34

8.1K 449 26
                                    

Mustafa Özarslan: Sen giderken

🗝️

"Hade kız ne sallanıyonuz" dedi Dilber çamaşır sepetini sağ kolunda almış ardından gelen kızları bekliyordu. Vakit Ekimi geçince zor oluyordu çamaşır işi.

Kurutması da hayli zor oluyordu. Kızların içinden Pınar ve Mihrimâh, Dilber'e burun kıvırdı.

"Az dursa sanki bir yerleri kurtlanacak" dedi Pınar kendini tutamayıp Mihrimah arkadaşının sözlerine güldü. "Duyacak şimdi" diyen Mihrimah, arkadaşının bu halime tebessüm etti.

"Duyarsa duysun..."

Mihrimâh, Pınarın koluna dokundu.
Bir kaç gündür görüşemedikleri için hiç sual edememişlerdi. Hayli merak ediyordu.

"Ne oldu senin isteme işi Pınar" dedi sesinde merak eden bir ton vardı.
Kendi derdine düşmüş pınarın meselesini atlamıştı. Pınar yandan gülüş attı Mihrimah'a

"O iş fos Mihrimah, adam anasının gözünün içine bakıyo bir laf edeceğe vakit ne işim olur ana kuzusunlan! Hem ağabeyim de beğenmedi. Onun arkadaşıydı o bile şaşırdı benimde işime geldi" dedi umursamaz bir tavırla.

"Anam beğendi sade"

Mihrimâh dudağını kıvırdı.

"Hem gönlün yoktu iyi olmuş Pınar" dedi sesi düzdü. İnsanın gönlü almadığı biriyle ömür geçirmek olacak iş değildi. Hem sabah uyandığında gözlerinin içine sevda gelmediği vakit ne eylerdi o evliliği insan.

"Ne yapayım Mihrimah, ağabeyimden önce anam evlendirme lafını hiç dilinden düşürmez oldu. Kız kısmı bir vakitten sonra yük olur değil mi... Hem yarın ağabeyim evlenince dış kapının mandalı olcam! Sevmem gayrı kimseyi bilirsin gönlüm acır hem kısmet başka taliplerime" dedi gözleri daldı yürüdüğü yola.Mihrimah hüzünlendi arkadaşının haline. Pınar neşeye vursa da hali hal değildi.

İçi, bile bazen yük oluyordu Pınar'a. Kimseyi alamamış kimseyi sevememiş idi. Gönlü kabul edemiyordu. Ne sevmişti Mahir'i kadın gözüne değil endamına hiç değil yandan gülüyordu ya o sert adam bazen ona vurulmuştu. Gülüşü güzel adamdı Allah için neyse dedi içinden Allah eşine bağışlasın. Bazı kelimeler susarak devam ederdi o da öyle birşey idi.

Dere yoluna girmişlerdi. Arkasından bir kaç kız daha geliyordu. Pınar elinde sazdan olma sepet nefes nefese yorulmuş idi.

İçinden söylene söylene durdu.

"Ne eşek ölüsü gibi bu öldüm bittim" dedi. Sesinde bezmiş ve yorulmuş bir hal vardı. Mihrimah'ın da ondan kalır yanı yoktu.

"Mihrimâh, sen onu bırakta deyi ver Ali'yle ne iş"

Mihrimâh, durdu ve elinde ki sepeti yere bıraktı. Yükü kalbinde duran yükten ağır değildi. Sessizce etrafına bakındı.

"Birşey olduğu yok"

Mihrimah'ın sesi yok gibiydi.Pınar kafasını olumlu anlamda salladı. Gözünün önüne eriyen arkadaşının gözünün feri sönmüştü. Onu anlıyordu. Sevenin halinden elbette seven anlardı.

Mihrimah'ı o gün çeşme başından ayrıldıktan sonra bir kaç gün sonra görmüştü. Hali hal değildi, yüzü bembeyaz kesilmişti. Mihrimâh anlatınca olanlar karşısında şok olmuştu. Ali'yi tanımıyordu lakin bunu yapacak bir adama benzemiyordu. Hangi adam sevdiği kadının elini başka bir adamın gözü önünde bırakırdı. Kendine kızdı Pınar bu konuyu açtığı için.

"Herşey olacağına varır gülüm, belki onunda bir bildiği..." dedi Pınar Mihrimah'a doğru.

Arkadaşına yapıcı olmalı idi, yıkıcı değil. Mihrimah, pınara çevirdi başını. Olumlu cümle duymak isteyeceği son şeydi. Artık umut etmek istemiyordu. O umut ettiği o yerden defalarca kırılmış, incinmişti. Bazen umut etmek yetmiyordu.

MİHRİMÂH |TAMAMLANDI|Where stories live. Discover now