Duyduğum sözlerle arkamı dönüp şaşkın halde halama baktım.
"Ne.. Vurdu mu?"
Halam birşey demeden yerinden kalkıp bana çarparak aşağı inmişti. Ben ise arkasından bakakalmıştım. Ömer'i arayıp sorsam eski konular tekrar açılacak ve neden merak ettiğimi soracaktı. Yine aklıma Serhat geldi. Akşam Serhat Ömer'in yanından ayrıldığında Serhat'ı arayıp ona soracaktım. Ömer bu kadar ileri gidebilir miydi. Bu kez gerçeği öğrenmeden yargılamayacaktım Ömer'i. Ömer yapmışsa da ona ne diyebilirdim ki. "Beni senden almaya gelen eski sevgilimi neden vurdun?" Diyemezdim ki ona.
Annem merak edip halamın peşinden gitmiş Fatih'in durumunu öğrenmişti. Neyse ki kurşun bacağını sıyırdığı için kısa sürede iyileşmiş. Halam Fatih'i arayıp yanıma geldiği için ağzına geleni saymış. Onu kimin vurduğunu sorduğunda ise arkası dönük olduğu için görmediğini söylemiş.
Fatih'in orda Ömer'i tahrik edici şeyler söylediğine emindim. İstanbul'da ailemin yanında huzurlu günler geçirmeyi beklerken halam şimdiden zehir etmişti bana.
Ömer akşam eve gittiğinde beni aramış uzunca konuşmuştuk. Ömer'le ayrıyken daha çok sohbet ediyorduk. Ömer'le konuştuktan sonra hemen Serhat'ı arayıp Fatih'i kimin vurduğunu sorduğumda hiç beklemediğim bir cevap vermişti.
"Fatih'e ne olduğunu boşver asıl Fatih Ömer'i nasıl yaraladı onu düşün. Ömer'in ona birşey yapacak hali kalmamıştı. Bize düştü o iş."
"Nee? Sen mi vurdun onu."
"Hayır. Biz elimizi öyle pisliklere bulaştırmayız. Ömer duydukları karşısında dayanamayıp gitti. Ben de peşinden giderken ordakilere gerekeni yapın dedim yaptılar. Bu ailenin namusuna göz dikmenin ne demek olduğunu anlasın."
"Fatih ne söyledi ki?" Diye sorduğumda geçiştirmişti. Serhat'ın içinde gerçekten de bir canavar gizliydi. Güler yüzüne bakan onu karıncayı incitmeyecek biri sanırdı. Ömer'den beklerdim bunu ama Serhat'tan asla.
Bütün gece Ömer'i düşündüm. Fatih Serhat'ı bile bunu yapacak kadar öfkelendirdiyse Ömer'im ne hale gelmişti. O gece bana güvenip Fatih'in söylediklerini yok saymıştı. Sabaha kadar beni kollarına sımsıkı sarmış uyuyamamıştı.
Oysa ben ne yapıyordum Ömer hakkında ne duysam ona saldırıyordum. Ömer, sırf bu yüzden evliliğimizin yolunda gitmediğini söylüyordu. Bir daha ona ne Sevda ne de Fatih meselesini açmayacaktım. İkisinin de canı cehenneme.
Aradan iki gün geçmiş, nihayet Ömer işlerini halledip nişana bir gün kala akşam gelmişti. Birazdan burda olacaktı ve içim içime sığmıyordu.
Çalan kapıya koşarak açtığımda karşımda Ömer'i görmüş kendimi Ömer'in kollarına atmıştım.
"Hoşgeldin bitanem. Ne çok özledim seni."
Kollarımı sıkıca boynuna doladığımda boğazını temizleyerek kolumu gevşetmişti boynundan. Başımı omzundan kaldırıp baktığımda Ömer'in arkasında başını eğmiş halde gülümseyen Gülsüm anayı görmüştüm.
"Olamaz.. Dakka bir gol bir!"
Utançla mırıldanarak kendimi geri çekip "hoşgeldin" diyerek Gülsüm ananın elini öpmüştüm. İçeri girdiğimizde Ömer yüzünü yıkamak için banyoya girince ben de peşinden gitmiştim. Kollarını bana sarmak için açtığında kendimi geri çekip dudak büzdüm.
"Banane.. Artık bu ev sınırları içinde iki metreden fazla yaklaşmak yok."
Banyonun kapısını kilitleyerek bana sımsıkı sarılmıştı. Ne çok özlemiştim sıcaklığını, kokusunu, nefesini... Beni duvara sıkıştırıp bedenini bedenime bastırarak dudaklarıma yapışmıştı. Kollarımı boynuna dolayıp öpmesine karşılık verdim bir süre. Niyetinin kötüye gittiğini farkettiğimde ellerini tutup geri çekmiş aramıza mesafe koymak için göğsünden itmeye çalışmıştım.
"Ne yapıyorsun kudurdun mu?"
"Evet kudurdum. Nasıl özledim seni bilsen. Eve gidelim bunların acısını çıkaracağım senden."
Kollarından sıyrılıp kendimi geri çektim.
"Gelmesem mi acaba. Burası daha güzel sanki."
"Gelmezsen vallaha kaçırırım seni."
Kolumdan tutup kendine çekerek aramızdaki mesafeyi yine kapatmıştı. Yüreğim yerinden fırlayacak gibiydi.
"Sen özlemedin mi beni?"
"Neyini özleyeceğim be."
Dudağımdan bir öpücük aldığında gözlerimi yummuştum.
"Mesela bunu."
Hem de nasıl özlemiştim. Herşeyiyle özlemiştim onu. İki günlük ayrılık bana iki yıl gibi gelmişti.
"Yoo hiç özlemedim ki."
Alnıma öpücük kondurup alnını alnıma yapıştırdı.
"Ben de çok özledim biriciğim."
Bir anda ne kadar odun olduğumu farkettim. Odun tabiri erkekler için geçerliydi ama Ömer'in karşısında ben odun kalıyordum. Dışardan bakıldığında sert bir mizaca sahipti. Başkalarının yanında hep mesafeli dururdu bana. Ama başbaşa kaldığımızda çok farklı biri oluyordu. Bazen çocuklaştığı bile oluyordu.
İçten bir gülümsemeyle dudağının kenarından öpüp kendimi geri çektim.
"Ben daha çok özledim. Özlemek insanın içini acıtırmış bunu yeni farkettim."
Tekrar sımsıkı sarmıştı beni kollarına. Saatlerce böyle kalabilirdim ama burası yeri değildi.
"Biraz daha burda kalırsak hakkımızda hiç iyi şeyler düşünmeyecekler."
Ömer yüzünü yıkadıktan sonra birlikte annemlerin yanına gitmiştik. Üç günde Gülsüm anayı özlemiştim. Annem ve yengemle sohbet ederken karşılarına oturup sohbete dahil olmuştum. Ömer'in sıkıldığı her halinden belliydi. Samet dışarda olduğu için yanımızda oturmuştu. Yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Ayağa kalkıp balkona gidince peşinden gittim.
"Yatağını açayım yat sen." Dediğimde gülümsemişti.
"Sen de yanımda yat. Özledim seni."
"Ben de özledim ama olmaz. Bu ev üç odalı ve ikimize bir oda düşmez. Sen Samet'le yatacaksın."
Yengemin yanımıza geldiğini farkedince sustum.
"Siz bende kalın. Burası kalabalık benim evim müsait ."
Yengemin konuşmamızı duymuş olması mümkün değildi. Neyseki Ömer başka evde kalamazdı.
"Sağol yenge biz burda..."
"Tabi kalırız."
Ömer ortaya atılarak sözümü kesmişti. Bu teklif onun çok hoşuna gitmişti.
"Gidelim isterseniz. Sizi almaya gelmiştim buraya. Hem amcan da geç gelecekmiş rahat edersiniz."
Yengemin ardından Ömer'in çıkacakken kolundan tutup bana bakmasını sağladım. Kızgın halde yüzüne baktığımda elimi tutarak çekmesiyle mecburen karşı daireye geçmiştik. İçeri girdiğimde gördüğüm manzara gülümsetmişti beni. Yengemin sekiz aylık bebeği beşiğinde uyuyordu. Yüzüne baktığımda meleklerle olan gülüşünü görmüştüm. Rabbim bu nasıl bir güzellikti böyle. Biraz daha bakarsam dayanamayıp uyandıracaktım çocuğu. Başımı kaldırdığımda Ömer de bebeği seyrediyordu. Dudaklarında içten bir tebessüm vardı.
"Yatağınız hazır uykunuz geldiyse yatabilirsiniz. Ben annenlerin yanına gidiyorum. Siz rahatınıza bakın."
Yengemin sözüyle Ömer'le bebekle ilgilenmeyi bırakıp odaya geçtik. Saat erken olmasına rağmen Ömer'le birlikte yatmıştım. Yatağa girer girmez Ömer'in kollarında buldum kendimi. Şimdi bana anın tadını çıkarmak kalıyordu.
"Neden burda yatmayı kabul ettin. Ben kesinlikle kalmazsın sanıyordum."
"Bir gece daha kokun, sıcaklığın olmadan uyumak istemedim. İki gecedir sensiz uyuyamıyorum. Sensiz o odaya girmek çok zor geliyor. Hastalığın boyunca ayrı yattık ama uyandığımda seni görebiliyordum. Gözümü açtığımda seni göremeyince her yer karanlık geliyor."
"İlk defa bensiz kalmadın ki. Ben hastanedeyken nasıl yatıyordun odada?"
"Sen Hastanedeyken ben hiç eve gitmedim ki. Sensiz nasıl girebilirim o eve. Sen hastane yatağındayken ben nasıl senin olmadığın yatakta yatabilirim."
Göğsüne sokulup hasret kaldığım kokusunu ciğerlerime doldurdum. Daha iki ay öncesine kadar nefret ettiğim adama nasılda bağlanmıştım.
"Bir daha sakın beni bırakma. Gitme bir yere. Ecel bile gelse önce beni alsın."
Dolan gözlerimi saklamaya çalışıp tiyreyen sesimle zoraki konuştum.
"Gitmem artık bırakmam seni. Sen de beni bırakma. Ecel gelirse ikimizi birden alsın. Ölüm bile ayırmasın bizi."
Bir süre oluşan sessizlikte niyeti bozmuş elini vücudumda gezdirmeye başlamıştı.
"Dur ya. Burası yeri değil."
"Duracak vakit değil. Çok özledim seni. Hem kimse yok burda. Olan da anlayış göstersin."
Kendimi geri çeksem de mümkün değildi. Bebeğin ağlama sesi geliyordu ve sanırım ilgilenen yoktu.
"Bebek ağlıyor. Dur bakayım."
"Sanane bebekten annesi bakar şimdi."
Ağlaması şiddetlenince mecburen kendimi Ömer'in kollarından sıyırıp kalktım. Bu Ömer'in hiç hoşuna gitmese de başka çarem yoktu. Burda başkasının evinde böyle birşey yapamazdım.
Yataktan çıkıp bebeğin yanına gittiğimde kimse yoktu. Yengem annemin yanına gitmişti ve bu kıyafetle oraya gidemezdim. Bebeği alıp odaya götürmüş Ömer'in yanına yatırmıştım. Bebek ağlarken Ömer bıkkın bir tavırla bize bakıyordu.
"Onu burda yatırmayı düşünmüyorsun dimi. Annesine niye götürmedin?"
"Kalsın ne olacak ki. Hem şimdiden alışmamız lazım bu duruma."
Bebek ağzına verdiğim emzikle ağlanmayı kesmiş uykusunu almış olmanın keyfini çıkarıyordu. Ben de yanına uzandığımda bebek Ömer'le aramızda kaldı. İlk defa Ömer'i bir bebeğe ilgi gösterirken görüyordum. Başta odaya getirmemden memnun olmasa da şimdi halinden gayet memnundu. İkimiz de aramıza aldığımız bebeği gülümseyerek seyrederken arada bakışlarımız birbirini buluyordu. Bebeğin ağlamasıyla yatağa oturup kucağıma almıştım. Ömer'in bize bakışı görülmeye değerdi.
"Kucağına bebek ne kadar yakışıyor. Bebeğimiz çok şanslı senin gibi bir annesi olacağı için. Ben onun kadar şanslı değilim. Seni yıllar sonra buldum. Ama bebeğimiz.. O gözünü dünyaya açtığı anda seni görecek. Senin sıcaklığını hissedecek. Onu benden daha çok seveceksin."
Son sözlerinde kıskançlık sezmiştim. Elimi karnıma koyarak karnıma bakıp bebeğimle konuşmaya başladım.
"Bebeğim.. Bak baba şimdiden bizi kıskanmaya başlamış bile. Babanın elinden çekeceğimiz var."
Kapının çalmasıyla yengemin sesini duydum.
"Elif. Belçim senin yanında mı?"
"Evet yenge getiriyorum."
Bebeği kucağıma alıp yataktan kalkacakken Ömer bebeğin elini öpmüştü. Geri Ömer'in yanına yatarken bana dokunmaması konusunda ikna etmiştim. Elini karnıma koyup okşadı bir süre.
"Bana bak. Sen de böyle uygunsuz zamanlarda aramıza girersen bozuşuruz senle. Anne bütün gün senin, geceleri benim anlaştık mı."
Ömer'in bebeğiyle konuşması güldürmüştü beni.
"Ayıp ayıp. Şimdiden Çocuğumun terbiyesini bozuyorsun."
Elini hissetmek istercesine karnımda gezdirmeye başladı.
"Ne zaman oynamaya başlayacak."
"Daha çok küçük. Kımıldadığında hissetmiyorum. Bir aya kadar hissetmeye başlarız."
