BEDEL

By neclakursun

8.1M 363K 33.6K

BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurba... More

BEDEL 1 *KESİTLER*
BEDEL 2 *KANA KAN*
BEDEL 3 *GERGİN BEKLEYİŞ*
BEDEL 4 *KARAR*
BEDEL 5 *İLK KURBAN*
BEDEL 6 *BENİM OLACAKSIN*
BEDEL 7 *HÜKÜM VERİLDİ*
BEDEL 8 *BEDEL DEĞİL, GELİN*
BEDEL 9 *ÖMER AĞA*
BEDEL 10 *NİŞAN*
BEDEL 11 *HAYAL KIRIKLIĞI*
BEDEL 12 *DÜĞÜN TELAŞI*
BEDEL 13 *VEDA*
BEDEL 14 *ÖMERLE İLK KARŞILAŞMA*
BEDEL 15 *HOŞGELDİN GÖNLÜME*
BEDEL 16 *YÜZÜME VURAN ACI GERÇEKLER*
BEDEL 17 *KUMA*
BEDEL 18 *ALLAH'IN EMANETİYİM"
BEDEL 19 *YENİ EVİMDE İLK GÜN"
BEDEL 20 *BEN SENİN KOCANIM*
BEDEL 21 *HAKAN*
BEDEL 22 *KAÇIŞ*
BEDEL 23 *İFTİRA*
BEDEL 24 *KAÇ CANA KIYACAKSINIZ*
BEDEL 25 *YA NİKAH YA HAPİS*
BEDEL 26 *GÜÇLÜ KADIN*
BEDEL 27 *HAMİLE MİSİN*
BEDEL 28 *BİZ EVLENİYORUZ*
BEDEL 29 *MESAFELER*
BEDEL 30 *YARAMA İLAÇ*
BEDEL 31 *ÜNİVERSİTE MEZUNU*
BEDEL 32 *SEVDA*
BEDEL 33 *EVİMİN HANIMI OL*
BEDEL 34 *İKİNCİ KAÇIŞ*
BEDEL 35 *BOĞULUYORUM*
BEDEL 36 *ASLA BIRAKMAM*
BEDEL 37 *SENİ SEVİYORUM BAŞ BELASI*
BEDEL 38 *FATİH*
BEDEL 39 *SENİ UNUTAMIYORUM*
BEDEL 40 *BENİM BEDELİMİ KİM ÖDEYECEK*
BEDEL 41 *İŞ YEMEĞİ*
BEDEL 42 *DAVETSİZ MİSAFİR*
BEDEL 43 *BEBEĞİM*
BEDEL 44 *ATEŞE PERVANE*
BEDEL 45 *ÖMERSİZ BİR GECE*
BEDEL 46 *BÜYÜK SÜRPRİZ*
BEDEL 47 *UYAN ANNECİĞİM*
BEDEL 48 *PİŞMANLIK*
BEDEL 49 *HUZURUM*
BEDEL 50 *BABA EVİ*
BEDEL 51 *GEÇMİŞİN İZLERİ*
BEDEL 52 *İSTANBUL*
BEDEL 53 *İNTİKAM*
BEDEL 54 *EVE DÖNÜŞ*
BEDEL 55 *ELİMİ TUTAN ATEŞ*
BEDEL 56 *NEFSİN ESİRİ*
BEDEL 57 *KARANLIĞIMA DOĞAN GÜNEŞ'İM*
BEDEL 59 *UYAN GÜZEL KIZIM*
BEDEL 60 *İSYAN*
BEDEL 61 *İMTİHAN*
BEDEL 62 *GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI??*
BEDEL 63 *YABANCI*
BEDEL 64 *YENİ BİR BAŞLANGIÇ*
BEDEL 65 *UMUT HİÇ BİTMEZ*
BEDEL 66 *SENLE BİR ÖMRE BİSMİLLAH*
BEDEL 67 *BİR ÖMÜR FEDA*
BEDEL 68 "ÇALINAN HAYATLAR"
BEDEL 69 *HAKKINI HELAL ET*
BEDEL 70 *AŞK 🕋🕋*
BEDEL 71 *YÜREĞİME DÜŞEN KOR*
BEDEL 72 *YARGISIZ İNFAZ*
BEDEL 73 *GİDİYORUM*
BEDEL 74 *AYRILIK*
BEDEL 75 *BELİRSİZ BİR HAYAT*
BEDEL 76 *BİTTİ*
BEDEL 77 *VAZGEÇTİM GÖZLERİNDEN*
BEDEL 78 *GİDEMEZSİN*
BEDEL 79 *SÖYLEMEYİN*
BEDEL 80 *HOŞGELDİN KADINIM*
BEDEL 81 *BİR ADIM*
BEDEL 82 *AŞK NEDİR?*
BEDEL 83 *YÜREĞİNE MAHKUM*
BEDEL 84 *MÜEBBETİM*
BEDEL 85 *KAVUŞMA*
BEDEL 86 *BEBEK TELAŞI*
BEDEL 87 *ÇİÇEĞİM *
BEDEL 88 *HOŞGELDİN HAYATA*
BEDEL 89 *BABA OLMAK*
BEDEL 90 *CENNET*
BEDEL 91 * MAŞALLAH*
BEDEL 92 *SABRIN MÜKAFATI*
BEDEL 93 *VUSLAT*
BEDEL 94 *FİNAL 1*
BEDEL 95 *FİNAL*
BEDELİN SERÜVENİ

BEDEL 58 *İHANET ETMEDİM*

78.3K 3.4K 349
By neclakursun

Dediğimle gözlerini gözlerime kenetlemişti. Çok tuhaf bir bakışı vardı. İlk kez böyle acıyla bakıyordu gözlerime.

"Canımı yakmak istiyorsan istediğini söyle. Şuanda hiç birşey kızımı bu halde görmek kadar canımı yakmaz. Ama senin içindeki yangını biraz olsun dindirecekse istediğin gibi vur, kır, parçala."

"Kızın öyle mi? Sen başka bir kadının kollarında zevk alırken dünyaya gelen kızın. Bana kızarak canını yaktığın kızın. Sen onu haketmiyorsun Ömer AĞA. Sen baba olmaya layık değilsin."

Bebeğimin yanından çıkıp yanımıza gelen hemşireyi görmemle susup ona baktım. Yanına gidip bebeğime dokunan ellerini tuttum.

"Bebeğime dokunmak istiyorum. Sadece bir kez ne olur. Bir kez göğsüme sarayım onu. Benim ona, onun da bana ihtiyacı var. Sıcaklığım iyi gelecek ona"

"Bebeğinizin iyi olmasını istiyorsanız bir süre buna dayanacaksınız. Şuan bulunduğu yer onun sağlığı için en güvenli yer."

"İyi olacak mı? Neden bu kadar alet bağlı vücuduna? Nesi var kızımın? Ne olur birşey söyleyin."

"Doktorunuz sizi bilgilendirecek. Siz şimdi odanıza geçip dinlenin."

Bebeğime son bir kez daha baktım. Küçücük bedeninde sadece alt bezi bağlıydı. Bu soğukta çıplak kalmıştı bedeni.

"Kızım üşür orda. Hava çok soğuk."

"Merak etmeyin üşümez. Kuvöz, onun ihtiyacı olan sıcaklıkta şuan."

Hemşire beni ikna edip çıkartmıştı ordan. Odaya geçtiğimde koridorda bekleyen Bekir ağa ve Sultan ana peşimden içeri girdi. Akşamdan beri bir yere ayrılmamışlardı. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda gördüğüm yüzü tanıyamadım. Bu ben miydim. Ne hale gelmiştim böyle. Ağlamaktan gözlerim şişmiş, bitap düşmüş bir haldeydim. Doğumda zorlandığım için yüzüm kırmızı beneklerle dolmuştu. Tekrar odaya geçip yatağıma oturduğumda Bekir ağa geçip karşıma oturmuştu.

"Neden bu kadar yıpratıyorsun kendini kızım. Kendine yazık ediyorsun. Olacakla öleceğe çare bulunmaz. Hem daha gençsiniz. Daha çok çocuğunuz olur."

Sözleri acımı bine katlarken yüzüne baktım bir süre. Zamanında bebeğinin ölümüne sebep olan bir adam vardı karşımda. Ömer'in babası. Ömer de babası gibi kıymıştı yavrusuna. Bekir ağayı çok sevdiğim halde şuan nefret ediyordum ondan. Yıllar geçtikçe kendini düzeltmişti ama ne çare. Bu iyi hali giden bebeğini geri getirmiyordu. Gülsüm ananın yaşadığı acıyı şimdi daha iyi anlıyordum. Onun bebeği bir gün dayanabilmişti.

"Haklısınız üzülmeye değmez. Sonuçta kız çocuğu değil mi."

Konuşurken gözlerimi Sultan anaya çevirmiştim. Dediğimle neye uğradığını şaşırmıştı.

"O ne biçim söz öyle. O bize Allah'ın hediyesi. Bizim de içimiz yanıyor ama elden ne gelir. Veren de o alan da."

İçimde haykıracak o kadar söz varken sükutu tercih etmiştim. İlk defa bu kadar canım yanıyordu ve canımın yandığı kadar yakmak istiyordum. Konuştuğum an karşımdakinin canını yakıyordum. Bebeğimi veren Allah ama ona kıyan kullarıydı.

Bekir ağa gergin havayı dağıtmak için konuyu değiştirmişti.

"Torunum iyi olacak inşallah. Bir isim koyalım artık çocuğa. Ben derim ki..."

"Güneş.. Kızımın ismini Güneş koyduk baba."

Ömer'in babasının sözünü kesmesiyle gözler ona dönmüştü. Normalde çocuğun ismi büyüklere  danışılırdı. Ama ben ismine çoktan karar vermiştim bile. Neyse ki buna itiraz gelmemişti.

Bir süre sonra doktorum odaya gelmişti. Herkesi odadan çıkarıp muayenemi yaparken durumumun iyi olduğunu söylemişti. Benim için önemli olan kızımın iyi olmasıydı. Muayene bittikten sonra bebeğim hakkında bilgi vermek için Ömer'i de odaya çağırmıştı.

"Elif hanım, sizi yarın taburcu edebiliriz. Röntgenlerinizi inceledik. Kazada bir zarar görmemişsiniz."

"Beni bırakın bebeğim nasıl ondan haber verin. Yarın giderken bebeğimi de götürebilirim değil mi?"

Dediğimle doktorun yüz ifadesi değişmişti. Güzel bir haber vermeyeceği belliydi.

"Aslında bu kaza bebeğinizi etkilemiş. Kazada şiddetli sarsılmışsınız ve bu hem bebeğinize zarar vermiş hem de erken doğuma sebep olmuş. Bebeğinizi bir süre daha gözetim altında tutmamız gerekiyor."

"Kızım yaşayacak mı?"

Ömer'in sorusuyla bütün dikkatimi doktora verdim. Ağzından çıkacak umutlu bir söz bekledim.

"Biz elimizden geleni yapacağız. Siz yine de herşeye hazırlıklı olun."

Bebeğim benim yüzümden ölüyordu. Onun asıl katili bendim. Benim hatam bebeğimin canına mal olacaktı. Değmeyen biri yüzünden kızıma zarar vermiştim. Doktorun odadan çıkmasıyla hıçkırıklara boğulurken Ömer oturduğu yerde başını elleri arasına almıştı.

Kapının açılmasıyla başımı kaldırdığımda karşımda annemi gördüm. Bir anlık şoku atlatıp yerimden fırladığım gibi kendimi annemin kollarında buldum. Annem beni kollarına sımsıkı sardığında haykırarak ağlamaya başladım. Kendimi ilk kez bu kadar çaresiz ve güçsüz hissediyordum. Artık dizlerimde derman kalmamış kendimi annemin kollarına bırakmıştım. Bütün gücüm, annemi görmemle tükenmişti.

                        ***

"Kızım.. Elif'im.. Aç gözlerini hadi."

Gözlerimi açmaya çalıştıkça kapanmak için direniyordu. Gözümü hafif açınca annemi bulanık bir şekilde gördüm. Gözümü birkaç kez kırpınca görüşüm netlik kazanmaya başlamıştı. Alnıma öpücük konduran annemin kokusu doldu burnuma. Ah ne çok özlemiştim annemi.

Doktorum tansiyonumu ölçtükten sonra serum bağlamıştı koluma. Boğazımdan geçmeyen lokmaları serumla telafi ediyorlardı. Üç gündür boğazımdan birşey geçmiyordu.

İlk kez anneme baktığımda farklı hissettim. Ben de anne olmuştum artık. Ve ilk kez annemin hislerini anladım. Meğer ne çok severmiş bizi. Meğer evlat sevgisi paha biçilmezmiş. Şimdiye kadar annemi kırdığım bütün anılar canlandı gözümde. Her biri için ayaklarının altını öpüp binlerce kez af dilemek istedim. Sırf beni karnında taşıdığı bir gün için onu ömür boyu sırtımda taşıyabilirdim.

"Yavrum. Benim güzel kızım. Nedir senin bu halin? Nerde benim Elif'im. Hani o güçlü, her şeye rağmen dimdik duran Elif nerde? Bu sen değilsin. Topla kendini biraz."

Annem beni göğsüne sarıp saçımı okşarken daha fazla sokuldum şefkatli kollarına.

"Kolum kanadım kırıldı annem. Sen kızının bu haline dayanamazken ben nasıl dayanayım kızımın haline?"

"Dayanacaksın. Kızının iyi olmasını istiyorsan önce sen iyi olacaksın. Bak şikayet var senden. Yemek yemiyormuşsun. Böyle yaparsan sütün kesilecek. Şimdi yemeğini yiyip dinlen biraz."

Getirilen yemeği zorla yiyebilmiştim. Yemekten sonra başımı annemin dizine koydum. Annem saçımı okşarken gözlerim kapanmaya başlamıştı.

Kapının kapanma sesiyle sıçrayarak uyandığımda başım hala annemin dizindeydi. Uykusuzluktan sersem gibiydim ama sadece iki saat uyuyabilmiştim. Başımı kaldırıp annemin yüzüne bakınca buruk bir tebessüm belirmişti dudaklarında.

"Az önce hemşire geldi süt almak için. Uyuyordun diye geri gitti."

"Neden uyandırmadın anne? Bebeğimin bana ihtiyacı varken nasıl uyurum ben."

"Bebeğinin sağlıklı bir anneye ihtiyacı var. Stres yapmayacaksın bundan sonra. Yaşadığın herşey bebeğine de yansıyor."

Neyse ki bu kadar sıkıntı yapmama rağmen sütüm bebeğime yetiyordu. Kızımın kokusunu, dokunuşunu o kadar merak ediyordum ki bir an önce ona kavuşmak için dua ediyordum.

Annemin yardımıyla göğsümden sağdığım sütü Ömer alıp hemşireye götürdüğünde annemle başbaşa kalmıştık. Annem, kaza yaptığımı öğrenmişti. Ömer'le aramızda sorun olduğu ise zaten belli oluyordu. Yalnız kalmamızı fırsat bilerek aklına takılan şeyleri sormaya başlamıştı.

"Kızım neler oluyor? Bu olanlar neyin nesi? Ömer İstanbul'a geldiğinde Samet'i arayıp Fatih'in adresini sormuş. Sen bu halinle gecenin bir yarısı sokaklarda araba kullanıyorsun. Kaza yapıyorsun. Ömer'e düşman gibi bakıyorsun. Nedir sizin sorununuz?"

Başımı önüme eğip bir süre sessiz kaldım. Nasıl bunu anlatabilirdim? Dün gece kocam başka bir kadının kollarındaydı diyemezdim ona. Başımı kaldırıp annemin meraklı yüzüne baktım.

"Biz pikniğe gittiğimiz gün Fatih geldi yanıma. Elimi tuttu."

"Ömer öğrendi mi bunu?"

Annem Fatih'in yaptıklarını duyduğunda şaşırmamıştı.

"Sen biliyor muydun bunu?"

