BEDEL

By neclakursun

8.1M 363K 33.6K

BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurba... More

BEDEL 1 *KESİTLER*
BEDEL 2 *KANA KAN*
BEDEL 3 *GERGİN BEKLEYİŞ*
BEDEL 4 *KARAR*
BEDEL 5 *İLK KURBAN*
BEDEL 6 *BENİM OLACAKSIN*
BEDEL 7 *HÜKÜM VERİLDİ*
BEDEL 8 *BEDEL DEĞİL, GELİN*
BEDEL 9 *ÖMER AĞA*
BEDEL 10 *NİŞAN*
BEDEL 11 *HAYAL KIRIKLIĞI*
BEDEL 12 *DÜĞÜN TELAŞI*
BEDEL 13 *VEDA*
BEDEL 14 *ÖMERLE İLK KARŞILAŞMA*
BEDEL 15 *HOŞGELDİN GÖNLÜME*
BEDEL 16 *YÜZÜME VURAN ACI GERÇEKLER*
BEDEL 17 *KUMA*
BEDEL 18 *ALLAH'IN EMANETİYİM"
BEDEL 19 *YENİ EVİMDE İLK GÜN"
BEDEL 20 *BEN SENİN KOCANIM*
BEDEL 21 *HAKAN*
BEDEL 22 *KAÇIŞ*
BEDEL 23 *İFTİRA*
BEDEL 24 *KAÇ CANA KIYACAKSINIZ*
BEDEL 25 *YA NİKAH YA HAPİS*
BEDEL 26 *GÜÇLÜ KADIN*
BEDEL 27 *HAMİLE MİSİN*
BEDEL 28 *BİZ EVLENİYORUZ*
BEDEL 29 *MESAFELER*
BEDEL 30 *YARAMA İLAÇ*
BEDEL 31 *ÜNİVERSİTE MEZUNU*
BEDEL 32 *SEVDA*
BEDEL 33 *EVİMİN HANIMI OL*
BEDEL 34 *İKİNCİ KAÇIŞ*
BEDEL 35 *BOĞULUYORUM*
BEDEL 36 *ASLA BIRAKMAM*
BEDEL 37 *SENİ SEVİYORUM BAŞ BELASI*
BEDEL 38 *FATİH*
BEDEL 39 *SENİ UNUTAMIYORUM*
BEDEL 40 *BENİM BEDELİMİ KİM ÖDEYECEK*
BEDEL 41 *İŞ YEMEĞİ*
BEDEL 42 *DAVETSİZ MİSAFİR*
BEDEL 43 *BEBEĞİM*
BEDEL 44 *ATEŞE PERVANE*
BEDEL 45 *ÖMERSİZ BİR GECE*
BEDEL 46 *BÜYÜK SÜRPRİZ*
BEDEL 47 *UYAN ANNECİĞİM*
BEDEL 48 *PİŞMANLIK*
BEDEL 49 *HUZURUM*
BEDEL 50 *BABA EVİ*
BEDEL 51 *GEÇMİŞİN İZLERİ*
BEDEL 52 *İSTANBUL*
BEDEL 53 *İNTİKAM*
BEDEL 54 *EVE DÖNÜŞ*
BEDEL 55 *ELİMİ TUTAN ATEŞ*
BEDEL 56 *NEFSİN ESİRİ*
BEDEL 57 *KARANLIĞIMA DOĞAN GÜNEŞ'İM*
BEDEL 58 *İHANET ETMEDİM*
BEDEL 59 *UYAN GÜZEL KIZIM*
BEDEL 60 *İSYAN*
BEDEL 61 *İMTİHAN*
BEDEL 62 *GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI??*
BEDEL 63 *YABANCI*
BEDEL 64 *YENİ BİR BAŞLANGIÇ*
BEDEL 65 *UMUT HİÇ BİTMEZ*
BEDEL 66 *SENLE BİR ÖMRE BİSMİLLAH*
BEDEL 67 *BİR ÖMÜR FEDA*
BEDEL 68 "ÇALINAN HAYATLAR"
BEDEL 69 *HAKKINI HELAL ET*
BEDEL 70 *AŞK 🕋🕋*
BEDEL 71 *YÜREĞİME DÜŞEN KOR*
BEDEL 72 *YARGISIZ İNFAZ*
BEDEL 73 *GİDİYORUM*
BEDEL 74 *AYRILIK*
BEDEL 75 *BELİRSİZ BİR HAYAT*
BEDEL 76 *BİTTİ*
BEDEL 77 *VAZGEÇTİM GÖZLERİNDEN*
BEDEL 78 *GİDEMEZSİN*
BEDEL 79 *SÖYLEMEYİN*
BEDEL 80 *HOŞGELDİN KADINIM*
BEDEL 81 *BİR ADIM*
BEDEL 82 *AŞK NEDİR?*
BEDEL 83 *YÜREĞİNE MAHKUM*
BEDEL 84 *MÜEBBETİM*
BEDEL 85 *KAVUŞMA*
BEDEL 86 *BEBEK TELAŞI*
BEDEL 88 *HOŞGELDİN HAYATA*
BEDEL 89 *BABA OLMAK*
BEDEL 90 *CENNET*
BEDEL 91 * MAŞALLAH*
BEDEL 92 *SABRIN MÜKAFATI*
BEDEL 93 *VUSLAT*
BEDEL 94 *FİNAL 1*
BEDEL 95 *FİNAL*
BEDELİN SERÜVENİ

BEDEL 87 *ÇİÇEĞİM *

57.6K 3K 251
By neclakursun

Bölüm şarkısı: Ölümsüz Aşklar

ÖMER'İN AĞZINDAN

Elif'ime veda edip evden ayrılırken belli etmesem de benim de içimde korku vardı. Görünürde hiç bir sorun yoktu ama ne olacağı belli olmazdı. Kasım'a güvenmiyordum. Her an bir tuzak kurabilirdi bana. Üstelik eski cezam olduğu halde hem Kasım'la hem de Fatih'le zaman zaman sorunlar yaşamıştık ve onlara zarar vermiştim. Kasım, yine bana zarar vermek için bunları kullanıp ceza almama sebep olabilirdi.

Korkum, parmaklıklar ardına girmek değil, ardımda bıraktıklarımdı. Ben yine dayanırdım ama Elif'im olmadan yapamazdım artık. Onu ardımda sahipsiz bırakamazdım. Bebeklerimi babasız bırakamazdım.

Avukatlarımla çıktığım uzun yolculuk boyunca dava dosyalarını inceledim. Herşey yolunda görünüyordu. Kasım gerçeği itiraf etmişti verdiği ifadeye göre olayın benle bağlantısı kesilmişti.

Mahkeme salonuna girerken Kasım bileğine takılan kelepçeyle getirilmişti. Önceki mahkemede ben de bu haldeyim. O kelepçenin yüreğime bıraktığı acı hala sızlıyordu. Elif görmesin diye kelepçeyi saklamak için çok uğraşmıştım. Neyseki Elif farketmeden çıkartılmıştı kelepçem. Benim kollarıma haksız yere takılan kelepçe şimdi hakedenin kollarındaydı. Mahkeme başladığında Kasım ifadesini vermeye başladı.

"Fatih'le ortak iş yapacaktık fakat beni dolandırdı. İş bahanesiyle benden yüksek miktarda paralar alıyordu devamlı. Ben durumu farkedince konuşmaya gittim. Tartışmaya başlayınca beni vurmak için silah çekti. Ben de kendimi savunmak için bacağına sıktım. Amacım öldürmek değildi."

"İş için para verdiğini söylüyorsun fakat bir ay önce iş yapmaya başlamışsınız. Banka hesabının  dökümü burda. Bir yıldır para gönderiyormuşsun."

Hakimin sorusu üzerine Kasım bana bakıp hemen çevirdi bakışlarını.

"Arkadaşımdı, borç para istedi benden. Sonra iş yapacağını söyleyince ona verdiğim paralarla ortak olmak istedim."

Kasım'ın ifadesinden sonra avukatı savunmaya geçti. Elinde tuttuğu kâğıtları hakime gönderip konuşmaya başladı.

"Bu raporlar, olay yeri inceleme ve otopsi raporları. Olay yeri inceleme raporunda Fatih Ergin'in elindeki silah ortaya çıktı. Müvekkilimin amacı sadece kendini savunmaktı..."

Ben dahil herkesin ifadesi alındıktan sonra karar zamanı gelmişti. Kasım, nefsi müdafa indiriminden faydalanıp yirmi yıl ceza almıştı. Önceden Fatih'i öldürdüğünü söyleyen Metin ise ceza almadan serbest bırakılmıştı.

Mahkemeden çıkarken avukatım bana çok güzel bir haberle gelmişti. Önceki cezamın bitmesine iki gün kalmış. Artık tamamen özgürdüm. En ufak bir sorunda ceza alacağım korkusuyla yaşamayacaktım artık.

Mahkeme biter bitmez ilk işim Elif'i aramak oldu. Ne halde olduğunu tahmin edebiliyordum. Onu daha fazla telaşlı bekletemezdim. Elif'in konuşmasına fırsat vermeden tek seferde herşeyi özetledim.

"Hayatım, mahkeme bitti. Olayla bağlantım tamamen kesildi. Kasım ceza aldı. Bense tamamen özgürüm. Eski cezam da bitti. Artık korkuyla yaşamak yok. Yarın yanındayım Allah'ın izniyle."

Elif'in telefondaki sevinç çığlığı kulağımda yankılanırken telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım. Telefon kulağımdan uzaktayken bile sesini duyabiliyordum.

Evime dönmek için bir gün beklemem lazımdı. Dönüş için aynı güne bilet bulmadığım için İstanbul'da kalacaktım. Önce Metin'in bebeğinin tedavisiyle ilgilenmesi için birini görevlendirdim. Elif'im söz vermişti onlara. Evlat acısını yaşadığım için Metin'in bebeğinin iyi olması için elimden geleni yapacaktım.

İstanbul'da olduğumu fırsat bilerek burdaki işlerimi de ayarlamıştım. Uzun süre İstanbul'a gelmeyi düşünmüyordum. Elif'i hamile haliyle yalnız bırakamazdım artık.

Elif'in ailesini görmeden gitmek istemediğim için akşam olduğunda evlerine gittim. Onlara karşı hala mahcup olsam da onlar bana bunu yansıtmamışlardı. Her zamanki içtenlikleriyle karşılamışlardı beni. Evlerinin önünden geçerken onu ilk gördüğüm an geldi aklıma. O gün nasıl içten istediysem onu, Rabbim nasip etmişti bana Elif'imi. Benle zorla evlense de zamanla kabullenmişti beni. Şimdi ise bebeklerimiz olacaktı. Elif'in bedeninde iki can, iki hayat. Benim canlarım. Bütün ömrümü onların mutluluğu için feda etmeye hazırdım.

Nihayet Elif'ime kavuşma vakti gelmişti. Heyecanla beni beklediğini biliyordum. Bir an önce ona kavuşmak için saniyeleri sayıyordum.

Yolda giderken çiçek almak için çiçekçinin önünde durdum. Elif'e elim boş gitmek istemiyordum. Aslında çiçek yerine meyveyle gitsem daha mutlu olacaktı. Büyük bir demet yaptırmak için çiçekleri seçtiğim sırada yaşlı bir amcayla karşılaştım. Elinde tuttuğu saksıyla yanıma geldi.

"Sevdiğine mi alıyorsun bu çiçekleri?" Diye sormasıyla yüzümdeki tebessümle "Evet" diyerek cevapladım.

"Sevdiğine koparılmış çiçek götürme oğlum. Fidan götür, saksıda götür. Götürdüğün çiçekler sevdiğinin elinde ölmesin, hayat bulsun. Birilerini mutlu etmek için koparmayın dalından çiçekleri."

Amcanın sözleriyle ne diyeceğimi şaşırmış halde bakarken yanımdan uzaklaşmaya başladı. Giderken hala söyleniyordu. "Öldürmeyin, hayat verin hayat."

"Devamlı gelip burdan eşine saksıda çiçek alır. Benim dükkanımdan daha fazla çiçek var bahçelerinde." Diyen çiçekçinin sesiyle yaşlı amcadan ayırdığım bakışımı ona çevirdim.

"Demeti boşver, sen bana canlı çiçekleri göster."

Evimizin bahçesinde bir ağaçtan başka birşey yoktu. Kocaman bahçe bomboş duruyordu. Çiçeklerin arasına girince onları bahçede düşündüm. Aralarında da en güzel çiçeğim Elif'im. Elif'in elleriyle hayat bulacaktı çiçekler.

Aldığım çiçekler ve fidanlar arabama sığmadığı için bir kamyonetin kasasına doldurup evime doğru yola çıktım. Elif'in, çiçekleri gördüğünde yüz ifadesini merak ediyordum.

Nihayet evime ulaşınca kapı çalınmadan açılmış, Elif'in sıcaklığını kollarımda hissetmiştim. Elif'ime sarılınca daha iyi anlıyordum onu ne kadar çok özlediğimi.

Huzur burdaydı işte. Huzur, sevdiğimin sıcacık kollarında, günümü aydınlatan gülüşündeydi. Bambaşka bir dünyaydı Elif'in sıcacık kolları. Ve o dünyada sadece ben vardım. Şimdilik. Yakında iki melekle paylaşacaktım sevdiğimi.

"Hoşgeldin ömrüm." Diyen sesiyle boynundan sıkıca öpüp kokusunu çiğerlerime doldurdum. Çok parfüm kullanmazdı Elif. Hiç bir parfüm onun teni kadar güzel kokmazdı.

"Hoşbuldum baharım. Baharda açan en güzel çiçeğim."

Elif'ten ayrıldığımda içeri girmek için hamle yapınca elimdeki elini dışarı doğru çektim. Elif merakla dışarı çıkınca kamyoneti farketti.

"Bunlar ne?"

"Artık bahçemiz boş kalmayacak. Senin ellerinde hayat bulacak bu çiçekler." Sözümü bitirmeye kalmadan Elif sevinç içinde koşarak çiçeklerin yanına ulaşmıştı bile. Narin dokunuşlarla çiçekleri okşayışını seyretmeye başladım.

"Çok yaklaşma çiçeklere. Güzelliğini kıskanıp solmasınlar." Dememle tatlı bir gülümseyiş belirdi dudaklarında. Bu gülüşünü çok seviyordum. Hafif utangaç ve içten bir gülüş.

Saksılar tek tek arabadan indirilirken Elif'in elini tutup bahçenin ortasına götürdüm. Özel olarak aldığım iki fidan ordaydı.

"Bunlar bebeklerimiz için. Onlarla birlikte senin ellerinde büyüyecekler, hayat bulacaklar."

Az önceki sevinçli gözleri dolmaya başlamıştı. Her ne kadar bebeklerimizin heyecanını yaşasak ta kızımızın acısı hala tazeydi yüreğimizde.

Bütün günümüz bahçede çiçekleri ekmekle geçmişti. Önce bebeklerimiz için aldığımız fidanları özenle dikip sonra diğer çiçekleri ekmiştik. Bomboş duran bahçemiz şimdi rengarenk, cıvıl cıvıldı. Sebze fidanlarından renkli çiçeklere kadar herşey vardı bahçede. Ortalığa yayılan mis gibi koku ayrı bir güzellik katıyordu.

Gün bittiğinde yorgunluktan bitap düşmüştük ama yorulduğumuza değmişti. Yatak odamızın manzarası değişmişti. Pencereden bakınca insanın içi açılıyordu. Çiçekçideki yaşlı amcayı Allah çıkarmıştı karşıma.
                 
ELİF'İN AĞZINDAN

Korku dolu bekleyişim Ömer'in gelmesiyle sevince dönüşmüştü. Yüreğim kıpır kıpırdı bugün. Ömer yanıma gelene kadar korku vardı yüreğimde. Gün boyu pencereden yolunu gözlemiştim. Arabasını kapıda gördüğüm an içime dolan sevincin tarifi yoktu. Yerimden nasıl kalkıp kapıya koştuğumu hatırlamıyorum. Kendimi Ömer'in kollarına atınca huzur veren sıcaklığı sarmıştı beni.

Getirdiği çiçekler, şimdiye kadar bana aldığı en güzel hediyeydi. Evimizin arkasındaki boş bahçe artık cıvıl cıvıldı. Özellikle bebeklerimiz için aldığı fidanları görünce mutluluktan uçacaktım neredeyse. Bebeklerimle birlikte büyüyeceklerdi fidanlar.

Yatağa girdiğimde anlamıştım ne kadar yorulduğumu. Ömer'in sıcak kollarında huzur veren kokusuyla uyumak paha biçilemezdi. Bir gece ayrı kaldığımız halde çok özlemiştim. Ömer beni öpmeye başlayınca öpüşüne karşılık verdim. Yorgun olsam da onu geri çevirmeyecektim.

Hayır.. Şimdi bunun zamanı değildi. Midem! Midemin bulanmasıyla Ömer'in kollarından sıyrılıp banyoya attım kendimi. Midem boşalırken Ömer her zamanki gibi yine yanımdaydı. Her defasında onu bu konuda uyarsam da dinlemiyordu beni. Beni bu halimle görmesinden nefret ediyordum.

Ayağa kalktığımda kolumdan tutarak kalkmama yardım edip yüzümü yıkadı. Birlikte yatağa girince bir eliyle beni sarıp diğeriyle karnımı yoklamaya başladı.

"Ama böyle olmazki. Babaya bu yapılır mı? Daha şimdiden anneyi alıyorsunuz elimden. Doğana kadar sabredin."

Karnımda oluşan hareketlilikle Ömer kaskatı kesilmişti bir anda. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. İlk kez hissediyordu bebeklerimizi. Dudağında hafif bir tebessüm oluşunca elimi Ömer'in elinin üstüne koyup bebeklerimle konuştum.

"Şşt babaya cevap verilmez. Rahat durun orda."

"Kızma bebeklerime."

"Kızarım ben anneyim. Zaten hep sen yüz verip şımartıyorsun bunları."

"Şımartırım tabi. Canlarım onlar benim. Hep seni mi şımartacağım."

"Ben şımarık mıyım yani?"

"Evet çok şımarttım seni. Hadi sen de beni şımart biraz." Demesiyle gülmeye başladık. Ömer'in üzerine uzanıp öpmeye başlayınca önce tereddüt etse de karşılık vermeye başlamıştı. Midem rahatlayınca artık bulanma ihtimali yoktu.

4 AY SONRA
Zaman hızla akarken artık doğumum için gün saymaya başlamıştım. Bugün hafif sancım başlamıştı. Şu ana kadar herşey sorunsuz ilerlemişti. Hamileliğim çok zor geçse de kızım ve oğlum gayet sağlıklıydı. Evet.. bir oğlum olacaktı. Hem kız hem de erkek çocuğuna aynı anda sahip olmak tarifsiz bir duyguydu.

Ömer'le kontrole gittiğimizde doktorun "Diğer bebeğiniz erkek." Sözüyle sevinç içinde Ömer'e bakmıştım fakat Ömer beklediğim tepkiyi vermemişti. Mutlu olmuştu fakat kızımız olacağını öğrendiği zamanki sevinç yoktu yüzünde. Oğlumuza daha fazla sevineceğini düşünmüştüm oysaki.

Bu habere en çok sevinen Sultan hanım olmuştu. Hamileliğimi ilk öğrendiğinde bebeğin Ömer'den olmadığını iddia edecek kadar benden nefret etse de erkek torun geleceği haberi sevindirmişti onu. Bana yaklaşmaya çalıştığı halde gerekli mesafemi koruyordum ona karşı. Sevda'yı başıma musallat etmesi bir yana, namusuma iftira attığı için yüreğim açılmıyordu ona.

Karnım çok fazla şişmişti ve dolayısıyla biraz kilo almıştım. Ayağa kalkarken zorlanıyordum artık. Neyse ki bebek alışverişimi erken yapmıştım ve herşeyi içime sinerek almıştım. Ben, doğumdan önce herşeyi almak istemesem de Ömer, herşeyin eksiksiz olması için elinden geleni yapıyordu. Bebeklerimizin sağlıklı doğacağına inanıyordu.

Aldığımız herşeyden iki tane alıyorduk. Bebeklerimin odası cıvıl cıvıldı. Mihriban, hala olmanın sevinciyle benden daha hevesliydi neredeyse. Onun sayesinde bebeklerim çok süslü olacaktı. Doğum çantamız da hazırdı. Bebeklerim ve kendim için hazırladığım çanta el önünde hazır duruyordu.

Doğumuma çok zaman kalmadığı için annemler de ertesi gün yanıma gelecekti. Doğumda yanımda olmalarını çok istiyordum. Annem ve Gülsüm ana torunlarının örgülerini çoktan tamamlamışlardı.

Oğlumuzun ismi belliydi ama henüz kızımıza isim bulamamıştık. Ömer, oğlumuzun adına müdahale edilmesini istemediği için herkes kızım için isim öneriyordu.

Ömer'in eve gelmesine henüz yarım saat varken kapı çalınınca Ömer'in erken geldiğini düşünüp kapıyı açtım. Fakat karşımda Kasım'ın eşi Hazal'ı görünce şaşırmıştım. Hazal'la aramız iyi olsa da, malum sebeplerden dolayı görüşemiyorduk. En son, doğum yaptığında görmüştüm. Şimdi ise büyümüştü bebeği.

Hazal'ı dostça karşılayıp içeri davet ettiğimde sıkılgan bir şekilde içeri girmişti. Moralinin bozukluğu her halinden belli oluyordu. Şimdiye kadar hiç, içten gülerken görmemiştim onu. Hep hüzün vardı gözlerinde, hep kırgınlık. Hazal'la sohbet etmeye fırsat kalmadan Ömer kapıyı çalmıştı. Hazal'ın, Ömer'i beklediği belliydi.

"Ağam, ben senden yardım istemeye geldim. Kasım sayesinde buna yüzüm yok ama Allah'tan başka yardım isteyebileceğim tek sen varsın. Kasım'ın yaptıklarından sonra ailesi onu reddetti. Bana da çocuklarımın hatrına sahip çıkıyorlar. Kasım'ın içerde ihtiyaçları oluyor, her ay para vermem gerekiyor ama ailesi sadece bizim ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Parayı Kasım'a göndersem çocuklarım aç kalacak. Kasım sana çok hainlik yaptı ama bize yardım edecek tek sen varsın. Kasım çıkana kadar ona destek olur musun? Borç olarak istiyorum. Sana geldiğimden haberi yok. Olsa asla kabul etmez. Ama başka çarem de yok."

Hazal'ın anlattıklarına çok şaşırmıştım. Kasım'ın babası oğluna çok düşkündü ve çok destek oluyordu. Yaptığı herşeye rağmen onu savunuyordu.

Ömer, birşey demeden düşündü bir süre. Sessizliği, Hazal'ın ümidini kırmıştı ki sessizliği bozan o oldu.

"Kusura bakma ağam. Senden böyle birşey istemeye hakkım yoktu. Şimdi beni burdan kovsan da haklısın. Hiç gelmemeliydim buraya."

Hazal, ümitsizce kalkacağı sırada Ömer'in sesiyle büyük şaşkınlık yaşadı.

"Peki tamam. Zamanında ben hapisteyken bana sahip çıktığı günlerin hatrına istediğini yapacağım. Ama Kasım'a yardım etmeyeceğim. Sen, amcamların verdiği parayı ona gönder. Sizin ihtiyaçlarınızı ben karşılarım."

Hazal yerinden kalkıp Ömer'in elini öpmek için atıldığında Ömer engel olmuştu ona. Çaresizlik gözyaşları dökülüyordu gözlerinden.

"Ağam, bunu kimse bilmesin ne olur. Ölmekten beter ederler beni."

Hazal, Ömer'le anlaştıktan sonra çıkıp gitmişti. Ömer'in de morali bozulmuştu. Yanına oturup başımı omzuna yaslayınca kolunu belime dolayıp sardı beni.

"Kasım'ın ailesi neden reddetmiş onu? Babası çok düşkündü ona. Herşeye rağmen savunurdu."

"Kasım, kendi hesaplarında çok açıklık olmaması için babasına ve kardeşlerine ait parayı kullanmış. Kendi ailesini dolandırmış. Onlar da sırt çevirmiş. Haklılar."

"Sen çok erdemli davrandın. Sana bunca yaptığı şeye rağmen."

"Ben ona değil Hazal'a yardım ettim. Kapıma geleni boş çeviremezdim."

Konuşacağım sırada koluyla belimi sıkıca sararak sözümü kesti. Konuyu değiştirmek istediği belliydi.

"Maşallah hatunuma. Artık koluma bile sığmıyorsun." Diye takılıp zoraki gülümseyince onu rahatsız edecek şekilde daha fazla sokuldum.

"Şu an üç kişiye sarılıyorsun. Doğumdan sonra hatırlatırım sana bu sözünü."

"Doğumdan sonra da emzirmeyi bahane ederek alırsın kiloları. İflas ettireceksin sonunda beni."

Sahte bir sinirle yüzüne baktım.

"Anam dediydi. El oğludur lokmalarını sayar dediydi."

Gülüşmeye başlayınca Ömer'in morali biraz düzelmişti. Bir anda sancım başlayınca acı içinde inleyişim Ömer'i korkutmuştu.

"Ne oldu sancın mı var?" Sancım hafifleyince derin bir nefes aldım.

"Evet. Sabahtan beri geliyor ama geçti."

"Sabahtan beri sancın var ve şimdi mi söylüyorsun. Kalk hastaneye gidiyoruz." Derken panikli hali çok tatlıydı.

"Öyle her sancıda gidemeyiz hayatım. Doktorun dediğini unuttun mu? Sancı sıklaşırsa gideriz. Doğuma yakın günlerde normal bir durum bu."

Sofrayı hazırlayacağım sırada Ömer engel olup kendi hazırlamak isteyince çaresizce izin verip acı içinde mutfağı dağıtmasını izledim. Neyseki bu kez çok dağıtmamaya özen göstermişti. Kırılan bir tabak ve doldururken etrafa saçılan yemeklerle kurtarmıştık.

"Annemi arayalım gelip burda kalsın. Her an doğuracaksın gibi duruyorsun."

"Anneni rahatsız etme. Doğuma bir hafta var neredeyse. Sen varsın ya yanımda korkmuyorum."

"Ben korkuyorum. Annem bulunsun yanımızda." Demesiyle şaşırmıştım. Ömer ilk kez korktuğunu söylüyordu. Normalde soğuk kanlıydı ama bugün sancılı halimi görünce paniklemişti.

