21-Davetsiz

4.2K 574 133
                                    

Kuryenin getirdiği çiçekleri vazoya yerleştirirken yüzümde aptal bir tebessüm vardı ve bunu Mutlu amcadan saklamayı pek başarabildiğim söylenemezdi. Sarp İstanbul'a gidip apar topar oradaki evi boşaltmış, içindeki tüm eşyaları satarak oradan İzmir'e geçmişti. Tüm bunları yaparken de her gün pansiyona çiçekler, hediyeler sipariş etmeyi ihmal etmemişti. Ona böyle masraflara gerek olmadığını ne kadar söylesem de ayrı geçen günlerimizi telafi etmek için ben ne dersem diyeyim devam edeceğini söylemişti.

"Biri solmadan diğeri geliyor, maşallah çiçek bahçesine döndü içerisi."

Patronumun tespiti gülüşümü iyice genişletince etrafımdaki güzelliklere baktım. Ayrıca en sevdiği şairlerin şiir kitaplarını da göndermişti Sarp ve her çiçeğin yanında gelen katta sevdiği şiirlerden dizeler de oluyordu.

Bugünkü şiiri okuyabilmek için kartın olduğu zarfı açtım, okurken tanıdım.

Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor,

Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben.

Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz,

Kimseye sezdirmeden.

Kendi kendime "Özdemir Asaf," diye fısıldadım. Sonra toparlanarak yerime geçtim. Dikişlerim bitmişti. Mobilyaların bir kısmı gelmişti. Yeni pencereler zaten takılmıştı. Bundan sonrası temizlemek ve yerleşmek olacaktı. Sarp'ın tamamlaması gereken marangozluk işleri dışında bitirmiş sayılırdık.

Dikiş makinesinin biten alt iplik makarasına yeni iplik sarmak için ayarlarken telefonum çalınca Mutlu amcayla yeniden birbirimize baktık ve o çay bardağını alarak oyalandığı sandalye tamiri işinin başına döndü. Arayan yine Sarp'tı.

"Son konuşmamızın üstünden ne kadar geçti ki? Bir saat mi?"

Telefonu açar açmaz ilk sözlerim bunlar olmuştu. O da o her zamanki neşeli sesiyle cevap verdi.

"Beş dakikadır mesajıma yanıt alamadım, ne yapayım?"

Sürekli ya konuşuyor ya da mesajlaşıyorduk. Uyku vakti haricinde tüm zamanını elinde telefon, benimle uğraşarak geçiriyordu. Doğrusu buna rağmen işlerini halledebildiği için ona bir parça gıpta etmiştim.

"Birilerinin sen yokken burada çalışması lazım, farkındasın değil mi? Ayrıca çiçekler gelmişti, onlarla ilgileniyordum. Yine çok güzeller, teşekkür ederim. Ama artık gerçekten yeni çiçeklere pek yer kalmadı. Haftanın başından beri de çok masraf ettin."

"Dedim ya, ayrı geçen günleri telafi etmeye çalışıyorum. Bunlar seni üzdüğüm her an için birikmiş çiçekler. Çalışma kısmına gelirsek ben gelmeden kendini çok yorma. Beraber yaparız. Zaten ben birini tutacağım."

Saçlarımla oynayıp gülümsediğimi fark ederek toparlandım. "Ama bu benim işim."

"Senin işin tadilat temizliği yapmak değil hayatım. Açıldığında orayı işletirken zaten yeterince yorulacaksın. Babamın eskisi kadar çalışabileceğini sanmıyorum. Bu yaz sana destek olamayacağım muhtemelen ama seneye kendime kuracağım işten fırsat buldukça destek kuvvet olarak dibinden ayrılmayacağımdan emin olabilirsin."

Ne demem gerektiğini bilemeyerek elimi yeniden saçıma götürdüm ve yutkundum. Pansiyonda asgari ücretle çalışan öylesine bir yardımcıyken ciddi ciddi burayı işletmeye başlamamı istediğini söylemesi biraz heyecanlandırıcıydı.

"Sen bana hayatım mı dedin?" Ah, tabii ki odaklandığım şey bu samimi sözcük oldu. Bana bin tane şey sayın ve ben içinden işime geleni cımbızla çekip çıkarayım. Bu işlerin ustasıyımdır.

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now