4-Sırdaş

5.1K 666 163
                                    

Market dönüşünde pansiyona giden sokağın başında, Sarp bakkala girince başta ne için girdiğini anlamadım. Ancak çıkışta elinde siyah poşetin içindeki rakıyı ve şarabı görünce şaşkın bir şekilde yüzüne baktım.

"Bu nereden çıktı şimdi?"

"Kutlama için..."

"Neyi kutluyorsunuz ki?"

"Kutluyorsunuz değil, kutluyoruz. Hem seninle arkadaşlığımızı hem de babamla yıllar sonra burada aynı sofraya oturacak oluşumuzu."

Yüzümdeki gülümseme aklımdan geçenleri ele veriyor muydu bilmiyordum. Gerçi bir önemi de yoktu. Çünkü kendimi tutamadan yaptığım yorum zaten bir şeyleri yeterince açık etmişti.

"Sen babanla karşılıklı oturup aynı sofrada rakı içeceğini falan mı sandın ki?"

"Niye? İlla yalnız mı içiyor bu adam?"

Artık açıkça şaşkınlıktı ifadem, bir insan babasını bu kadar mı tanımazdı?

"Her gün camiye gidiyor Mutlu Amca, namazında niyazında adam. Ben içkiyi ağzına koyduğuna hiç tanıklık etmedim. Yedi yıldır da yanındayım."

Kısa bir an bozuldu ve bakışlarını kaçırarak dalgınlaştı. Acaba babasını ondan iyi tanıyor olmam mı incitmişti onu? Öyle söylemek istememiştim fakat hakikat de ortadaydı.

"O zaman biz içeriz," dedi ve hemen ardından da ekledi. "Ama bence o da içecek."

Sesinde, duruşunda öyle bir kırgınlık hissettim ki... Bu yüzden konuyu değiştirme ihtiyacı duydum.

"Kendi adına konuş. Çünkü ben sofranızı kurup evime gideceğim."

"Ne? Olmaz öyle şey. O kadar emek verip yemek yaptıktan sonra yemeyip gitmek hiç olur mu? Ayrıca babam da buna izin vermez. Bu akşam beraberiz. İtiraz istemiyorum, lütfen."

Öyle içten, gönülden istedi ki bunu... Amacı babasıyla baş başa kalmamak mıydı yoksa sahiden benimle vakit mi geçirmek istiyordu bilemedim. Belki de gerçekten nazik davranmaya çalışıyordu. Hoş, bir önemi de yoktu. Çünkü içimden bir ses Mutlu Amca'nın da aynı ısrarcı tavrı sergileyeceğini söylüyordu. Aralarındaki ilişkinin ise merakımı ne denli cezp etmeye başladığı ortadaydı. Dolayısıyla bir şeyler öğrenme imkânı varken uzak duracak değildim. Birden aklımdan geçirdiklerimin onun marketteyken bana karşı savunduğu düşünceler olduğunu fark ettim ve bu beni gülümsetti. Gerçekten iyi bir gözlemciydi.

Pansiyona girip doğruca mutfağa gittiğimizde ise poşetleri tezgâha bırakışını izlerken bana neredeyse hiçbir şey taşıtmamış olmasına gülümsedim. Böyle incelikler her zaman hoşuma gidiyordu. Demek ki annesi onu güzel yetiştirmişti. Ellerimi yıkayıp tezgâhın başına geçtiğim sıradaysa bana yamaklık yapmak için kollarını sıvaması başka bir artı olarak hanesine yazıldı. Belki de tüm yakışıklı erkekler o kadar da kötü değildi.

***

Pilavın altını kapatıp ocaktaki köfteleri ters yüz ettiğim sırada Sarp da salatayı yapmakla meşguldü. Bıçağı kavrayışındaki ustalığın, mutfaktaki ne yaptığını bilen tavırlarının ilk andan beri farkındaydım. Birlikte büyük bir uyum içerisinde çalışmıştık. Dolayısıyla bu yorumumu onunla da paylaşmak istedim.

"Bakıyorum da hiç fena değilsin. Ben olmasaymışım da bu akşam aç kalmazmışsınız."

Bıçağı doğrama tahtasının üzerine bırakarak gözlerimin içine baktı ve bir itirafta bulundu. "On sekizimden beri tek yaşıyorum. Haliyle bir on senedir kendi karnımı kendim doyurduğum için yemek yapmayı da biliyorum."

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now