18-Kolay Olan

4K 626 142
                                    

Dolu çay bardağında kaşıkla oluşturduğum hortuma görmeyen gözlerle bakarken beni kendime getiren İpek'in sesi oldu.

"İçinde şeker olmayan çayı neden karıştırdığını öğrenebilir miyim?"

Kaşlarımı çatarak yapmakta olduğum şeyi fark ederek toparlandım. Tüm geceyi beraber geçirmiştik. Gündemimizde Ferhat'ın tacizi ve tekrarlanma durumunda neler yapabileceğimiz vardı. Bunun dışında zihnimi gizlice rahatsız eden ise Sarp'tan öğrendiklerimdi. Önceki gün yaşananlardan sonra ona olan öfkemi koruyamıyordum. Oysa anlattıklarının aramızda geçenlerle bir ilgisi olmadığının farkındaydım. Beni reddedip kalbimi incitmesinin kötü geçen çocukluğuyla savunulacak bir davranış olmadığı apaçık ortadaydı. Bana anlattıkları mahrem konulardı. Bu yüzden kimseyle paylaşmam mümkün değildi. Ayrıca bu kadar özel, incitici anıları benimle paylaşarak karşımda resmen savunmasız kaldığını da biliyordum. Artık gerçekten bu adamın ne istediğini, benimle ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Daha tanışalı ne kadar olmuştu ki? Şimdiden beni yormuştu, yaşlanmıştım.

Benden bir cevap almayacağını anlayan İpek yanıma oturarak elimi tuttu ve çekingen bir üslupla konuştu. "Dün aklını karıştıran, bilmem gereken başka bir şey mi yaşandı? Sarp'ın yanından döndüğünden beri bir tuhafsın. Paylaşmak ister misin?"

"Yapamam." Düşünmeden, hızlıca verdiğim yanıt onu iyice gerince kendimce açıklama yapmaya çalıştım. "Bana kendisiyle ve çocukluğuyla ilgili bazı tatsız olayları anlattı ve artık onu eskisi kadar kötü , bencil ya da sevgisiz olmakla suçlayamıyorum."

"Ah... Anlıyorum." Bu defa kaşlarını çatma sırası İpek'teydi. Başta konuşmak konusunda tereddütte kaldıysa da sonradan kendini tutamadı. "Yargılayıcı davranıp dünkü tavrımla çelişmek istemiyorum. Özellikle de Sarp'ın benim yüzümden kavga ettiğini düşünecek olursak..."

"Lütfen aklındaki neyse söyle. Merak etme, beni ondan soğutacak falan değilsin. Ben zaten birçok şeyin yeterince idrakindeyim."

Sözlerim üzerine yutkunarak konuşmasına devam etti. "Karşına geçip tüm kabalıklarının, buradan gitmek isteme sebebinin çocukluk travmaları mı olduğunu söyledi yani?" Sesinin tonunu kalınlaştırmaya çalışarak herkesin bildiği o ucuz erkek yalanlarını sıraladı. "Psikolojik sorunlarım var benim. Herkese karşı böyleyim, ailemle sorunlarım var. Bilmediğin çok şey var, seni üzerim kızım ben..."

Gülsem mi yoksa acı içinde inlesem mi karar veremeyerek ikinciyi seçtim ve bunu yaparken başımı da ellerimin arasına aldım. Böyle adamlara kanan, peşlerinden gözünü karartıp giderek yıpranan, kendisini kullandıran kadınlara her zaman ateş püskürmüştüm. Aşk uğruna savaşıp fedakârlıklar yaparak belalı bir serseriden romantik bir prens yaratmaya çalışmak düpedüz aptallıktı. Günün sonunda tükenip yozlaşan da sadece kadın oluyordu.

"Neden her şeyi bu kadar zorlaştırmak zorunda ki sanki? Sadece beni sevip yanımda dursaydı olmaz mıydı? Sevgi illa uğruna savaşılacak bir şey mi olmak zorunda? Baksana halime, şimdiden yorgun bir savaşçıyım. Kafam yorgun, gönlüm kırgın... Aşk illa böyle bir şeyse ben istemiyorum. Hayatımdan huzuru çalan bir şeyin güzellik getirmeyeceğini bilecek kadar çok yaşadım."

Benim istediğim şey şefkatti, birinin omzuna yaslanmak, göğsünde uyumak. Sarp ise uykularımı kaçırıyordu. Küçük şeylere gülebilmeyi, sıradan anlardan alınan keyfi özlemiştim. Tamam, ondan önce de mutlu bir kadın sayılmazdım. Bunu kabul ediyordum ve onunla tanıştıktan sonra bana yaşattığı heyecanı, tutku ve mutluluğu da hâlâ canımı acıtacak kadar net hatırlıyordum. Sorun şuydu ki; beni güldürdüğü hiçbir anı artık gözlerim dolmadan hatırlayamıyordum. Her geçen gün daha da mutsuz bir kadına dönüşüyordum.

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now