"Biliyorum ablan anlattı. Bizimkiler ona haddini bildirdi zaten. Neden sakladın bunu bizden? Ömer nasıl öğrenmiş?"

"Elimi tuttuğu sırada resimlerimizi çektirmiş. Sonra resimlerle oynayıp çok samimiyiz gibi göstermiş. Resimleri Ömer'in arabasına koymuş."

Annem şok olmuş bir halde ellerini ağzına kapatmış, gözleri açılmıştı.

"Allah belasını versin onun. Nasıl yapar böyle bir şeyi? Ömer ne yaptı duyunca?"

"Gördüklerini gerçek sandı bana inanmadı. Kızıp gitti evden. İki gün haber çıkmayınca merak edip kendim aramaya çıktım. Arabam karda kayınca..."

Son sözlerimi başımı eğerek söylemiştim ve daha fazla konuşamamıştım. Yine eksik anlatmayı tercih etmiştim. Anlatsam ne değişecekti ki? Ailemin Ömer'e tepkili davranması dışında bir işe yaramazdı bu. Ben anlatmasam da annem farkediyordu başka sorunlar yaşadığımı. Anlattığım duruma göre Ömer'in bana tepkili olması gerekirken ben tepkili davranıyordum.

Bu saatten sonra Ömer'le eskisi gibi olmamız mümkün değildi. Bana çok acılar yaşatmıştı ama yuvamın huzuru için kabullenmiştim herşeyi. Herşey düzelir diye sabretmiştim ve düzelmişti. Son zamanlarda ne kadar da mutluyduk. İki gün öncesine kadar birlikte kızımızla ilgili hayaller kurarken şimdi onu görmek bile istemiyordum.

Ziyaretime gelenleri bekleme salonunda karşılasalar da yakın akrabaları beni görmek için odaya giriyorlardı. Sultan ananın kızı Pınar bile gelmişti ziyaretime. Onun da kucağında yedi aylık bebeği vardı. O geldiğinde Sultan ananın mutluluğu yüzünden okunuyordu. Gidene kadar torununu bir an olsun kucağından indirmemişti.

Ziyaretime gelenlerle biraz kafam dağılmıştı. Artık kötü şeyler düşünmek istemiyordum. Anne olmanın heyecanını bile yeni farketmeye başlamıştım. Kızım iyi olacaktı. Onu kucağıma alıp hastaneden çıkacağım anı düşündükçe daha fazla heyecanlanıyordum. Annem de yanımdaydı. Kendimi toparlamama en çok o yardımcı olmuştu. Doktor Şule de yanıma gelmiş beni ziyaret etmişti.

Serhat'ın ortalıkta görünmemesi dikkatimi çekmişti. Normalde burdan ayrılmazdı ama hiç görmemiştim onu. Bir ara Mihriban odaya geldiğinde fırsat bulup "Serhat nerde?" diye sormuştum. "Evde." Demesi üzerine şaşırdım.

"Dün gece olanlardan sonra abimle tartışmışlar. Serhat, abime Sevda'nın evine gittiği için kızmış. Abim de seni oraya götürdüğü için bu olanlardan Serhat'ı sorumlu tutmuş. Serhat sinirlenip işi bırakmış."

Mihriban'ın anlattıkları moralimi iyice bozmuştu. Ömer kendi hatasının bedelini Serhat'a ödetmişti. Bu durumda bile nasıl onu sorumlu tutabiliyordu. Serhat oraya benim zorumla götürmüştü beni. Şu durumu atlatınca ilk fırsatta Serhat'la konuşup durumu toparlayacaktım.
 
Ömer sütümü götürdükten sonra ortalıktan kaybolmuştu. Birkaç saat sonra odaya girdiğinde benim sancım tutmuş inliyordum yine. Kapıdan girerken beni o halde görünce hemen yanıma gelip ilgilenmeye başlamıştı. Bir süre sonra sancım geçince biraz yürümek için ayağa kalkmıştım. Ömer yardım etmek istediğinde annem yanımda olduğu için birşey diyememiştim. Yine acımı içime gömecektim.

"Gel kızımızı görmeye gidelim. Özledim onu." Demesiyle yüzüne baktım. Kızım demesi zoruma gidiyordu. Kızım dediğinde, ben o sancıyı çekerken onun o kadının kollarında olduğunu anları geliyordu aklıma. Her ne kadar onla gitmek istemesem de ben de kızımı özlemiştim. Doktorlar, o bölüme girilmesine çok izin vermediği için çok gidemiyorduk. Gittiğimizde ise birkaç dakika kalma şartıyla giriyorduk. Yoğun bakım ünitesinde kuvözde sadece benim kızım vardı. Koridorda ilerlerken odalardan bebeklerin ağlama sesi gelirken benim odam sessizdi. Odamdaki bebek yatağı boş duruyordu.

Alt kata inmek için asansöre bindiğimizde bizle birlikte başka bir aile de binmişti. Yeni doğum yapmış ve bebeğini de alarak taburcu olmuştu. Babası kucağındaki bebeğe sevinçle bakarken eşi de gülümseyerek ona bakıyordu. Ağrı çektiği belliydi ama bu yüzündeki mutluluğa engel olmamıştı.

İçim yansa da onlar asansörden inene kadar kendime hakim olmuştum. Onlar indiği an tutmaya çalıştığım yaşlara daha fazla engel olamamıştım. Ayakta zor dururken Ömer kollarına sarmıştı beni. Denize düşen yılana sarılır misali ben de ona sığınmıştım.

Asansör ağır ağır inerken saniyeler gün gibi geliyordu bana. Nihayet kızımın olduğu kata geldiğimizde Ömer'in kollarından kurtulup hızla onun olduğu bölüme girdim.

Ne kadar da masum uyuyordu yavrum. Ah ne olurdu bir kez dokunmama izin verselerdi. Aradaki camı parçalayasım geliyordu. Kızım gözlerini açarken cama biraz daha yapıştım. İlk kez uyanık görüyordum onu. O kımıldarken vücuduna, kollarına bağlı kablolar da kımıldanıyordu. Canı acıyor muydu acaba? Ağlamaya başladığında yüreğimden bir parça koptu sanki. Bebeğim ağlıyordu ama ben ilgilenemiyordum. Yanına giren hemşire biberonu ağzına verdiğinde zor da olsa tutmuş, iştahla emmeye başlamıştı. O hemşirenin yerinde olmak için dünyaları verirdim.

Yanımda varlığını bile unuttuğum Ömer'in elini sırtımda hissedince başımı çevirip yüzüne baktım. Onun da benden aşağı kalır yanı yoktu. Acısı onun da gözlerinden firar etmişti.

Elini cebine atıp çıkardığı kimliği bana uzatınca artık sessiz akan yaşlarım hıçkırığa dönüşmüştü. Kızımın kimliğini çıkartmıştı. Bu benim için dünyalara bedeldi. Sanki kızımın yaşayacağına garanti vermişti bu kimlik. Kaybolmaya başlayan umudum yeniden yeşermişti. Kollarını bana sarınca acımı onun kollarında dindirmeye çalıştım. Keşke bana bu ihaneti yapmasaydı bana söylediği sözleri unutabilirdim. Resimler neredeyse onun tepkisini haklı çıkaracak kadar samimiydi. Ama ihanetini haketmemiştim. Bir anda o anlar aklıma gelince hızla geri çektim kendimi.

"Senden iğreniyorum!" Diyerek çıktım ordan. Asansöre doğru gidecekken kolumu tutup başka yöne çekti  beni. "Bırak kolumu!" Dememe aldırmadan beni çekip sakin bir yere götürdü.

"Yeter artık bana böyle davranmana tahammül edemiyorum. Bebeğim orda can çekişirken en çok birbirimize ihtiyacımız olduğu halde sen ikimize de daha çok acı çektiriyorsun."

"Kızım doğduğunda neredeysen git orda teselli bul. Sen burda olmayı bile haketmiyorsun. Şimdiye kadar her ihanetini affettim ama bu defaki ihanetinin affı yok."

Arkamı dönüp çıkacağım sırada önüme geçip engel olmuştu çıkmama.

