7.4

21.2K 1.1K 797
                                    

Üç çift mor ayıcıklı, dedikoduya özel pijamalarımız üzerimizde odanın kapısını kapatmış dedikoduya başlamanın bir yolunu arıyorduk.

Benim dikkatim önümde duran cipslerdeydi. Ne kadar yemek yesem de biraz da cips yemek istiyordum ama ikisi de öylece duruyordu.

"Gençlik ölmüş ya. Hani dedikodu?" Deniz telefonlarımızı yanımızdan aldı ve dolaba kapattı.

Annemler beni buraya bırakmışlardı. Özellikle Deniz'in annesiyle konuşup anlaşmışlar, içine sinince gitmişlerdi. Şimdi ise dedikoduya başlamaya çalışıyorduk.

"Ay dur sen hastanedeyken neler oldu neler."

Deniz koşarak yatağa atladı ve bir avuç çekirdek alıp çitlemeye başladı.

"Valla en sevdiğim kısım Görkem'in patlıcan moru suratıydı. O sahneyi ben anlatacağım."

Simge elindeki tokayla saçını toplarken Deniz onu onayladı.

"Anlat bebeğim. Bu zevki seninle paylaşırım. Neyse kanka dinle sen."

Birkaç çekirdek daha çitleyip elindekileri geri koydu. Merakla onun yüzüne bakıyordum. Hastane de kaldığım zamanları hatırlamak istemiyordum. Bileğimdeki sargılar çıksa da orada beni bekleyen ince çizgiler bana bir çok şeyi hatırlatıyordu. Kötü anıları toplayıp ince bir ip haline getirmiş, bileklerime yerleştirmiştim. Ve bunlar hiçbir zaman kapanmayacaktı.

İleride bu çizgiler yüzünden neler çekeceğimi bilmiyordum. Belki işe giremeyecektim ya da benden kaçacaklardı. Bir anlık yaşamama isteği geleceği çok etkiliyordu.

"İlk alındığında ne yazık ki göremedik çünkü hastanedeydik. Alkın ve Berke karakola gittiğinde onu görmüşler."

"Alkın hiçbir halt söylemiyor." Diye söylendi Simge. Görkem'in o halini görmek istediğini biliyordum.

"Ama Berke söyledi. Pek sevmem ama gözüme girdi kerata." Deniz hala Berke'ye fazla ısınamamıştı.

"Neden Berke'yi sevmiyorsun ya?"

Sıra arkadaşımı satacak değilim ya. İşte ben de böyle biriyim. Birkaç ay önce hiç haz etmediğim insanlar şimdi kardeşim gibi olmuştu.

"İçimden bir his onun ortalığı bir şekilde karıştıracağını söylüyor."

Simge çikolatayı yemeyi bırakıp konuşmayı devraldı. Ben ise sonunda cipsten birkaç parça yiyebilmiştim.

"Benim de içime kız mevzusu olacak gibi geliyor."

"Simge alnını öpeyim bu konuyu açtığın için." Aramızda kalan cipsleri ve diğer abur cuburları önemsemeyip Simge'nin alnından öptüm.

"Ne oldu anlamadım."

Deniz de Simge de mal mal bakarken ben sırıtıyordum. Berke kantine çıktığında birazcık çantasını karıştırıp o yazdığı yazıyi fotoğraf çekmiştim. Şimdi kızlara okuyacaktım.

"Berke canlandırma yaparken bu yazdığını canlandırdı. Dinleyin bir sonra Görkem'e geri döneriz."

İkisi çekirdek çıtlamaya dönerken gözleri benim üzerimdeydi. Boğazımı temizledim lakin Berke gibi duygulu söyleyemeyeceğim farkındaydım. Bu yüzden olabildiğince onun gibi düşünüp okumaya başladım.

"Kısa saçların ve yeşil gözlerin benim seni fark etmemi sağladı. Biliyorum, fazla geçti bu fark etme evresi, özür dilerim bunun için. Çok konuşmamıştık şimdiye kadar. Kalbim de hızlanmamıştı yanındayken. Sevgilinle olduğunu görsem de acı hissetmemiştim. Aşkını istemiyorum. Benim aşkım imkansız. İmkansızı seviyorum yeşil gözlü güzel kız. Beni yanlış anlamanı seviyorum. Ama sen bunu bilmiyorsun. Bilmeyeceksin. Çünkü bilirsen imkansızlığın ucuna biraz daha imkansızlık katarım ve bu bana uymaz."

Anonim: Yıldız TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin