41

13.1K 607 87
                                    

Güz yangınıydı tenime değen.
Ilık dudaklarından soğuk rüzgarlar estiren bir cümle etrafa yankılandı.

"Merak etme sana elimi sürmeyeceğim. Gönlü başkasından yana olan kadına elimi sürmem ben!" dedi tok sesi etrafta yankılandı. Kurduğu cümle inime sızan bir engame olması soğuk nefesime karıştı ve ağırca yutkunmama sebebiyet verdi.

Gözlerime bakan gözleri içime sızan bir buğu olmuştu. Göz harelerinin etrafında dolanan beyaz kadar onu görmek üzerimde adını koyamadığım bir etki yarattı.


Gözlerini devirdi ve eliyle çenesini sıvazladı. Birşey düşündüğü aşikardı.
Siyah gözleri gözlerimin içine yeniden dağıldı.

O gözler temin sıcakken şimdi soğuk olmuştu. Az önce beni helalim oldun der gibi alnımdan öpen adamın bakışlarında gördüğüm kabullenme içimde bir yerlerin umudunu kırmıştı. Ne bekliyordum ki zaten ben.

"Sende ne meraklıymışın koynuma girmeye güzelim" dedi gülüşü içime sokulan hançer kadar acıydı. Yana kıvrılan dudakları ince bir hal alırken sert gözleri bu sefer daha derin bakmaya başladı. Elim ansızın havaya kalktığın da bana hiç mani olmadı. Gözlerini kıstı sadece ve beni incelenmeye başladı. Gözümden akan ılık bir yaş içime dokundu. Havada asılı kalan elimi aşağıya indirdim.

Bunu bile hak etmemişti. Gözleri gözümden akan yaşa takılı kaldı. Sert ellerini bana doğru kaldırdı. Büyük eli yüzüme yaklaştığın da bedenimi ondan uzaklaştırdım. Değişen ruh haline anlam veremedim

"Sakın elini sürme bana" hiddetli sesim onu itmedi.

Sert nefesleri uzağım da olsa dahi hissedemeyeceğim kadar ılık değildi. Sert bir kavga gibiydi.

Durmadı.

Bana doğru uzandı ve ve kolumu tutup kendine doğru çekti. Ona doğru yapışan bedenim sert bir toprağın üzerine düşmüş gibi ağrı içinde hissettirdi. Gözümden akan yaş yanağıma inen tokat kadar can vericiydi. İki elimi sert bedeni arasından ona doğru savurmaya başladım. Tek eliyle vücutlarımız arasında ona doğru çırpınan ellerimi tuttu. Ansızın havalanan bedenimi kaldırdı. Sert bir duvara yapışan bedenimi kendi ile arasına yapıştırdı. Sert solukları hala yüzümü talan ediyordu.

"Bırak..." diye bağırdım. Canı istediği zaman bana dokunamazdı. Kara gözlerine tutunan öfke beni korkutmuyordu, aksine ona olan telaşım bir kavgaya tutuşmuştu.

Gözleri, üzerimde asılı kalmış tablo gibi hareketsiz duruyordu.

Ellerimi sert ellerinden kurtarmak imkansızdı. Boyu benden uzun olduğundan başını bana doğru eğmişti.
Belime saplandığı sıkı eliyle beni bedenine daha fazla vurdu.

Sert bedeni canımı yakarken dudaklarımdan bir inilti duyuldu.

Canımı yakmıştı.

"Nesin sen bir dağ ayısı mı" diye ona doğru tısladım. Çenemi kavrayan sert eli yüzünü yüzüme sabitledi. Canımı acıtacak kadar hayvani davranması içime sızan duygusallığı ortaya çıkarttı.

"Evet! Sende dağ ayısının kollarında duran ceylansın. O küçük ağzın daha fazla konuşmaya devam ederse o ayı seni ham yapar güzelim" diye fısıldadı.

Çenemi bıraktı.

"Herşeyin suçlusu sensin! Benim burada olmamın..." Cümlemi bitiremeden beni bırakığın da kendimi yerde bulmam an meselesi olmuştu. Saçlarımdan düşen beyaz baş örtü omuzlarımdan kayıp gitmişti. Beni bu denli hırpalayan adamın yanın da kalmak istemiyordum.
Gözümden akan yaşları tutmakta güçlük çekiyordum.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Donde viven las historias. Descúbrelo ahora