SAVAŞ ve BARIŞ

By fevziyetkn

16.7K 1.4K 680

İki erkek kardeşin ve sonunu getirebilecekleri bir kızın hikayesi. Ya da... bir kızın ve iki erkek kardeşin s... More

GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
Bölüm 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47

BÖLÜM 10

431 42 9
By fevziyetkn

Kalmak ile gitmek arasındaki bir arafta sıkışıp kalmıştım. Beklediğim gibi beyaz bir ışık görmemiştim ya da annemi görmemiştim o tatlı bilinçsizlik arafında. Sadece boşluktu...ve karanlık...

Ölmek kolay,ölmek huzurlu. Yaşamak? Yaşamak daha zordu. Yaşamak demek acı çekmek demekti. Yaşamak demek gözyaşı,yaşamak demek tam mutlu olduğun anda hayatın sillesini yemek demekti.

Sıkıştığım o karanlık araftan yavaş yavaş sıyrıldığımı hissederken isteksizce aralamaya çalıştım gözlerimi. Uyanmak değil uyumak istiyordu bitap düşmüş ruhum. Zira gözlerimi açtığımda yaşayacakları yeniden göğüslemekten yorulmuştuk ikimiz de.

"Kızım gözünü açmadan ikiniz de buradan gidiyorsunuz."

Anne?

"Gülçin hanım abime olan tepkinizi anlıyorum ama bu konuda benim-"

Barış?

"Ah evet, kardeşim kahraman olan ben de kötü adam. Burada sizin Barış'a minnet duyup bana nefret kusmanız ve Barış'a bu senin nasıl abin diye hayıflanmanız lazım."

Savaş?!

"Bana yalan söyledin Barış. Ben sana ne olduğunu sorduğumda yalan söyledin. İkinizin de kızımdan uzak durmasını istiyorum."

"Teknik olarak sizin kızınız sayılmaz ve biz de teknik olarak sizi dinlemeyeceğiz."

"Bu ne küstahlık?! Güvenliği çağırmadan defolun!"

Annemin damarına basılmıştı. Ah Savaş!

Annemi cehennnem zebanisiyle daha fazla yalnız bırakamayacağımı düşünerek yavaşça araladım gözlerimi aydınlığa. Tepemdeki florans ışık gözümü aldığında gözlerimi kısaraka etrafa bakındım. Beni rahatsız eden bir şey daha vardı. Nefes almamla göğsümdeki yakıcı acı baş gösterdiğinde hafifçe inlemem doldurdu odayı. Böylelikle tartışan üç insanın dikkatini çekmiştim.

"Hayal,kızım,"

Annemin yumuşak ellerini önce alnımda sonra saçlarımda hissettiğimde  gözlerimi onun kahverengi gözlerine diktim.

"Ne oldu?"

"Anlatacağım bir tanem. Ama önce kendini toparlaman lazım."

Son bir denemeyle gözlerimi tamamen açmayı başarabildim. Kafamı yana eğdiğimde, görüş alanıma önce annem onun arkasında Barış, onun arkasında da Savaş girdi.

"Onun burada ne işi var?"

Annemin yumuşak ifadesi sertleşirken kafasını arkaya çevirdi ve "kızımı duydun." Dedi sert bir ses tonuyla.

Savaş ensesini kaşıyıp güldü ve bir şey demeden odadan çıktı. Arsız. Yüzsüz.

"Sen de."

Annemin bu seferki hedefi Barış'tı.

"Hayır,o kalsın." Dedim ama sesim o kadar güçsüz çıkıyordu ki annemin duyabildiğinden emin değildim.

Annem tekrar bana dönüp, "tamam hayatım sen kendini yorma. Ben diğer doktorlarına uyandığını haber verip geliyorum." Dediğinde başımla onayladım. Kapıdan çıkarken Barış'ın önünde durup ona 'annesel' bir bakış atarak dışarı çıktı.

Barış bu anı bekliyormuş gibi elleri ceketinin cebinde yanıma geldi. Az önce annemin oturduğu yere otururken, "aklından ne geçiyordu bilmiyorum ama... sakın. Sakın Hayal. Sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma."  Dedi.

