BEDEL

Por neclakursun

8.1M 363K 33.6K

BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurba... Más

BEDEL 1 *KESİTLER*
BEDEL 2 *KANA KAN*
BEDEL 3 *GERGİN BEKLEYİŞ*
BEDEL 4 *KARAR*
BEDEL 5 *İLK KURBAN*
BEDEL 6 *BENİM OLACAKSIN*
BEDEL 7 *HÜKÜM VERİLDİ*
BEDEL 8 *BEDEL DEĞİL, GELİN*
BEDEL 9 *ÖMER AĞA*
BEDEL 10 *NİŞAN*
BEDEL 11 *HAYAL KIRIKLIĞI*
BEDEL 12 *DÜĞÜN TELAŞI*
BEDEL 13 *VEDA*
BEDEL 14 *ÖMERLE İLK KARŞILAŞMA*
BEDEL 15 *HOŞGELDİN GÖNLÜME*
BEDEL 16 *YÜZÜME VURAN ACI GERÇEKLER*
BEDEL 17 *KUMA*
BEDEL 18 *ALLAH'IN EMANETİYİM"
BEDEL 19 *YENİ EVİMDE İLK GÜN"
BEDEL 20 *BEN SENİN KOCANIM*
BEDEL 21 *HAKAN*
BEDEL 22 *KAÇIŞ*
BEDEL 23 *İFTİRA*
BEDEL 24 *KAÇ CANA KIYACAKSINIZ*
BEDEL 25 *YA NİKAH YA HAPİS*
BEDEL 26 *GÜÇLÜ KADIN*
BEDEL 27 *HAMİLE MİSİN*
BEDEL 28 *BİZ EVLENİYORUZ*
BEDEL 29 *MESAFELER*
BEDEL 30 *YARAMA İLAÇ*
BEDEL 31 *ÜNİVERSİTE MEZUNU*
BEDEL 32 *SEVDA*
BEDEL 33 *EVİMİN HANIMI OL*
BEDEL 34 *İKİNCİ KAÇIŞ*
BEDEL 35 *BOĞULUYORUM*
BEDEL 36 *ASLA BIRAKMAM*
BEDEL 37 *SENİ SEVİYORUM BAŞ BELASI*
BEDEL 38 *FATİH*
BEDEL 39 *SENİ UNUTAMIYORUM*
BEDEL 40 *BENİM BEDELİMİ KİM ÖDEYECEK*
BEDEL 41 *İŞ YEMEĞİ*
BEDEL 42 *DAVETSİZ MİSAFİR*
BEDEL 43 *BEBEĞİM*
BEDEL 44 *ATEŞE PERVANE*
BEDEL 45 *ÖMERSİZ BİR GECE*
BEDEL 46 *BÜYÜK SÜRPRİZ*
BEDEL 47 *UYAN ANNECİĞİM*
BEDEL 48 *PİŞMANLIK*
BEDEL 49 *HUZURUM*
BEDEL 50 *BABA EVİ*
BEDEL 51 *GEÇMİŞİN İZLERİ*
BEDEL 52 *İSTANBUL*
BEDEL 53 *İNTİKAM*
BEDEL 54 *EVE DÖNÜŞ*
BEDEL 55 *ELİMİ TUTAN ATEŞ*
BEDEL 56 *NEFSİN ESİRİ*
BEDEL 57 *KARANLIĞIMA DOĞAN GÜNEŞ'İM*
BEDEL 58 *İHANET ETMEDİM*
BEDEL 59 *UYAN GÜZEL KIZIM*
BEDEL 60 *İSYAN*
BEDEL 61 *İMTİHAN*
BEDEL 62 *GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI??*
BEDEL 63 *YABANCI*
BEDEL 64 *YENİ BİR BAŞLANGIÇ*
BEDEL 66 *SENLE BİR ÖMRE BİSMİLLAH*
BEDEL 67 *BİR ÖMÜR FEDA*
BEDEL 68 "ÇALINAN HAYATLAR"
BEDEL 69 *HAKKINI HELAL ET*
BEDEL 70 *AŞK 🕋🕋*
BEDEL 71 *YÜREĞİME DÜŞEN KOR*
BEDEL 72 *YARGISIZ İNFAZ*
BEDEL 73 *GİDİYORUM*
BEDEL 74 *AYRILIK*
BEDEL 75 *BELİRSİZ BİR HAYAT*
BEDEL 76 *BİTTİ*
BEDEL 77 *VAZGEÇTİM GÖZLERİNDEN*
BEDEL 78 *GİDEMEZSİN*
BEDEL 79 *SÖYLEMEYİN*
BEDEL 80 *HOŞGELDİN KADINIM*
BEDEL 81 *BİR ADIM*
BEDEL 82 *AŞK NEDİR?*
BEDEL 83 *YÜREĞİNE MAHKUM*
BEDEL 84 *MÜEBBETİM*
BEDEL 85 *KAVUŞMA*
BEDEL 86 *BEBEK TELAŞI*
BEDEL 87 *ÇİÇEĞİM *
BEDEL 88 *HOŞGELDİN HAYATA*
BEDEL 89 *BABA OLMAK*
BEDEL 90 *CENNET*
BEDEL 91 * MAŞALLAH*
BEDEL 92 *SABRIN MÜKAFATI*
BEDEL 93 *VUSLAT*
BEDEL 94 *FİNAL 1*
BEDEL 95 *FİNAL*
BEDELİN SERÜVENİ

BEDEL 65 *UMUT HİÇ BİTMEZ*

73.4K 3.5K 372
Por neclakursun

CHEROPHOBIA, yani mutlu olma fobisi. Bazı insanlar çok mutlu olduklarında başlarına birşey geleceğinden korkarlar ve mutluluğu tam yaşayamazlar. Ben de öyleydim işte. Hayatım düzene girmeye başlıyordu ama ben mutlu olmaya korkuyordum. Sonunun hüsran olmasından korkuyordum.

Şimdi ise umre hayalim gerçekleşiyordu. Üstelik işe girmiştim. Yakında kendi evimize çıkacaktık. Herşeyin bir anda bu kadar güzel gitmeye başlaması beni korkutuyordu.

Elimdeki kağıda bakarken yaşlar süzülüyordu gözlerimden. Peki bu yaşlar ne içindi? Mutluluktan olamazdı. En son hamileyken yaşlar dökecek kadar mutlu olmuştum. Bir daha asla o kadar mutlu olamazdım. Bir anda yerle bir olan hayatım bir daha asla normale dönmezdi.

Belime dolanan kolları hissettiğimde kendimi Ömer'in sıkıca saran kollarında buldum. Şuan ihtiyacım olan tek şey başımı yaslayıp saatlerce ağlayabileceğim bir omuzdu. Nedensizce ağlamak istiyordum. Aslında o kadar çok nedenim vardı ki.. Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydim ağlamak için.

"Ağla güzelim ağla. Yüreğine ağır gelen ne varsa gözlerinden taşsın. Yeter ki bir daha sessizliğe gömülme. Bir daha sükut düşmesin diline."

Ben ağlamamak için direnecekken Ömer'in verdiği cesaretle ağlayışım hıçkırığa dönüşmüştü. Gözlerim, yüreğimdeki yükü taşıyacak kadar güçlü değildi. Ancak ruhum bedenimi terkettiğinde bedenim bu ağır yükten kurtulabilirdi. Ağlamak acımı bir nebze olsun hafifletse de can bedende kaldıkça içimin yangını dinmeyecekti.

Ömer rahatlamamı sağlasa da daha fazla sürdüremezdim bunu. Bir an önce toparlamam lazımdı. Yeni hayatıma BİSMİLLAH diyerek adım atmalıydım.