"Ben sana hiç ihanet etmedim."

Acı acı gülüp başımı salladım bu sözüne. Çenemi tutup başımı kaldırarak yüzüne bakmamı sağladı.

"Gözlerime bak. Beni dinleyeceksin şimdi."

Çenemdeki elini itip bir adım geri gittim. "Dinliyorum." Diyerek yüzüne baktım. "Ben orda değildim." Demesini bekledim. İnanmaya hazırdım ona. O yalan söylese bile gözleri gerçeği haykırırdı bana.

"Ben bugüne kadar sana hiç ihanet etmedim. Senden önce kirlenmiştim ama sende temizledim ben. Senden sonra hiç kimseyle birlikte olmadım. Senle birlikte tertemiz bir sayfa açmak istedim ama sen hep başkalarına inandın. Sen gelmeden çıkarmıştım onu hayatımdan. Dün kafam yerinde değildi. O resimleri hazmedemiyordum bir türlü. Sonra ben de sana ihanet etmek, intikam almak istedim. Bir anlık gafletle gittim o eve. Ama yapamadım. Ne dün gece ne de öncesinde hiç ihanet etmedim sana."

Konuşurken gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmamış ellerimi tutmuştu. Bir süre boş boş baktım yüzüne.

"Benim o resimlerde gördüğün halimden daha yakın duruma geldin mi onla?"

Dik duran başı eğildiğinde sorumun cevabını çoktan almıştım zaten.

"Evet ama..."

Ellerimi sert bir şekilde ellerinden çektim o anda.

"Peki o zaman benim de başka adamların altına yatmak dışında yaptığım hiç birşeyi ihanet saymazsın. Ben de sana kızdığımda gidip başkasının kollarına sığınabilirim."

Sözlerim onu canevinden vursa da birşey diyememişti. Ordan çıkıp asansöre doğru giderken peşimden geliyordu. Asansörün gelmesini beklerken elimi tutmuş geri çekmemem için iki eliyle sarmıştı.

"Bu sana ilk ihanetimdi. Affet. İlk ve sondu. Bir daha olmayacak. İkimiz de olanları unutmaya çalışalım. Kızımız için. Şuan benim sadece ikinize ihtiyacım var. İkiniz de bırakmayın beni."

"Bizim sana ihtiyacımız yok." Diyerek gelen asansöre bindiğimde, asansör kalabalık olduğu için Ömer cevap verememişti bana.

Ömer'in söyledikleri mantıklı gelmiyordu ama yalan söylemediği belliydi. Evliliğimin ilk zamanlarında hep onla birlikteydi. İki gece eve gelmemişti. Bazen nereye gittiğini söylemeden çıkıp giderdi. Onun aramızdaki varlığını hiç inkar etmemişti. O zamanlar onu herşeyiyle kabullenirken şimdi onun evine gitmiş olmasını bile hazmedemiyordum. Aralarında birşey geçmese bile teselliyi onun yanında bulmuştu.

Peki şimdi bu söyledikleri neydi? Madem hayatından çıkarmıştı öyleyse neden hep aramızdaydı o? Neden inanıyordum ki sözlerine? Kafam yerinde değil diye bu halimi kullanıp beni kandırıyordu.

Odama girene kadar bu düşünceler beynimi kemirip durmuştu. Odaya girdiğimde üzerimdeki kıyafeti değiştirmek için dolabı açtım. Bebeğimin kıyafetleri orda duruyordu. Daha bir ay önce almıştım ve kendi ellerimle yıkayıp özenle hazırlamıştım. Yeni doğan bebeklere göre olan kıyafet bile ona büyük gelirdi şimdi. Bir de Samet'in gönderdiği küçük patiği vardı. O minicik ayaklarına giydirecektim bunları. Biraz daha büyüdüğünde küçük gelecekti ayaklarına.

Yatağıma girip elimdeki kimliğe baktım. Bebeğime ait birşey daha vardı. Onun yaşayacağına daha da umutlu bakmamı sağlıyordu bu.

