51

11.3K 667 67
                                    


Evin içerisine girdiğim vakit içime çektiğim huzur tüm vücuduma sinmişti. Her yer bıraktığım gibiydi. Taş ocağın sıcaklığı, yerde duran döşemelerin üzerine geçirdigimiz kılıflar dahi. Bir ben bambaşka olmuştum. Arkamda hissettiğim doluluk ile vücudumu arkaya döndürdüm. Anam gözleri dolu dolu bana sımsıcak bakıyordu. Tıpkı eskisi gibiydi. Elini uzatıp ellerimi tuttu. Baş parmağı avucumun içini okşadı. Pütürlü eli, elimin içinde kayboldu. Gözlerim, gözlerine gittiği vakit bakışlarında bana dokunan doluluk içimi kavurmaya yetmişti.

"Anam" sesim titremiş idi.

Anamın, gözlerinden inen damlalar sanki benim içime doğru yol almaya başlamıştı. Sımsıcak, olan gözlerinin altında bir kırıklık mevcuttu. O kırıklık, yüreğime dokunan bir tökez oluşturdu. Ellerim, sıcak ellerinin altında sızım, sızım sızladı.

Bir elini elimden alıp, yanağıma doğru uzattı. Sert eli tenimin zeminine dokunduğunda o sıcaklık içine yol kat ediyordu. Bir ananın yüreği kadar sıcak birşey olabilir miydi? O sıcaklık içime aktı.

"İyisin değil mi yavrum"

Gözleri kurumuş bir nehirin üzerinde duran kalın tabaka gibiydi. O katman içime akmak için beni kendine çekiyordu. Yüzümde bir gülümseme oluştu. Kuru bir tebessüm diyemeyeceğim kadar gerçekçiydi

"İyiyim ana şükür"

Bana sımsıkı sarıldı. Ona karşılık verdim. Elleri tüm kıyılarım da gezindi.

"Eyi gızım siz eyi olun hep emi"

Anamın siz dediği yerden biz oluşumuzu hissederken hiç yabancılık çekmemiştim. Sahi biz diye birşey var mıydı?

"Gül hele bırak gızı iki soluk alıp versin"

Gözlerimi kapıdan içeriye giren nineme çevirdim. Elinde bastonu yavaş, yavaş döşemeye ilerledi. Ninemin ardından gelen kimse yoktu. Gözlerim, onu ararken içerideki sessizlik uzun sürmedi. Anam, kollarıyla beni yerde duran şilte'nin üzerine oturttu. Elleri, üstümde idi. Ona tebessüm ediyordum. Lakin aklım onda idi. Neredeydi, ne yapıyordu.

"Mirza oğlum nerede hele dedi anam bana doğru.

Ne sual edeceğimi bilemedim. Daha temin arkamdan gelen adam şimdi ortalarda gözükmüyordu

"İşi var herhal, erkek kısmının işi bittiği nerede görülmüş gelir  zannımca" dedi ninem Beni anama vereceğim cevaptan kurtarması gerçekten iyi olmuştu. Anam başında duran yazmayı çıkartıp kenara bıraktı. Saçlarına düşen akları ilk defa görüyor idim. Simsiyah saçlarında gördüğüm beyaz geçen yılları değil, anamı ardımda bıraktığım zamanı hatırlattı. İçimi yaktı.

Boncuk boncuk gözyaşları al yanaklarından süzülüyordu. Bunu ona refah gören bendim. Gitmeden ona kırgın olan bendim.  Bıraktığım, gittiğim ailem bana kucak açtığında hissettiğim azap yerli yerinde duracak mıydı?

Geçen zamanla ilgili tek kelime çıkmadı anamın dudaklarından, sökülüp diktiği kalbinin acısı yerli yerinde durduğu belli oluyordu. Onun gönlünü bilendim. Onu ve ninemi bırakıp Mirza ile evlenmiştim. Tüm herşey yerli yerinde dururken anamın birşey dememesi içimi kavurdu. Demek ki evlat hasreti herşeyin önünde geliyordu.

"Yetti gayrı Gül! Helak ettin kendini. Geldi gızımız bak" dedi ninem sesi katı ve toktu. Ona dönüp bakmadım. Anam ellerimi bir saniye olsun bırakmadı.

"Şükürler olsun ana"

"He hadi iki tarhana çal, yoldan geldiler"

Anam başına yazmasını alıp bir hışım yerden kalktı. Onun arkasından bende kalktım lakin ninemin sesi beni engelledi.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang