15-Hikâye

4.3K 690 214
                                    

Hava karardığında hastane odasında, dar ve rahatsız refakatçi koltuğunda Mutlu Amca'nın huzurlu horlaması eşliğinde benim de içim geçmişti. Üstüme örtülen battaniyeyi hissederek hızla gözlerimi açtım ve bakışlarımı içerideki loş ışığa alıştırmaya çalışarak etrafıma baktığımda başımda dikilen Sarp'ı gördüm. Gelmişti, buradaydı. Üstümü de o örtmüştü. Bir şey söylemeden Mutlu amcaya baktım ve hâlâ uykuda olduğundan emin olunca sessiz bir şekilde ayakkabılarımı giyip kalktım. Beraber koridora çıktığımızda beni neyin beklediğini bilmiyordum. Sanki karşımda yabancı bir adam varmış gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.

"Durumu iyi, yarın taburcu olacak." İlk konuşan ben oldum ve bu açıklamayı yapmam gerekiyormuş gibi hissettim. Çünkü bir tarafım ona haber vermediğim için suçlu hissetmeye başlamıştı.

Kollarını göğsünde birleştirmiş bir halde bakışlarını sanki beni ilk defa görüyormuş gibi üzerime dikti. "Biliyorum, odaya girmeden önce doktorlarla konuştum. Anjiyo yapılmış. Pansiyona ambulans gelmiş. Esnaf yardım etmiş."

Kaşlarım çatık bir halde ben de ciddiyetle yüzüne baktım. "Sen yoktun, biz ilgilendik." Bir taraftan da daha rahat konuşabilmek için merdivenleri inip bahçeye çıkmıştık. Serin hava yüzüme çarpınca irkilerek önümü ilikledim.

"Bunca saattir beni neden aramadın Melek?"

"Baban öyle istedi." Tüm soğukluğumla dile getirdiğim gerçek onun tarafından da ifadesiz bir yüzle karşılandı.

"Böyle bir durumda karar, hasta bir adamın inisiyatifine bırakılmamalıydı. Anladığım kadarıyla beni cezalandırmak istemişsin."

Başımı iki yana sallayarak samimiyetten oldukça uzak bir şekilde gülümsedim. "Hiç ilgisi yok. Bence baban omzuna yük, sırtına kambur olmak istemedi. Ben de yanındaydım. Senin mecbur hissedeceğin şeyleri gönüllü olarak yaptım. Bugün siz tartışırken dışarıdaydım. Olaya dahil olmaya çekindim ama her şeyi duydum."

Beni anladığını göstermek istercesine başını salladı. Ama sözlerimin bitimine dek zor sabretmiş gibi yerinde kıpırdandı ve en sonunda benimkine rahatsız edici derecede benzeyen bir gülümseme eşliğinde cevap verdi.

"Keşke bıraksaydınız da ben karar verseydim. Tamam, benim hiç olmadığım ve olmayacağım kadar ona yakınsın. Seni daha çok seviyor, ona da tamam. Zaten bu yaştan sonra öyle bir talebim inan hiç yok. Seninle yarışacak halde değilim. Ama hiçbirimizin değiştiremeyeceği bir gerçek var. Onunla kan bağı olan benim. Birbirimize ne yapmış olursak olalım o hâlâ benim babam. Aramızda seni ilgilendiren bir şey yok. Lütfen bundan sonra dışında kal."

Onu aramadığım için beni açıkça suçluyordu ve ilk defa onu bana karşı öfkeli görüyordum. Yürüyerek yanımdan geçip hastaneye dönmek istedi. Bu da beni iyice sinirlendirdi.

"Keşke onca lafı söyledikten sonra fenalaşabileceğini tahmin etseydin de yanında kalıp onunla sen ilgilenseydin. Ben de böylelikle dahil olup babanın hayatını kurtarmak zorunda kalmazdım!"

Başını çevirip benden tarafa baktığında kendimi öyle değersiz hissettim ki... Hoşlandığı çocuğun ilgisini çekmeyi başaramamış, sırf onun tarafından fark edilsin diye onunla kavgaya tutuşan küçük bir kız çocuğu gibi...

"Bunun için gerçekten teşekkür ederim. Allah senden razı olsun. Her zaman söylüyorum. Babam yanında senin gibi biri olduğu için çok şanslı. Hepimiz bu kadar şanslı olmuyoruz. Artık ben geldiğime göre dilersen gidebilirsin. Sana bir taksi çağıralım."

Öfkeme karışmış hayal kırıklığımla önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına attım.

"Baban istediği sürece burada kalacağım. Ayrıca yeniden tartışma ihtimaliniz..."

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now