3

18.4K 941 12
                                    

Ali'nin Evi

🍂

"Mihrimâh"

Mihrimah, kadınların adını seslenmesiyle sersemleyen bedenini zor bela hareket ettirdi. Utanç içinde yeniden gözlerini adamın kara gözlerine sürdü. Issız bir karanlığın içine süzülür gibiydi sanki o an. İçinde cayır cayır yanan o ateş kendini belli ederken adamın gözlerinde gördüğü keskin bakış içinde oluşan heyecanı alevlendirdi.

Bunun adı büsbütün sevdaydı

Ona bakmak ve onu o an yanında hissetmek o denli kalbine heyecan vermişti ki, her an bayılacak gibiydi.
Son defa adamın gözlerinin içinde varlığını beyan ederken gözlerini zorla onun dipsiz kuyularından çekti.  Ağır bir yutkunma dudaklarından geçip giderken kurduğu düşün gerçek olması şiddetli ve kavurucuydu. Gitmek için soluna döndü.
Ayakları zor bela hareket etti.

Hızlıca yürümeye devam ediyordu. Kaçtığı neydi sevdası mıydı? Yüreği mi? İnsan kendinden kaçabilir miydi? İnsan savrulduğu duygularından feragat edebilir miydi? Ali, giden kızın ardından bakmaya devam etti.  Dudakları yana doğru kıvrıldı. Ellerini cebine sokup yürümeye devam etti. Yüzüne peyda olan tebessümü büyüdü. Mihrimah, diye geçirdi içinden. İsmi yavaşça dudaklarına hükmetti.

"Mihrimâh..."

Kaç gecedir düşüne gelen kızı aklına yer etmişti. Kimdi kimlerdendi?  Hakkında hiç bir sual duymamış olması içinde merak uyandırıyordu. Yanına gelen dostlarıyla bakışlarını yere indirmişti. Kısa bir süre içinde onlara dönüp her biri ile tokalaştı.

Mihrimah, adını seslenen kadının yanına gitmiş titreyen ellerinde olan kap kacakları eğilip yere bıraktı. 

"Mihrimah, kuzum sana bakınıyom  göremedim nereye vardın" diye konuştu Ayten. Tek kaşını kaldırmış kızın ince suretini incelemeyi de ihmal etmiyordu aynı zamanda.

"Buradayım Ayten abla"  diyerek onu geçiştirdi Mihrimah, ama ne bilsin de karşısında kaçın kurası bir kadın vardı.

"Gel hayde işimizi halledelim vaktiyle " dedi Ayten, bulaşık leğenlere doğru yürümeye başlamışlardı. İki leğen vardı. Birisi yıkamak için diğeri durulamak içindi. İki kadın leğenin başında bulaşıkları yıkıyorlardı. Mihrimah'ın aklı Ali'nin bakışlarındaydı. Aklına işleyen siyah gözleri keskin yüz altlarıyla beraber karşında durmuş adını sormuştu.

Onu zaten göremiyordu. Askere gittiği vakit nasıl dayanacaktı. Onun o keskin bakışları içinde var olan duyguları gün yüzüne çıkartıyordu. Sus pus olmuş cümlelerin başı sonu yoktu artık. Ali ona imkansızdı. Bir ağanın oğluydu! sonunda yine üzüleceğini kahır olacağı ortada olsa da içinden söküp atamıyordu.

Ali'ye cevap verememişti. Neden adını sormuştu ki, heyecan içindeydi.

Ali'nin ses tınısını bir kaç kez uzaktan duymuştu. Lakin bu kadar yakından şahit olmak içinde volkanik bir dağın patlamasında çıkan tufan gibiydi. O tufan kendi içinde yanan bir maddeye tâbi tutulup  kendi ekseninden dolaşan bir kayıptan farksızdı. O kayıp Mihrimah'ın karşılıksız sevdasına rasgele takılmış bir prangaydı.

"Mihrimah kız sen beni dinlemiyon mu?"

Ayten'in sözleriyle ona doğru döndü Mihrimah, duyuyordu ama cevap vermemişti. Aklı orada değildi çünkü.  Ellerini bulaşık leğeninden çıkarttı. Suların süzülmesi için ellerini sıvazladı.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now