SAVAŞ ve BARIŞ

By fevziyetkn

16.7K 1.4K 680

İki erkek kardeşin ve sonunu getirebilecekleri bir kızın hikayesi. Ya da... bir kızın ve iki erkek kardeşin s... More

GİRİŞ
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
Bölüm 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47

BÖLÜM 8

452 44 20
By fevziyetkn


Hisler... sezgiler...

Her şey yanılabilirdi ama hislerimiz yanılamazdı. İnsanlar düşüncelerinde yanılıp hata yapabilirlerdi ama hislerimiz bizi hiçbir şekilde yanıltamazdı. Ne hissediyorsak gerçek,ne hissediyorsak doğruydu.

Onu ilk gördüğümde beni karanlığının içine çekeceğini hissettiğim gibi...

Parçalara ayrılmamak için cenin pozisyonu almamın sebebi hep babam olmuştu. Yatağıma,yorganımın altına sığınıp her şeyden kaçma isteğimi dürtüleyen hep babam olurdu. Ondan kaçar ondan saklanırdım. Ama bu sefer yatağımın altında dertop olmamın sebebi başkasıydı.

Beni yorganın altına iten karanlığımın kardeşi evime bırakmış yatağıma kadar taşımıştı. Bir süre sessizce öyle kaldık. Ben yorganımın altında heykel gibi hareketsizce yatarken o karşıma sandalyemi çekip oturarak bir tepki vermemi beklemişti. Bana yakışan tepkileri vermemi bekliyordu. Abisine ağzıma geleni saydırıp benden uzak durmalarını istememi bekliyordu. İntikamımı alacağımı söyleyip öfkeden deliye dönmemi bekliyordu. Ama ben saklanmaktan başka bir şey yapamıyordum. Tüm hislerim çekilmiş gibi hissediyordum.

"Bir şeyler yemelisin. Sana ilacını vermem için bir şeyler yemelisin"

İlaçlarım...

Yedekleri banyodaki dolabımdaydı ve içmek için Barış'ın dediği gibi bir şeyler yemeliydim. Ama iştahım da hislerim gibi eksilerdeydi şu anlarda.

"Hayal?"

Eliyle yorganımı çektiğinde karşı koymadım.

"Yetersiz gelecek hatta saçma gelecek ama inan ben çok...çok üzgünüm."

Biliyorum. Onun bir suçu olmadığını da biliyordum ama her zamanki gibi abisinin pişmanlığını o yaşıyordu. Bu benim için bir anlam ifade etmezken Barış için de aynısı geçerliydi sanırım.

"Bir şey söyle. Böyle durma yalvarırım bir şey söyle."

Sesinden dökülen perişanlık kırıntıları odamın etrafına dağıldığında onu rahatlatacak bir şey söylemek istedim ama dudaklarımı kıpırdatacak dahi bir enerji hissetmiyordum.

Gözlerimin önüne titreyen bir telefon uzattığında ekrana baktım. Büyük harflerle yazan 'ANNEM'  kelimesini görünce gözlerimi kapatıp açtım.

"Açmamı ister misin?"

Yavaş hareketlerle bacağımın arasından bir elimi çıkarıp telefonumu elime alarak kırmızı ikona dokundum. Ona iyi olduğumu bildiren bir mesaj atıp telefonu yastığımın altına sıkıştırdım. Çok geçmeden tekrar titrediğinde elime alıp gelen mesajı okumamla saç diplerimden ayak tırnaklarıma kadar ürperdim.

Geliyorlardı. Babam kaç gündür telefonu açmadığımdan deliye dönmüş tatili kısa kesip yola çıkmışlardı ve annemin mesajından akan sitemden anladığım kadarıyla o da bana kızmıştı.

Ne diyecektim onlara? Ne hesap verecektim?  Üzgünüm anne sadistin biri bana ders vermek için birkaç gün kaçırdı ve zar zor düzelmiş psikolojimi yerle bir etti, bu yüzden telefonlarınızı açamadım mı diyecektim?

"Annenler gelene kadar burada seninle kalacağım. Seni yalnız bırakamam bundan sonra."

