19-Çaresiz

3.8K 638 100
                                    

Sarp

Hazırladığı bavula bir kere daha yüzünü ekşiterek bakarak yorgun bir halde yere çöktü genç adam. Öyle yorgun ve kapana kısılmış hissediyordu ki artık aldığı nefes bile ona külfetti. Buraya gelmekle çok büyük bir hata yapmıştı. Melek'i o pencerede gördüğü ilk andan beri ondan etkilenmişti. Babasının yanında yeniden karşısına çıkması ise başta sanki eşsiz bir hediyeymiş gibi gelmişti. Oysa şimdi çok büyük bir günah işlemiş gibi hissediyordu. Bu genç kızın gözlerinden akan ve akacak olan her damlanın vebali onun boynunaydı. 'Ben korkunç, bencil bir adamım,' diye düşündü.

Başındaki korkunç ağrıyla kavga etmek istermiş gibi yumruğunu sıkarak kendi kafasına vurdu. Melek onu bırakıp gittikten sonra iyi gelmeyeceğini bildiği halde içip sarhoş olmuştu. Zaten ona iyi gelen ne vardı ki? Yine de içinde bir yerlerde bu davranışı için de vicdan azabı duydu. Buradan ayaklarının üstünde, sapasağlam gitmek zorundaydı. Hoş, bu pansiyonu da tamamen adam etmeden gitmemesi gerekiyordu ama artık bu konuda verdiği söz tutamayacağını biliyordu. Melek'le olan durumu ikisi için de korkunç bir işkence halini almıştı. Daha fazla kalamazdı. Onu da kendisini de tüketiyordu. Kendince babasına hayatından çıkmadan önce bir veda hediyesi olarak burayı bırakmak istemişti. Başta bu güzel bir plandı. Hem de Melek'le vakit geçirmek demekti. Hâlâ aklı almıyordu Sarp'ın. Bu kadar güzel, zeki, iyi kalpli bir kadının etrafında nasıl olurdu da erkekler pervane olmazdı? Bir erkek tarafından hiç hak ettiği şekilde sevilmediği, değer görmediği, bu yaşına dek mahrum bırakıldığı duyguların hırçınlığı tanışır tanışmaz onunla ilgili fark ettiği ilk şeylerden biriydi. Aklı sıra ona sevilmeyi tattırmak istemişti. Birinin kalbine dokunmayı, onun kadar güzel bir kadının anılarında ölümsüzleşmeyi... Hangi erkek böyle bir fikrin baştan çıkarıcılığına direnebilirdi ki? Üstelik karşısındaki Melek gibi güzel bir kadınken... Aslında bir tarafı pişman değildi. Çünkü Sarp da daha önce ne bu kadar sevdiğini ne de bu kadar sevildiğini hissetmişti. İlk defa o çok sevdiği, ezberlediği şiirlerden konuşabileceği, anlayacağını hissettiği birini bulmuştu. Melek onun dilinin tüm düğümlerini çözüyordu.

"İşte tam da bu yüzden artık gitmek zorundayım," diye düşündü. Eğer kalırsa altından kalkamayacağı şeyler söyleyecekti. Sevdiği kadınla olmanın bencil rehavetine kapılıp onun da omuzlarına taşıyamayacağı yükler bindirecekti. Oysa Melek her şeyin en güzelini hak ediyordu. Onun kıymetini bilecek, bir ömür mutlu edebilecek bir adamla evlenmeliydi. Eğer o adam olabileceğine biraz bile inansaydı Sarp, tek bir gün beklemeden ona evlenme teklif ederdi. Onunla geçirdiği, Melek'in onun yanında sarhoş olduğu o ilk akşamın ardından bu kadının evleneceği adamı dünyanın en mutlu adamı yapacağından emin olmuştu. Bir erkeğin hayatını birleştireceği kadından beklediği tüm özelliklere sahipti. İyi kalpliydi, dürüsttü, eğlenceliydi, hazır cevaptı ve çok güzel, sıcacık bir gülüşü vardı.

Bezgin bir halde yerden doğruldu, montunu giyip bavulunu aldı ve kapıyı çekerek pansiyondan ayrıldı. Çarşının ilerisine yürüyüp bulduğu ilk taksiyi çevirdi. Şimdiyse nereye gideceğini bulması gerekiyordu. Otogara mı? Havaalanına mı? Peki, nereye gidecekti? Onu daha zengin bir adam için terk eden eski kız arkadaşıyla evlenince oturmayı planladığı eve, İstanbul'a mı? Yoksa İzmir'den methini duyduğu, İstanbul'dan ayrılırken kendisine muhakkak gidip görüşmesi tembihlenen yere mi?

Sonunda taksici sarhoş bir adamla tartışıp başına dert almayı istemediği için onu istediği adrese bıraktığında Sarp dengesini korumakta zorlanarak uzun servilerin arasında karanlıkta yürüdü. Huzur dolu sessizliğin, serin havanın tadını çıkararak toprağa uzandı, başını soğuk mermere yasladı.

Ölmek istiyordu. Babasını görmeye gelirken de aklında bu düşünce vardı. Ölümden korkmuyordu, bu konuda herhangi bir itirazı yoktu. Zaten hayattan bir beklentisi de yoktu. Hayatla tüm ilişkisi kesilebilsin diye yarım kalan tüm defterleri teker teker kapanmıştı. O da son defteri kapayabilmek için buraya, babasıyla yüzleşmeye gelmişti. Önce amacı onu son bir kez görüp veda etmekti. Sırf bu hikâye yarım kalmasın diye... Sonra Melek'le karşılaşmıştı ve hiç hesapta yokken yeni ve en güzel defteri açılmıştı. Gidememişti, tadilatın babasından çok kendisine yaptığı bir iyilik olduğunu artık açıkça kabul edebilirdi. Sarp hayattan birkaç güzel an çalmak istemişti. Henüz ölmeye hazır olmadığını düşünmeye başlamasına sebep olmuştu Melek. Fakat bunu ne kadar erteleyebilirdi ki? Tam da ölmeye bu kadar hazırken ona yaşaması için sebepler veren, gerçekleştirmeye gücünün yetmeyeceği hayaller kurduran bu kadınla ne yapacaktı?

Klişe Hayaller Durağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now