Gözlerimi kapattım. "Çok zavallıyım."

"Değilsin."

"Çok zayıfım."

"Hayır değilsin."

"Aptalca davrandım."

"Evet öyle."

Gözlerimi açtım. Bana muzip bir şekilde gülümsediğinde ben de gülümsemeye çalıştım ve derin bir nefes aldım. Aldığım nefes akciğerlerimi yakarken acıyla inledim.

"Ne oldu?"

"Nefes almakta zorlanıyorum."

"Evet bir süre böyle olacakmış. Bundan üç gün öncesine kadar solunum cihazına bağlıydın aslında şimdiki durumun gayet iyi. Hızlı iyileşiyorsun. Tam bir savaşçı gibi."

Kaşlarımı kaldırdım. "Üç gündür baygın mıyım?" Oysa bana sadece birkaç saat uyumuşum gibi geliyordu.

"Evet. Hepimizi çok telaşlandırdın Hayal."

"Üzgünüm," diye mırıldandım.

"O da mı üç gündür burada?"

Barış kaçırdığım bir şey varmış gibi gülümsedi.

"Her anında."

"Eserini görmeye gelmiştir,"

"Pişman."

"Ona inanmıyorum."

Anlayışla kafasını salladığında, içeriye annemle birlikte iki doktor daha girdi. Biri orta yaşlarında, diğeri annemden sadece birkaç yaş büyük gösteren iki erkek doktordu.

"Birileri güzellik uykusundan uyanmış."

Gözlerimi devirdim. Barış yanımdan kalkarak kapının yanında eski yerini aldı. Üç doktor başıma üşüştüğünde tedirginlikle anneme baktım. Bana tasasız bir gülümseme gönderdiğinde derin bir nefes aldım ama canım tekrar yanmıştı. Bunu sık sık yapmamayı kendime hatırlatmam gerekti.

Doktorlardan en yaşlı olanı kalbimi ve solunumumu dinlerken derin bir nefes almamı istedi. Yüzümü buruşturarak, "canım acıyor," dediğimde "bu gayet normal kızım. Birkaç gün böyle idare edeceksin." Diye cevap verdi.

Diğer doktor bağlı olduğum bir cihazı ve serumumu inceledi. Annem ise sadece yanımda oturmuş sakinleştirici görevini yapıyordu. Doktorların işi bittiğinde annemi çağırarak dışarı çıktılar. 

Barış elleri ceplerinde tekrar yanıma geldi. "Uykusuz görünüyorsun. Eve git artık ben iyiyim."

Başını hayır anlamında salladı. Ona gitmesi için ısrar ederdim ama konuştukça yoruluyordum, o yüzden sessiz kalıp yanımda oturmasına izin verdim. Kapı açıldığında annemi bekledim ama gelen kişi annem olamayacak kadar sert yüz hatlarına sahip ve uzun boylu birisiydi. Başımı diğer tarafa çevirdim. Barış'ın hareketlendiğini göz ucuyla gördüğümde, "sakin ol kardeşim. Sadece özrümü dileyip gideceğim," diye kendini savundu. Alaylı bir gülüş kaçtı dudaklarımdan.

"Gerek yok. Her halükârda seni affetmeyeceğim."

Sesim az öncekine nazaran daha güçlü çıktığında kendime şaşırmadan edemedim. Savaş Demirhan güçlü durmamı sağlıyordu. Bir insan bir taraftan yıkıp diğer taraftan toplayabilir miydi parçalarını?

"Biliyorum."

Barış, "ben bir kahve alıp geleyim" dediğinde amacının bizi yalnız bırakmak olduğunu biliyordum.

Kapının kapandığını duyduğumda, "şu an taktığın iyilik maskesini umursamıyorum," dedim.

"Olayların bu raddeye geleceğini bilmiyordum Hayal. Çok üzgünüm."

Cevap vermedim. Yatağın diğer tarafında bir ağırlık olunca oturduğunu anlayarak, onu görmemek için başımı tamamen diğer tarafa çevirdim. Şu an hastanenin buz mavisi duvarıyla bakışıyordum.

"Çok ileri gittim. Ama bundan sonra benden sana herhangi bir zarar gelmez."

Güldüm. "Değişeceğini mi iddiaa ediyorsun?"

"Hayır tabii aptal."

İyi ve nazik Savaş buraya kadardı. Tabii ki değişmeyecekti. Karanlık onun içine işlemişti bir kere. Ah hayır! O karanlığın ta kendisiydi.

"Umarım bir gün beni affedersin," derken sesi üzgün geliyordu. Rol yaptığını bilsem de bir an için, kısacık  bir an için ona inanıyordum. Savaş Demirhan çok iyi bir oyuncuydu.

"Annem gelmeden gitsen iyi olur."

"Görüşürüz cesur Hayal-et" dediğinde gülümsedim. Hayalet tabiri şu an üstüme çok iyi bir uyum sağlıyordu.

Yatağımın diğer tarafı tekrar hafiflediğinde gittiğini anladım. Başımı kapıya çevirdiğimde, aralık olan kapıdan babamı gördüm. O neden yanıma gelmiyordu? Benden utanıyor olmalıydı şu an. Onun kızı olamamıştım. Pes etmiştim ve bu onun asla taviz vermediği şeylerden biriydi.

Bir süre sıcak hastane odasında kimse olmadan bekledim. Bu bana düşünmek için biraz zaman vermişti. Mesela, iki haftadır aksattığım okulum. İstediğim üniversite için çok çalışmam gerekiyordu ama ben iki haftadır kitap yüzü görmemiştim. Neyse ki, çalışmaya geçen sene başlamıştım da çoğu konuları iyi biliyordum.

Babam? Bundan sonra babamla aramız nasıl olacaktı. Benden hep kaçacak mıydı? Bu sürekli tartışmaktan iyiydi ama öyle yapması da beni çok incitiyordu. Güçlü babasının zayıf kızı. Zavallı kızı. Annesinin kızı işte!

"Tatlım? Seni yalnız bıraktığım için üzgünüm diğer doktorlarla son durumunu tartıştık."

Annemin sevecen sesini duyduğumda düşüncelerimden sıyrıldım. "Eve ne zaman gideceğim? Okulumu da çok aksattım."

"Onu dert etme canım. Senin için bir hafta rapor aldım. Geri kaldığın dersler için de özel öğretmen tutacağım."

"Buna gerek yok anne. Yarın okula başlayabilirim."

"Yarın pazar Hayal. Ayrıca henüz tam iyileşmeden gözümün önünden ayrılmıyorsun."

"Anne lütfen. Eve gitmek istiyorum. Orada da kontrollerimi yaparsın ve iyileşene kadar da okula gitmem ama evime gitmek istiyorum."

Ona yalvaran gözlerle baktığımda sıkıntıyla nefesini verdi. "Ah tamam."
Minnetle gülümsedim. "O zaman ben taburcu işlemlerini halledeyim."

Başımla onayladığımda eğilip alnımdan öptü ve dışarı çıktı.

Arabadan inerken annem koşarak yanıma gelip koluma girdiğinde gözlerimi devirdim. Tamam, bunu ben istemiştim. Bahçe kapısından içeri girdiğimizde aklıma gelen şeyle durdum.

"Masal?"

"Neriman hanım evde."

Başımla onayladım. Tekrar yürümeye başladığımızda babam da arkamızdan geliyordu. Yol boyunca tek kelime dahi etmemişti. Onu utandırmıştım,biliyorum.

Annem taburcu işlemlerini hallederken, Barış'la vedalaştım ve onu eve yolladım. Babam sadece arabaya binerken görünmüştü ve o zaman da yüzüme bile bakmadan, "geçmiş olsun kızım," diyerek son sözünü söylemişti.

Annem beni yatağa yatırıp üzerimi örttüğünde ona gülümsedim.

"Anne?"

"Evet bir tanem?"

"Babam neden yanıma gelmiyor hiç?"

Gülümseyip yanıma oturdu. "Yağız bir süre babanı sana yasakladı."

Kaşlarımı kaldırdım. "Ona teşekkür etmeliyim."

"Böyle söyleme. İçten içe yanına gelmesini istediğini biliyorum."

Bu yorumuna sessiz kaldığımda, yüz ifadesi değişerek sertleşti.

"Ve diğer konuya gelecek olursak."

Kaşlarımı çattım. "Ne?"

"O kardeşlerden uzak durmanı istiyorum."

"Anne Barış abisi gibi değil. O bana karşı çok..."

"Senden hoşlanıyor ama abisi tam bir zır deli kızım. Onu şikayet etmediğimiz için bize minnettar olması lazım. Ya da babana söylemediğimiz için."

Gülümseyip elini tuttum. "Biliyorum. Teşekkür ederim. Ve Savaş'tan uzak duracağıma söz veriyorum ama Barış için aynı sözü veremem anne üzgünüm. Abisine bakarak onu yargılayamam."

Derin bir nefes verdi. "Ne desem beni dinlemeyeceksin değil mi?"

Omuz silktim.

"Peki, öyle olsun bakalım benim inatçı kızım."

Üzerimi bir kez daha örterek odadan çıktı. İşte yine kendimle birlikte baş başayım. Ne yapacağım diye düşünürken, üzerimden battaniyemi atıp yavaşça yataktan kalktım. Kütüphaneye girdiğimde havasız olduğu için önce camı açtım daha sonra da yarım bıraktığım kitabımı alıp yatağıma geri döndüm. Kendi hayatımın bombokluğunu düşünmemek için kitaptaki karakterlerin hayatlarına kendimi bıraktım. İşe de yaramıştı. Bir süre sonra tamamen kendi hayatımdan kopup ana karakterin hayatında buldum kendimi. Ben sadece kitabı okuyanlardan değildim,ben okuduğu kitabı yaşayanlardandım. Öyle ki birçok baş karaktere aşık olmuşluğum vardı. Evet, ne acı ama...

Artık esnemeye başladığımda kitabımı yanıma bırakıp uzandım. Şu an uyku öyle çekici geliyordu ki itiraz edemeden ona teslim oldum.

Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Boğazımdaki yanmayla doğrulduğumda yanımdaki komodine bırakılmış suyumu ve ilaçlarımı gördüm. Hemen onları içerek tekrar uzandım. Dinlendirici uykum çok iyi gelmişti ama şimdi tüm gece uyuyamayacaktım. Her ne kadar anneme kızsam da iyi ki, o raporu almıştı. Gerçekten dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Kapımın tıklatıldığını duyunca sırtımı kapıya dönüp gözlerimi kapattım. Daha sonra kapı açılıp giderek yaklaşan ayak sesleri ve sandalyemin yerde sürünme sesi geldi.

"Uyuyor musun kızım?"

Baba. Babam. Babacığım.

"Bu iyi. Zaten seninle bu konuşmayı uyanıkken yapamazdım."

Heyecanlanarak ne konuşacağını can kulağıyla dinlemeye başladım. Bir yandan da kalbim kulaklarımı sağır edecek kadar hızlı atıyordu ve nefesimi sıkıştırıyordu. Yağız'ın babamı neden yasakladığını çok iyi anlıyordum.

"Her zaman seni sevmediğimi ve umursamadığımı düşünüyorsun değil mi?"

Evet.

"Yanlış düşünüyorsun kızım. Sen benim canımdan bir parçasın ve ben o parçayı kaybetmek üzereydim. O an, annenin beni arayıp ölüyor olduğunu söylediği an... dünya durdu sandım. Şimdi sen madem öyle neden bana kötü davranıyorsun diyeceksin."

Tekrar evet.

"Elimde değil kızım. Ona... öz annene o kadar benziyorsun ki. Bazen karşımda senin değil de onun konuştuğunu sanıyorum. Bakışların, konuşman, duruşun. Sanki beni terk etmesinin ardından bana verilmiş bir ceza gibisin. Her halinle onu hatırlatıp unutmamı zorlaştırıyorsun."

Derin bir nefes aldı. "Evet bir parçam onu hâlâ unutamadı ve bunu Gülçin de biliyor. Yanlış anlama Gülçin'i çok seviyorum ve saygı duyuyorum. Onun gibisi bu dünyaya henüz gelmedi. Ama Esra... o benim ilk aşkımdı. Ve ilk aşklar unutulmaz kızım. Adının anlamını biliyor musun? Annenle evlenmeden sürekli senin hayalini kurardık. Ve hayalimizdeki gibi ilk çocuğumuz kız oldu. Hayalimiz gerçek oldu."

Boğazını temizleyerek devam etti. "Her neyse Hayal'im. Bundan sonra sana karşı daha iyi olmaya çalışacağım, pişman olmamak için. Ama sen de lütfen karşıma küçük Esra gibi çıkıp şansımı zorlama."

Hiç tanımadığım birisinin taklidini yapamam baba. Dediğin gibi ben sana verilen bir cezayım,sen de bana.

Üzerime bir gölge düştüğünde sıcak dudaklarını alnımla buluşturarak derin ve pişmanlık dolu bir öpücük bıraktı.

"Sandığının aksine seni seviyorum kızım."

Kapının kapanış sesini duyduğumda gözlerimi açtım. Gözümden bir damla yaş düştüğünde gülümsedim. İlk defa onun için gözyaşımın akmasına izin veriyordum. Belki de bu intihar, bu ölümden geri dönüş bizim için ikinci şanstı. Kim bilir?

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkarken aklıma Savaş'ın hayalet deyişi geldi. Bu görüntümle bunu tamamen hak ediyordum. Saçlarımı topuz yapıp banyodan çıktığımda acıktığımı hissederek mutfağa indim. Dolabı açtığımda içi çorbayla dolu olan tencereyi alıp ocağa koydum ve ısıttım. Bir kâse alıp masaya oturduğumda, hızlıca çorbamı içip kâseyi lavabonun içine bıraktım.

Tekrar odama çıktığımda esneyerek yatağıma uzandım. Tamam, bir saat öncesine kadar uykum yoktu ama sanırım ilaçlar uykumu getirmiş olmalıydı. Gözlerimi tekrar kapatıp uyumaya hazırlanırken sırtımda birinin bakışlarının ağırlığını hissettim. Arkama döndüğümde Savaş'ı görünce nefesim kesildi. Önüme dönüp başucu lambamı yaktım ve tekrar ona döndüğümde yerinde yeller esiyordu. Onu gördüğüme yüzde yüz emindim. Yoksa değil miydim? Yoksa halüsinasyonlarım baş göstermeye mi başlamıştı?

Başımı dikleştirip ayağa kalktım. Eğer gerçekten burada bulunduysa buralarda bir yerde olmalıydı. Kütüphanemin kapısını açıp içeri girdim.

"Savaş?"

Elimi duvarda gezdirip ışığın anahtarını aradım. Bulduğumdaysa onları açıp balkona doğru ilerledim.

"Burada olduğunu biliyorum. Saklanma."

"Saklanmıyorum. Seni istediğim yere çekiyorum."

Keskin bir nefes alıp balkona çıktım. Salıncağımda oturmuş elindeki içki şişesinden içkisini yudumluyordu. Bir şey demeden, yanına oturduğumda kollarımı etrafıma sardım. Hava kasvetli ve yağmurluydu. Tıpkı yanımda oturan çocuk gibi tıpkı benim gibi.

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Sessizliği merak ettiğim şeyle ben bozduğumda bana cevap vermemişti.

"Sana soruyorum. Neden geldin?"

"Canım istedi."

"Her canın istediğinde hırsız gibi odama giremezsin."

"Evet, girerim."

Güldüm. "Maskeni çok çabuk indirmişsin. En azından birkaç gün öyle kalacağını düşünmüştüm."

"Ne önemi var? Her halükârda bana inanmayacaksın."

Onu onayladım. "Haklısın,"

O da gülümseyip içkisinden bir yudum daha aldı.

"Barış buraya geldiğini biliyor mu?"

Sessizlik.

"Sinirimi bozuyorsun. Gider misin lütfen?"

"Barış sana neden aşık olduğunu hiç anlattı mı?"

Kaşlarımı çattım. İnsan illa bir sebeple mi aşık olurdu?

"Bu da nerden çıktı?"

"Soruma cevap ver."

"Sen sarhoş musun?"

"Cevap ver." Dediğinde ölümcül bakışlarını üzerime sabitledi. Başımı hayır anlamında salladığımda o da öne ve arkaya doğru sallayarak, güldü.

"Biliyordum."

"Neyi?"

"Seni ona çok benzetiyor."

"Neden bahsettiğini anlamıyorum Savaş. Şifreli konuşmayı kesip-"

Ben konuşurken cebinden telefonu çıkardı ve bir şeylerle uğraştı. Ardından sözümü keserek bana bir fotoğraf gösterdi. Kaşlarımı çatarak ekrana baktığımda kumral saçlı, beyaz tenli ve gamzelerini göstererek gülümseyen bir kız gördüm. Kızın bana olan benzerliği yadsınamazdı. Tek fark onun gözleri kahverengiydi ve daha içten,mutlu görünüyordu. En azından objektiflere böyle bir görünüm vermişti.

"Bu kim?"

"Barış'ın ilk aşkı Yaz."

Başımla onayladım. "Önce hanginiz onunla çıktı?"

Gülerek telefonu cebine tekrar koydu. "Daha önce de söylediğim gibi, zeki kızsın,"

İfadesi ciddi bir hâl aldığında içkisini önündeki masaya bırakıp cebinden sigarasını çıkardı. "O ikimizi aynı anda sevmişti."

Güldüm. "Bu mümkün değil,"

"O kadar emin konuşma Karaevren."

Sigarasına dudakları arasında can verdiğinde ucu çıtırdayarak yandı ve gri dumanı üzerime doğru geldi.

"Barış beni... ona benzediğim için mi seviyor."

"Yüksek ihtimal."

Tek kaşımı kaldırıp başımı dikleştirdim. Ona cevap vermeden ayağa kalktığımda bana bakmadı bile. Amacına ulaşmış gibiydi. Bir şey demeden odama girdiğimde buz kesilen bedenim odanın sıcaklığıyla gevşedi. Savaş'ın kaçırdığı uykumun geri gelmesini umarak yatağıma uzandım.

"Bu kadar kalabalık ziyaretçi olamaz!"

Annemin sitemli sesini duyduğumda gözlerimi açtım. İçerisi aydınlanmıştı. Demek ki, Savaş'tan sonra uyuyabilmiştim.

"Hadi ama Gülçin teyze, tek tek ziyaret etsek iki günde anca çıkarız bu evden."

Bu... Yasemin?

Kapımın açıldığını duyunca yatakta doğruldum. Kapımdan bir sınıf dolusu insan aynı anda girmeye çalışınca şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Aynı anda hepsinden "sürpriiz!" Nidaları yükselmişti. Elimle ağzımı kapattığımda gülüyordum. Sınıfımdaki herkes buradaydı ama aralarından sadece Koray'ı ve Yasemin'i tanıyordum. Kendime kızarak bundan sonra onlara karşı daha kibar olmak için içimden kendi kendime söz verdim.

"İnanmıyorum. Siz..."

"Ne sandın ya Hayal hanım. Hiç arkadaşın olmadığını mı?"

Yasemin'e gülümseyip başımla onayladığımda gözlerim dolmak üzereydi. Kendimden hiç beklenmeyecek bir şey yaparak kollarımı iki yana açtım. "Gelin buraya şapşallar."

Hepsi bu anı bekliyormuş gibi üzerime saldırdıklarında kahkaha atmadan edemedim. Annem kapıya yaslanmış bana gülümseyerek bakarken bende ona gülümsedim.

Evet, bu ölümden dönüş benim ikinci şansımdı. İkinci hayatına hoşgeldin Hayal Karaevren.

Continue Reading

You'll Also Like

43.7K 6.8K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
244K 21.7K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
222K 21.5K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
26.3K 3.1K 18
"MİNHO EZ BENİ"