İlk gün çok çalışmamıştım. İşe giriş işlemlerini hallettim ilk önce. İki gün sonra resmen Kıratlı Tekstilin bir çalışanı olacaktım. Ömer'in asistanı İrem'in yardımıyla çalışacağım yeri, yapacağım işleri öğrenmiş ve iş konusunda yakından muhatap olacağım kişilerle tanışmıştım. Neyseki yabancısı olmadığım bir alandı.

Bekir ağanın tavrı tuhaf gelmişti bana. İşe girmem pek hoşuna gitmemiş gibiydi. Aslında böyle birşeye izin vermesi bile şaşırtmıştı beni. Bir ara odasına girip iş konusunda birkaç detay sorduğumda ilgisiz davranışı dikkatimi çekmişti. Bana karşı her zamanki sıcak davranışının aksine mesafeliydi.

Tekrar Ömer'in odasına girdiğimde her zamanki gibi işine odaklanmıştı. Karşısına oturduğumda başını kaldırıp yüzüme bakınca moralimin bozuk olması dikkatini çekmişti.

"Ne oldu sultanım. Niye canın sıkkın"

"Yok bir şey." Desem de Ömer sebebini öğrenmeden bırakmazdı beni.

"Baban işe girmeme pek memnun olmadı galiba. Haberi yok muydu işe gireceğimden?"

"Dün akşam söylemiştim aslında . Sen tavrına takılma. Seni bu işyerinin sınırları içine alması bile mucize. Yakında kabullenir."

"Pek kabulleneceğini sanmıyorum."

"Kabullenmek zorundalar. Evlenmeden önce onları, kesinlikle evliliğime karışmamaları konusunda uyarmıştım. Evliliğe zorladılar, sonrasına karışmaya hakları yok."

Son sözü yüreğimi öyle acıtmıştı ki bir an önce kendimi dışarı atmak istedim. Son zamanlarda en ufak bir söz bile yüreğime dokunuyordu. Bir saniye daha kalsam boğulacaktım sanki. Çıkmak için hamle yaptığım sırada Ömer'in önüme set olup geçiş yolumu kapatmasıyla olduğum yerde durdum. Yüzlerimiz birbirine bu kadar yakınken yüzümün her bir zerresini ezberlercesine göz hapsine almıştı beni.

"Senle evlendiğim için birgün bile pişman olmadım. Bin defa daha dünyaya gelsem, bin defa daha senle evlenirdim. Sadece kötü zamanda karşılaştık. Oysaki seni ilk gördüğümde..."

İşte yine aynı şey. Beni ilk gördüğü andaki tavrımı her fırsatta yüzüme vurup duracaktı. Daha fazla konuşmasına tahammül edemeden elimi dudaklarına değdirip susturdum.

"Beni ilk gördüğünde duyduklarını her fırsatta yüzüme vurmaktan..."

Bu kez beni susturan Ömer olmuştu. Ama benim yaptığım gibi eliyle değil, kendi yöntemiyle kapatmıştı ağzımı. Dudaklarıma değen dudağının sıcaklığı tüm bedenimi sarmıştı. Hemen geri çektim kendimi. Dudağının teması uzaklaşırken hafif bir tebessüm takılmıştı yüzüne.

"Bir bahar sabahında can almak için gittiğimiz evin kapısında gördüğüm meleğin bakışları yüreğimi yaktığında anladım o meleğin can alıcı melek olduğunu. Beni yüreğimden vuran bakışların gözlerimle bir kez buluşsun diye bir an olsun ayıramadım gözlerimi gözlerinden. Beni görmeyen gözlerin sahibi olmak istedim. Sonra gittin. Bir daha o gözleri görür müyüm derken birgün bakışların buluştu gözlerimle. Ama nefret dolu bir bakıştı. İlk defa bir bakışa vurulmuşken bana nefretle bakman çok ağır gelmişti.. Ben zorla evlendirilmedim. Beni istemeyen biriyle evlenmek zor geldi sadece."


