20-Sonsuz

4.1K 641 176
                                    

Mutfaktaki tıkırtılar ve kızarmış ekmek kokusuyla yeni güne uyanmayalı oldukça uzun bir zaman olmuştu. Bu yüzden yüzümdeki tebessümün eşliğinde gözlerimi açtım. İki saniye kadarsa bulunduğum yabancı odanın tavanına nerede olduğumu anlamaya çalışarak baktım. Geceye dair rahatsız edici anıların tümü zihnime dolunca çekyatta doğruldum. Bizi bırakıp gittiğini sanmıştım. Ödüm kopmuştu ve bunun her ne kadar Mutlu amca için duyduğum endişeden kaynaklandığını söylesem de asıl düşündüğüm kendimdi. Tamam, bugün değildi ama yarın? Eninde sonunda gidecekti. Allah'ın cezası herif ne yapıyorsa sırf bana eziyet olsun diye yapıyordu.

Ayağa kalkarak odanın kapısını açtım ve hemen yandaki banyoya girip aynanın karşısındaki görüntümle yüzleştim. Onun yüzünden geçirdiğim kötü gece her halimden belli oluyordu. Yağmurdan ıslandıktan sonra aldığım ılık duş sağ olsun, saçlarım birbirine girmişti. Bulduğum tarakla bozulmuş buklelerimi adam etmeye çalıştım ama başaramayınca tepeden sıkıca topladım. Aklım isteğim dışında sarhoş kafayla bağıra çağıra ezberden söylediği şiire kaydı. Başını göğsüme yaslayarak kollarımın arasında söylediği onca şey... Acaba hiç gerçeklik payı var mıydı? Aklımdan geçenleri herhangi birisi duysaydı muhtemelen iflah olmaz bir geri zekâlı olduğumu söylerdi. İşimi görüp banyodan çıktığımda doğruca mutfağa yöneldim. İşte Sarp'ın odasını kontrol etmediğim için bana kocaman bir alkış. Fakat orada bulduğum kişi beklediğimin aksine İpek değildi. Sanki berbat bir gece geçirmemiş ve içki fıçısına düşmemiş gibi tüm enerjisiyle kahvaltı hazırlamakta olan dengesiz adama inanamayarak baktım. Seri hareketlerle sofra kuruyordu. Çaydanlığın huzurlu sesi, mis gibi kızarmış ekmek ve omlet kokusu onun mutfakta salınan görüntüsüyle birleşince ne yazık ki çok cezp ediciydi.

"İpek'le baban nerede?"

Odayı soğutan sesimi duyunca yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle bana doğru döndü ve neşeyle konuştu. "Günaydın, ben de birazdan sofra hazır diye seni uyandırmaya gelecektim. Oturma odasında uyumuşsunuz. Keşke ben orada yatsaydım, rahat edebildin mi?"

Sinirle güldüm ve sinir rahatsız edici olduğunu umduğum bir yüz ifadesiyle onu süzdüm. "bir de soruyor musun? Senin yüzünden burada kalmak zorunda kaldık. Sen insanı gerçekten yoruyorsun."

Mahcup bir şekilde başını sallayarak beni onayladı ve başkası yapsa samimiyetine ikna olacağım bir ses tonuyla "Özür dilesem?" dedi.

"Hangi biri için dileyeceksin ki? Boş versene. Herkes nerede diye sordum."

Bana çay koyarak kollarını göğsünde birleştirdi ve çenesiyle bahçeye bakan camı gösterdi. "Babam bahçeye fidan dikecekmiş. Kendini yorma dedim ama dinlemedi. İpek'i de dükkândan çağırdılar. Gitmek zorunda kaldı."

"Ne? İpek beni burada hayatta yalnız bırakmaz."

"Zaten biz varız, yalnız değilsin."

Yüzünde yine o kabahatli oğlan çocuğu ifadesini görünce iyice huysuzlaştım. "Ben de onu diyorum ya, beni seninle yalnız bırakmaz İpek."

"Galiba artık benden pek hoşlanmıyor."

"Hoşlanılmayı gerektirecek şeyler yapıyorsun da biz mi kaçırıyoruz?"

Öylece yüzüme baktı ve alenen karşımda gülümsedi. Neredeyse suratına tükürsem yarabbi şükür diyecek noktaya gelmişti. "Ne? Niye bakıyorsun suratıma Sarp?"

"Bu sabah çok güzelsin, onu düşünüyordum affedersin."

İçimdeki o aptal ses bu söylediğinde dürüst olduğunu söylese de benim artık bu numaralarına karnım toktu. O sebeple gözlerimi devirerek ona arkamı dönüp evden gitmek için adım attım ve "hiç düştüğü oluyor mu böyle?" diye alay ettim. Fakat o kolumdan tutarak gitmeme de ona arkamı dönmeme de engel oldu.

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now