BEDEL

By neclakursun

8.1M 364K 33.6K

BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurba... More

BEDEL 1 *KESİTLER*
BEDEL 2 *KANA KAN*
BEDEL 3 *GERGİN BEKLEYİŞ*
BEDEL 4 *KARAR*
BEDEL 5 *İLK KURBAN*
BEDEL 6 *BENİM OLACAKSIN*
BEDEL 7 *HÜKÜM VERİLDİ*
BEDEL 8 *BEDEL DEĞİL, GELİN*
BEDEL 9 *ÖMER AĞA*
BEDEL 10 *NİŞAN*
BEDEL 11 *HAYAL KIRIKLIĞI*
BEDEL 12 *DÜĞÜN TELAŞI*
BEDEL 13 *VEDA*
BEDEL 14 *ÖMERLE İLK KARŞILAŞMA*
BEDEL 15 *HOŞGELDİN GÖNLÜME*
BEDEL 16 *YÜZÜME VURAN ACI GERÇEKLER*
BEDEL 17 *KUMA*
BEDEL 18 *ALLAH'IN EMANETİYİM"
BEDEL 19 *YENİ EVİMDE İLK GÜN"
BEDEL 20 *BEN SENİN KOCANIM*
BEDEL 21 *HAKAN*
BEDEL 22 *KAÇIŞ*
BEDEL 23 *İFTİRA*
BEDEL 24 *KAÇ CANA KIYACAKSINIZ*
BEDEL 25 *YA NİKAH YA HAPİS*
BEDEL 26 *GÜÇLÜ KADIN*
BEDEL 27 *HAMİLE MİSİN*
BEDEL 28 *BİZ EVLENİYORUZ*
BEDEL 29 *MESAFELER*
BEDEL 30 *YARAMA İLAÇ*
BEDEL 31 *ÜNİVERSİTE MEZUNU*
BEDEL 32 *SEVDA*
BEDEL 33 *EVİMİN HANIMI OL*
BEDEL 34 *İKİNCİ KAÇIŞ*
BEDEL 35 *BOĞULUYORUM*
BEDEL 36 *ASLA BIRAKMAM*
BEDEL 37 *SENİ SEVİYORUM BAŞ BELASI*
BEDEL 38 *FATİH*
BEDEL 39 *SENİ UNUTAMIYORUM*
BEDEL 40 *BENİM BEDELİMİ KİM ÖDEYECEK*
BEDEL 41 *İŞ YEMEĞİ*
BEDEL 42 *DAVETSİZ MİSAFİR*
BEDEL 43 *BEBEĞİM*
BEDEL 44 *ATEŞE PERVANE*
BEDEL 45 *ÖMERSİZ BİR GECE*
BEDEL 46 *BÜYÜK SÜRPRİZ*
BEDEL 47 *UYAN ANNECİĞİM*
BEDEL 48 *PİŞMANLIK*
BEDEL 49 *HUZURUM*
BEDEL 50 *BABA EVİ*
BEDEL 51 *GEÇMİŞİN İZLERİ*
BEDEL 52 *İSTANBUL*
BEDEL 53 *İNTİKAM*
BEDEL 54 *EVE DÖNÜŞ*
BEDEL 55 *ELİMİ TUTAN ATEŞ*
BEDEL 56 *NEFSİN ESİRİ*
BEDEL 57 *KARANLIĞIMA DOĞAN GÜNEŞ'İM*
BEDEL 58 *İHANET ETMEDİM*
BEDEL 59 *UYAN GÜZEL KIZIM*
BEDEL 60 *İSYAN*
BEDEL 61 *İMTİHAN*
BEDEL 62 *GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI??*
BEDEL 63 *YABANCI*
BEDEL 64 *YENİ BİR BAŞLANGIÇ*
BEDEL 65 *UMUT HİÇ BİTMEZ*
BEDEL 66 *SENLE BİR ÖMRE BİSMİLLAH*
BEDEL 67 *BİR ÖMÜR FEDA*
BEDEL 68 "ÇALINAN HAYATLAR"
BEDEL 69 *HAKKINI HELAL ET*
BEDEL 70 *AŞK 🕋🕋*
BEDEL 71 *YÜREĞİME DÜŞEN KOR*
BEDEL 72 *YARGISIZ İNFAZ*
BEDEL 74 *AYRILIK*
BEDEL 75 *BELİRSİZ BİR HAYAT*
BEDEL 76 *BİTTİ*
BEDEL 77 *VAZGEÇTİM GÖZLERİNDEN*
BEDEL 78 *GİDEMEZSİN*
BEDEL 79 *SÖYLEMEYİN*
BEDEL 80 *HOŞGELDİN KADINIM*
BEDEL 81 *BİR ADIM*
BEDEL 82 *AŞK NEDİR?*
BEDEL 83 *YÜREĞİNE MAHKUM*
BEDEL 84 *MÜEBBETİM*
BEDEL 85 *KAVUŞMA*
BEDEL 86 *BEBEK TELAŞI*
BEDEL 87 *ÇİÇEĞİM *
BEDEL 88 *HOŞGELDİN HAYATA*
BEDEL 89 *BABA OLMAK*
BEDEL 90 *CENNET*
BEDEL 91 * MAŞALLAH*
BEDEL 92 *SABRIN MÜKAFATI*
BEDEL 93 *VUSLAT*
BEDEL 94 *FİNAL 1*
BEDEL 95 *FİNAL*
BEDELİN SERÜVENİ

BEDEL 73 *GİDİYORUM*

64.8K 2.9K 430
By neclakursun

"Hoşgeldiniz. Ben de sizi bekliyordum."

Allah'ım bir insan nasıl bu kadar yüzsüz, karaktersiz olabilirdi. Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada Ömer'in sesiyle durdum.

"Hayatım sen odaya çık ben hallederim."

Sevdadan ayırdığım öfke dolu bakışlarımı Ömer'e çevirdiğimde bana doğru geliyordu. Yüzümü elleri arasına alarak sessizce konuşmaya başladı.

"En son beni dinlemeyip onla muhatap olduğunda üzülen sen olmuştun. Hadi şimdi çık yukarı. Bu defa onun seni üzmesine izin veremem."

"Yukarı çıkayım öyle mi? Burdan gitmesi gereken ben miyim?" Deyişimle Sevda'nın yanına gidip kolundan çekerek dış kapıya doğru fırlattı.

"Hemen bu evden defolup gidiyorsun."

Tekrar kolunu tutacağı sırada Sevda geri çekmişti kendini.

"Yapma hamileyim."

Dikkatli baktığımda kolunu karnına sardığını farkettim. Tıpkı Ömer bana kızıp beni odaya fırlattığında benim karnıma sarıldığım gibi. Sonrasında erken doğum.. Ve bebeğimi kaybedişim..

Sultan ana hemen yanına koşarak yerinden kaldırmıştı Sevda'yı. Gülsüm ana ise kolumdan çekiştirip bana birşeyler söylüyordu ama ne söylediğini anlamıyordum bile. O sırada Bekir ağanın sesi yankılandı.

"Yeter! Bu ne rezillik. Hepiniz içeri girin şimdi."

İçeri girerken Sevda'nın karnına sarılmasının şokunu atlatmaya başlamıştım ve söylediği sözü yeni idrak etmiştim. "Hamileyim." Demişti. Hamileyim..

"Sen.. sen hamile misin?"

Ağzımdan çıkan kelimeleri zor söylüyordum. Sevda bana düşmanca bakarken, Onun saçını okşayan Sultan ana atılmıştı lafa.

"Evet hamile. Hem de erkek. Şükürler olsun Rabbime sonunda bana torun yüzü gösterecek. Şu konak çocuk sesiyle şenlenecek."

Sultan ananın keyifle söylediği söylediği sözler yüreğime hançer gibi saplanırken Ömer'in yüzüne baktım. Ondaki sakinlik ve umursamazlık had safhadaydı.

"Bize ne bundan? Kimin altına yatmışsa o sevinsin."

"Bana orospu muamelesi yapma. Bu çocuk senin."

Hayır hayır ben yanlış duymuş olmalıydım. Gözlerim Ömer'e kenetlenmiş, onun ağzından çıkacak bir söze bakıyordum. Konuşmak, birşeyler söylemek istiyordum ama dilim dönmüyordu.

O gece o kadına gitmişti ama aralarında birşey geçmemişti. Gözümle görmemiştim ama Ömer bana yalan söylemezdi değil mi? Ömer yapmazdı bunu bana. Evlendiğimizden beri onla ilişkisi yoktu. Ömer öyle söylemişti. Yalan söylemezdi Ömer.

"İki yıldır çocuğu karnında mı taşıyorsun? Benden olsa çoktan doğmuştu. Benle birlikteyken başkalarının altına yattığın gibi benden sonra da kaç kişiyle yattın?"

Ayağa kalkmamla Ömer'in lafı yarıda kalmıştı. Bu iğrenç ortamda daha fazla duramazdım. Konuştukları midemi bulandırmıştı. Hızla kendimi dışarı atıp nefes almam gerekiyordu.

Sonradan farketmiştim ki artık bunaldığımda nefesim daralıyordu ve temiz havaya ihtiyaç duyuyordum. Evlendikten sonra bu durum ortaya çıkmıştı. Ömer beni odaya kilitlediği gün boğulma krizi geçirmiştim neredeyse. Doktorum, bunun psikolojik bir durum olduğunu söylemişti.

Dış kapıyı açtığımda Ömer bu kez engel olmamış, benle birlikte çıkmıştı. Dışarı çıktığımda havayı ciğerlerime çektim. Derin derin nefesler alarak rahatlamaya çalışıyordum. Temiz havayı içime çektikçe mide bulantım azalmaya başlamıştı. Bir anda durup Ömer'e baktım.

"Onla yattın mı?"

Gözlerine baktım.. en derinine.. Ömer yalan söylese bile onlar yalan söylemezdi. Bana aşkla bakan bu gözler beni kandırmazdı. Yalan söylese hissederdim.

"Evet ama sen gelmeden önceydi o. Senden sonra bütün kadınları öldürdüm ben. Bir tek seni yaşattım yüreğimde. Tek sana dokundum."

"O gece.. o gece beni öldürüp ona gittin sen."

"Kafam yerinde değildi o gece. Öfkeliydim, sarhoştum. Ama dokunmadım ona."

"Oraya gidebilecek kadar kafan yerinde değildi ama.. ama ona dokunmadığını hatırlayacak kadar kendindeydin öyle mi."

Sokak ortasında olduğumu umursamadan bağırmamla Ömer'in de ses tonu sertleşmişti.

"Ne yaptığımı hatırlayacak kadar ayıktım. Öfkeliydim sana. Başka bir adama o kadar yaklaşmana öfkeliydim. Onun, benim karıma dokunmasına öfkeliydim. Bana yalan söylemene öfkeliydim. Sana o kadar güvendiğim için kendime öfkeliydim. Ama dokunmadım. Kafam yerinde olmasa bile yüreğimde sen varken yapmadım."

"Yeter sus! Bu iğrençlikleri duymaya tahammül edemiyorum artık."

Yüzünü yüzüme iyice yaklaştırıp gözlerini gözlerime dikti.

"Sana bir defa söylüyorum. O ço cuk be nim de ğil. Bir kez olsun bana güven ve benle gel. Orası senin evin. Gitmesi gereken sen değilsin. Sırf senin için rahat etsin diye test yaparız gerekirse. Bana inanmıyorsun madem, testte herşey ortaya çıkar. Ben kendime güveniyorum. Sende bana güven."

"Eğer o çocuk seninse bir daha yüzümü göremezsin. Seni kendi pisliğine terkeder giderim. Gerekirse ölüme giderim ama durmam artık o evde."

Gözlerimi gözlerinin hapsinden kurtararak eve doğru hızlı adımlarla yürüdüm. O kadına fırsat vermeyecektim. Eve girdiğimde Sevda bir köşede gözyaşı döküyor, Sultan ana ise onu teselli ediyordu. Onun hala bu evde olduğunu görmek sinirlerimi iyice yıpratmıştı. Bekir ağa geldiğimi farkedince salona girmemi engellemek istemişti ama onu dinlemeyecektim.

"Kızım sen odana git, huzursuzluk çıkmasın. Meseleyi Ömer halletsin."

"Bu kadar şey olmuş, hala huzursuzluk çıkaran ben oluyorum öyle mi? Bu kadın bu evdeyken sizin huzurunuz yerinde mi?"

"Sevda! Defol git bu evden. Elif'in olduğu yerde senin nefes almaya hakkın yok. Yarın hastaneye gidip test yaptıracağız. Sana inandığımdan değil, Elif'in içi rahat etsin diye."

Ömer'in haykırmasıyla Sevda yerinden kalkıp Ömer'in karşısına dikildi. Sesi yalvarır gibi çıkıyordu.

"Doğmamış çocuğa nasıl test yaptıracaksın? Doğurana kadar tek başıma ne yaparım ben? Babasız bir çocuk mu doğuracağım? Çocuğum ilerde babasını sorduğunda..."

"Babasını sorduğunda elini tutup babasına götürürsün. Şimdi git burdan. Doğrana kadar gözüm görmesin seni. Doğduğu gün gelip test yapacağım."

"Kız bu haliyle nereye..."

"Ana sus! Zaten bunu başıma musallat eden sensin. İçin rahat etmeyecekse sen de git onla."

Sevda salondan çıkacakken vazgeçip bana döndü. Hala ağlıyordu.

"Bu çocuk Ömer'in. O gece sarhoştu, hatırlamıyor yada inkar etmek işine geliyor. Ben babamdan sevgi, ilgi görmedim. Beni hep bir baş belası gibi gördü. Çocuğum da benim gibi olsun istemiyorum. Sen de anne oldun beni anlarsın."

Söyledikleri içimi acıtsa da son sözü ona olan öfkemi körüklemeye yetmişti.

"Sayende anne olamadım ben. Sayende evliliğimi bile yaşayamadım. Çocuğun da senin gibi annesinin yaptığının acısını çekecek. O çocuğun, Ömer'in olduğunu ıspatlamayana kadar çıkma karşımıza."

"Bak sen de inanmıyorsun Ömer'e. Yapabileceğini biliyorsun."

Haklıydı. Güvenemiyordum Ömer'e. O gece arabasını Sevda'nın kapısında görmesem inanırdım. Kendine fazlasıyla güveniyordu ve kendinden emin konuşuyordu. Ama gitmişti işte. Ona gitmişti. O eve gidecek kadar gözü döndüyse herşeyi yapabilirdi.

"Ben.. ben ona güveniyorum." Demiştim söylediğime kendim bile inanmadığım halde.

Sultan ana Sevda'yı kolundan tutup dışarı çıkarırken arkasından öylece baktım. Sevda, ardında bıraktığı eve kıyamet etkisi bırakıp gitmişti. Söyledikleri yalan olsa bile onun bu eve gelişi, onun yüzünden çektiğim acıları gün yüzüne çıkarması beni harap etmeye yetmişti.

Sokaklara atmak istiyordum kendimi. Yürümek.. yürümek.. saatlerce, günlerce. Kaçmak istiyordum ama, kendimden kaçabileceğim bir yer yoktu. Ve Ömer'den. Nereye gitsem peşimden gelirdi.

Kimseyle konuşmadan odama kapattım kendimi. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Ama yalnız değildim ben. Rabbim vardı. En zor anımda sığınacağım Rabbim elbet bir çıkış kapısı gösterirdi. Namazımı kılıp Rabbime sığındım.

Yatağa girdiğimde hala Ömer odaya gelmemişti ve alt kattan bağırış sesleri odama kadar geliyordu. Kafam kaldırmıyordu hiç bir sesi. Bir an önce uyumak için çabalıyordum ama nafile.

Test için aylarca nasıl bekleyecektim. O arada çocuk bahanesiyle eve yerleşirse.. Böyle birşeye izin veremezdim. Bunun bir yolu olmalıydı mutlaka.

Ömer odaya gelip yatağa girince beni kollarına sarmak istemişti fakat geri çekmiştim kendimi. Şu an onu görmeye tahammülüm yoktu.

"Hala güvenmiyorsun bana değil mi?  Kimse bana inanmıyor bari sen destek ol bana. Herkese karşı sen yanımda ol."

"Ne için yanında olmamı bekliyorsun. Beni burda bırakıp o kadına gitmen benim kızımın canına mal oldu. Şimdi karşıma çıkmış, Ömer'den hamileyim deme cüretini gösteriyor. Bunların sorumlusu kim?"

"Lanet olsun ki geçmişi unutturmak için elimden birşey gelmiyor. Ama bundan sonrası için elimden geleni yapacağım. Yeterki sen benim yanımda ol, bana güven."

Baktığım gözlerde çaresizlik vardı. Ama kendi hatası karşısında çaresizdi. Sessizce arkamı dönüp yattığımda ondan uzak kalmama  izin vermişti bu kez.

Bir an önce uyumak istiyordum. Uyumak ve herşeyi unutmak. Kısa bir süre de olsa gerçek dünyadan soyutlanmak istiyordum  ama nafile. Beynimi kemiren düşünceler uyumama engel oluyordu. Ömer'i de uyku tutmamış, yatakta dönüp duruyordu. Bir süre sonra aniden yataktan kalkıp laptopu eline alarak tekrar yatağa oturdu. Can sıkıntısından bilgisayarla uğraşıyor diye düşünüp arkamı dönecekken Ömer'in heyecanlı sesiyle başımı kaldırıp ona baktım.

"Bebek doğmadan test yapılabiliyormuş."

Yatakta doğrulup Ömer'in elindeki bilgisayarı alarak ekrandaki yazıyı okumaya başladım.

*Kan testleri artık bir çocuğun babasını hamileliğin 8. haftası gibi erken bir dönemde, hem de düşüğe yol açabilen fiziksel müdahaleye gerek kalmadan belirleyebiliyor*

Sevda kaç aylık demişti? Bunu söylememişti ama sekiz haftadan büyük olduğu belliydi. Üstelik o rezaletin üstünden dört ay geçmişti. Test yapılabilirdi. Sevda ya bunu bilmiyordu ya da yalan söylemişti.

"Bu neden daha önce aklımıza gelmedi?"

"Yarın hemen gidip test yaptıracağız ve onu hayatımızdan sonsuza kadar çıkaracağız."

Sahiden çıkar mıydı hayatımızdan?

"Seni böyle şeylerle muhatap ettiğim için özür dilerim. Sana söz veriyorum, o test sonucu açıklandıktan sonra bir daha kimse aramıza giremez. Evimiz bitiyor. Bir aya kadar burdan taşınıp kendi hayatımızı kuracağız. Ama sen bana güven sadece bana."

"Benim sorunum güvensizlik değil hala anlamadın mı? Ben, tam mutlu olmaya çalışırken her defasında bu kadın buraya gelip bir olay çıkartıyor. Nerden buluyor bu cesareti? Neden hayatımızdan çıkmıyor? Geçmişi unutmamı istiyorsan önce geçmişini çıkar aramızdan."

"Çıkacak. Bu defa çıkacak. Bu kez sınırını aştı."

Uykusuz bir gecenin ardından sabah erkenden Sevda'nın evine doğru yola çıkmıştık. Yola çıkmadan önce Ömer, hangi hastanede test yapıldığını araştırıp hastaneyi arayarak herşeyi ayarlamıştı. Onlarla gitmeme karşı gelse de engel olamamış, çok da ısrar etmemişti. Sevda'yı arayıp bebeğin durumunu öğrenmek için hastaneye gideceklerini söylemişti.

Sevda'nın evine ulaştığımızda kapıda bekliyordu. Sevinçle arabaya yaklaştığında arabada beni görünce neye uğradığını şaşırmıştı bir an. Geçip arka koltuğa yerleşince araba hareket etmişti.

Arabada sinir bozucu bir sessizlik hakimdi. Ta ki Sevda elindeki kartı Ömer'e uzatıp "Doktorum bu. Buna gidelim." Diyene kadar. Ömer, onu umursamadan yoluna devam ederken Sevda itiraz etmeye başladı.

"Nereye gidiyoruz? Benim doktorum bu tarafta değil."

Ömer yine umursamadan yola devam ederken Sevda pes edip susmayı tercih etmişti.

İçim avaz avaz bağırırken sessiz kalmak ne kadar acı veriyor. Yüreğimdekileri haykırmadıkça daralıyordum. Adını bile duymaya tahammül edemediğim kadının bu kadar yakınımızda olmasına katlanamıyordum.

Bir saate yakın süren yolculuğun ardından nihayet hastaneye ulaşmıştık. Ömer, görevliye DNA testi yaptıracağını söyleyince Sevda'nın yüzü değişti bir anda.

"Ne testinden bahsediyorsun hamileyim ben. Bebeğim doğmadı."

Ömer sessizliğini korurken evrakları hazırlayan görevli Sevda'ya bir kağıt uzatıp açıklama yaptı.

"Gebelik döneminde test yapılabiyor. Bu belgeyi doldurup imzalarsanız işleme başlayacağım."

"Hayır! Bebeğime zarar vermenize izin veremem. Zaten yaşadıklarım yeterince etkiledi bebeğimi."

"Korkmayın bebeğinize zarar verecek bir test değil. Sadece sizden ve baba adayından kan örneği alacağız. Ama önce bu belgeleri imzalamanız gerekiyor."

Sevda'nın çırpınışlarını gördükçe çocuğun Ömer'den olmadığına inancım artıyordu. Ömer kendisine uzatılan belgeleri imzalayıp Sevda'ya döndü.

"Ya o testi yaptırıp hayatımızdan defolup gidersin ya da şimdi defol ve bir daha karşımıza çıkma. Sana inandığımdan değil, sırf karımın aklında şüphe kalmasın diye yapıyorum bu testi."

Ömer konuşurken elimi tutunca Sevda'nın gözü ellerimize takılmıştı. Hırsla kalemi alıp belgeleri doldurmaya başladı. İşlemler tamamlandıktan sonra test için örnekler verilmişti. Sonuçlar için iki hafta içinde arayıp haber vereceklerini söylemişlerdi. İki hafta daha dayanacaktım bu belirsizliğe.

Gün içindeki yoğun iş temposu bile yaşananları bir an olsun aklımdan çıkarmaya yetmiyordu. Kafamın yorgunluğu bedenime de yansımıştı. Bir an önce evime gidip yatmak için dakikaları sayıyordum. Gün içinde Ömer'le karşılaşmamaya çalışsam da odalarımız birbirine yakın olduğu için bu mümkün olmuyordu. Ona kızgındım. Bana bunları yaşattığı için kızgındım.. Kapatmak istediğim yaralarımı tekrar kanattığı için kızgındım.. Bunlara izin verdiği için kızgındım.

Hiç bitmeyecek sandığım gün akşama kavuştuğunda eve gider gitmez kendimi odama attım. Ne birşey yiyecek halim vardı ne de evdeki kasvetli ortamı kaldıracak bünyem. Yatağa gireceğim sırada kapının çalınmasıyla içeri giren Mihriban'ı görünce mutlu oldum. "Hoşgeldin." Diyerek  sımsıkı sarıldım boynuna.

"Yengeciğim nasılsın?" Demesiyle derin bir nefes aldım.

"Hamdolsun  iyi olmaya çalışıyorum."

"İyi görünmüyorsun ama. Hasta mısın?"

"Hasta değilim ama iyi de değilim."

"Olanları duydum. O kadına inanmıyorsun değil mi? Eskiden olsa abime kefil olmazdım ama abim çok değişti senden sonra."

"Bilmiyorum. Neye inanacağımı, kime güveneceğimi bilmiyorum. Abin o gece ordaydı, o kadının evindeydi."

"O gece neler yaşandı birşey diyemem ama abim yapmadım diyorsa yapmamıştır. Sen Sevda'yı tanımıyorsun. Aptalın tekidir o. Anası yönetiyor onu, Sultan anam da destek oluyor. Ben bekarken bir süre bizde kalmıştı o zamanlar tanıdım ben onu."

"Sultan ana benden ne istiyor anlamadım. Kendi üstüne kuma geldi. Ne kadar kötü bir durum olduğunu bilir. Neden bana da aynısını yaşatmaya çalışıyor. Beni sevemedi tamam da yeğenine nasıl kıyıp kuma olmasına yardım eder."

"Anamın derdi ne senle ne de Sevda'yla. O kendini garantiye almaya çalışıyor. Oğlu yok diye babama birşey olursa üvey oğullarının onu sokağa atmalarından korkuyor. Sevda ona sahip çıkar diye ümit ediyor ama onu ilk Sevda atar sokağa."

"Beni kızı gibi görse başımın üstünde yeri var. Ömer atsa ben sahip çıkarım. O da benim annem sayılır. Ama böyle yapmaya devam ederse yüzüne bile bakmayacağım. Bir yıl oldu evleneli ama onlar yüzünden evliliğimi yaşayamadım."

Bir an düşündüm. Gerçekten bir yıl olacaktı evleneli. Mihriban duraksadı bir an..

"Sahi bugün ayın kaçı?" Telefonuna baktıktan sonra şaşkınlıkla gülümsedi. "İki gün sonra bir yılınız doluyor. Ne çabuk geçmiş zaman. Ee neler planladın?"

Umursamazca omuz silkip "Hiçbir şey." deyişimle gülümsemesi solmuştu.

"Ne demek hiçbir şey?Böyle önemli bir gün kutlanmaz mı?"

"Neyi kutlayacağız? Yaşayamadığım evliliğimi mi? Bir yıl oldu evleneli ama ne kocamı bana ait hissedebildim ne de bu eve ait olabildim. Gitmek istedim "Koca evine gelinlikle giren kefenle çıkar." dediler. Öldürün beni dedim, hergün öldürdüler ve bu evi bana mezar yaptılar."

Kapının açılmasıyla Gülsüm ana odaya girmişti. Yanıma oturup kollarını boynuma dolarken anne sıcaklığına hasret bir çocuk gibi sığındım ona. Annemin yerini tutamıyordu ama annemdi benim.

"Sen hiç benim dayağımı yemedin değil mi?" Demesiyle başımı kaldırıp anlamsızca yüzüne baktım.

"Bu Mihriban varya, bazen damarı tutar kendini odaya kapatır hepimize surat asardı. Anlardım ki dayak vakti gelmiş. Akıllanıncaya kadar döverdim, aylarca yeterdi ona."

Dediğiyle Mihriban'a bakınca kıkırdamaya başladık. Gülsüm ana ayağa kalkıp elini uzattı bana.

 "Ya şimdi aşağı inersin ya da seni döve döve indiririm. Bakalım belki sende de işe yarar."

Uzattığı eli boş çeviremezdim. Onun hatrı için bile olsa inerdim aşağı. Eline tutunup ayağa kalkınca boynuna sarılıp yanağına öpücük kondurdum. Birlikte alt kata inerken Ömer'le babasının tartışma sesleri merdivenlerden duyuluyordu.

"Ben böyle birşeyi kabullenemem baba."

"Madem kendine o kadar güveniyorsun neden bunu kabul etmiyorsun?"

Yanlarına ulaştığımda Sultan ana bana bakıp lafa atıldı.

"Sen kabul etsen de etmesen de aşiret toplanacak, siz de verilen karara uyacaksınız. Sevda'nın yeri burası. Torunum bu evde doğacak."

Bakışlarımı Gülsüm anaya çevirdiğimde endişeyle yüzüme bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden odama gitmek için hızla yukarı çıkarken Ömer'in bağırma sesi geliyordu.

"Aşiret toplansın, ne karar çıkarsa çıksın umrumda değil. Bizi en fazla testin sonucu çıkana kadar üzeceksiniz."

Odaya girip kapıyı çarparcasına kapattıktan sonra Ömer girdi odaya. Yüzümü elleri arasına alıp gözlerini gözlerime kenetledi.

"Sabret gülüm sabret. Gideceğiz bu evden. Sen sadece sonuç çıkana kadar sabret."

"O aşiretine söyle Sevda'yı bu eve alacaklarsa benim gitmeme kimse ses çıkarmayacak."

                     ***

Ertesi gün evde aşiret toplanmış, Ömer öğlen eve gitmişti. O ortamdan mümkün olduğunca uzak kalmak istiyordum. Bedenim başka yerde, aklım başka yerdeydi. Her telefon çalışında Ömer arayıp haber verecek diye yüreğim ağzımda bekliyordum. Nihayet çalan telefonda Ömer'in adını görünce heyecanla açtım telefonu.

"Ne oldu? Ne karar verildi?"

"Senin nefes aldığın yerde onun adı bile geçmeyecek canparem. İçin ferah olsun."

Ömer'in sözleri yanan yüreğime su serpmişti. Derin bir oh çekerek "Şükürler olsun" diyebilmiştim.

"Serhat kapıda seni bekliyor çık gel eve. Patronun olarak izin veriyorum sana."

Telefonu kapatıp işimi toparladıktan sonra kapıya çıktığımda Serhat beni bekliyordu. Moralim biraz olsun yerine gelmişti.

Eve ulaştığımda Ömer karşılamıştı beni kapıda. Bu işte bir terslik vardı. Ömer evdeyken benim işten gelmem tuhaf gelmişti bana.

Kıyafetimi değiştirip alt kata indiğimde sofra kurulmuş, herkes sofradaydı. Bugün moralimi yüksek tutmak için çabalarken Sultan ana yine ortalığı ateşe vermek için fırsat kolluyordu.

"Oğlum, Sevda'nın gelmesini kabul etmen iyi oldu. Kız ne yapardı orda tek başına."

Duyduğum sözlerin şokuyla lokmam boğazıma takılmış öksürmeye başlamıştım. Gülsüm ana  bana su uzatırken Ömer bağırmaya başladı.

"Bu evde bu konu açılmayacak demedim mi? Test sonucunda çocuk bendense eğer Sevda bu eve gelecek, nikah kıyılacak denildi, ben de kabul ettim. Çünkü gelmeyecek. İlla şimdi getirmek istiyorsanız ben karımı alıp gideyim bu evden."

Ömer hışımla sofradan kalkıp kendini dışarı atarken ben istifimi bozmadan yemeğimi yemeye devam ettim. Bu kez tepki gösteren Bekir ağa olmuştu.

"Bana bak. Senin yeğenin olacak o pislik yüzünden yeterince huzurumuz kaçtı zaten. Bir daha bu konuda ağzını açarsan seni de onun yanına gönderirim. Bir daha bu kapıdan içeri adım atamazsın."

Emindim artık. Ömer kendine güvendiği kadar ben de güveniyordum ona. Şu birkaç günde sadece benim yaşananlardan etkilenmemem için çabalıyordu.

                        ***

İşyerinde eskisi kadar aktif olamıyordum umreden geldiğimden beri. Neyseki yüksek adetli modeller ürettiğimiz için üretim bölümüne rahatça model geliştirebiliyordum. Gün akşama erdiğinde işyerinden çıkarken Ömer telefon görüşmesini bitirip yanıma gelmişti.

"Hayatım evin dekorasyonuyla ilgili bir sorun çıkmış. Mimar orda bizi bekliyor. Oraya uğrayıp sonra eve geçeriz."

"Dekorasyonla, eşyayla uğraşmayalım artık evimize yerleşelim. Hiç birşeyim olmasın evde huzurumuz olsun yeter."

"Ben de onun için uğraşıyorum. İşleri hızlandırdım. Birkaç haftaya kadar taşınabiliriz."

Uzun zamandır aldığım en güzel haberlerden biriydi bu. Sevinçle arabaya binip çok geçmeden eve ulaşmıştık. Evin yarı açık kapısından girdiğimizde evde kimseyi bulamamıştık.

"Yatak odasıyla ilgili bir sorunmuş. Muhtemelen ordadır."

Ömer'in konuşarak yukarı çıkmasıyla bende peşinden gittim. Odanın kapısını açtığımızda hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. İlk gözüme çarpan şey isimlerimizle şekil verilerek yere dizilmiş mumların odaya yansıttığı ışıktı. Yerlerde gül yaprakları, yemeklerle donatılmış bir masa, köşede yere serilmiş bir yatak ve yatağın üzerinde gelinliğim.

"İnanmıyorum sana. Çok güzel olmuş burası. Ben şu stresli günleri atlattıktan sonra telafi edecektim ama..."

"Sen hazırlamadın mı bunları? Ben de yapmadım."

Ömer bunca şeye rağmen düşünüp hatırlamış diye düşünürken, Ömer'in lafıyla afallamıştım. O hazırlamadıysa kim olabilirdi?

"Mihriban!"

Ömer'le aynı anda aynı şeyi söyleyince gülmeye başlamıştık. Tabi ya Mihriban. Moralimiz düzelsin diye birlikte birşeyler hazırlamayı teklif etmişti fakat ikna edememişti beni.

Ömer bana dönüp ellerimi ellerinin arasına aldı.

"Bu eve hiç üzüntü, sıkıntı sokmayalım. Bütün derdimizi dışarda bırakıp girelim evimize. Şimdi de herşeyi at dışarda kalsın. Burda sadece ikimiz olalım."

Dediğiyle onaylarcasına başımı sallarken alnıma öpücük kondurdu.

"Hadi gelinliğini giy gel."

"Hayır giyemem." Demem işe yaramamış Ömer zorla giydirtmişti bana gelinliği. Başımı açık bırakıp saçıma şekil verdiğimde aynadan seyrettim kendimi. Bir yıl önce ne umutlarla giymiştim bunu. Neler görmüştüm bir yıl içinde..."

Kötü düşünmek yok. At hepsini dışarı. Geçmiş yok, gelecek var. Bizi bekleyen güzel günler var, umut var.

Kendi kendimi telkin ederek yatak odasına girdiğimde Ömer'in hayranlıkla süzen gözleri üzerimdeydi.

Yanıma yaklaşıp alnımdan öptükten sonra alnını alnıma yapıştırmış, gözlerimiz kenetlenmişti.

"Hoşgeldin evime, yuvama, gönlüme."

Beni ilk gördüğünde söylediği sözdü bu. O anlar gözümün önünde canlanınca aynı heyecanı hissettim.

"Tam bir yıl önceydi. Hayallerimi süsleyen, bir bakışıyla yüreğimi ateşe veren meleğim benim evimde, benim odamda, benim dünyamda beyazlar içinde yüreğime yaren, karanlığıma doğan güneşim oldun. Bu bir rüya olmasın diye yalvardım Rabbime. İyi ki geldin. İyi ki hayatımdasın. İyi ki benimsin."

"Hayatımdaki en büyük eksiği seni tanıyınca hissettim. Seni gönlüme nasip eden Rabbime şükürler olsun. Çok şükür hayatımdasın. Çok şükür seninim."

Dışarda bizi bekleyen sorunlarımızdan sıyrılmış, gerçek dünyadan sıyrılmıştık bu gece. Birlikte geçirdiğimiz güzel anları yad edip bazen gülüp bazen hüzünleniyorduk. Sohbet ederek uzun süre oturduğumuz masadan kalkıp yatağa yatarken Ömer'in sıcacık göğsüne sığınmıştım.

                          ***

Aradan geçen bir haftada keyfimizi kaçıracak bir olay yaşanmamıştı. Ne Sevda karşımıza çıkmıştı ne de Sultan ana benim yanımda ondan bahsetmişti. Test sonucunu artık merak etmiyordum. Sadece, bir an önce Sevda'dan kurtulmak için bekliyordum sonucu.

Haftasonumu hiç odamdan çıkmadan dinlenerek geçirmek istiyordum. Ömer, evimize gerekli birkaç eşya almak için şehre gitmiş, akşama kadar gelemeyeceğini söylemişti. Birlikte gitmemizi istese de yorgun olduğumu söyleyince çok ısrar etmemişti. Evin herşeyiyle yakından ilgileniyordu. Önceleri bu evden ayrılmaya çok gönüllü olmasa da yaşadığınız şeyler onu da soğutmuştu bu evden.

Öğleye doğru odamda sıkılıp alt kata inmek için giyinirken ortalıkta yankılanan bağırma sesleri korkutmuştu beni. Aceleyle kıyafetimi giyip aşağı inmek için odamdan çıktığımda sırada Gülsüm ananın sesi yankılanıyordu ortalıkta.

Merdivenlerden yukarı çıkan Sevda'yı görmemle kan beynime sıçramıştı bir anda. Arkasında ise Sultan ana keyifli bir şekilde geliyordu.

"Ne işin var senin benim evimde? Hala hangi yüzle geliyorsun buraya?"

Gülsüm ana koluma yapışıp beni odama çekmeye çalışıyordu. Ama eski Elif yoktu artık. Onun herşeyine göz yumacak kadar aptal değildim.

"Kızım gir odana yüz göz olma şunla. Ömer gelince haddini bildirir ona."

"Ömer gelene kadar kalmayacak burda. Hemen gidecek bu evden."

Sevda bana doğru yürüyüp karşımda dikilmiş, meydan okur gibi yüzüme bakıyordu.

"Sen kimin evinden kimi kovuyorsun? Artık burası benim evim. Benden rahatsız oluyorsan kapı orda. Ben bebeğimi babasının evinde doğuracağım. Karısı olarak! Ömer şimdi inkar etsin yaptıklarını."

Elimi çekip elindeki kağıdı avucumun içine bırakarak Sultan anaya döndü.

"Hangi odaya yerleşeceğim ben?"

Elime tutuşturduğu kağıdı incelerken tüm vücudum kaskatı kesilmişti. DNA raporuydu bu. Hem de bebeğin %99 oranında Ömer'in genlerini taşıdığını ispatlayan bir rapor.

"Şimdi de kocana güvenme havalarına gir bakalım. O gece Ömer sarhoştu ama ben değildim. Herşeyi hatırlıyorum. Benim koynumda sabahladı o gece. Senin ona yapamadığın kadınlığı ben yaptım. Ve bundan sonra da yapmaya devam edeceğim."

Ömer, "Yapmadım." demişti. "Sana ihanet etmedim." Demişti. Ona dokunmamıştı. Ona güvenmiştim ben. Kızımı ölüme terkedip giderken başka bir kadının bedeninde bulmuştu kendini. İnanmıştım ona. İnanmıştım..

Sevda'nın karşısında dilim tutulmuştu sanki. Ömer'e inanıp güvenmenin pişmanlığını yaşıyordum. Bir haftadır hep aynı yalanları dinlemiştim. Artık dinlemeyecektim onu. Yine beni kandırmasına izin vermeyecektim. Herşey ortadaydı zaten. Gittiğimiz hastanenin en güvenilir yer olduğunu kendi ağzıyla söylemişti.

Bu evde başka bir kadın.. Aynı adama ait iki kadın.. Kocamı onla paylaşacaktım öyle mi? Asla.. asla olmayacaktı böyle birşey. Bu ev haramdı artık bana. Ömer yasaktı bana. Elif olmayacaktı artık. Ne bu evde ne de Ömer'in hayatında. Hatta belki bu dünyada..

Ortalıkta yankılanan sesleri uğultu halinde duyuyordum. Kendimi odaya atıp kapıyı kilitledim üzerime. Sadece çantamı alarak kapıya yönelirken son kez baktım odama.  Gözüme ilk çarpan duvara asılı düğün resmimiz oldu. Bir yıl önceydi. Bir yıl. Acıyla geçen bir yıl. Şuan sadece kötü anılar canlanıyordu gözümde. Düğün günümde bile gözyaşı döktüğüm evlilikten ne beklenirdi ki.

Duvardaki resmi kaldırıp çığlık atarak yere fırlattım. Bana ait bir anıyı yok ederek çıktım odadan. Diğer odadan yine tartışma sesleri gelirken bir an önce bu ortamdan uzaklaşmak istiyordum.

Evin içindekilerle karşılaşmamak için dış merdiveni kullanıp aşağı inmiş dış kapıya ulaşmıştım. Kapıdaki koruma bana engel olacakken elimle durdurdum onu.

"Sakın yaklaşma! Senin ağan bile bana engel olamaz bu saatten sonra. Sen kimsin ki bana karışıyorsun."

Mümkün olduğunca hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım evden. Arkama bile bakmadan yürüdüm. Ta ki ana caddeye çıkıp taksi bulana kadar.

Gidiyorum işte.. Bu kez başaracağım.. Gidiyorum.. Nereye gittiğimi bilmeden.. Gidiyorum.. Yüreğim paramparça..

Bölüm sonu..
Böyle bir bölümün üstüne Kazım Koyuncu'dan "İşte Gidiyorum" dinlenir dimi..

Elif bu kez gidebilecek mi?
Yoksa Ömer yine engel mi olacak?
Ömer kendine bu kadar güvenirken Elif'i mi kandırıyordu?

Continue Reading

You'll Also Like

23.3K 2.9K 38
Şimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı...
18.2K 996 61
Gerçekten cevabı olmayan soruların içinde kaybolduysanız kendinizi sonu gözükmeyen bir yolda bulursunuz.. Bir şizofren gibi olmayan şeyleri görürsün...
443K 35.1K 41
Deli dolu, öfkeli, ihtiraslı, kuralsız, korumacı. Tuna DEVRAN. Naif, kırılgan, sessiz, güçlü. Yıllarca taşıdığı aşkın yüküyle, yorulmuş bir kız. E...
568K 26.4K 51
Kendi karanlığının kovaladığı kaçak bir adam. Yaralı ve yardıma muhtaç. Tam her şey bitti derken karşısına çıkan bir kadın. Melek kadar iyi ve güzel...