarken avuç içleriyle gözlerini silip gülümsedi.

"Endişelendiğim Savaş değil aptal,ona bir şey olmayacak."

"O zaman endişelendiğin ne?"

Bir süre benim de onun gibi kızaran gözlerime bakıp sustu sadece. Cevap vermeyeceğini sandığım anda "sensin," diye fısıldayınca anlamayarak gözlerimi kıstım.

"Ben mi?"

"Sensin minik."

"Çok saçma."

Vurulan ben değil,oydu. Ama yine de benim için endişeleniyordu,benim için ağlıyordu. Dediklerinde mantık aramaya çalıştım amansızca fakat beynim de bedenim gibi öyle yorgundu ki hiçbir şeye anlam veremiyordum. Yaşadıklarım berbat bir kabus gibi geliyordu. Sanki birazdan annem kahvaltı için beni uyandıracak ve ben aylar önce yaptığım gibi babamla tartışıp bir şey yemeden okula gidecektim. Savaş yoktu,Barış yoktu,Yaz yoktu. Öz annem,eşi ve daha nicesi yoktu. Hepsi benim bir hayal ürünü eseri olan kabuslarımdı. İster miydim böyle olmasını? Bilemiyorum.

Bildiğim bir şey vardı ama,o da burada değil onun yanında olmam gerektiğiydi. Yumruklarımı sıkıp ablamın karşısına dikildim ve "ben gidiyorum." Deyip ona arkamı döndüm. Arkamdan seslenip durdurma çabasını duymazdan gelerek dış kapıyı açtığım an Barış'ı görmemle olduğum yerde durdum.

"Barış," diye mırıldandığımda gözlerini benden kaçırıp arkama ilikledi. Gözlerim yanında başka bir bedeni daha ararken "nerede o?" Diye fısıldadım alacağım cevabın korkusuyla.

Gözlerini aşağı indirip dağılmış ifadene yutkunarak baktı. Gözlerinde parçalanan duyguları bu açıdan çok net seçebilmiştim.

"Barış." Dedim bir kez daha. "Nerede o?"

Adem elması yavaşça yukarı tırmanıp aşağıya indiğinde yavaşça "hastanede." Diye mırıldandı. İçime bir tohum gibi filizlenen umut yüzüme ufak bir gülümseme bahşetti. "Ne duruyoruz öyleyse? Gidelim."

Dışarı çıkmak için bir adım daha attığım sırada Barış kolunu önüme bariyer gibi koyarak gitmeme mani oldu. Tek kaşımı kaldırarak sorgularcasına ona baktığımda "Hayal,senden sakin kalmanı istiyorum. Anladın mı?" Diye sordu. Başımla onaylasam da "zaten sakinim," diye diretmekten de geri kalmamıştım. Yaz yanımıza gelip ikimizin de montunu portmantodan aldığında bir şey demeden montumu giydim. Arabaya binip yola çıktığımızda içimden ettiğim duaların haddi hesabı yoktu. İç sesim bir türlü susmuyor, düşüncelerin keskin yüzü başımı ağrıtıyordu. Kafamda en çok çıkan ses ise bana tek bir şeyi söylüyordu.

Ölüm var,her şey için geç olmadan dilediğini yap.

Evet,bu olay aslında bana gerçekten tek önemli şeyin ne olduğunu göstermişti. Ölüm bir nefes kadar yakındı,her an ensemizde tetikteydi azrail. İntikam,hırs,savaş bunlar insanı yormaktan başka işe yaramayan boş aktivitelerdi. Ölüm bizi bulmadan biz sevdiğimizi bulmalıydık. Yapamadım,ben bunu başaramadım fakat siz yapın. Ölüm sizi bulmadan sevdiğinizi bulun. Bulun ve bağıra bağıra sevdiğinizi söyleyin.

Barış hastanenin otoparkına arabayı park eder etmez, kendimi dışarı atıp koşarak hastaneye girdim. O iyileşir iyileşmez yapacağım tek şey belliydi,umutla boynumdaki kolyeye dokundum.

Asansörün çağırma düğmesine dokunduğumda şansıma kapı anında açılmıştı. Diğerleri de benim gibi asansöre bindiklerinde benden tek farkları sakin ve yavaş olmalarıydı. Bu hareketleri şüphemi çekse de önemsemeden asansörün düğmesine basacaktım ki,benden daha büyük bir el uzanarak eksi birinci kata bastı. Kaşlarımı çatıp Barış'a baktığımda bana bakmadan karşısına bakıyordu. İçimdeki umut tohumu giderek solmaya başladığında,bir anlığına rahatlayan kalbim yeniden kararmaya başlamıştı.

Asansörün kapısı büyük bir yavaşlıkla kayarak açıldığında başımı usulca yerden kaldırdım. Gözlerim karşımdaki tabelayı gördüklerinde parmaklarımın ucundan yukarı doğru buz gibi bir hava yayılmaya başladı.

Morg.

Bilinçsizce asansörden dışarı attığım adımlarla tabelanın yanındaki kapıda durdum. Parmaklarım yavaşça yukarı doğru uzandı,morg yazısının soğuk harflerinde tek tek dolaştı. Her bir harfi ölüm kokan yazıdan yanmış gibi elimi çekip başımı ard arda hızla sağa sola sallamaya başladım.

"Hayır,hayır,hayır,hayır."

Dilim başka kelimeleri telaffuz edemiyor,papağan gibi aynı kelimeyi tekrarlıyordum. Yaz koluma girip omzumu sıktığında Barış yavaşça kapıyı açtı. Ölümün soğuğu arsızca yüzümüze vurdu,o soğukta yandım,tutuştum ben. Yaz kolumdan tutarak beni içeri soktuğunda ayaklarım yalvarırcasına gitmek için geri geri adımladı. Barış da diğer kolumdan tutup ona yardım ettiğinde çaresizce yere çöktüm. Feryat figan ederek yalvardım,yalvardım bana bu anı yaşatmasınlar diye ama gücüm yetmedi. Deli gibi bağırdım geri gitmek için ama gücüm yetmedi. Benim tüm gücüm o adamken şimdi nasıl güçlü kalırdım ben? İskelet olmadan kaslar ayakta kalır mıydı? Ruh olmadan beden yaşar mıydı?

Ben kuklaydım ve o ikisi iplerimden tutup beni ayağa kaldırdılar. Zorlukla ayakta durabildiğimde Barış başıyla görevliye bir hareket yaptığında adam önündeki kulpu çekerek ölüm yatağını açtı. İlk gördüğüm sol ayağının baş parmağına takılan etiket olduğunda başım yana doğru düştü hızlıca. Adam önümde boylu boyunca yatan bedenin üzerindeki beyaz örtüyü açtığında biri elini acımasızca göğsüme soktu,kalbimi avuçladı ve göğsümden dışarı çıkarıp çöp gibi attı kalbimi. Göğsümdeki koca delikle sedyeye bir adım attığımda ağzım açılmıştı ama tek bir harf çıkmıyor,sadece dermansız acı iniltilerim duyuluyordu. Kollarımı iplerinden kurtarıp soğuk yüzüne dokunduğumda sonunda ağzımdan bir söz çıkabilmişti.

"Üşüyorsun." Dedim usulca. "Üşüyorsun,seni ısıtmam lazım." Diyerek sedyeye yanına çıkıp uzandım ve kolumu boynuna sardım. Gözlerim yan profilinin solmuş tenini izlerken kirpiklerim bile titreyerek birbirine sarılmıştı. Çok soğuktu,burası çok soğuktu ve ben onu burada bırakamazdım.

"Yapma Savaş,yalvarırım uyan gidelim. İstediğin her şeyi yaparım ama yalvarırım evimize gidelim."

Her şeyimi vermeye hazırdım şu an,varlığımı bile feda edebilirdim gözlerini açıp bana karanlık gözleriyle bakması için, ki ben defalarca o karanlık gözlerde bana bakarken çakan kıvılcımlara şahit olmuştum. Her şeye razıydım,her şey ama her şeye razıydım gözlerini açıp bana ay tenli kadınım demesi için. Bu çaresizliği,bu pişmanlığı size anlatamam,kelimelere dökemiyorum hislerden ibaretim. Savaş bir çığ yuvarlamıştı da o çığın altında kalmıştım ben. Kurtulmak için tek bir umudum yok.

Ne kadar onun yanında öylece uzanarak kaldım bilmiyorum,öyle sakin ve soğuktum ki. Bu morg sadece onu değil beni de ölümün soğuğuna çekmişti sanki. Bir süre sonra kolumda bir el hissedince kıpırdamadım.

"Uyuya mı kaldı,bayıldı mı? Barış bir şey yap."

Ablamın acılı sesini duyuyordum,daha sonra dizlerimin altına ve boynuma yerleşen kollarla gözlerimi açtım aniden.

"Bırak! Çok üşüyor Barış,o senin ağabeyin bırak n'olur bırak!"

Bir kez daha çaresiz çırpınışlarım cevapsız kaldığında bedenim bu yükü taşıyamadı ve olduğu yere serildi. Gözlerim kapanmadan önce Savaş'ın ayak parmaklarının içe doğru büküldüğünü görmüştüm,geri kalan bundan sonraki hayatım gibi karanlıktı.



Ölümün soğuk odasında,daha fazla acıya dayanamayan genç kadın inleyerek yere düştüğünde genç adam son anda kucağına alarak onu yukarıya çıkardı. Genç kadını bir sedyeye yatırırken ablası doktor çağırıp durumu anlatıyordu ve sürekli kekeliyor,elleri titriyordu. Yaz Karayel ilk defa rahatlığından ödün verip endişeleniyordu. Yaz Karayel ilk defa birini kendinden daha çok düşünüyordu.

Doktor, genç kadına bir serum yazdığında Barış, Yaz'a "sen onun yanında kal,ben aşağı inip geliyorum," deyip bir şey demesine izin vermeden odadan çıktı. Yaz arkasından kötücül bir bakış atıp yeniden önüne döndü ve damar yolunu açan hemşireye baktı.

"Ne zaman uyanır?"

"Bugün uyanması zor,sakinleştiricin etkisi ancak yarına geçer." Dedi tıknaz balık etli hemşire. Yaz kafasını sallayıp içinden homurdanmaya başladığında yatağın yanındaki tek kişilik koltuğa çöktü. Dünyanın bütün yükü omuzlarındaymış gibi hissediyordu.

Aynı esnada Barış merdivenlerden aşağı inip yeniden o soğuk morg odasına girmişti. Ağabeyi hala hareketsizce sedyede yatarken yavaş adımlarla yanına ilerledi. İki eli cebinde bir süre onu izleyip "kalk hadi," diye mırıldandı. "Hayal baygın." Dediğinde Savaş gözlerini açıp aniden doğruldu ve soğuktan morarmış dudaklarını araladı. "Senin feriştahını sikeceğim orospu çocuğu!" Ölüm yatağından kalktığında üzerinde sadece boxerı vardı. Barış önceden getirdiği siyah poşeti kenardan çıkarıp ona fırlattığında Savaş havada yakalayarak bir küfür daha savurdu. İçinden çıkardığı siyah kazağı ve pantolonu hızlıca giyerken "planın da senin de am*na koyayım. O kıza bir şey olsun plan mlan dinlemem çıkarım karşısına her boku anlatırım," diye söylenmeye devam ediyordu. Vurulduğunda Hayal'in ona sarılırken nasıl kasıldığını ve az önce hareketsizce yanında yatarken kalkmamak için parmaklarını içe büküşü geldi aklına. Zor olacağını biliyordu fakat bu kadar zorlanacağını tahmin bile edemiyordu. Özellikle...'üşüyorsun sen, ısıtmam lazım seni' dediğinde kollarını ona sarıp ağlayarak özür dilememek için kendini zor tutmuştu.

Savaş,son olarak pantolonunun kemerini bağlarken gözlerini sıkıca yumup düşüncelerin dağılmasını arzuladı. Ancak o kadının kırılmış sesi ve çaresiz çırpınışı gittiği her yerde ona rahat vermeyecekti,biliyordu. Kemerini bağlayıp kardeşine baktı çatık kaşlarının arasından. "Ben yurt dışına gidiyorum. Sizin de ne haliniz varsa görün ama bir eliniz sürekli o kızın üstünde olacak yoksa yemin ederim Barış," deyip ona doğru bir adım atarak işaret parmağıyla göğsüne dokundu. "Allah şahidim olsun,önce seni sonra kendimi öldürürüm böylece asıl o zaman gerçekten hayatı kurtulur kızın."

Barış başını sallarken "nereye gideceksin?" Diye sorduğunda ağabeyi omzuna çarparak yanından geçti. "Seni ilgilendirmez. Aramayın sormayın bir daha da."

Çünkü bu kötü ama aşık adam biliyordu ki sevdiği kadınla aynı ülkede bile kalsa,dayanamaz gelirdi yanına. Kendine hakim olamayacağını bildiğinden kaçmayı yeğledi,ardında kırılmış bir kadın bırakarak hiçliğe karıştı. Hiç başlamayan bir aşk,acı bir ölümle noktalanmıştı kadına göre ve hiç başlamayan bir aşk,acı bir ihanetle noktalanmıştı adama göre.

3 Gün Önce.

"Onun için ölürsün,onun için öldürürsün," diye mırıldandı Barış ve başını kaldırarak tamamladı sözlerini. "O zaman onun için ölmen gerekecek ağabey."

Ne dediğine anlam veremeyen Savaş'ın bardağı havada kalırken kaşlarını çatarak kardeşine baktı. "Ne saçmalıyorsun sen?"

"Bir planım var."

"Planın beni öldürmek mi kardeşim?"  Deyip bardağını sertçe masaya vurduğunda tok bir ses kulaklarını doldurmuştu. Barış yarım ağız gülümsemesiyle "teknik olarak evet," diye mırıldandı. Savaş sinirlenerek "karı gibi ağzında laf geveleme de düzgünce anlat lan şunu," dediğinde Barış ciddileşmişti.

"Son zamanlarda Hayal'in hayatının nasıl dağıldığını görmüyor musun? Ona zarar veriyoruz,elimizi attığımız her şeye verdiğimiz gibi ona da zarar veriyoruz. Onu kaybetmekten korkuyorum,hem de sonsuza dek."

"Ee yani?" Diye sordu Savaş sabırsızlanarak. Barış ellerini masaya yaslarken "yanisi," deyip dudaklarını yaladı. "Hayatından çıkmamız lazım yoksa ikimiz de onu sonsuza dek kaybedeceğiz. Önce babam,daha sonra düşmanlarımız. Sırada ne var bilmiyorum ama biz bu kızın hayatında oldukça bu kız rahat nefes dahi alamayacak."

Kardeşinin sözleri ne kadar doğru olsa da Savaş'ın içi acımıştı,acıtan gerçeklerdi zaten.

"Bizi bırakmayacağını biliyorum ama eğer sen ölürsen... ve biz de gidersek peşimizden gelemez."

Savaş sessiz kaldı,kelimeleri tek tek sindirmek istedi zira bu ağır bir yüktü.

"Nasıl olacak o?" Diye sordu sonunda.

"Hayatımız tehlikeden kurtulmuyor zaten. İki güne Efsane yeni bir toplantı ayarlayacak,o akşam sana çelik bir yelek giydirip olay çıkartırız. Daha sonra Hayal'e de seni morgda ölü olarak gösterirsek..."

Savaş iki eliyle yüzünü ovuşturup "unut bunu." Dedi. Ancak kardeşinin pes etmek gibi bir niyeti yoktu.

"Ya bunu yaparız ya da öylece Hayal'i ölüme itmeye devam ederiz ağabey," dedi sertçe rakısını yudumlarken. "Sen seç."

"Mahvolur lan kız! Bir biz varız elinde bizi de kaybederse yıkılır piç herif."

"Asıl biz bırakmazsak giderek yıkılacak hayatı!" Diyerek aniden birbirlerine yükselmişlerdi. Savaş'ın bir yanı kardeşine hak verirken diğer yanı bencillik edip hayatında kalmak istiyordu sevdiği kadının.

Tam o anda Barış ona doğru eğilip "bir kez olsun bencillik yapma ağabey," dediğinde Savaş'ın direnecek bir yanı kalmamıştı. Yavaşça karanlık gözlerini kardeşine doğru kaldırdı ve aklından geçen bir cümleyle "bir şartım var," dedi. Gitmeden evvel kadınıyla özel ve normal bir gün yaşamak istiyordu. "Kabul," diyerek anında onayladı Barış.

Böylece genç kadından izinsiz hayatına müdahale ederek kaderle oynadı iki adam,sonuçlarının çok ağır olacağını bilseler yine yaparlar mıydı acaba? Sevdikleri kadını kurtarmak isterken...ya daha da dibe batırıyorlarsa?


Continue Reading

You'll Also Like

58K 2.6K 15
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
120K 12.6K 27
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
31.4K 3.6K 20
"MİNHO EZ BENİ"
592K 68.5K 54
"eğer yapabilseydim kendimi senin ceplerine sığdırabilmek isterdim" texting + düzyazı 22.11.2022