24-Şüphe

3.2K 545 138
                                    

Herkese merhaba :) Bölümü okumadan önce yıldıza basmayı ve okuduğunuzda yorum yapmayı unutmayın lütfen. Şimdiden çok teşekkür ederim, sizi çok seviyorum <3

Annemin tuhafiye dükkânında yünlerle dolu rafların ortasında, onun, Esma Teyze'nin ve İpek'in karşısına geçmiş akşama Sarp'ın babasıyla beraber beni istemeye geleceğini söylediğimde hepsinin yüzüne aynı şok ifadesi yerleşti. Anlaşılan kimse Sarp'tan böyle bir hamle beklemiyordu. Benimle evlenmeye aniden karar vermiş olması bir yana, bu kadar çabuk istemeye gelecek olması da ayrı bir şoktu. Sabırla onlara İzmir'e gitmeden önce vakti az olduğu için acele ettiğimizi anlatmaya çalışsam da özellikle annem için pek başarılı olamadım.

"Olmaz, önce çocuğu araştırmamız gerekirdi. Bizden haber bekleyip günü belirlememizi istemeliydiler. Belki razı gelmeyeceğiz? Evin hali harap, boya badana hazırlık yapmak gerekir. Az daha bekleseydiniz de havalar ısınsaydı. Bu mevsimde söz mü kesilirmiş? Mayıs gibi gelsinler. Haziran'dan önce biz nişan falan yapamayız. Seneye yazın da düğününüz olur. Ama önce araştıracağız. Bakalım sana layık mı bu çocuk?"

Belki bir yardımı dokunur diye yan gözle İpek'e baktım ancak o kaşları çatık bir halde surat asıyordu. Pekâlâ, bu küslüğü biraz fazla uzatmamış mıydı? Neticede insan hayatında kaç kez evlenme teklifi alırdı ki? Eğer bugün yanımda olmayacaksa ne zaman olmayı düşünüyordu?

"Anneciğim, farkında değilsen söyleyeyim. Haziran ayında yirmi sekiz yaşımı dolduracağım. Ayrıca yaz düğünlerinden nefret ederim. İnsanın yüzü fondöten bile tutmuyor. Ter kokusuna karışmış parfüm kokusuyla, bozulan saçlarla leş gibi bir düğün ya da nişan istemiyorum."

"Oldu olacak iki gün sonra yıldırım nikâhıyla evlen."

Derin bir nefes alarak ona kendimi anlatacak doğru kelimeleri aradım. "Dışarıda bir nişan istemiyorum. Pansiyonun bahçesinde ufak bir kutlama neyimize yetmiyor? Ayrıca alt tarafı âdetler yerini bulsun diye gelip isteyecekler. Evde kendi aramızda yüzük takacağız. Boyayla badanayla ne işimiz var? Sanki eve kiracı arıyorsun. Kırk yıllık Mutlu amca gelecek, el gibi muamele mi edeceğiz?"

Memnuniyetsiz bir şekilde başını iki yana sallayarak "üç günden önce asla yetişmez," dedi annem ve ekledi. "Bu çocuğun annesi sağ değil mi? Düne kadar görüşmediği babasıyla mı gelecekmiş yani bir tek istemeye?"

Bu noktada beni şaşırtarak İpek lafa karıştı. "Annesiyle de arası kötüymüş, görüşmüyorlarmış Ayşe anne."

"Biz nasıl insanların içine düştük böyle? Anasıyla babasına düşman olup geçinemeyen seninle nasıl geçinecekmiş? Bizi de ileride saymaz."

Sarp'a duyulan bu öfke niyeydi? Neden kimse beni tebrik etmeyi ve mutluluğumu paylaşmayı denemiyordu?

"İnsanların ne yaşadığını bilmeden yargılamak hiç sana yakışıyor mu anne? Ben söyleyeceğimi söyledim. Babama sen anlatırsın diye düşünmüştüm ama gerekirse birazdan ben söylerim. Sarp iş bulduğu için iki gün sonra İzmir'e gidiyor. Birkaç ay kendisini ekonomik olarak toparlayana kadar orada kalacak. O Döndüğü zaman da beraber olmak için saçma sapan mevsim geçişlerini beklemeden evleneceğiz. Siz yine de istemeye gelmelerine razı değiliz diyorsanız ben gider babasının elini öperim. Sizi dahil etmeden kendi aramızda nişan yüzüklerini de takarız. Seçim sizin."

Ayağa kalkarak montumu giyip dışarıya çıktım. Nasıl bu kadar anlayışsız ve güvensiz olduklarını anlayamıyordum. Sinirle yürümeye başladığım sırada arkamdan hızlı adımlarla gelen İpek seslenerek beni durdurdu.

"Melek! Bir dur Allah aşkına ya..."

Ters bir şekilde yüzüne bakarak azarlar gibi konuştum. "Ne var? Laf mı sokacaksın? Küstüğün yetmedi şimdi de çocuğunmuşum gibi azarlayacak mısın?"

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now