7.5

22.2K 1.1K 626
                                    

Ortamdaki gerginliği görebiliyordum neredeyse. Ege -namı değer manyak kuzenim- tam karşımda, mavi gözlerini üzerimden bir saniye olsun çekmeden öylece beni izliyordu. Normalde halamlar bize geldiğinde pek gelmezdi onlarla. Ama şuan kesinlikle gelmişti. Korumacı abi rolüyle hem de.

"Nasılsın? Umarım o çocuktan ayrılmışsındır."

Birkaç defa öksürdüm. Ailem artık her şeyi bilse de bir anda söylenmesi ortamı daha da germişti. Zaten elimi ayağımı nereye koyacağıma şaşırmıştım, şimdi de Ege'nin kıskançlığını çekiyordum. El insaf yani.

"Asıl sen ayrılmışsın bakıyorum. Bir kıskanmalar var."

Gözlerini kıstı ve dik bakışma yarışına girdik. İkimiz de gözlerimizi asla kırpmazken halam olaya atladı.

"Ayrıldılar valla. Bu salak oğlum gitmiş olmuyor demiş güzelim kıza. Bir daha kimi bulacaksa!"

Halam, gelin adayını epey sevmiş görünüyordu. Ege yüzünü buruşturup gözlerini kırpınca sırıtarak arkama yaslandım. Ben kazandım.

"Of anne açma şu konuyu ya. Olmadı, bitti işte."

"Yeni limanlara yelken açmışsın. Limanlar karşı karşıya bu arada. Su'yu tanıyorum."

"Ben tanımıyorum ama." Deyip kestirip attı. Ben Dila isem buna kanar mıyım? Kanarım ama şimdi kanmam ya.

"Gidin başka yerde konuşun. Duyamıyorum diziyi." Annem bizi kovarken Ege başıyla kalkmamı işaret etti. Omuzlarımı silksem de tam bir ayı olarak beni sürükleyerek odaya kadar götürdü. Neyse ki odamı toplamıştım. Yoksa pasaklıdan girer, Alkın'dan çıkardı.

"Ver bakayım bana o çocuğun numarasını?"

Kolumu ondan kurtardım ve 'sen hayırdır koçum' bakışıyla baktım. Yani biraz dik, biraz şaşkın ve çokça sahiplenici bir ifadeyle. Alkın'ı biraz Ege'den kıskanmış gibi oldum sanki. O da Ege yüzünden.

"Neden vereyim? Su gibi ona yürüyemene izin ver-"

"Su o çocuğa mı yürüdü?"

Sinsi gülüşüm ile ağzından kaçırdığı şeyi fark edip bana dik dik baktı. Bana yaklaşırken korkmadım değil ama güçlü durmaya çalışıyordum. O ise beni es geçip masada duran telefonumu eline aldı. Gözlerim ve ağzım kocaman açılırken hemen koştum.

"Ya aşkımı bıraksana! Ayı mısın manyak kuzen misin nesin!"

Sırtına atlasam da beni tek koluyla kavrayıp sıkıca tuttu. Kaç defa dedim bilmiyorum ama ayı gibi. Benim minnak bedenimi oyuncak olarak kullanabilecek kadar büyük yani.

"Salak şifren hep aynı."

Ben çırpınırken o telefonumu açıp rehbere girmişti. Alkın'ı adıyla kaydettiğim için kendime kızsam da Ege bundan epey memnundu. Alkın'ı arayıp, hoparlöre aldı ve masanın üzerine tekrardan bıraktı telefonu. Tam alacaktım ki beni kollarımdan tuttu ve ağzımı kapattı.

"Uslu kız ol bakalım. Aferim."

Ağzımı kapattığı için boğuk çıkan sesimle ona saydırıyordum. Telefonu Alkın açtığında daha fazla bağırmak istedim ama Ege hemen atıldı.

"Gel yüzleşelim koçum. Kimmişsin, neciymişsin öğrenmenin zamanı geldi de geçiyor."

Bir süre telefondan hiç ses gelmezken kafamı telefona uzattım. Evet, Alkın'ı aramıştı ama Alkın şoktan konuşamıyordu.

"Nereye geleyim, abi?"

"Gelme gelme!" Çığlığımsı sesler çıkartsam da dediğimi sadece ben anlayabilmiştim. Duyduğundan bile şüpheliydim şuan. Debelensem de Ege'den kurtulamıyordum.

Anonim: Yıldız TozuOnde as histórias ganham vida. Descobre agora