PINAR&MAHİR

9.3K 437 95
                                    

‼️Bu bölüm; Pınar ve Mahir'e hitaben yazılmıştır. Okumak istemeyen bunu es geçebilir.

Yaralı bir yüreğin sıcağı ayaz olurdu.
Ayten'in ölümünden sonra kendini toparlayamayan adam kurak topraklar gibiydi. O topraklarda artık açan bir çiçek yoktu. Kurumuş solmuş gülü onu bırakıp gitmişti. Gitmişti amma bu gitmek bir daha gelmemek gibi birşeydi. Öldürmüyor lakin onu yaşatmıyordu da. Yaşamak sadece insanın nefes alması mıydı?

Hasan iki büklüm duran Mahir'in yanına yaklaştı. Gardaşı dediği adam iki güne sokup gitmişti.

'Kafi değil mi? Mahir' diyen sesi dostu için oldukça endişeli çıkıyordu. Mahir, biten içkisini ayak ucuna fırlattı. Metal kutunun savruk sesi ortamda duran sessizliği kısa süreli bozmuştu.

'Az bile' Soğuk suya çarpılmış gibiydi adamın kurak sesi.

'Kendini öldürüyorsun. Ölenle ölünmüyor'
Dedi Hasan, kelimeleri zehir gibi olsa da dost acı olanı dile getirendi. Bu adamın yeniden yaşaması lazımdı. Birisi onun için hayatını feda etmesi gerekti.

'Yaşanmıyor da'

Dudaklarından geçen mırıltı bedenini güçsüz düşürecek kadar acılı çıkmıştı. Koca cüsseli olan adamların kalıbından büyük yaraları vardı.

'Alışacaksın. Bak evde seni bekleyen yavrun var'

Dudaklarından geçen sızı onu duraksattı. Daha kucağına bile almadığı yavrusu burnunun direğini sızlattı. Tütünden sert bir yudumu dudaklarından içeriye doğru itti.

'Bana nefes almamaya alış diyorsun. Bir yanımın eksikliğini diğer yanımın varlığı ile nasıl kapatırım'

Hasan elinde duran içkiyi kafasına dikti. Haklıydı, her yanı boklu değnekti. Lakin
Birisi bu adamı yakasından tutup kendine getirmesi lazımdı. Kalk sen yaşıyorsun' diye yüzüne vurması gerekti. Bir iç çekti.

"Sen ne dersin ana olacak iş mi?' Hasan'ı sözünü kesen Suzan halinden hayli memnun gözüküyor idi. Başını sıvazlayarak anasına mavi gözleri dikti.

'İstemiyorum tamam mı? Pınar için görücü kabul etmem artık ana'

Suzan seyrek kaşlarını çatmıştı. Oğlunun kolunu tutmuştu.

'Gelenlere hep bir kulup buldun Hasan Yetti gari. Yaşı geçmeden bu işe he deyecez! Başımıza mı kalacak de hele' diye öfkelenen Sultan kendinden haklıydı.

Hasan eliyle kolunda duran anasının elini indirdi.

'Böle konuşma ana o benim bacım başımızın üstünde yeri vardır'

Sultan ortaya bir kahkaha patlattı.

'Aynı anadan doğmayan ne vakitten beri kardeş olmuş Hasan' anasının eserekli sözleri damarlarına akan siniri göz ardı edemeyeceği kadar derin hissettirdi.

'Suallerine dikkat edesin ana. O benim bacımdır, bu sözlerini babam işitse idi eğer o yattığı toprakta ters dönerdi' Oğlunun sözleri ile eşi aklına gelmişti. Siniri yeniden bağrına nüksetti. Zamanında kocasının sözlerini dinlemeseydi hal böyle olmayacaktı. El kızı oğluna onu düşman ediyordu.

'Ne alt geldiyse babanın o durmak bilmeyen iyi nihetinden başımıza geldi. Yarın öbür gün bu eve gelin geldiği vakit olacak iş mi..'

Sultan cümlesini bitiremeden sözlerini kesen adam, öfkesinden kuduruyordu. Bu kadının gönlü böyle hep mi taştan idi.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now