"İyi bir doktor ayarladım burda. Birkaç gün sonra gider hem durumunuzu öğreniriz hem de cinsiyetini."
"Cinsiyeti bu kadar önemli mi senin için? Yani erkek olursa başın göğe mi erecek?"
"Evet. Zaten kız olursa aldırırız."
Gözlerim dehşetle açıldı bir anda. Ellerimi karnıma sardım.
"Sen ne diyorsun ya delirdin mi? Nasıl bu kadar cani olabilirsin?"
Dediğimle gülmeye başlamış kollarına sarmıştı beni.
"Asıl deli sensin. Ona kıyabileceğimi nasıl düşünürsün. Bebeğimiz de sen de sağlıklı olun yeter bana."
***
Nişan günü üzerime giydiğim uzun yeşil tül detaylı elbiseyle çıkmaya başlayan göbeğimi kapatmayı başarmıştım. Odadan çıktığımda Ömer ve amcamın oğluyla karşılaştım. Amcamın oğlu bana takılmak için gözlerini eliyle kapatmıştı.
"Bu göz kamaştırıcı güzelliğe daha fazla bakamayacağım."
Onun muzipliğine gülerken Ömer'e baktığımda suratı asılmıştı. Kuzenim kapıdan çıkarken Ömer'e yaklaştım. Beni gördüğünde gülümseyip güzel birşeyler söylemesini beklerken beni baştan aşağı süzmüştü.
"Bu kıyafeti giymek zorunda mıydın?"
Kıyafetime baktığımda dışarısı için uygundu. Hem Ömer böyle şeylere pek takmazdı. Genelde ben dikkat ederdim kıyafetime.
"Nesi varki kıyafetimin. Güzel olmamış mı?"
"Sorun da burda işte. Milletin gözünü kamaştırıyorsun."
"Sen beni kardeşim saydığım çocuktan kıskanmadın dimi. Dört yaş küçük o benden."
"Yaşı umrumda değil. Kuzenlerinle bu kadar samimi olman hoşuma gitmiyor."
Ömer kuzenimin peşinden çıkarken arkasından bakakalmıştım. Kuzenlerimle arada konuşurduk şakalaşırdık ama belli bir sınırım vardı. Ömer'le bu konuyu daha fazla uzatmak istemedim çünkü Fatih te benim kuzenimdi ve o konuyu açabilirdi.
Nişan çok güzel geçmişti. Büşra üzerine giydiği mor kıyafetle çok güzel olmuştu. Samet'le birbirilerine çok yakışıyorlardı. İkisinin de heyecanı görülmeye değerdi. Yüzükler takılırken elleri titriyordu ikisinin de.
Bugün, çoktandır görmediğim tanıdıklarımı görmüştüm. Neyseki erkeklerin yeri ayrıydı. Ömer tuhaf davranıyordu bugün suratı asılmıştı. Burda halamla karşılaşmasın diye dua ediyordum. Halam o günden sonra bize gelmemişti ama Ömer'i gördüğünde lafını esirgemeyecekti. Zaten bugün gözü hep benim üstümdeydi.
Nişan bitmiş herkes evine dağılmıştı. Gülsüm ana da nişanın ardından bir akrabasına gitmişti. Onların ailemi önemseyip böyle bir günde yanlarında olması çok mutlu etmişti beni.
Burda da bir işe elimi sürmem yasaktı. Annem bu konuda Ömer'den daha hassastı. Ablam hamileyken de ona bir iş yaptırmazdı. Annem ve ablam ortalığı toparlarken ben de Ömer'le birlikte yeğenimle ilgileniyordum. Kapının çalınmasıyla halam içeri girmişti. Onu görünce elim ayağıma dolaştı. Geçip karşımıza oturduğunda Ömer odadan çıkmıştı.
"Sen şimdi böyle mutluluk pozları ver bakalım ne kadar sürecek. Fatih'in ahı tek tek çıkacak sizden."
"Hala ben evli bir kadınım artık. Bana Fatih'ten de geçmişten de bahsetmekten vazgeç."
"Neden? Doğruları duymak zoruna mı gitti? Sen oğlumu yarı yolda bıraktın. Seviyorum deyip kandırdın. O kolundaki altınlara sattın kendini."
"Hala yeter. Ben isteyerek mi evlendim sanıyorsun. Ne şartlar altında evlendiğimi bilmiyor musun sen."
Halama sert çıkarken yanıma kadar gelen Ömer'i farketmem çok geç olmuştu. Başımı çevirdiğimde Ömer'in kızgın bakışlarıyla karşılaştım.
Bölüm sonu..