Güneş Kıratlı. Kıratlı aşiretinde bir kız daha. O evdeki bütün kadınlar bir şekilde acı çekerken kızımın kaderi nasıl olacaktı acaba.

 Baba adı:Ömer. Kendisini doğarken bile yalnız bırakan bir baba. Ben affetsem de kızım affedebilir miydi babasını? İçimden kızımı alıp çok uzaklara kaçmak gelse de kendi yaşadığım babasızlığı kızıma yaşatamazdım. Ömer bunu haketse de kızım haketmiyordu.

Anne adı:Elif. Bir anlık öfkesiyle bebeğinin canına kast eden bir anne. Ona birşey olursa bu vicdan azabı öldürürdü beni. Nasıl kızımı düşünmeden böyle birşey yapabilirdim ben?

Benim melek yavrum. Nasıl bir dünyaya açtın gözlerini? Daha doğarken bile ne acılarla karşılaştın. Anne babanı affeder misin? Yoksa seni haketmediğimiz için bırakıp gider misin bizi? Gitme Güneş'im gitme. Söz veriyorum sana iyi bir anne olmak için elimden geleni yapacağım.

Arada bir bebeğimi görmeye gidiyordum ama çok kalamıyordum içerde. Yüzünün her bir zerresini ezberlemiştim. Bembeyaz teni, minicik ağzı, burnu öyle tatlı duruyordu ki ona bakınca huzur buluyordum.

Hastanede ikinci günümüz bitmek üzereyken kendimi biraz daha toparlamıştım. Hem moral olarak daha iyiydim hem de yemek yiyip arada uyuyordum.

Hemşire odaya gelip taburcu olduğumu söylediğinde sevinçle yerimden kalktım.

"Gidebilir miyiz artık? Bebeğim iyileşti mi?"

Hemşire bir an ne diyeceğini bilemez halde bana baktı.

"Hayır.. Yani doktorunuz sadece sizi taburcu etti. Bebeğiniz bir süre daha burda kalacak."

Hemşirenin sözleriyle sevincimin yerini hüzün almıştı. Bebeğim olmadan nasıl giderdim burdan?

"Hayır olmaz. Bebeğimi burda bırakıp gitmem ben, gidemem. O burda yatarken beni gönderemezsiniz. Ben de burda kalacağım."

"Elif hanım sizi anlıyorum ama..."

"Neyimi anlıyorsun. Sen canının bir parçasını can çekişirken gördün mü hiç? Görsen o durumda bırakıp gider miydin? O burdayken ben eve gidip keyif mi yapayım? Gitmiyorum  bir yere. Hastaneden çıkarsanız kapıda yatarım ama yine de yalnız bırakmam onu burda."

"Elif sakin ol. Ben doktorla konuşup ayarlarım şimdi."

Ömer, hemşireyle birlikte odadan çıkarken ben yaşadığım hayal kırıklığıyla yatağa oturmuş ağlamaya devam ediyordum. Bir süre sonra doktorum Ömer'le odaya gelmişti.

"Sizi bu şartlar altında burda tutmamız doğru değil ama Ömer bey başhekimle konuşup ikna etmiş. Sizi en fazla bir hafta burda tutabiliriz. Geçerli bir sebep yokken bir hastayı bu kadar uzun süre burda tutmak bizi de zor duruma düşürür."

Bebeğim iyileşecekti bir haftada. Buna inanıyordum. En geç bir hafta sonra kızımı kucağıma alıp çıkacaktım burdan.

Bölüm sonu..

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 104K 33
Cesur Yenerler. Merak uyandıracak kadar gizli, gizli olduğu kadar da tehlikeli bir adam. Minel Çağan. Merak uyandıracak kadar güzel, güzel olduğu k...
5.1M 186K 47
"Neden ben ha söylesene? Seni sevmeyen birisi için niye bu ısrar? Senden daha çok nefret edeceğimi görmüyor musun? İstediğin, seni seven birisi ile o...
2.3M 92.3K 45
Başına gelen şey onun için cezaların en saçması, en mantıksızıydı... Üniversiteye bile sırf dedesinin zorunlu koyduğu bölümü okumak için gitmişti ama...
74.9K 5.6K 31
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...