24

8.9K 448 30
                                    

Ali'nin gidişinin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmişti. Mihrimah'ın dışarıdan yansıttığı durgunluk Gül hanımın içinde kör bir sızıya sebep olmaya başlamıştı. Hasretlik zor iş kızım derken işte bundan bahsediyordu. Gideni beklemek dahi canını bu denli yakıyorken o asla gelemeyecek kocasını yıllardır bekliyordu. Aynı bu kapıda dibinde ve  oturduğu sandalye de almıştı ölüm haberini Hasan, en güzel yangını yıllarını verdiği kocası yıllar önce yaşamını yitirmişti. Tıp kı bu gece olduğu gibi zifiri bir gecede. O gece  o gittiği tarlada can verene kadar. Yanında duran  fitil etrafı aydınlatmaya bile yetmiyordu. Gül hanımın  içi bile karanlıktı. Etraf aydınlık olsa ne olurdu sanki! Ah dedi içinden bir ah çıktı dudaklarından kimin ahı olduğunu bilmeden.

Hatçe kadın oturduğu sedirden kalkmıştı. Elinde bastonu ağır ağır, ilerliyordu. Lastik yemenlerini ayağına geçirdi.

"Gelin  nereyesin bak hele"  dedi etrafa bakınmaya başladı. Gül hanım mutfata oturmuş sinide hamur yoğururken, kaynanasının sesini duymasıyla ellerinde kalan hamur kalıntılarını sininin kenarına sürmüştü.

"Buyur ana buradayım"  diyerek ona doğru bağırdı. Eskiye nazaran kulakları ağır işitiyordu.Hatçe kadın, bastonunu toprağa dayamış, bulutlu havaya bakmaya başlamıştı. Hava bozuk olacağa benziyordu.

Gül hanım, Hatçe kadının görüş alanına girince, Hatçe kadın gelinine bakmaya başlamıştı.

"Ben aşağı tarlaya gidip dururum hele bekleme hemen beni"

"Hava bozacağa benziyor ana" diye onu uyarsa da yaşlı kadın burnunu bir defa gideceğim diye hava dikmişti. El mecbur bunu kabul eden Gül hanım teselliyi yanında gitmekte buldu.

"Dur hele ana yazmamı alıp geleyim" 

Gül hanım tam arkasına dönecekken, Hatçe kadının sesini duydu.

"Çocuk mu sandın beni sen Gül! Ben tek gidemiyom mu de hele hade sağlıcakla" diyip ağır ağır, kapıya doğru yürümeye başladı.

"Olur mu öyle şey hiç ana" kaşlarını çatan kadın gelinine cevap vermeden kapıdan dışarıya çıktı. Gül hanım, Hatçe kadının aşağı tarlaya gittiğini duyunca telaş etmişti. Neden gittiğini biliyordu. Kocasının senesi geliyordu her sene olduğu gibi. Hatçe kadın her sene oğlunun can verdiği bu tarlaya giderdi gitmesine amma ondan sonra halı pek yaman olur bir kaç vakit üzüntüsünden yataklara düşerdi.

Gül, hanım Hatçe kadının ardı sıra bakıyordu.

"Ya Allah" 

Gitse, peşinden kızacağını adı gibi biliyordu. Aşağı tarlada kocanın vefat haberini almıştı. Ne vakittir o tarlaya gittiği de yanından geçtiği de yoktu ya neyse. Kurak, üç dönümlük tarlada ne yapardı.

Hava o an yeniden güneş açtı.

Yoldan geçen kadınlar Hatçe kadına selam verdi. İçlerinden bir tanesi yaşlı kadının köyün çıkışına doğru yürüdüğünü anladığı an konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyon Hatçe aba yağmur geliyo" diyerek yaşlı kadını uyardı uyarmasına Hatçe kadın sinirle soludu.

"Ya havle" diye ağzının içinde homurdandı. "Eyi o vakit evine gitte ıslanma" deyip yürümeye başladı. Kadın Hatçe kadının bu haline " Bunadı mı bacım bu" diyerek diğer kadına doğru konuştu. Tarlanın boyuna vardı. Kurak tarlanın hemen yanında duran Ardıç ağacına doğru yürümeye başladı. Oraya varınca bastonunu ağacın kuytusuna bıraktı. Eliyle ağaçtan güç alarak yere çömeldi.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now