Yorgun gözlerimi ona çevirdim. Ne olacağı artık umurumda değildi. İnce bir ipin üzerinde yürüyordum. Bu zamana kadar hep o ip kopmasın diye mücadele etmiş, savaşmıştım. Şimdi ise inceldiği yerden kopsun istiyordum. Savaşmaktan yorulmuştum. Biraz zayıf olmak ve depresyona girmek istiyordum. Günlerce,haftalarca hatta aylarca odamdan,yorganımın altından çıkmamak ve konuşmamak istiyordum. Bir şey olmamış gibi ayağa kalkıp hayatıma devam etmek şu an gözüme kocaman buzuldan dağlar gibi görünüyordu.

Çok yorgunum. Uyumak istiyorum. Uyuyup hiç uyanmamak... o tatlı bilinçsizlikte sıkışıp kalmak istiyorum. Şu an uyuyan güzeli çok kıskanıyordum.

"Geliyorlar," diye fısıldadım pürüzlü çıkan sesimle.

"Hemen mi?"

Usulca başımı salladım.

"Kalmamı ister misin?"

İnan çok ihtiyacım var Barış. Onların karşısına yalnız çıkmak beni ürkütüyordu. Yine de işleri daha fazla yokuşa sürmek istemediğimden başımı sağa ve sola salladım yavaşça.

Ayağa kalkıp üzerime eğildiğinde tatlı okyanus kokusu sardı etrafımı. Alnıma dudaklarını bastırırken, "sana söz veriyorum Savaş'tan bunun hesabını soracağım," deyip dudaklarını tenimden ayırdı.

Kapıyı arkasından kapattığında içimden güldüm. Ondan bunun hesabını soracak mıydı? Nasıl? Sonuçta onun kardeşiydi,ona ne kadar zarar verebilirdi ki? Ona en büyük zararı ben vereceğim. Onunla işim bittiğinde, beni hiç tanımamış olmayı dileyecek. Tatlı kardeşini de alıp geldiği gibi geri gidecek. Bir an gerçekten istediğimin bu mu, yoksa şu anki rehavetten dolayı mı böyle düşündüğümü sorguladım. Şu anlık isteğim bu doğrultudaydı.

Bir süre uyku ile uyanıklığın arasındaki çizgide dolandıktan sonra, uykuya daldım. Kapı çarpma ve ona eşlik eden bağırtıları duyunca gözlerimi açmadım. Halüsinasyon olduğunu biliyordum. Sesler giderek yaklaştığında babamın kükreyen sesini duydum.

"Bak işte! Demedim mi asilik yapıyor, sapasağlam burda uyuyor. Ama göstereceğim ben ona! Tatili zehir etti burnumuzdan getirdi annesi kılıklı!"

"Onun annesi benim. Düzgün konuş."

"Kanı çekiyor işte kanı. Çekmeyesice!"

Kolumu saran parmakları hissetmemle zorla kaldırılmam bir oldu. Gözlerimi açmadım. Sadece bir an önce son bulmasını istedim bu halüsinasyonun da.

"Aç gözlerini!"

"Melih bırak uyanınca konuşuruz."

Derin bir nefes verip gözlerimi açtım. Gözlerinden alev saçan babam ve bana onaylamazca bakan annem. Harika! Halüsinasyonum bir boyut atlamış içine üvey annemi de dahil etmişti.

Babamın eli yanağıma indiğinde yatağa düştüm. Canım çok acımıştı. Hiçbiri bu kadar gerçekçi değildi. Düştüğüm yerde öylece kaldım.

"Sen gerçek değilsin,"

"Melih kendine gel ne yapıyorsun?"

"Ne mırıldanıyosun ağzının ucuyla söyle söyle!"

Koluma kelepçe misali sarılan parmaklar tekrar beni kaldırdı.

"Melih şiddet çözüm değil yapma!"

"Ne çözüm o zaman? Ne çözüm ne!"

Kaşlarımı çatıp tereddütle elimi babama uzattım. Sıcak parmaklarım soğuk sakallı yüzüne değdiğinde, ikisi de bana deliymişim gibi baktı. Hızla elimi çektim. "Sen gerçeksin!" Diye fısıldadım şiddetle. Başımı ellerimin arasına aldım. Artık gerçekle halüsinasyonu ayırt edemiyordum.

"Melih çekil şurdan,"

Annem ellerimi tutup başımdan çekti. İşaret ve orta parmağıyla bileğimden nabzımı ölçerken gözlerimin içine bakıyordu korkuyla.

