50.Bölüm(Final)

20.3K 788 108
                                    

LÜTFEN OKUYUN !

Sizi beklettiğimizi biliyoruz ama tatmin edici bir final olsun diye uğraştık =) Final videosunu da izlemeyi unutmayın :D  Finalden sonra sizler için bir not yayınlayacağız lütfen okumamazlık yapmayın =) Hepinizin düşüncelerini duymak istiyoruz yorumlarınızı esirgemezseniz seviniriz ;) En uzun bölümümüzle karşınızdayız ;) Hepinizi çok seviyoruz =)

*

Poyraz'ın ağzından...

Ölüm dört harften oluşan minicik bir kelime, ne zaman karşımıza çıkacağı belli olmayan, yanı başımızda nöbet bekleyen bir nefes, kaybolmak için gün sayan yaşam.. Ölüm yok oluşun eş anlamlısı, özlemin kardeşi, gittiğimiz yoldaki sapakta kollarını açmış bizi bekleyen karanlık, ölüm yaşamın son çırpınışı içindeki umut... Ölüm beni sevgilimden koparan acımasız bir hiçlik...

Hiçbir şey duymuyordum. Kalbim tek bir isimle atıyor, ruhum tek bir şeye doğru çekiliyordu. Hastane duvarında oturmuş içimdeki boşluk gibi anlamsız olan dümdüz duvara bakıyordum. Zaman, hayatımın anlamıyla birlikte ellerimden akıp gidiyordu. Onun yaşam savaşını beklediğim iki gün sanki ömrüme bedeldi. Sevdiğimin dudaklarından dökülen o üç kelime aklıma çiviyle kazınıyordu. Ömrüm içerde can çekişirken, yaşam minik bir göz kırpma kadar boş ve bilinmezliğe doğru anlamsızca yürümek gibi geliyordu. Evet ana kelime buydu. Rüya'm olmadan her şey anlamsız kelimesinin üzerinde toplanıyordu. Onun ellerime bulaşmış kanı göğsümdeki yaraya bir hançer daha vuruyordu. Etrafımda dolaşan, ağlayan ya da beni sallayıp kendime getirmeye çalışan insanlar sadece boş bir bedenle uğraşıyordu. Benim ruhum, kalbimin yanında içerde yatıyordu.  Daha dün gibiydi karşımdaki dik duruşlu kızım, mavi gözlerinde kendimi kaybedişim. Daha dün gibiydi ona olan sonsuz aşkımı tüm hücrelerimde hissedişim. Daha yeniydi ona sıkıca sarılıp sahiplenmem. Asla gitmesine izin vermemen ama bak gör ki şu an benden ayrı orada yatıyordu. Aynı iki öncesinde nefesini yüzüme zorla üflerken kollarımda kayboluşu gibi... Ben ona Rüya'm derken sadece ismini söylemiyordum ki o benim gerçekten tek düşümdü. O yanımdayken başka bir isteğim, eksik hiçbir yanım yoktu. O benim Poyraz rüzgarımın arasına dalmış minik ve titrek bir ışıktı. Kalbimin yeniden atmasının sebebi, aşkımın tek gerçek sahibiydi. O benim karımdı...

Benim soyadımı taşıyordu. Onu korumalıydım... Onu koruyabilmeliydim. Öylece durup olanları seyretmemeliydim. Her şeyin farkına varmalıydım. Önüme atlayacak kadar cesaretli olacağını bilmeliydim. Onun yanında benim aksime ölmeme izin vermeyeceğini anlamalıydım. Onun kocasıydım ben. Ben onu kaybedemezdim... Ona nefesim demiştim ben, o olmadan yaşayamazdım.

Dibine sindiğim duvardan hışımla kalktım. Yeşim sakinleştirici yediği için Serkan'ın kucağında mamur gözlerle bana bakıyordu. Arkadaşının elinden alınmasına sebep olan adama bakıyordu. 

Serkan. Bugüne kadar gözlerinin bile dolduğunu zor gördüğüm adam gözünden düşen gözyaşını çaktırmamaya çalışıyordu.  Yavuz kız kardeşini kaybetmiş gibi çökmüştü. Rüya'nın ailesi yoldaydı biliyordum ama Demir buradaydı ve onun durumu herkesten beterdi. Kendini tutmaya çalıştığını herkes anlayabilirdi. İçinde büyüyen volkanların patlamaması için ateşini körüklüyordu. Benden nefret etmeliydi çünkü ben kendimden ediyordum... Ben Rüya'yı hak etmiyordum. Ben ne sevilmeyi ne de sevmeyi hak etmiyordum. Rüya o güzel gözleriyle gözlerime bakmadan önce taş kalpliydim, acımasızdım, ben buydum kimsenin yaklaşamayacağı soğuk çocuktum. Belki de hep öyle kalmalıydım. Etrafımdakilere zarar geleceğini hissetmeliydim.

Üvey babamın rahat durmayacağını tahmin etmiştim ama aramızdan birini casus olarak kullanacağını düşünmemiştim. Deniz'den elbet intikamımı alacaktım ama bu bile anlamsızdı. İntikam Rüya'mı geri getirmeyecekti. Onunla var olan geleceğimi tekrar vermeyecekti.

Rüyalarımın Hırsızı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now