36-Söz II. Kısım

3.5K 660 187
                                    

Herkese merhaba ben geldim :) 300 oy sınırı aşılmış baktım ve yeni bölümü yazdım. Yıldıza dokunan herkese teşekkür ederim. Ama yorum sınırını aşamamışız o biraz üzdü :/ Yeni bölüm final bölümü olacak ve onda da 300 oy 150 yorum sınırı devam ediyor. Finalin hakkını veririz değil mi? Hepinizi çok öpüyorum, görüşmek üzere :)

3 Ay Sonra

Oturduğum koltukta kucağımda şiş ve yünlerle örgü örerken konuştum. "Baksana Sarp, şimdiden o kadar çok giysisi oldu ki, yeşiller, sarılar, kıza da erkeğe de gidecek renkler olsun derken bizimki daha doğmadan kardeşine bile yetecek adar kıyafet olacak gibi duruyor. Aslında bazen cinsiyetini öğreneyim de ona göre elbiseler ya da pantolonlar yapayım diyorum ama sonra vazgeçiyorum. Bazen de korkuyorum ya Mısra gelmezse de erkek olursa? Daha az sevinmezsin değil mi?"

Başımı işimden kaldırarak kısa bir an yüzüne baktım ve sonra yeniden örgüme döndüm. "Aman benimki de laf, sonra ikinciyi doğururum o da olmazsa üçüncüyü. Mısra Hanım gelene kadar denemeye devam ederiz. İlle de gelmem diyorsa da gelinlerimizle teselli bulacağız, ne yapalım?"

Sözlerimin bitiminde telefonum cebimde titreyince iç geçirerek arayanın kim olduğuna baktım ve İpek'in adını görünce gülümsedim. "Aşkım bak, baldızın arıyor. Bakalım bugün ne macera yaşamış? Ben dışarıda konuşup hemen geliyorum."

Odadan çıkarak telefona cevap verdim. "Sesimi duymadan yapamıyorsun değil mi? Çağdaş mı ben mi? Artık seçimini yapman lazım tatlı kız."

Küçük bir kahkahanın ardından klasik hatır sorma faslını geçtik ve "Bu defa anneni temsilen arıyorum," dedi.

"Bıkmadı mı bu konudan? Ben Sarp'ı burada bırakıp bir yere gitmeyeceğim. Doktor son testlerle ilgili umutlu, yakında ilacı kesecekler."

"Melek, ilaç kesildiğinde ne olacağını bilmiyoruz, uyansa bile hasar kalabilir, biliyorsun. Kendini düşünmüyorsan bile bebeğini düşünüp her şeye hazırlıklı olman lazım. Senin iyi bakılman gerekirken her gün hastane köşelerinde uyuyan adamın başında kendine eziyet ediyorsun. Yabancı bir şehirde tek başınasın. Allah korusun bir sancılansan, kötü olsan yardım edecek kimse yok. Böyle devam edemezsin. Gelsen eve, doktorlar ilacı kesip uyandıracağız dediğinde hep birlikte gelsek olmaz mı?"

Derin bir nefes alarak yeni bir tartışmaya engel olmak için sakin bir şekilde cevap verdim."Biliyorum İpek, merak etme lütfen. Eninde sonunda eve döneceğim. Burada tek başıma doğuracak değilim. Sadece şimdi onu yalnız bırakamam. Duvarların ardında bir başına, o soğuk hastane yatağında terk edilmiş gibi yatamaz. Bu koma geçici, doktorlar ilaçla yapay komaya soktukları gibi çıkaracaklar da. Ama o gün gelene dek bir yere kıpırdayamam. Lütfen annemleri idare et."

"Zaten başka bir şey yaptığım yok. Ama sen de anla bizi, aklımız hep sende be meleğim."

Ona da, beni seven diğer herkese de sonuna kadar hak veriyordum. Mesela kendi çocuğumun benim yaşadıklarımın onda birini bile yaşamasını asla istemezdim. Fakat yapabileceğim başka bir şey yoktu. Bu yüzden İpek'e kendime dikkat edeceğime dair söz verdikten sonra telefonu kapadım ve odaya geri döneceğim sırada Mutlu amcanın sesini duyunca şaşkın bir halde ondan tarafa döndüm. Meğer doktorumuz arayıp çağırmış. İlacı kesip Sarp'ı uyandırma zamanı geldiği için hamile halimle burada bir başıma kalmamı o da istememiş. Kalbim bu bilgiyi duyunca öyle hızlı atmaya başladı ki heyecandan nefesim kesildi. O da bunu anlayınca kolumdan tutarak bana destek oldu.

"Baba, bu kadar bekledikten, çektikten sonra kötü şeyler olmaz değil mi?"

Söyleyebileceği belki de onlarca teselli sözü vardı ama hiçbiri tamamen doğru olmayacaktı. Bu yüzden sadece bana sıkıca sarıldı ve "Ben yanındayım babacığım, korkma güzel kızım," dedi. Hayat öyle garipti ki... Her zaman bir amca yerine koyup sevdiğim patronum sonunda bana ikinci bir baba olmuştu. Üstelik ben de onun hiç sahip olamadığı kız evlat, vaktiyle hakkını vererek babalık edemediği oğlunun emaneti olmuştum. Sarp'ın başından beri istediği sonunda gerçek olmuştu. Onsuz geçen günlerde kafamda ona dair birçok şey ancak yerine oturmuştu. Başucunda şiirler okurken, ona yarenlik etmeye çalışırken, belki de bin defa, onu gördüğüm ilk andan beri yaşadığımız her şey kafamda dönüp durmuştu. Eskiden bazen bize yaşattığı gelgitler için, sakladıkları için ona kızardım. Şimdiyse baştan sona anlıyordum. Ağlamaktan gözümde yaş kalmamış olsa da, aldığım nefes, kalbimin atışı bile omzumda yük olsa da anlıyor ve şükrediyordum. Çünkü ondan önce ben ne o nefesin ne de kalbin farkındaydım. Acıtsa da, kanatsa da mutlu bir an için koca bir ömür ağlamaya değerdi. Bu adam bana düşlerimin çok ötesinde bir aşk yaşatmıştı. Hayalini kurmaya cesaret edemediğim kadar çok sevmişti beni. Ben de ondan dünyanın en güzel hediyesini çalmıştım. İçimde bizden bir parça büyütüyordum. Aşkın tohumu toprağımda filizleniyordu.

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now