Bir sonbahar hikayesi

By angell4

99.4K 5K 1.2K

Ben ona bakıyordum, oysa başkasına... Ben onun elini tutmak istiyordum, oysa başkasınınkini tutuyordu. Ama b... More

Tanıtım
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
Yeni hikaye
14.Bölüm
Kırık kalpler
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
Not1
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
Yeni hikaye
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm Kesitler
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
Ruh ikizleri
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
Sohbet
Duyuru
35.Bölüm
Final

22.Bölüm

2K 115 26
By angell4

Burcu
Sabah yanağımda hissettiğim baskıya uyandım. Kaşlarımı büzüştürüp gözlerimi açtığımda Berkin sırıtarak bana baktığını ve nerdeyse tamamen üzerimde olduğunu gördüm. Kendisi çoktan üzerini gitmişti bile.

"Berk? Sen uyandın mı?" Boğuk sesle sorduğumda kendimin ne kadar yorgun ve halsiz olduğunu gördüm. Ama Berke çaktırmak istemedim, endişelendirmek istemiyordum.

"Ohoo, çoktan uyandım, hatta prensesime kahvaltı bile hazırladım. Saat 8, hadi üzerini giy de beraber kahvaltı yapıp çıkalım. 1 saat sonra set var canım" diyerek burnumu öptü ve yataktan kalkarak odadan çıktı. Yatağımdan kalkmak istediğimde bir anlık tüm dünya başıma döndü. Gözleri kapatarak kendime gelmeye çalıştım. Bir de bu epilepsi olmasa, zaten hayatımda saçma sapan insanlarla mücadele ediyordum, bir de bu hastalık çıkmıştı başıma. Bir az daha iyi hissettiğimde yavaşça yataktan kalkıp banyoya girdim. Pijamalarımı çıkartarak kendimi sıcak duşun altına attım. Bir anda tüm kaslarım gevşedi, kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Banyomu yaptıktan sonra, saçlarımı hafifçe kurutup topuz yaptım, üzerime dize kadar olan bol siyah elbisemi giyip odadan çıktım. Mutfaktan güzel kokular geliyordu. Gülümseyerek mutfağa girdiğimde masanın dolu olduğunu görünce ağzım sulandı. Börekten tutmuş menemene kadar her şey vardı. Gülerek çayı kaynatan Berke yaklaşıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

"Sevgilim döktürmüş"

"Prensese layık bir kahvaltı olsun istedim" sırıtarak dediğinde kahkaha attım ve bir şey demeden masaya geçtim. Berk çaylarımızı döküp yanıma oturdu.

"Bu gün doktora gidiceksen değil mi?" Sakince sorduğumda saklamak istediği, ama yapamadığı endişeli ifadeli yüzüne baktım.

"Evet canım, setten sonra gideceğim"

"Ben de seninle geleceğim"

"Berk, gerçekten-"

"Burcu, bu konu konuşulmaya açık değildir" sakince ama sert bir şekilde dediğinde sadece kafamı salladım. Maço Berk mode on. Aslında ben de bir taraftan gelmesini istiyordum ama, diğer taraftan da nedense beni hastane odalarında görmesini istemiyordum. Hep aklında hayatsever, mutlu bir Burcu olarak kalmak istiyordum, depresif, hasta Burcu olarak değil. Ama diğer taraftan da insan en sevdiğiyle her şeyini paylaşmalı, o yüzden Berkle ne kadar hoşuma gitmese de, bununda paylaşmalıydım. Sessizce yemeğimizi bitirdiğimizde birlikte masayı toplayarak tabakları yıkadık ve sildik. Sonra odama geçip ceketimi ve çantamı almak istediğim sırada, Berk sakince odaya girerek dolabımı açtı. Kaşları çatık şekilde ne aradığını merak ederek onu izlediğimde bir az sonra elinde şapkayla bana yaklaştığını gördüm. Yavaşça başımdaki tokayı çıkararak nem saçlarımı açtı ve elini bir iki defa aralarından geçirerek düzene soktu. Sonra elindeki şapkayı başıma geçirdiğinde hala soru işaretli gözlerle ona baktım. Yumuşak gözlerle bana bakıp hafifçe gülümsedi.

"Hasta olacaksın, baksana, saçlarını doğru düzgün kurutmamışsın" sakince diyip yanağımdan öptüğünde karnımda küçük kelebekler hissettim. Berkin böyle ilgili tarafı çok hoşuma gidiyordu. Hep benimle ilgili küçük şeylere çok dikkat ederdi. Hava aslında o kadar da soğuk değildi, ekime yeni girmiştik, ama artık ceketler giymeye başlamıştık. Küçük mutlu bir gülümseme sergileyip, kafamı salladım. Berk elimden tutarak beni koridora çekti ve beraber ayakkabılarımızı giyinip apartmandan çıktık.
Sete vardığımızda hala sessizlikte birlikte karavanımıza giderek hazırlanmaya başladık. Şimdi Berkle Handenin sahnesi çekiliyordu. Bense karavanda oturup kendi repliklerimi okuyordum. Bu sırada içeri Tolga girince elimdekini bir kenara koyup ayağa kalktım ve Tolgaya sıkıca sarıldım.

"Fıstık? İyi misin sen?" Endişeyle sorduğunda göğüsüne başımı salladım.

"Evet iyiyim, sadece arkadaşımı özledim. Olamaz mı?" Tolga güldüğünde başımı kaldırıp gülümseme ile ona baktım.

"Ben de seni özledim, kız. Sevgilin yüzünden seni az görüyorum. Berkle bir konuşma mı yapsam acaba?" Sırıtarak omuzlarımı silktim. Beraber geçerek karşı karşıya koltuğa oturduk.

"E, anlat bakalım, nasılsın, ne var ne yok?"

"İyiyim, fazla bir şey yok, her şey eskisi gibi canım. Sen nasılsın?" Dediğimde bir anlık Tolganın yanaklarının kızardığını gördüm. Kaşlarımı kaldırarak merakla cevap vermesini bekledim.

"Şey, sana bir şey demem gerek"

"Tamam söyle. Sen neden kızardın ya?" Güldüğümde daha da kızardı. Kafasını kaşıyarak gözlerini kaçırdı. Kesin manita işi.

"Biz Handeyle sevgiliyiz" dediğinde bir anlık küçük çaplı bir şok geçirdim. Sonra birden çığlığı basarak hızla Tolganın boynuna atladığımda kahkahalara boğuldu.

"Sakin ol, kızım, bu kadar sevineceğini bilsem çoktan söylerdim." Sözler karşısında ondan ayrılıp omuzuna vurdum ve kıyılmış gözlerle sırıtan suratına baktım.

"Yoksa çoktan birlikte misiniz ve sen bana söylemiyor muydun?"

"Kızım, saçmalama, dün bir bu gün iki, ilk öğrenen sensin."

"İyi! Ay ben çok mutlu oldum, çok güzel yakışıyorsunuz! Hep beraber bir şeyler yaparız o zaman, süper dörtlü" dediğimde Tolga gülerek kafasını salladı ve omuzumdan bir el sallayarak beni kendine çekti.

"Siz Berkle nasılsınız?"

"Çok iyiyiz. Berk bana birlikte eve taşınmayı teklif etti, ben de kabul ettim"

"Oo, güzel haber bu. Yani o kadar iyi gidiyorsunuz ha? Bak buna çok sevindim"

"Evet, o kadar iyi gidiyoruz" sakince dediğimde Tolga mavi gözleriyle bana bakıp samimi şekilde gülümsedi.

"İyi, Berk sana iyi geliyor. Seni böyle görmek beni çok mutlu ediyor, fıstık. Hep böyle ol" ciddiyetle söyledi. Bense sadece gülümseyip çocuk gibi kafamı salladım.

"Sevgilim omuzunda o el gidecek, ya da kolun kırılacak, Sarıtaş!" Berkin sesini duyduğumuzda ikimiz de arkaya döndük. Berk sırıtarak bize doğru geldi. Tolga ayağa kalkarak el sıkıştılar.

"Yoksa fıstığı elinden alacağım diye mi kıskandın sen, Atan?" Şeytanca sırıttığında Berk elimden tutarak beni ayağa kaldırıp kendine çekti ve omuzlarımdan tutarak beni göğüsüne gömdü.

"Onu benden hiç kimse alamaz, sen bile" dediğinde ikisi de kahkaha çekti, bense sadece gülümseyerek durup ikisini izliyordum. Huzur demek bu olmalı. En sevdiğin insanların arasında olmak.

"Yoksa bensiz mi eğleniyorsunuz? Aşk olsun!" Hande bize yaklaşarak Tolganın yanağına öpücük kondurdu.