Bir süre ikimiz de sessizce bakıştık sadece. Sanki ogün mahrum bıraktığım bakışlarımın borcunu öder gibi derinden baktım gözlerine. O günkünden daha fazla nefret vardı gözlerimde. Kırgınlık vardı, hüzün vardı...

Kasım'ın kardeşi Selim'in ölüm yıldönümüydü yarın. Onun için evlerinde mevlit okutulacaktı. Akşam yemeğinde mevlitle ilgili konuşulurken beni hiç konuya dahil etmiyorlardı. Gülsüm ana ve Sultan ana sabahtan orda olmanın planlarını yapıyorlardı. Biz Ömer'le sabah erkenden çıkıp pasaport işlemleriyle uğraşacaktık. Sultan ana Ömer'i geç kalmaması için uyarsa da bana birşey dememişti. Benim işe girme konusu hiç açılmamıştı sofrada.

Yemekten sonra Gülsüm ana beni diğer odayça çağırmıştı. Odaya girdiğimizde kapıyı kapatıp yanıma oturdu.

"Kızım, Ömer bazen ne yaptığını bilmiyor. Seni mutlu etmek için sonunu düşünmeden hareket ediyor. Kafan dağılsın diye seni işe almış ama sen de bilirsin bizde kadınlar çalışmaz. Biz Ömer'e laf geçiremedik. Evde de kafanı meşgul edecek işler yapabilirsin. Gelinimizi çalışırdık diye adımız çıkacak sonra."

"Ben namussuzluk mu yapıyorum adınız çıksın? Eşimin yanında, onun işlerine yardımcı oluyorum. Namusuyla çalışmanın nesi ayıp? Benim ailemde de kadınların çalışmasına izin vermezler ama orası bizim işyerimiz. Ömer kafam dağılsın diye değil, gerçekten ihtiyacı olduğu için işe aldı beni."

"İhtiyacı olsa başkasını bulurdu. Zaten sen evde çizim yapıyordun şirkete gitmene ne gerek var? Bugüne kadar bizim iş hakkında laf etmemize bile izin vermediler. Çalışıp eve ekmek getirmek evin erkeğinin görevi."

Kapının çalınmasıyla Şeyma içeri girmiş çayın hazır olduğunu haber vermişti. Odadan çıkıp salona geçtiğimizde Ömer'in bakışları üstümüzdeydi.

"Hayırdır ana, bana laf geçiremeyince Elif'i mi sıkıştırmaya başladınız?"

Bir an Gülsüm anayla gözgöze geldik.

"Şirkette Elif gibi birine ihtiyacımız var. Onun çizimleri sayesinde iş bağladık. Bugün onun sayesinde zarardan kurtulduk."

"Siz bilmez misiniz bu ailede hiç bir kadın çalışmaz. Alemi bize güldüreceksiniz. Karılarının çalışmasına muhtaç oldular diyecekler arkamızdan."

Ömer sakin kalmaya çalışırken Sultan anaya tepkisiyle sert bakışlarla yüzüne baktı.

"Benim karımın çalışıp çalışmayacağı beni ilgilendirir ana. Ben aldım onu işe. Onun yüzü güldükten sonra arkamızdan kimler gülmüş umrumda değil."

"Ağam sen nasıl izin verirsin buna. Yıllardır şirketle ilgili hiçbir şey konuşmamıza bile izin vermediniz ama bu kadın gelir gelmez işin başına geçti."

Bekir ağaya bakarak konuşmasıyla Ömer babasına fırsat vermeden lafa girdi.

"Dün Elif'i neden şirkete götürdüğümü hatırlıyor musun ana? Senin elinden kurtarmak için. Sen bizim huzurumuzu bozmak için elinden geleni yaparken Elif'i burda senin eline bırakmam artık."

Sultan ana bir anda renkten renge girerken bu ortamda daha fazla gerilmemek için odama çıktım. Bekir ağanın olanlardan haberi yoktu ama gelen seslere bakılırsa tepkisi büyük olmuştu.

***

Ömer'in şirkette işi olduğı için Serhat'ı göndermiş, pasaport işlemlerini birlikte halletmiştik. Ömer ve Serhat birbirine kırgınken bebeğimin ölümünde ilk o gelmiş, Ömer'in yanında olmuştu. Sonradan Ömer'in ısrarıyla tekrar işine dönmüştü.

Eve geldiğimde evdeki herkes mevlit için erkenden gitmişti. Yardımcıları da orda işe yardım etmek için götürmüşlerdi. İlk defa bu evde tek başımaydım. Ne kadar çok özlemişim sessizliği, evde yalnız kalmayı.

Ömer öğleden sonra kıyafetini değiştirmek için eve uğradığında ben de mevlit için hazırlanmıştım. Herkes gitmek istemeyeceğimi düşünmüş olacak ki kimse teklif etmemişti. Oysaki ben gitmek istiyordum. Ömer o halimi görünce şaşırmıştı.

"İşe gelme bugün. Yarın başlarsın."

"İş için hazırlamadım ki. Ben de mevlide geleceğim."

"O eve gitmeni istemiyorum. Biri laf eder üzer seni."

"Ben gitmek istiyorum. Laf edene cevap verecek ağzım var benim. Bundan sonra kimse üzemez beni."

Omuzlarımdan tutup sarsmaya başlamış, bir yandan gülüyordu.

"İşte benim karım bu be. Ha şöyle dimdik dur. Yıkılmadığını göster."

"O kadar sarsmasan yıkılmam inşallah."

Ömer'le mevlit evine girdiğimizde o erkeklerin olduğu yere geçerken Kasım'ın eşi beni karşılayıp kadınların yanına götürmüştü. Hamile haliyle ortalıkta koşturuyordu.

İçeri girmemle bütün gözler bana çevrilmişti. Hüsna hanımın beni gördüğüne memnun olmadığı yüzünden okunuyordu. Herkes şaşkın halde bana bakarken Gülsüm ananın yanına oturdum.

"Senin ne işin var burda?"

"Kıratlıların gelini olarak burda olmam gerekmez mi?"

"Gelmezsin diye teklif etmedik. Bu ortam pek senlik değil."

Gülsüm anaya gülümserken ortalıkta yönelen sorunun muhatabı olduğumu farkedince o tarafa baktım.

"Toparlanmışsın Elif Hanım. Senin için hasta demişlerdi. Cenaze zamanında ne zaman gelsek yatıyordun."

"Şükür toparladım. Daha da iyi olacağım inşallah."

"Aklını kaçırdı filan diyorlardı senin için."

Başka birinden gelen tuhaf sese döndüğümde alay edercesine gülüyordu. Aksanı farklıydı bu kadının. Giyinişi, başını örtüşü bile tuhaftı. Geldiğimden beri Sultan anayla fısıldaşıyordu.

"Yaşadığım şey kolay değildi ama çok şükür aklım yerinde."

"Eh tabi zor gelir. Hamile halinle..."

"Elif yeni toparlandı zaten. Şimdi bunları konuşmanın gereği yok. Önemli olan iyi olması."

Gülsüm ananın sözü kadının lafını ağzına tıkamıştı. Eğer konuşsaydı sonu hiç iyi gelmeyecekti. Neyseki ortam çok kalabalık değildi. Hoca gelince Kur'an okuyup duasını yapmaya başladı. Ev gittikçe kalabalıklaşmaya başlamıştı. Mevlit sona erince Ömer beni arayıp kapıda beklediğini söylemesiyle dışarı çıktım.

Dışarı çıktığımda Ömer beni bekliyordu. Canı sıkılmış gibiydi ama işle ilgili olduğunu düşünüp sormamıştım.

"Yemeğe çıkalım senle. Çoktandır bir yerlere gitmiyoruz."

"Tamam." Diyerek arabaya binip yola koyulduk. Kendimi bırakmıştım artık. Ömer'le çatışmaktan yorulmuştum. Ne yolda ne de yemekte ikimiz de çok konuşmamış genelde sessiz kalmayı tercih etmiştik.

Geç saatte eve döndüğümüzde evde misafir vardı. İçeri girince mevlitte benle konuşan kadını gördüm. "Hoşgeldiniz." Deyip odama çıkacağım sırada kadının sesiyle durdum.

"Evine gelen misafire böyle mi muamele edersin sen? Gelini merak edip evine geliyoruz, gelin gezmelerde. Eve gelince odana kaçıyorsun."

Kadının laflarını alttan almaya çalışıyordum. Öğlen söylediklerinden sonra şimdiki sözleri de iyice sinirimi bozmaya başlamıştı.

"Misafir geleceğini bilmiyordum. Şimdi de kıyafetimi değiştirip gelecektim. Malum evin içinde pardesüyle oturmuyoruz."

Saklamaya çalışsam da yüz ifademden memnuniyetsizliğimi belli etmişti.

"Emine Sevda'nın anasıdır. Birkaç gün misafirimiz olacak."

Sultan ananın sözleri beynime balyoz gibi inerken olduğum yerde durmuş gözlerimi kadına sabitlemiştim. Tavrındaki ukalalık bundandı demekki. Hiç birşey söylemeden odama çıkıp kapıyı kapattım. Sırtım kapıya yaslı şekilde bir süre kendimi toparlamaya çalışırken kapının açılmasıyla geri çekildim. Ömer sinirli bir şekilde içeri girip kapıyı kapatmıştı.

"O kadınla mümkün oldukça yanyana gelmemeye çalış. Seni üzmesine izin verme. Hatta gerekirse birkaç gün eve gelmeyiz."

"Bu yüzden mi beni yemeğe götürdün? Niyetin beni onla karşılaştırmamak mıydı?"

"Sana söyleyip canını sıkmak istemedim. Biz gelene kadar evden gider diye düşünüyordum ama burda kalacakmış."

Konuşacağım sırada kendimi Ömer'in kollarında buldum.

"Onlara istediklerini verme sakın. Bizi kimsenin üzmesine izin verme. Onlara inat daha sıkı sarıl bana."

İzin vermeyecektim.. Ne Ömer'in ne de başkasının beni yıpratmasına asla izin vermeyecektim bundan sonra. Madem Elif'i merak ediyordu o halde Elif'in kim olduğunu ona gösterecektim.

***

Uzun zamandır ilk defa güne keyifli uyanmıştım. Sevda'nın annesinin bu evde olması bile işe başlamamın mutluluğunu gölgeleyememişti.

Bir taraftan hazırlanırken diğer taraftan Ömer'i uyandırmaya çalışıyordum. Nihayet uyanıp yarı uyur vaziyette banyoya girmişti. Aynanın karşısında başörtümü bağlarken Ömer'in sesiyle bir anda irkilip arkamı döndüm.

"Bu ne hal? Böyle mi geleceksin işe?"

Kıyafetime aynadan baktığımda gayet normaldi. Giydiğim siyah eteğin üzerine mor gömlek ve şık bir ceketle çalışma ortamına uygun giyinmiştim.

"Nesi var kıyafetin? Çok mu kötü?"

"Evet çok kötü. Beni katil edecek kadar hem de. Özellikle beni delirtmek için mi böyle giyiniyorsun?"

"Abartma istersen. Geç kalıyoruz işe. İlk günden patrondan fırça yemeyelim."

Ömer hem giyinip hem söylenmeye devam ederken ben odamı toparlamaya başlamıştım. Alt kata indiğimde kahvaltı hazırlanmıştı ve kıymetli! misafirimiz yerine kurulmuştu bile. Neşeli bir şekilde selam verip Ömer'le yanyana oturarak kahvaltımızı yapmaya başlamıştık. Emine hanımdan gelecek darbelere karşı önlemimi almıştım ama sanırım bugün formunda değildi. Sessizce kahvaltı yapıp kalkmıştı sofradan.