"Ne oldu kızım?"

Dudaklarım ağlamamak için büzüldüğünde gözlerim dolmuştu bile. Ellerini yüzüme koyup bana iyice yaklaştı.

"Yağız'a da gitmemişsin. Ne oldu sana?" 

Başımı sağa sola sallayıp ellerinden kurtuldum ve onlara arkamı dönüp cenin pozisyonu aldım.

"Sıyırmak için deli numarası yapıyor. Aynı annesi diyor-"

Babamın sözünü benim acı ve keder dolu çığlığım kesmişti. Artık bunlara dayanamıyordum. Beynimin içinde onun sözleri, yangın,annemin mektubu, terk edişi, depoda gördüğüm halüsinasyonlar dolanıp duruyordu. Anılar beynimi çok zorluyordu ve ben bunu kaldıramıyordum.

"Melih yeter! Çık artık şu odadan."

Annemin sinirli ses tonunu duyunca, babam geri çekilmişti ve odadan çıkmıştı. Keskin bir nefes alıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda artık acı gerçeği kabulleniyordum. Deliriyordum. His...hissediyorum deliriyordum.

Annem arkamdan saçlarımı okşadığında, "seni yalnız bırakmamalıydık. Ne oldu güzel kızım sana, ne oldu?"

Bilemezsin anne. Bilemezsin. Akli dengemin en uç sınırlarındayım...

Yazar'dan,

Arabayı hızlı bir manevrayla park ederek üzerinden akan öfkeyle koşar adımlarla içeri girdi genç adam. Mutfaktaki ahşap masada umarsızca yemek yiyen abisini görünce daha bir hiddetlendi. Tüm bu olanlardan sonra nasıl bu kadar rahat olabilirdi?

"Ne oldu? Kahraman öpücüğünü alamadın mı?"

Hiç düşünmeden yumruğu suratına indirdiğinde elinin tersiyle ağzındaki kanı sildi Savaş Demirhan.

"Belli ki alamamışsın."  Dediğinde bir kez daha vurdu kardeşi ama kendisi bunu beklediğinden soğukkanlılıkla karşılıyordu bu durumu. Bir an önce kavga faslının bitip o küçük cesur kızdan haber almak istiyordu. Ama ondan önce kardeşini daha çok sinirlendirip tüm öfkesini atmasını sağlamalıydı. Ama bilmediği bir şey vardı genç adamın. Kardeşindeki sadece öfke değildi.

Sandalyeden düştüğünde gülerek ayağa kalktı ve ellerini iki yana açarak, "ne var biliyor musun? O kahraman öpücüğünü ben hak ettim. O kıçı kırık terapistlerin yapamadığını yaptım. Onu korkularıyla yüzleştirdim!" Diye bağırdığında bir yumruk daha çaktı suratının ortasına kardeşi.

"Ne yaptığının farkında mısın lan sen!"

Bir kez daha vurduğunda yere düştü ve bu sefer kalkmadı. Tekmeyle karnına vurduğunda hâlâ gülüyordu.

"Karşılık ver!"

Bir tekme daha vurduğunda ona doğru eğilip saçlarını ellerinin arasına aldı genç adam.

"Delirttin lan kızı! Delirttin!"

"Nasıl?" Deyip ağzındaki kanı yere tükürdü. İşte şimdi dikkatini çekmişti umarsız,rahat adamın.

"Konuşmuyor. Tepki vermiyor. Sadece nefes alıyor."

"Travma sonrası stres bozukluğu yaşıyordur birkaç güne geçer,"

Savaş'ın sesinden akan umursamazlığa tezat içinde bir yerler endişeyle hareketlenmeye başlamıştı.

Kardeşi sinirlenip tekrar vurduğunda, karşılık vermeyerek onu daha fazla sinirlendirdiği için onu yerde iki büklüm bir şekilde bırakıp odasına çıktım. Ama hâlâ hıncını alamamıştı genç adam ve bundan mütevellit odada ne var ne yok yere saçmıştı.