"Ya siz çok şekersiniz ama. Bomba haberler biliyor musun, Berk?"

"Evet, Hande hanım söyledi" sırıtarak utanan Tolgayla Handeye baktık.

"Yarın bir şeyler yapalım mı? Set yok. Birlikte bir yerlere gideriz, hatta şehir dışına bile gidebiliriz." Hande dediğinde üçümüz de bir ağızdan onayladık. Tolgalardan ayrıldıktan sonra, ben Emreyle kalan sahnemi çektim. Sonra Berkle birlikte arabaya binerek hastaneye doğru yön aldık. İçim çok rahatsızdı. Çocukluktan beri hastaneleri hiç sevmezdim. Şimdi de bedenimi soğuk ter basıyordu. Berke çaktırmamaya çalışıyordum. Bir de onun için endişelenmesini istemiyordum. Doktorun yanına girdiğimizde, bir iki kan testi yaptı, sonra bir az sohbet ederek hastalığımın her ne kadar ilerlediğini çözmeye çalıştı. Tüm randevu boyunca Berk yanımda durarak elimi tutuyordu. Çok rahatsız olduğumu hiss ettiği anlarda elimi sıkıyordu. Onun yanımda oluşu bana güç veriyordu, kendimi daha iyi hissediyordum. Sonuç olarak bir kaç ilaç yazıp, doktor randevuyu bitirdikte, elini bırakıp Berki beklemeden kendimi hastaneden dışarı attım ve ağır ağır ferah havanı içime çektim. Berk çatık kaşlarla yanıma yaklaştığında özür dilercesine yüzüne baktım.

"Ben bir an orada daralınca kendimi buraya attım, özür dilerim"

"Özür dilemene gerek yok, canım. Sen iyi misin?"

"Şimdi daha iyiyim merak etme, canım" diyerek eminlikle gülümsedim.

"Ee, sana gidip eşyalarını toplayalım mı?"

"Evet canım, gidelim hadi." İkimiz de bir birimize sırıtarak el ele arabaya doğru yürüdük.

"Burcucuğum?" Duyduğum sesle yerimde dondum. Yine o iğrenç sesi kulaklarımda çınlamıştı. Berkin elini sıkarak arkamı döndüğümde karşımda bir adet sırıtan Murat gördüm.

"Bak, karşımda yıkıl, yoksa seni gebertirim. Geçen defa elimden kurtuldun, bu defa kimse seni elimden alamaz." Berk dişlerinin arasından söyleyerek beni arkasına çekti. Muratsa hala sırıtmaya devam ediyordu.

"Ay çok korktum. Hem benim seninle bir işim yok, kendini her yere sokma. Benim işim güzel eski sevgilimle" diyerek Berkin omuzundan bana baktı. Sinir tepeme vurdu, Berki hafifçe iterek öfkeli gözlerle pisliğin karşısına geçtim.

"Sen hala ne yüzle karşıma çıkıyorsun be? Ne istiyorsun benden?" Bağırdığımda Murat pis pis güldü. Berk ona dalmak istediğinde kolundan tuttum. Sinirle bana baktığında sakince başımı salladım. Ne demek istediğini duymak istiyordum.

"Ah canım, ben seni mahvetmek istiyorum, anladın mı? Mahvetmek. Bu çakma sevgilin de var ya, onunla da mutluluğun uzun sürmeyecek. Seni mahvedeceğim, Burcu Özberk!" O kadar çok nefretle demişti ki, bir anlık afalladım. Ben bu adama ne yapmıştım ki, bu benden bu kadar çok nefret ediyor?

"Hafızam beni yanıltmıyorsa, senin benden değil, benim senden nefret etmem gerekir. Nedir bu öfke? Senin uğraşacak başka bir insanın yok mu? Allahım, çattık ya" sinirle söylediğimde hala nefretle bana bakmaya devam ediyordu.

"Simgeyi oyundan çıkarttınız belki, ama beni çıkartamazsınız. Seni paramparça görmeden, bana rahat yok! Soruna cevap olarak ise, çok net: senden iğreniyorum, seni sevmiyorum, senin gibi insanlar mutlu olmamalı, anladın mı?" Kendimi tutamadan bir tokatı suratına yapıştırdım. Nefesim çok derin derin geliyordu, öfkeden gözüm dönmüştü nerdeyse. Murat tokatın yerini ovuşturarak bana baktığında, Berk yeniden karşıma geçti ve Muratın yakasına yapıştı.

"Bak, oğlum, eğer bu kızın gözünden senin yüzünden bir damla yaş akarsa, seni bitiririm! Anladın mı? Bitiririm, yaşatmam!"

"Dur bakalım, yakışıklı köstebek, kim kimi bitirecek!" Kahkaha atarak söylediğinde Berkin ona yumruk atmak için elini kaldırdığını görünce, hızla Berkin yumruğunu tuttum. Bana dönüp öfkeli gözlerle baktığında yalvarırcasına suratına baktım.

"Yapma, lütfen, bu pislik için değmez. Boş boş konuşuyor işte, hadi gidelim burdan" sakince dediğimde Berk bir bana bir Muratın sırıtışla bekleyen yüzüne baktı. Sanırım ben kazanmıştım, çünkü Berk yumruğunu açıp yine Muratın yakasına yapıştı ve dudağını iğrenirmiş gibi büzerek buz gibi gözlerle Murata baktı.

"Burcuya dua et, yoksa şu an senin mezarını kazıyordum. Bir daha karşıma çıkma, yoksa fena olur! Şimdi defol git!" Diyerek sertçe Muratı ittiğinde, kahkahayla yere düştü. Berk elimi tutarak beni sertçe arabaya doğru götürmeye başladı.

"Bekle beni, Burcu, az kaldı!" Arkamızdan bağırdığında içimde iğrenç bir hiss oyandı. Nedense bu dünyanın tüm pislikleri hep beni buluyordu. Birlikte arabaya binip hızla hastaneden uzaklaştık. Berk o kadar çok sinirliydi ki, direksiyondaki elleri bembeyaz, yüzüyse kıpkırmızı idi. Yavaşça elimi kaldırıp eline koyduğumda sanki irkilerek öfke dolu gözlerle bana baktı.

"Sakin ol, Berk, lütfen..."

"Nasıl sakin olmamı bekliyorsun benden? Adama bak, bir de karşımıza geçmiş, seni mahvedeceğim diyor. Bırakacaktın ağzını burnunu dağıtıp eline verecektim, Burcu! Hiç kimse benim sevgilimi tehdit edemez anladın mı? Hiç kimsenin yanına kar koymam!" Nerdeyse tüm salona bağırıyordu. Gözlerimi devirerek pencereden dışarı baktım. Zehirini akıtması gerekiyordu. Ne kadar sinirlendiği bal gibi ortadaydı. Bir şey demeden sakince yolumuza devam ettik. Apartmanımın önüne vardığımızda Berki beklemeden arabadan inip kapıya doğru gittiğimde, kolumda bir el hissettim. Berk bileğimden kavrayarak beni kendisine döndürdü ve artık yatışmış ve yumuşak gözlerle yüzüme baktı.

"Arabada bağırdığım için özür dilerim. Adam beni delirtti. Sana bir şey yapmasından korkuyorum, Burcu" yavaşça dediğinde gülümseyerek yüzünü avuçlarıma aldım.

"Sen yanımda olduğun sürece hiç kimse bana bir şey yapamaz, Berk. Endişelenme" diyerek yanağını öptüm. Omuzlarımdan tutup beni kendine çekince başımı boynuna sakladım ve huzurverici kokusunu içime çektim.

Berk yanımda olduğu sürece hiç kimseden korkmuyordum. Hayatımı mahveden Murattan bile.

Uçaktan inene kadar başıma gelmeyen kalmadı, o yüzden yeni bölümü yazamadım. Bu gün o yüzden ilk olarak bu hikayemi yazdım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Kırık kalplerin ye bölümü akşam gelecektir. Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayınız. Öpüldünüüüz!

Continue Reading

You'll Also Like

420K 14.9K 83
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
235K 3.6K 10
Aramızda ki yaş farkı çoktu. En önemlisi de o benim öğretmenimdi ve ben onu seviyordum. Her şey yanlışlıkla, onun hesabına, kendi ellerimle çizdiği...
159K 10K 24
Berdel konulu bir GAY hikayesidir. Eşcinsel evliliğin yasal ve normal olduğu bir evrende geçmektedir. •Şiddet, cinsellik ve olumsuz öğeler içermekted...
866K 27.1K 34
"Bırak artık beni! Görmüyor musun acı çekiyorum!" Derin bir nefes alıp konuştu, "Sen bana kalbimde taht kurmuş bir kraliçeyi kaybetmeyi öğretmedin. S...