17

10K 500 22
                                    

Mihrimah, dolaptan rast gele eline aldığı entarisini üzerine geçirdi. Ayaklarının dibinde biten basmadan olma eshabı aşağıya doğru çekiştiriyordu.

Eskimeye yön tutmuş aynanın önüne geldiği zaman bakışları yüzüne değdi, beyaz tenine sürülen hüzün sanki resmedilmiş bir kaç hatıranın buruk acısı gibi üzerine saçılmış gibiydi.
Göz altlarında kara halkalar oluşmuş beyaz teninde hüküm sürmeye başlamıştı. Dudakları kurumuş kenarları çatlamıştı.

İnsan bir günde dağılabilir miydi?
Dün hissettiği baharın yanında bu yaşadıkları ölümden ziyade neydi. İçi paramparça olmuş birinin dışının bir önemli var mıydı?

Elleri eshabı aşağıya doğru çekiştirmeye devam ediyor avuç içleri sızım sızım sızlıyordu.

Bile bile canını yakıyordu.

İnsan acısında teselli arar mıydı?
Mihrimah acısında teselli arıyordu.
İlk defa içinde anasına karşı  tıka basa dolu bir kırgınlık hissetmişti. İnsanın kırgınlık diye nitelendirdiği his aslında görünmeyen ama insanı en en derinden yaralayan soyut bir varlıktı.

Sonra içinden kendine kızıyordu.
O senin anan iyiliğini ister diye kendi kendine teselli veriyordu. Omuzlarının altında salınan saçlarını eline aldı.
Saçlarına bile ona kırgındı.

Yatağına oturdu. İkinci defa içine kapatmıştı kendini, ilki babasının ölümünden kendi içinde yas vermişti. Şimdi ise içi ölüyordu, kendi yasını yaşıyordu.

Yeniden Ali'nin verdiği kitabı aldı eline sayfalarında dolandı. Eskiyen sayfalarında gezindi durdu eli.
Ali'nin elleri bu sayfalara değmişti
Merdivenlerden gelen tıkırtı sesleri ile kitabı yastığının altına sakladı.

Nenesinin sesini duydu.

"Mihrimah sana diyom gayrı hadeee"

Toplanmış üstünü düzeltip odasının kapısını açıp dışarıya çıktı. Verandaya düşen kuru ayaz bedenini kıskacı altına aldı. Merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladı.

Nenesi bahçenin ortasında durmuş Mihrimah'ın merdivenlerden inişini izliyordu. Kaşlarını çatık olan nenesine yüzüne çevirdi ve önüne döndürdü.

"Büyüğe yüz bükülmez bilesin. Daha toysun ananın sözü de bir bildiği de vardır. İçine akıttığın zehire mani olasın" Mihrimah, duydukları ile başını kaldırıp ninesinin yüzüne bakmaya başladı, Hatçe kadın elinde tuttuğu bastonu yere vurdu.

"Diline sürme çekeceğine gönlüne çekesin Mihrimah," dedi aksi sesinden çıkan feveran onun üzerine yıkıldı.

Mihrimah, kuru dudaklarını konuşmak için hareket ettirdi.  Hatçe kadın  bastonu yeniden yere vurması onu durdurdu. Yüreğinde ki hüzün geçmeden bir yenisi daha ekleniyordu.

Hatçe kadının ise tek derdi o soğuk toprağın altına girmeden torununa yuva kurmaktı. Mihrimah, daha fazla ninesinin karşısında durmak istemedi,
Evin arkasında olan ahırlara doğru ilerledi. Çiftlerin içinde koyunlar geziniyordu.Küçücük kuzu öyle şirin gözüktü ki gözüne çitlerin kapısını açtı. Kuzuya yaklaştı ama o anasına doğru gitmeye başladı. Tıfıl tıfıl giden kuzu Mihrimah'ın dudağında hafifçe bir tebessüm oluşmuştu.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now