"Korkma hayatım hiçbir şey olmayacak bize. Allah'ın izniyle sağ salim dünyaya gelecek bebeklerimiz. Hem kötüye birşey olmaz."

"Orası malum. Zaten ben çocuklarım için korkuyorum. Sana birşey olmaz." Diyerek gülünce ters bakışlarımı çevirdim Ömer'e.

"Ya olursa?"

"Olursa karıdan bol ne var. Alırım bir tane." Koluna çimdik atmamla sahte bir inleme çıktı ağzından.

"Kim alır senin gibi iki çocuklu dul adamı? Yeni karı bulurmuş hıh. Benim gibisini zor bulursun sen." Diyerek surat asınca yanaklarımı sıkıp şirinlik yapmaya başladı.

"Böyle güzeller güzeli, dünya tatlısı, şirin..." Ömer iltifat etmeye devam ettikçe gülümsemeye başladım.

"... Güzel huylu, selvi boylu, tatlı dilli bir adamı kim istemez." Demesiyle gözlerim faltaşı gibi açıldı. Bu iltifatları kendisine yapıyormuş meğerse. Ömer'in  karşı sinirli halde yerimden kalkmak istedim ama karnımdaki ağırlıklar, aniden kalkmama engel olmuştu. Zorlanarak kalkacağım sırada Ömer kolumu tutup kalkmama izin vermemişti.

"Benim hayatımın anlamı küstü mü bana?"

"Yok canım ne küsmesi. Daha ben ölmeden evlenme planı yapan kocama neden küseyim ki? Eminim dua ediyorsundur ölmem için."

"Benim bedenim paramparça olsun ama senin saçının teline zarar gelmesin. Ecel kaçınılmaz son ama önce bana gelsin, senin acını görmeyeyim."

Ömer ciddileşmiş, hatta biraz hüzünlenmişti.

"Tabi sen öl. Sen ölürsen ben evlenmem ama ben ölürsem sen evlenirsin. Ben toprakta yatarken, sen ise yeni karının sıcacık kollarında yatacaksın. Vallahi rahat bırakmam seni. Gece gelip dürterim sizi. O karıyı yataktan yere düşürürüm. Arkasına bakmadan kaçar bu evden."

Ömer'in hüzünlü hali uzun sürmemiş, kahkahayı patlatmıştı. "Sen öl" dediğimde içim sızlamıştı. Ömer'i kaybetme düşüncesi aklıma geldikçe yüreğim yanıyordu. Bir kez yaşamıştım o acıyı. Birkaç dakika süren acım bana bir ömür yeterdi.

Ömer, annesini arayıp çağırınca Gülsüm ana telaşla gelmişti. Saat ilerledikçe sancılarım sıklaşmaya başlamıştı. Doğuma yakın zamanlarda normal olduğunu düşünüp Ömer'e belli etmemeye çalışıyordum ama saat gece yarısına ulaştığında sancım sıklaşmıştı dayanılmaz bir hal almıştı. Ömer'i uyandıracağım sırada acı içinde inlememle gözünü açması bir olmuştu.

"Hayatım neyin var?"

"Bebek. Ah! Bebek geliyor."

Bölüm sonu..

Continue Reading

You'll Also Like

24.8K 3.6K 37
Sabaha kadar ağla umrumda değilsin! diyen bir adam. Senden ve ailenden ölene dek nefret edicem! diyen bir kadın. Katili bulmaya çalışan bir adam Ben...
2.1M 22.3K 10
Eski bir köy kurgusudur. İnsanların bilinçsiz ve cahil olduğu "dönem" kurgusu olduğunu unutmadan okumanızı rica ediyorum. Bu bir kitap, gerçek hayata...
147K 14.6K 75
"Nereden bilebilirdim ki, zamanında çok da bilincinde olmadan yapacağım bir hatanın tüm hayatımı derinden etkileyeceğini..." Hayatını ailesi ve arkad...
23.3K 2.9K 38
Şimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı...