BEDEL

By neclakursun

8.1M 363K 33.6K

BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurba... More

BEDEL 1 *KESİTLER*
BEDEL 2 *KANA KAN*
BEDEL 3 *GERGİN BEKLEYİŞ*
BEDEL 4 *KARAR*
BEDEL 5 *İLK KURBAN*
BEDEL 6 *BENİM OLACAKSIN*
BEDEL 7 *HÜKÜM VERİLDİ*
BEDEL 8 *BEDEL DEĞİL, GELİN*
BEDEL 9 *ÖMER AĞA*
BEDEL 10 *NİŞAN*
BEDEL 11 *HAYAL KIRIKLIĞI*
BEDEL 12 *DÜĞÜN TELAŞI*
BEDEL 13 *VEDA*
BEDEL 14 *ÖMERLE İLK KARŞILAŞMA*
BEDEL 15 *HOŞGELDİN GÖNLÜME*
BEDEL 16 *YÜZÜME VURAN ACI GERÇEKLER*
BEDEL 17 *KUMA*
BEDEL 18 *ALLAH'IN EMANETİYİM"
BEDEL 19 *YENİ EVİMDE İLK GÜN"
BEDEL 20 *BEN SENİN KOCANIM*
BEDEL 21 *HAKAN*
BEDEL 22 *KAÇIŞ*
BEDEL 23 *İFTİRA*
BEDEL 24 *KAÇ CANA KIYACAKSINIZ*
BEDEL 25 *YA NİKAH YA HAPİS*
BEDEL 26 *GÜÇLÜ KADIN*
BEDEL 27 *HAMİLE MİSİN*
BEDEL 28 *BİZ EVLENİYORUZ*
BEDEL 29 *MESAFELER*
BEDEL 30 *YARAMA İLAÇ*
BEDEL 31 *ÜNİVERSİTE MEZUNU*
BEDEL 32 *SEVDA*
BEDEL 33 *EVİMİN HANIMI OL*
BEDEL 34 *İKİNCİ KAÇIŞ*
BEDEL 35 *BOĞULUYORUM*
BEDEL 36 *ASLA BIRAKMAM*
BEDEL 37 *SENİ SEVİYORUM BAŞ BELASI*
BEDEL 38 *FATİH*
BEDEL 39 *SENİ UNUTAMIYORUM*
BEDEL 40 *BENİM BEDELİMİ KİM ÖDEYECEK*
BEDEL 41 *İŞ YEMEĞİ*
BEDEL 42 *DAVETSİZ MİSAFİR*
BEDEL 43 *BEBEĞİM*
BEDEL 44 *ATEŞE PERVANE*
BEDEL 45 *ÖMERSİZ BİR GECE*
BEDEL 46 *BÜYÜK SÜRPRİZ*
BEDEL 47 *UYAN ANNECİĞİM*
BEDEL 48 *PİŞMANLIK*
BEDEL 49 *HUZURUM*
BEDEL 50 *BABA EVİ*
BEDEL 51 *GEÇMİŞİN İZLERİ*
BEDEL 52 *İSTANBUL*
BEDEL 53 *İNTİKAM*
BEDEL 54 *EVE DÖNÜŞ*
BEDEL 55 *ELİMİ TUTAN ATEŞ*
BEDEL 56 *NEFSİN ESİRİ*
BEDEL 57 *KARANLIĞIMA DOĞAN GÜNEŞ'İM*
BEDEL 58 *İHANET ETMEDİM*
BEDEL 59 *UYAN GÜZEL KIZIM*
BEDEL 60 *İSYAN*
BEDEL 61 *İMTİHAN*
BEDEL 62 *GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI??*
BEDEL 63 *YABANCI*
BEDEL 64 *YENİ BİR BAŞLANGIÇ*
BEDEL 65 *UMUT HİÇ BİTMEZ*
BEDEL 66 *SENLE BİR ÖMRE BİSMİLLAH*
BEDEL 67 *BİR ÖMÜR FEDA*
BEDEL 68 "ÇALINAN HAYATLAR"
BEDEL 69 *HAKKINI HELAL ET*
BEDEL 70 *AŞK 🕋🕋*
BEDEL 71 *YÜREĞİME DÜŞEN KOR*
BEDEL 73 *GİDİYORUM*
BEDEL 74 *AYRILIK*
BEDEL 75 *BELİRSİZ BİR HAYAT*
BEDEL 76 *BİTTİ*
BEDEL 77 *VAZGEÇTİM GÖZLERİNDEN*
BEDEL 78 *GİDEMEZSİN*
BEDEL 79 *SÖYLEMEYİN*
BEDEL 80 *HOŞGELDİN KADINIM*
BEDEL 81 *BİR ADIM*
BEDEL 82 *AŞK NEDİR?*
BEDEL 83 *YÜREĞİNE MAHKUM*
BEDEL 84 *MÜEBBETİM*
BEDEL 85 *KAVUŞMA*
BEDEL 86 *BEBEK TELAŞI*
BEDEL 87 *ÇİÇEĞİM *
BEDEL 88 *HOŞGELDİN HAYATA*
BEDEL 89 *BABA OLMAK*
BEDEL 90 *CENNET*
BEDEL 91 * MAŞALLAH*
BEDEL 92 *SABRIN MÜKAFATI*
BEDEL 93 *VUSLAT*
BEDEL 94 *FİNAL 1*
BEDEL 95 *FİNAL*
BEDELİN SERÜVENİ

BEDEL 72 *YARGISIZ İNFAZ*

62.6K 3.1K 264
By neclakursun

ELİF'İN AĞZINDAN

Uçağımız Türkiye'ye indiğinde sanki vatanımdan koparılmış gibi hissetmiştim kendimi. Orda ardımda bıraktıklarımın hüznü, kendi yurdumda beni bekleyenlere kavuşmanın sevincini bastırmıştı. Ardımda çok şey bırakmıştım. Yuvamdan ayrılıp gurbete gelmiş gibi bir hüzün vardı yüreğimde. En sevgiliyi bırakmıştım ardımda. Artık sılam orasıydı benim.

Havaalanında işlemlerimizi halledip çıkarken açılan kapının ardında kalabalık ailelerimiz bizi bekliyordu. Ordaki heyecanla ailemi çok düşünmemiştim ama anneme sarılınca onu ne kadar çok özlediğimi hissetmiştim.

Ömer'in anne babası olmasa da Harun ve İstanbul'da yaşayan akrabaları gelmişti bizi karşılamaya. İstanbul'da bir gece kalıp sonra evimize dönecektik. Ailem her ne kadar ısrar ettiyse de bir an önce işimize dönmemiz gerekiyordu.

Ordan aileme, sevdiklerime hediyeler almıştım ama en yakınlarıma en kıymetli hediyeleri ayırmıştım. Orda kullandığım seccademi, tesbihimi ve eşarplarımı Kabe'ye sürmüştüm ve en sevdiklerime onları hediye etmiştim.

Sabah erken saatte ailemle vedalaşıp yola çıkmıştık. Evlenene kadar hiç görmediğim memleketime ve sonradan ait olduğum evime kavuşma vaktiydi. Harun da bizle birlikte eve dönmüştü.

Okuldan bir kıza aşık olmuş, yol boyu anlatıp durmuştu. Yüzünde güller açıyordu adeta. Kendini öylesine kaptırmıştı ki evlilikten bahsediyordu. İlk defa onun bir kız hakkında bu kadar ciddi konuştuğuna şahit oluyordum. İlk defa evlilikten ciddi bir şekilde bahsediyordu. Onun sohbeti sayesinde yolculuğun nasıl geçtiğini bile anlamamıştım.

Havaalanından çıktığımızda Ömer'in ailesinden kalabalık bir grubun bizi karşılamak için beklediğini görünce sevinmiştim.

Kendimi buralara ait hissedemesem de özlemiştim buraları. Ama en çok kızımı özlemiştim. Öyle özlemiştim ki eve bile gitmeye gerek duymadan önce kızıma gittim. Hasretle toprağına sarıldım, okşadım, konuştum kızımla. İyiydim.. eskiye göre çok iyiydim. Ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyi olacaktım. Olmalıydım. Elif gibi dik durmalıydım.

Eve ulaştığımızda beklemediğim bir kalabalıkla karşılaşmıştım. Ömer'in yakın akrabaları gelmişti, kardeşleri ordaydı, Pınar ablası bile gelmişti. Onu görür görmez önce oğlunu kucakladım. Kızımı kaybettiğimde onla avunduğum içindi ona olan düşkünlüğüm sanırım. Ömer de çocukları severdi ama ona ayrı bir ilgisi vardı. Sütümle evlat olmuştu bize.

Gün boyu evden misafir eksik olmamıştı. Yol yorgunu olduğum halde dinlenme imkanı bulamıyordum. Misafir sevmeme rağmen bir an önce ev boşalsın diye bekliyordum.

Akşam olduğunda bütün aile bir aradaydık. Ömer'in anne babası, kardeşleri ve eşleriyle birlikte ilk kez bir aradaydık. En çok Gülsüm anayı özlemiştim. Salonda otururken yanıma oturmuş, elimi ellerinin arasına almıştı. Onun da beni çok özlediği belliydi.

"Bir daha gitmek kısmet olursa hep birlikte gidelim. Anne, özellikle senle gitmeyi çok isterdim. Keşke sen de olsaydın yanımızda." Dediğimde büyük bir hevesle "İnşallah" demişti. Ezan okunduğunda Ömer, namaz kılmak için odadan çıkarken Bekir ağa sevinçle arkasından bakıyordu.

"Allah senden razı olsun kızım. Oğlumu çok değiştirdin. Ömer, senin  sayende kendini toparladı. Sen olmasan belki daha büyük yanlışlara düşerdi."

Sultan ananın itirazı gecikmemişti.

"Nesi varmış Ömer'in. Önceden de namaz kıldığı olmuştu. İçinde var zaten oğlumun. Başka bir kadın da olsaydı isterse toparlardı Ömer'i. Ömer istemese umreye de götürmezdi onu."

"Kim toparlayacaktı senin yeğenin olacak... neyse ağzımı bozdurma akşam akşam. Ömer'i onlar yoldan çıkardı zaten."

Sultan ana kızıp odadan çıkarken benim de moralim bozulmuştu. Bekir ağa, konuşmasından rahatsız olduğumu farkedince lafını değiştirmişti.

"Kasım'ın seni istediğini öğrendiğimde önce umursamamıştım ama sonra kim olduğunu öğrenince ve hakkında duyduklarımdan sonra seni o adama kurban etmemek için oğluma almak istedim. Çünkü ne kadar çabalasan da Kasım'ı adam edemezdin. Seni mahvederdi. Ama Ömer'e güveniyordum. Sultan haklı Ömer özünde iyi biridir. Fakat onu ancak senin gibi bir kadın yola getirebilirdi. Ömer seni çok üzdü, yıprattı. Sabrının mükafatını gördün. İnşallah herşey daha da iyi olacak."

"Evet. Oğlunuzun yola gelmesi için ağır bedeller ödedim."

Boğazım düğümlenmiş, daha fazla konuşamamıştım. Kızımı kaybetmemin acısı,o  bana diğer yaşadıklarımı unuturmuştu.

Pınar ve eşi evlerine giderken onları kapıya kadar uğurlamıştım. Pınar giderken beni telaşla köşeye çekmişti.

"Serhat'la Mihriban'ın arası bozuk. Mihriban burda kalacak haberin olsun."

"Neden?"

 "Serhat aldatmış onu. Hem de Ömer'in arkadaşıyla."

"Serhat mı? Nasıl olur bu?"

"Ben de Serhat'tan beklemezdim. Mihriban evine dönmek istemiyor. Ne zamana kadar burda kalacak. Baba evinden çıktığında geri dönülmeyeceğini bilmiyor sanki. Babamlar durumu bilmiyor. Sen kimseye duyurmadan çözmeye çalış."

Duyduklarımla şok olmuştum. Serhat.. ve eşini aldatmak.. hem de bu kadar severken. Ömer'in arkadaşı? Hilal! Olabilir mi? Serhat'ı sevdiğini söylemişti ama.. ama aralarına giremezdi o. Sırf Serhat Mihriban'ı seviyor diye aşkını yüreğine gömmüştü.

İçeri gireceğim sırada Serhat ta gitmek için ayaklanmıştı fakat Mihriban yoktu ortalıkta. Serhat çıktıktan sonra Mihriban'ı üst katta uyumak üzereyken bulmuştum.

"Mihriban. Duyduklarım doğru mu? Serhat yapmaz öyle şeyler."

"Yaptı yenge. Ben asla düşünmezdim böyle birşey ama insanın aklına gelmeyen başına geliyor. İstanbul'a gittiğinde ne işler çeviriyormuş."

"Belki sen yanlış anlamışsındır. Neler oldu tam anlat."

"Siz yokken babamla iş için İstanbul'a gitti. Geldiğinde halinde bir tuhaflık vardı. O gece telefonuna mesaj geldi. Ben açtım mesajı. Numara kayıtlı değildi. 'Bugün yaşanmaması gereken birşey yaşadık. Hataydı kabul ediyorum. Sen evlisin artık. Bunun için özür dilerim.' Yazıyordu mesajda. Defalarca okudum mesajı. Belki yanlış anlamışımdır diyerek tekrar tekrar okudum. Ama herşey apaçık ortada. Üstelik aradığımda bir kadın açtı telefonu. Abimin arkadaşıymış."

"Başka mesaj var mıydı?"

"Hayır yoktu. Serhat, kızla alakası olmadığını, iş için görüştüklerini söyledi ama iş için böyle bir mesaj yazılır mı? Sonra ben ısrar edince kızın onda gözü olduğunu söyledi. Kim bilir daha neler saklıyor benden."

Hilal'in bana anlattıklarını söylesem yanlış birşey yapmaktan korkuyordum. Serhat'la konuşup gerçeği öğrenmem lazımdı. Odama geçtiğimde Ömer çoktan uyumuştu. Telefonumu alarak boş bir odaya geçip Serhat'ı aradım.

"Serhat! Bana, sevdiğin kadına ihanet etmediğini söyle."

"Ben de senden yardım isteyecektim. Ben ona ihanet etmedim. Beni dinlemeden yargılıyor."

"Neler oldu? Hilal mi o kız? Yaşanmaması gereken neler yaşadınız?"

"Ben kimseyle birşey yaşamadım. Ağam iş için İstanbul'a giderken beni de götürdü. Hilal Hanım ve babası toplantıdan sonra ağamla yemeğe gidince ben de gittim mecburen. Bir ara yalnız kaldık. Bana, yıllardır beni sevdiğini, yüreğinden atamadığını söyledi."

"Başka birşey olmadı mı?"

"Vallahi olmadı. Zaten bir daha onla yüzyüze gelmemeye çalıştım. Ben karıma ihanet etmem. Nolur ikna et onu."

"Peki." Diyerek kapattım telefonu. Nedense Serhat'a güveniyordum. Vakit geçirmeden Hilal'i aradım. Biraz muhabbetten sonra konuya girdiğimde, Mihriban'a dinletmek için konuşma sesimizi kayıt altına almaya başladım.

"Serhat'a yolladığın mesaj neyin nesi? Aranızda ne geçti?"

Beklemediği bu soru karşısında bir anda afallamıştı. Kısık bir sesle "Hiç" diyebilmişti sadece. Telefondan ses gelmeyince ses tonumu sertleştirdim.

"Aranızda özel birşey geçti mi?"

"Hayır.. Sadece yemeğe gittik. Babamlar da yanımızdaydı."

"Yaşanmaması gereken ne yaşadınız o halde?"

"Ben.. ben onu sevdiğimi söyledim."

"Sen nasıl böyle birşey yaparsın? Hani aşkını yüreğine gömmüştün. Aralarına girmeyecektin. Neden adamın kafasını karıştırıyorsun? Senin yüzünden yuvaları yıkılınca mutlu mu olacaksın?"

"Ben.. dayanamadım. Telefonu çalınca dışarı çıktı ben de peşinden gittim. Eşiyle öyle güzel konuşuyordu ki kıskandım. O an eşinin yerinde olmak için canımı verirdim. Geçti sanmıştım, unuttum sanmıştım geçmemiş. Onu yıllar sonra tekrar karşımda görünce anladım bunu."

"Yazık.. gerçekten yazık. Seni yanlış tanımışım. Sana güvendik evimizi, kapımızı açtık. Serhat'a değil Ömer'e aşık olsaydın bizim de aramıza girecek miydin?"

"Böyle konuşma nolur. Ben öyle biri değilim. Amacım yuva yıkmak değildi. Sonradan çok pişman oldum. Mesaj yolladım ona. Yaptığımın yanlış olduğunu yazdım. Eğer kötü birşeye sebep olduysam düzeltmeye hazırım."

"Yaşanmaması gereken şey bu muydu sadece?"

"Evet. İnan bana başka birşey geçmedi aramızda. O eşini böyle seviyorken olmaz zaten."

"Madem birşeyleri düzeltmek istiyorsun, o halde Serhat'ın eşiyle konuş ve durumu anlat."

Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Peki" demişti. Telefonu kapatıp Mihriban'ın olduğu odaya girdim.

"Senle konuşmak isteyen biri var. Şimdi arayacağım. Sakince dinle sadece."

"Serhatsa konuşmak istemiyorum."

"Serhat değil. Sen dediğimi yap." Diyerek Hilal'i arayıp telefonu Mihriban'ın eline verdim. Yanında oturduğum için Hilal'in sesini duyabiliyordum. Hilal önce özür dileyip sonra yaşananları anlatmaya başlamıştı.

"Ya sen ne adi bir..."

Mihriban öfkesine yenik düşüp bağırınca telefonu elinden çekip susturdum. Hilal'in anlatacakları bitmemişti.

"Bak seni anlıyorum. Ben de çok kızdım ama dinlemeden Serhat'ı yargılama."

"Bu kadını daha fazla dinlemeye tahammülüm yok yenge. Baksana benim kocama olan aşkından bahsediyor. Sen de bana dinle diyorsun."

"Tamam o zaman bana anlattıklarını dinle." Diyerek kaydettiğim görüşme sesini dinletmeye başladım. Mihriban konuşmamızı dinleyince şaşkınlık içinde yüzüme baktı.

"Sen biliyor muydun Serhat'a aşık olduğunu?"

"Evet. Buraya geldiğinde anlatmıştı."

"Bana neden anlatmadın?"

"Anlatsam ne olacaktı. Üstelik bu işin bu hale geleceğini hiç düşünmemiştim."

"Serhat ta sakladı benden. Biz birbirimizden birşey saklamayacağımıza söz vermiştik."

"Ona da hak ver. Sana anlatsa üzülecektin. Huzurunu bozmak istememiştir. Böyle daha kötü oldu o da tahmin edememiştir."

Bir süre sessizce düşünmeye başladı. Sonunda Serhat'ın hatası olmadığına ikna olmuştu.

"Ben Serhat'a ağır konuştum. Nasıl telafi edeceğim? Çok kırdım onu."

"Ona sürpriz yap. Mesela yarın evine git. Eve geldiğinde seni görsün. Güzel bir sofra hazırla mesela."

Nihayet Mihriban'ın keyfi yerine gelmişti. Mihriban da eşini dinlemeden yargılamış, sonra da pişman olmuştu. Acaba bütün kadınlar bu konuda aynı mı diye geçirdim içimden.

                      ***

İki gün boyunca misafirlerimiz eksik olmamıştı ve bitecek gibi de durmuyordu. Eskisi gibi misafir geldiğinde kasmıyordum kendimi. Gereken kişilere karşı ağırlığımı göstersem de kendim olmaktan çekinmiyordum. Ben Elif'tim ve hanımağa olmak bana ağır geliyordu.

Ev yoğun olsa da sıkılmıştım evden. Dinlenme imkanım olmamıştı zaten. Başına geçmem gereken bir işim vardı artık. Ömer gelir gelmez şirkete uğrayıp kontrol etmiş, sonra da eve gelen misafirlerini karşılarken fırsat buldukça evden işlerini yönetmeye çalışmıştı. Gün boyu aynı evin içinde olduğumuz halde birbirimizi pek göremiyorduk.

Nihayet akşam olduğunda erkenden odama çıkıp dinlenmek için yatağıma girmiştim. Çok geçmeden Ömer de gelip namazını kılarak yanıma yatmıştı. Hemen kollarına yatmayı ihmal etmedim. Onun kollarında uyumaya öyle alışmıştım ki onla küs olduğum zamanlarda bile özlüyor, onun bana sarılmasını bekliyordum. Başımı göğsüne yasladığımda çenesini başıma dayayıp saçımdan öpmesini çok seviyordum.

"Yarın işe gideceğim. Alarmı kur geç kalmayayım." Demesiyle gevşettiği kolundan çıkıp alarmı kurarak yine eski pozisyonumu aldım.

"Haklısın çok ara verdik. Çalışmadığım gün kadar tatil yaptım."

"Sen hemen işe başlamayı düşünmüyorsun değil mi?"

"Dinlenme bahanesiyle beni tekrar eve hapsetmeyi düşünmüyorsun değil mi?"

"Aslında fena olmaz. Çalışman hoşuma gitmiyor. Çok yoruyorsun kendini. Üstelik bizimkilerin dilinden kurtulamıyorum. Herkesin ağzına sakız olmuşuz. Gelinlerinin çalışmasına muhtaç oldular gibi laflar dolanıyormuş."

"O milletin lafına baksaydım... Neyse yarın işimin başına dönüyorum. Kimin ne dediği umrumda değil." 

                        ***

İşe başlayalı iki gün olmuştu. Ev halkının ısrarına rağmen evde durmamış, işe gelmiştim. Her ne kadar benim yerime eski tasarımcı Canan ilgilense de kendi görevine daha çok ağırlık verdiği için işlerim birikmişti. Sıkı çalışıp yeni tasarımlar yetiştirmeye çalışıyordum. Neyseki birlikte çalıştığımız yeni firma, yüksek adetli siparişler veriyordu ve bu da işimizi kolaylaştırıyordu.

Çalıştığım sırada Gülsüm ana beni arayıp Kasım'ın eşi Hazal'ın geçen hafta doğum yaptığını ve onun yanına gideceğini söylemişti. Kasım'ı görmek istemesem de böyle bir günde Hazal'ın yanında olmak istiyordum. Ömer'e haber vermek için odasına girdiğimde yorgun bir halde arkasına yaslanmıştı. Arkasına geçip omuzlarına masaj yapmaya başladım.

"Hazal doğum yapmış. Gülsüm anayla birlikte onu ziyarete gideceğiz." Dediğimde kafasını çevirip yüzüme baktı.

"O eve bensiz gidemezsin. Bekle akşam birlikte gideriz."

"Ama..."

"Akşam birlikte gideriz dedim. Hazal yengem için gidiyorum. Yoksa ben de adım atmazdım oraya."

Yorulunca Ömer'in karşısındaki koltuğa bırakmıştım yorgun bedenimi. Ömer hasta olacak diye ona dikkat etmekten kendimle ilgilenememiştim ve vücudum yavaş yavaş hastalık sinyalleri vermeye başlamıştı. Ömer gayet iyiydi fakat bende halsizlik ve baş dönmeleri başlamıştı. Kolay hastalanmazdım ama hastalanınca çok ağır geçiriyordum. Ömer de farketmişti halimi.

"Sen hiç iyi görünmüyorsun. Eve götüreyim seni dinlen. Önce hastaneye gidelim."

"Yok iyiyim ben. Biraz halsizim sadece. Akşam dinlenirim geçer."

"Ne orda dikkat ettin kendine ne de burda dinlenebildin. Hiç laf dinlemiyorsun. İşe gelmeyip dinlenseydin ya evde."

"Zaten dinlenmek için geldim işe. Evde kalabalıktan dinlenme imkanım olmuyor."

Ömer ne kadar ısrar ettiyse de ne eve ne de hastaneye gitmeye ikna edememişti beni.

Akşam olduğunda işten çıkıp Hazal'ın bebeğine hediye alarak evine gitmiştik. Bu eve gelişim başlarda ev halkının çok hoşuna gitmese de zamanla kabullenmişlerdi beni. Yine de içeri girdiğim zaman geriliyordum. Bunun en büyük sebebi ise Kasım'dı.

Eve girdiğimizde evde olmadığına sevinsem de biz çıkmadan gelmişti. Bulunduğumuz odaya girdiğinde eşinin yüzüne bile bakmadan "Hoşgeldin" diyerek karşıma oturmuştu. Ömer, Hazal rahatsız olmasın diye ayrı odada oturduğu halde Kasım'ın ardından içeri girerek yanıma oturmuştu.

Bir an Ömer'in Kasım gibi davrandığını düşündüm. Yanıma geldiği halde yüzüme bakmadan geçip oturmasına dayanamazdım. Bir defa bana küstüğü için yapmıştı ama küs olduğu halde başkalarının yanında yine ilgilenmişti benle. Oysa ki Kasım bizim yanımızda yeni doğum yapmış eşine bakmadan geçmişti.

Ortamda gergin bir hava vardı. Her an Kasım ters birşey söyleyip moralimizi bozacak diye geriliyordum. Arada bir gereksiz konuşup ortamın huzurunu bozsa da onu umursamamaya çalışıyorduk.

"Bebek yok mu yolda. Bir tane kız doğur da oğluma alayım."

Kasım'ın alay eder tavırla sorduğu soru Ömer'i çileden çıkartsa da sakin kalmaya çalışmıştı.

"Benim karımın özel durumu seni ilgilendirmez. Ağzından çıkana dikkat et."

"İnşallah oğlun sana benzemez, adam olursa, o zaman kızımı seve seve veririm ona. Baksana bundan yakışıklı damat mı bulacağım."

Oğlunun başını okşayarak konuşmamla Kasım neye uğradığını şaşırmıştı bir anda. Ömer fazla dayanamamış ayaklanmıştı.

"Biz kalkalım artık. Yengemi fazla yormayalım."

Ben de Ömer'le birlikte kalkınca Kasım hemen itiraz etmişti.

"Ben geldim siz gidiyorsunuz. İki laf edelim."

"Elif hasta dinlenmesi lazım."

"Tabi, kadın gelir gelmez hemen işe başlamış. Aç mı kaldın Ömer ağa? Karının parasına mı muhtaç kaldın?"

Kasım'ın son sözü Ömer'in sabrının sınırını zorlamıştı. Kasım'a doğru öfkeyle  hamle yapacağı sırada elini tutup kulağına yaklaştım.

"Sakin ol. Karısı, çocukları var burda. Çıkalım hadi."

Neyse ki olay çıkmadan ordan çıkıp eve doğru yürümeye başladık. Ömer burnundan soluyordu. Eve gidene kadar sesini çıkarmasa da odaya girince hırsını benden çıkarmaya başlamıştı.

"Gördün mü bak senin yüzünden beş para etmez heriflerin ağzına düşüyoruz. Ne vardı yani evde otursan."

"Ben mi zorladım seni. Sen bana sormadan işe aldın beni. Şimdi de beş para etmez dediğin kişilerin lafıyla beni işten almayacaksın değil mi. İşe senin isteğinle başladım, kendim istediğim zaman çıkarım."

Öfkesi bana değildi. O yüzden gülümsemeye çalışarak konuşuyordum.

Geleli birkaç gün olmasına rağmen çok özlüyordum Kabe'yi. Her sabah gözümü Mekke'de açıyordum. Uyanınca anlıyordum rüya olduğunu.

Yeni güne uyandığımda halsizliğim devam etse de bunu Ömer'e yansıtmamaya çalışmıştım. Yoksa işe gelmeme izin vermeyecekti.

Gün boyu içimde huzursuzluk ve stres vardı. Hatta bu işime bile yansımıştı. İlk kez hatalı hazırlanan model yüzünden modelhane çalışanlarını azarlamıştım. Seyrek yaşanan ve her zaman hoş karşıladığım bu durum, bu kez çok canımı sıkmıştı ve içimdeki sıkıntıyı etrafımdakilere patlamıştım.

Eve gitmek için yola çıktığımızda bir an önce eve ulaşıp yatağıma girmek ve yalnız kalmak istiyordum. Ömer de gergin halimi farketmişti ve bu durumlarda konuşmayı sevmediğimi bildiği için yolda hiç konuşmamıştı.

Sonunda eve ulaşmıştım. Kimseye görünmeden odama çıkmak için merdivenlere yönelmişken arkamı dönmemle Şeyma'nın Ömer'e iyice sokularak fısıltıyla birşeyler söylediğini farkettim. Salondan gelen seslere bakılırsa yine birileri tartışıyordu.

"Neler oluyor Şeyma?" Diye sormamla Şeyma'nın  paniklediği gözümden kaçmamıştı. Ömer Şeyma'ya başıyla gitmesini işaret ettikten sonra yanıma geldi.

"Sen git yat dinlen. Çok gerildin bugün. Ben de yemekten sonra gelirim yanına."

Bu işte bir iş vardı. Az önce yemek yemeden odama çıkacağımı söylediğimde tepki gösteren adam, şimdi beni odama gönderiyordu.

Salonun kapısı açıldığında gördüğüm karşısında kaskatı kesildim. Sevda.. Bu evde.. Tam karşımda.. Bu kabus olmalıydı. Bu aklımın bana oynadığı bir oyundu. Sevda burda olamazdı.

Ömer.. Ömer bunun için mi beni odama göndermeye çalışıyordu.

Kızımın ölümüne sebep olan, yuvamı değil dünyamı yıkan kadın burda.. Benim evimde.

Saniyeler içinde insanın aklından ne kadar şey geçebilir ki. Ayakta durduğumuz birkaç saniyede Sevda yüzünden yaşadığım herşey zihnime hücum etmişti.

Bölüm sonu..

Continue Reading

You'll Also Like

954K 47K 29
• Tamamlandı • • Günaha Davet - I • Bir gece, hiç tanımadığı biri tarafından kaçırılan Lina, bir intikam planının parçası olduğunu öğrendiğinde var g...
1.3M 72.3K 91
#2 24 Kasım 2017 Kızılkara beyliğinin biricik kızı Evra Kızılkara, küçük yaşta savaşta babasını öldüren gözü kara Şahranbolu Beyinden intikamını alma...
2.4M 104K 33
Cesur Yenerler. Merak uyandıracak kadar gizli, gizli olduğu kadar da tehlikeli bir adam. Minel Çağan. Merak uyandıracak kadar güzel, güzel olduğu k...
49.5K 2.7K 62
Uyurken ifadesi ne kadar değişiyordu. Koyu kahve, uzaktan bakıldığında gözbebeklerinin seçilemediğinden siyah gibi görünen irisleyle zıt düşen bembey...