O kızı gördüğü ilk andan beri içinde yeniden filizlenen bir şeyler oluşmaya başlamıştı. O kadına çok benzemesine rağmen derinine indikçe, onun diğeriyle yakından veya uzaktan bir alakası olmadığını anlaması çok uzun sürmemişti. Onu korumak ve kendisine saklamak istiyordu bu kızın da abisine kapılıp gitmesini istemiyordu. Onun kadar güçlü ve cesur bir kız tanımamıştı Barış. Herşeye rağmen böyle kalabilmesini hem kıskanıyor hem de imreniyordu.

Peki ya bundan sonra? Yine ayağa kalkıp devam edebilecek miydi?, Diye düşündü genç adam elleriyle saçlarını karıştırdıktan hemen sonra.

Sinirle üstündeki ceketini çıkarıp yere attığında diğer eşyalarla birlikte ceketi de kendine bir yer buldu ahşap zeminde.

Bir şeyler yapmak istiyordu genç adam çaresizce bir işe yaramak istiyordu.

"Düşün Barış düşün!" Diyerek iki elinin avucuyla şakaklarına vurdu.

Odanın içinde volta atarken pantolunun cebinden telefonu çıkarıp olduğu yerde durdu. Arama tuşuna basmadan önce duraksadı önce bir.

"Arasam da açmaz ki" diye düşünüp telefonu da fırlattığında artık etrafında savuracak bir şeyi kalmamıştı. En iyisi ne olursa olsun yanına gitmek, diye düşünürken başıyla kendisini onayladı.

Hayal

"Sen çok güçlü bir kızsın Hayal,"

Annemin yarım saatte bir alarm gibi tekrar ettiği cümleyi yine duymazdan geldim.

Ben güçlü değilim anne. Sadece... annemin kızıyım işte. Delinin teki.

"Gülçin bizi biraz yalnız bırakabilir misin?"

İçimden Yağız'a teşekkür ettim. Annem onu arayıp gelmesini istediğinde saate aldırmadan gelmişti. Gerçekten iyi birisiydi ve onun yanında kendimi gergin hissetmiyordum.

"Hayal? Bana bakar mısın?"

Gözlerimi bağdaş kurduğum ayaklarımdan çekip psikoloğuma çevirdim.

"Güzel, demek ki tepki verebiliyormuşsun,"

Başımla onayladığımda gülümsedi.

"Geçen gün görüşmeye gelmedin. Yoksa beni sevmedin mi?"

Annemin kapıyı dinlediğine adım gibi emindim. Normalde olsa onun bu haline gülerdim ama şu an hiçbir kasımı hareket ettirecek gücü kendimde bulamıyordum. Üzerimden kamyon geçmiş gibi hissediyorum. Aklım... karmakarışık ve çok doluydu.

"Hayal? Cevap verebileceğini biliyorum,"

Gözlerimi tekrar ona çevirdiğimde babamı gördüm. Korkuyla geriye doğru sıçrayıp dizlerimi kendime çekerek ellerimi etrafına sardım ve üzerine de başımı koyarak yüzümü sakladım.

"Sorun ne? Hayal eğer benimle bir şekilde iletişim kurmazsan sana yardımcı olamam."

Ürkekçe kafamı kaldırıp korkuyla ona baktım. Yağız'ın yumuşak hatlı yüzünü görünce rahatlayıp kafamı tamamen kaldırdım.

"Tamam. O zaman bir oyun oynayalım ne dersin?  Ben sana soru sorayım sen de evet ya da hayır de olur mu?"

Başımla onayladığımda, "ya da sadece kafanı sallarsın," deyip güldü.

Küçük defterini bacak bacak üstüne attığı bacaklarının üzerine koyup konuştu.

"İlaçlarını alıyor musun?"

Başımı hayır anlamında salladığımda bana onaylamayan bir bakış atıp deftere de not aldı.

"Kâbusların arttı mı?"

Hızla başımla onayladığımda, "peki halüsinasyon görüyor musun?" Diye sordu.

Gözlerim doldu ve sanki pusuda yatan halüsinasyonlarım bu anı bekliyormuş gibi beynime saldırarak kendini gösterdi. Dişlerimi sıkarak onları zihnimin arka planına atmaya çalıştım.

Sessizce, "gerçeği halüsinasyondan ayırt edemiyorum," diye fısıldadığımda Yağız kaşlarını çattı. Elindeki kalemi defterin arasına koyup kapattı ve yanıma yaklaştı.

"Sana karşı dürüst olacağım Hayal," dediğinde başımla onayladım.

"Şu an gelebileceğin en kritik durumla karşı karşıyayız. Eğer ilaçlarını almazsan ve profesyonel bir yardım almazsan seni kliniğe yatırmak zorunda kalacağım,"

Biliyordum...

Kaşlarımı çatıp başımı sağa sola salladım. Gözlerim dolduğu için onu çok net göremiyordum.

"Şşt,korkma. Eğer ilaçlarını ve profesyonel yardımı almazsan diyorum. Burada profesyonel yardım ben oluyorum." Deyip gülümsediğinde hâlâ sakinleşmemiştim. Boğazını temizleyip "neyse, dediğim gibi. Ama ben şunu merak ediyorum Hayal. Kâbusların artmasına rağmen neden ilaçlarını almadın?" Dedi.

Anılarım tekrar zayıf anı bulup beynime hücum ettiğinde başımı sağa sola salladım.

Çünkü sadistin biri ilaçlarımı yere döktü.

Aklıma onun sadist gülüşü gelince, tüylerim ürperdi. Ondan nefret ediyorum.

"Anlatmadığın şeyler var öyle değil mi? Korkma aramızda."

Yanımdan kalkıp çantasını topladı ve dışarı çıktı. Kapının ağzında annemle konuşmalarını duyuyordum ama bana söylediklerinden farklı olmadığı için dinlemedim. Ağır bir hareketle uzanıp dizlerimi karnıma çektim.

**

Aynı anda yere düşen küçük su damlalarını izliyordum. Yağız gittikten sonra uyumuştum ama kâbus görünce uyumaktan vazgeçmiş, arka bahçeye gidip yağmuru izlemeye karar vermiştim. Salıncağın tentesi beni yağmurdan koruyordu. Bunu istemiyordum. Islanmak istiyordum. Ayaklarımı salıncaktan aşağıya sarkıtıp terliklerimi çıkardım.

Çıplak ayaklarımla ıslak çimde ilerleyip yağmurun beni ıslatabildiği bir noktada durdum. Başımı gökyüzüne çevirdim. Yağmur damlaları gözyaşımla karışırken ciğerimden kopan bir çığlık attım. Aynı anda gök gürleyerek çığlığımı bastırdığı için ona teşekkür ettim. Kimsenin çığlığımı duymasını istemiyordum. Sessiz olmalıydım.

"Ne yapıyorsun sen?"

Biri beni kolumdan tutup yağmurdan çekip mutfağa aldığında, isyan etmek için ona baktım. Babam.

Başımı olumsuz anlamda salladım. Gerçek miydi halüsinasyon muydu bu şimdi?

Giderek ondan uzaklaştığımda annem beni tuttu. "Melih Yağız senin bir süre ondan uzak durmanı söyledi."

Annem beni yukarıya çıkarırken içimden tekrar Yağız'a teşekkür ettim. Odama girdiğimizde annem beni direk banyoya soktu.

"Sen güzelce sıcak bir banyo yap kızım. Ben de sana süt ısıtayım."

Kapıdan çıkarken, "banyonu yap mutfağa gel, beraber izleriz yağmuru," dediğinde sessizce kafamı salladım.

Çoktan ıslanıp üstüme yapışmış pijamalarımı çıkartıp küveti doldurdum. Üzerine köpüğü boca ettikten sonra içine girip uzandım. Biraz dinlenmek için gözlerimi kapattım. Kapımın açılma sesini duyduğumda, gözlerimi açtım.

Onu gördüm. Annemi. Beni sekiz yaşında terk eden annemi. Hiç değişmemiş. Aynı yeşil gözler, çıkık elmacık kemikleri ve gülümsediğinde benim gibi oyulan yanakları. Babam haklıymış. Ona çok benziyorum. Dolan puslu gözlerimle başımı yana eğdim ilk defa doyasıya yaşamak istediğim halüsinasyonu.

"Kızım ne yapıyorsun burada?"

Yumuşak sesini duyduğumda nefesim kesildi. Onu çok özlemiştim.

"anne," diye fısıldadım ama sesim aynı küçük bir kız çocuğunun sesi gibi incecik çıkmıştı.

"Anne ne olur kızma,"

Kendi sesimi küçük kızın ağzından duyunca ona baktım. Küvete eğilmiş küçük bir köpek yavrusunu yıkarken ela gözleri heyecanla parlıyordu. Bu kız benim.

"O ne Hayal? Eve köpek mi aldın kızım? Ya bir hastalığı varsa?"

"Anne çok kirlenmişti ve çok üşüyordu dışarıda. Ne olur kızma,"

Annem şefkatle gülümseyip yanıma yaklaştı ve çocukluğumun saçlarından okşadı. "Peki kızmıyorum. Babana da söylemeyeceğim," dediğinde yüzüm kocaman bir gülümsemeyle aydınlandı. Ne kadar tasasız ve güzelmişim, diye düşünmeden edemedim.

"Hayal?"

"Efendim anne?"

"Sen büyüdüğünde çok güzel bir kız olacaksın kızım. Hem yüreğin hem yüzün... "

Annemin gözleri doldu ama küçüklüğüm bunu fark etmeden yavru köpeği yıkamaya devam etti.

"Kaderin güzel olsun kızım."

Gözlerimi usulca kapatıp gözyaşımın iki yanağıma düşmesine izin verdim.

Olmadı ama anne.

Annem eğilip küçüklüğümün saçlarından öptü ve, "on sekiz yaşındaki haline sesleniyorum kızım." Deyip bana döndü. Gözlerimin içine baktığında boğazımda kocaman yumru oluştu.

"Affet beni."

Gözlerimi tekrar kapattığımda usul usul damladı yaşlar gözümden hiç durmadan. Gözlerimi açtığımda yavaş yavaş hepsi silinip toza dönüştü ve rüzgar onları alıp götürdü. Küçüklüğüm,annem, köpek yavrusu...

"Demek herşeyi önceden planlamıştın anne,"  dudaklarımı birbirine bastırdım. Benim bile hatırlamadığım bu anıyı bilinçaltım en derinlerden kazıyıp çıkarmıştı ve bununla bana oyun oynamıştı.

Başımı sağa sola salladım. "Bu kadarı çok fazla. Çok"

Annem ne yapıyordu şimdi? Kendisine yeni bir hayat kurmuş mudur? Ya da belki ölmüştür. Belki beni terk eder etmez intihar etmişti.

İçim ürperdi.

"Dayanamıyorum anne. Bilinçaltım bana sürekli oyun oynuyor. Dayanamıyorum... eğer oradaysan beni de alır mısın? Belki kavuşuruz ha?"

Gözyaşlarım suya karışıp giderken, giderek aşağıya kaydım. Bütün bedenim suyun altında kalınca gözlerimi kapattım. Saçlarım suyun içinde usul usul kafamın etrafında sallanıyordu. Sonunda istediğim tatlı bilinçsizlikte kalacaktım. Sonsuza kadar. Üstelik kâbuslarım da beni rahatsız edip uyandıramayacaktı.

Anne eğer ölmediysen beni hisset. Ben senden bir parçayım,hissedebilirsin. Şunu bil anne; bu dünyadan senin özleminle ayrılıyorum. Ve seni hiç affetmeyeceğim. Şimdi bunun yüküyle yaşa. Elveda anne.

Ciğerlerim oksijeni içine çekebilmek için savaşırken küvetin iki yanından sıkıca tutundum. Burnumdan ve ağzımdan baloncuk çıkarken, giderek bilinçsizliğe sürükleniyordum. Gülümsedim. Ellerim yavaş yavaş kayıp suya düştü.

Hoşçakal baba. Hoşçakal anne. Hoşçakal Masal'ım... ve...Barış.


Bölüm yorumlarınızı buraya alayım :)

Karakterlerle ilgili yorumlarınızı da buraya :)

Oy vermeden geçmeyin lütfen okunmaya göre oy çok az. Altı üstü bir yıldıza dokunacaksınız canım ne var bunda ^^

Continue Reading

You'll Also Like

32.4K 3.7K 21
"MİNHO EZ BENİ"
326K 20.9K 33
Karanlığın travmasını yaşayan Jungkook ve onu karanlık bir odaya kilitleyerek cezalandıran Bay Kim. Seme~Taehyung Uke~Jungkook •Mpreg•
47.6K 7.3K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
272K 21.9K 15
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!