Şirketten içeri girerken ilk defa heyecanlanmıştım. İlk kez şirketin çalışanı olarak giriyordum şirkete. İçeri girer girmez İrem yanımıza gelip kapıda karşılamıştı bizi. Ömer onu, ben işe alışana kadar yardımcı olmakla görevlendirmişti. Sevda'nın aksine çok tatlı biriydi.

Önce modelhaneye giderek hazırlanan modeli incelemiş, ölçülerde sorun çıkınca onay vermeden bir tane daha hazırlanmasını istemiştim. Bugün hiç birşeyle ilgilenmeden sadece çizim yapmak istiyordum.

Kağıdın kokusunu özlemiştim. Kalemin kağıt üzerindeki dansı, rengarenk boyaların tasarıma hayat vermesi bambaşkaydı.

Öğleye kadar modeli tasarlayıp kullanılacak kumaş türünü ve birkaç detayı ekleyerek Ömer'in onayından geçirmek üzere İrem'e teslim etmiştim. Tekrar modelhaneye gidip yeniden hazırlanan modeli de onayladığımda saat öğleyi bulmuştu.

Çalışanlar yemek için yerinden kalkarken ben de onları takip edip yemekhaneye gitmiştim. Yemek sırasına girecekken arkamdan gelen İrem hemen yanıma gelmişti.

"Elif hanım sizin ne işiniz var burda?"

"Ben de buranın çalışanıyım ve acıktım. Yemek hakedecek kadar çalışmadım mı yoksa?"

"O nasıl söz. Ben size yemek almaya gelmiştim. Ömer bey de sizi bekliyordu."

"Senin işin bana yemek taşımak değil. Ben burda çalışıyorsam burdaki çalışanlar gibi davranmam gerekir."

"Ama Ömer bey..."

"Ömer beyine söyle... Neyse ben söylerim. Şimdi izin ver yemeğimi yiyeyim."

Yemekten sonra Ömer'in odasına gittim. Odaya girdiğimde sert bakışlarıyla karşılaşmayı beklediğim için şaşırmamıştım.

"Baştan anlaşalım Ömer bey. Ben buranın çalışanı olarak diğer çalışanlardan farklı muamele görmek istemiyorum. Burda eşiniz değil, normal bir çalışanınızım ve herkes için geçerli olan kurallar benim için de geçerlidir."

Konuştuğum sırada daha fazla sinirlenmesini beklerken gülmeye başlaması şaşırtmıştı beni.

"Hmm. Nedense burdaki hiç bir çalışan odama kapıyı vurmadan girip karşımda böyle çemkiremiyor Elif HANIM."

Ömer'in sözüyle utansam da gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

"Özür dilerim bir daha olmaz." Diyerek odadan çıkmak için hamle yaptığımda Ömer'in arkadan sarılmasıyla olduğum yerde kaldım. Dudaklarını boynuma gömüp kokumu içine çekerek derin bir öpücük bırakmıştı.

"Seni çok özlüyorum. Aramızdaki duvarları yık artık dayanamıyorum. Seni istiyorum."

Kollarından kurtulup kendimi odanın dışına attım. Önce derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Ona yaklaşmaya korkuyordum. Sanki çok yaklaşsam yine kırıp parçalayacaktı beni.

Ömer'le gün içinde bir daha görüşmemiştik. Neyseki işiyle özel hayatını birbirine karıştırmayacak kadar bağımlıydı işine.

Akşam Ömer'in işi uzadığı için İrem'in yanında oturarak beklemeye başladım Ömer'i. İrem, işinde canla başla çalışan biriydi. Ömer'in neden ondan vazgeçemediği belliydi.

"Tekrar işine dönmen iyi oldu. Ömer senden çok memnun. Eski asistanı işi bırakınca yine senle çalışmak istedi."

Eski asistan bozuntusu aklıma gelince sinirlerim geriliyordu.

"Ben geldiğim için o gitti aslında. Ömer bey onu geçici olarak işe almıştı. Ben izinliydim. İznim uzayınca Ömer bey o arada başkasını işe almak istemedi."

"Nasıl izinliydin anlamadım. Ben evlendiğimden beri asistanı oydu ve çoktandır çalışıyormuş burda."

"Siz evlenmeden iki ay önce ben evlendim. Ömer bey bir ay izin verdi. O arada Sevda hanımı almış yerime. Ama evlendikten iki hafta sonra annemi kaybedince aylarca kendimi toparlayamadım."

Bir anda sesi buğulanmış daha fazla konuşamamıştı. Konuyu değiştirmek için işle ilgili konuşmaya çalışmıştım ama kendini toplarlayıp konuşmaya devam etti.

"Psikolojik açıdan zor günler geçirdim. Kendimi toparladığım halde aynı işe dönmek istemedim. Kendime güvenemiyordum. Ömer beyin ısrarıyla tekrar işime döndüm ama eskisi kadar iyi yapamıyorum işimi."

İrem'in durumuna üzülmüştüm ama Sevda'yı, neden işten çıkarmadığını öğrenmiştim.

Eve ulaştığımda bekarlık halimi hatırladım bir an. Ama işten çıkıp bu eve gelmek tuhaf gelmişti bana. Kıyafetimi değiştirip yemeğe indiğimde Sultan ana ve Emine hanım bir köşede fısıldaşıyordu yine. Sultan ana beni görünce ters bir şekilde suratıma baktı.

"İşe gitmek için birkaç gün bekleseydin ya. Evde misafir var ama umursayan yok."

"Evde yalnız değilim siz varsınız. Zaten misafirinle senin kadar yakından! ilgilenemem."

İğneleyici lafım zoruna gitse de ben keyifli halimden ödün vermemiştim. Bu kadınla Sultan ana gibi burun buruna fısıldaştığımı düşününce komik gelmişti.

Yemekten sonra üzerime yorgunluk çöktüğü halde misafirin yanında oturmak zorunda hissetmiştim kendimi. Yoksa Sultan ananın dilinden kurtulamazdım. Ömer'in gelip uyumak için beni çağırması kurtuluşum olmuştu.

"Duyduğuma göre artık karından çocuğun olmayacakmış. Ne yapmayı düşünüyorsun Ömer?"

Emine hanımın sorusuyla bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Ömer'e baktığımda onun bakışları da bana çevrilmişti.

"Ben onla çocuk için evlenmedim. Sırf çocuk için karımı üzmem, başkasının üzmesine de izin vermem. Kısmetimizde varsa olur, yoksa da..."

"Kim demiş çocuğum olmayacağını. Yarın tedaviye başlayacağız ve kısa sürecek bir tedaviyle tekrar anne olabileceğim."

Bölüm sonu..

Seguir leyendo

También te gustarán

SON'UM 👑 Por 👑

Novela Juvenil

2.7M 111K 42
© Bütün hakları saklıdır Bir yabancıya aşık olup biz olmak o kadar zor mu? İLK'İM DEĞİLDİN SON'UM OLDUN!..
164K 11.5K 44
Hayatım tam olarak Azerbaycan'lı annemin tatil için geldiği Türkiye de bin de bir olan ihtimal ile babama aşık olup evlenmesi ile başlamıştı. Sonra b...
443K 35.1K 41
Deli dolu, öfkeli, ihtiraslı, kuralsız, korumacı. Tuna DEVRAN. Naif, kırılgan, sessiz, güçlü. Yıllarca taşıdığı aşkın yüküyle, yorulmuş bir kız. E...
36.2K 1.7K 12
DİLFİRUZ/Gönle ferahlık veren, sevindiren.. & Yazım yanlışları vardır, ona göre başlayınız& Başlama tarihi; 23.06.2023 Bitiş;