1.Bölüm(Bulutlu Gözler)

46.7K 1.4K 46
                                    

Hayatımız boyunca beklediğimiz ya da ansızın kapımızı çalan hikâyelerimiz olmuştur. Ben ailem için o aniden ortaya çıkanlardandım. Abim doğduktan sonra aileme tekrar çocuk sahibi olamayacakları söylenmişti. Annemle babam bunu kabullenip Demir'e bütün sevgilerini vermişlerdi. Her şeye rağmen birkaç yıl sonra hoş olmayan bir mide bulantısıyla kendimi onlara belli ettim. Meydana gelişim hem küçük bir mucize hem de şaşırtıcı bir yenilikti. Bunların hepsi bir araya gelince ismimi Rüya koymaya karar vermişlerdi. Gerçek olamayacak kadar sıra dışıydı çünkü doğuşum. Annem beni doğurmaya çalışırken üç dakika baygın kaldığını söylerdi hep. Başlangıcım bu kadar tuhaf olsa da geri kalan yaşamım sıradanlık içinde süregelmişti. Her kız gibi aşıkta olmuştum nefret de edilmiştim. Hatta kız kavgasına bile karışmıştım. Yakın olduğum iki arkadaşımla son senemi bitirme derdindeydim. Yeşim ve Yalın bunların hepsinde yanımda olan muhteşem ikilimdi. Yeşim'le bu sürede gıybet ustası olduk desem abartmazdım.

Kısa bir süre önce zar zor da olsa bizimkileri ikna edip kendi evime çıkabilmiştim. Buna babamın nasıl izin verdiğini hala anlayamasam da bir şekilde olmuştu işte. Ailem içinde en bağlı olduğum bireyin abim olduğunu söylesem yalan olmazdı. Bugün İngiltere'den geliyordu. İlk bana uğrayacağını bildiğim için karşılamaya da ben gidecektim.

Sabahtan beri zaman hızlı geçsin diye türlü türlü şeyle uğraşmıştım. Nihayet on ikiye geliyordu. Gece boyunca da onu beklemekten hiç uyuyamamıştım. Gıcığı baya özlemiştim. Uçağı iki saate havaalanına gelirdi. Bunları düşünürken babamın sesini duyar gibi oldum.

" Yorucu hayat süreci daha sana uygun değil. Ayrı yaşayacaksan bile tuttuğum adamların gözetiminde olacak ve bu duruma sesini bile çıkarmayacaksın."

Nokta.. Onlarla olmayı bazen özlüyordum ama 18 yaşında bir genç olmak o baskıcı aile ile pek de kolay olmuyordu. Yine de haklarını yememeliydim. Böyle şekilde izin vermesi bile büyük bir gelişmeydi. Artık oyalanacak bir şey kalmayınca gitmeden önce duş almaya karar verdim. Hızlı hareketlerle banyoya gittim. Suyun verdiği rahatlıkla biraz daha rahat hissediyordum. Bir şeyler atıştırdıktan sonra çantamı alıp çıkmadan önce son kez aynaya baktım. Havaalanına doğru giderken radyodan gelen en sevdiğim müzik mutluluğumu ikiye katlıyordu. Abime tekrar sarılmama kısa bir süre kalmıştı. Aslında çoktandır gelmediği için önce trip atmalıydım ama bunu bile yapabileceğimi sanmıyordum. Arabamı park ettikten sonra beklemeye başladım. Erken geldiğimi biliyordum. Beklemek çok nefret ettiğim şeylerden biri olmasına rağmen, abimi beklemek farklıydı. Ve evet ordaydı. Henüz beni fark etmemişti. 32 dişle sırıtarak arabamdan inerken bir kaç araba ötedeki bir grubun ortasında duran sert ama bulutlu yeşil gözlere sahip biriyle karşılaştım. O da elindeki telefonu bırakıp bana baktığında gözlerimi istemsizce kaçırdım. İçimde adlandıramadığım bir gerilim oluşmuştu. Tanımadığıma emin olduğum gözlerde bir anlam gizli gibi duruyordu. Abim o sırada beni fark etmişti. Koşarak boynuna sarıldım. Sesini duymamla o tuhaf duygunun yerini mutluluk kaplamıştı.

''Dur bakalım bücür düşüreceksin bu yaşlı adamı''

Bir kez daha sımsıkı sarıldım ona. Ne kadar da özlemiştim onu. Hemen yaşlı yakıştırmasını yapmıştı bile kendine.

''Kendini ne kadar özlettiğinin farkındasındır umarım Demir Bey.''

"Biliyorum minik fare. Telafi edeceğime emin olabilirsin."

Hafif huzursuzluğu vardı ama sormak istemedim. Arabaya valizlerini yerleştirirken bir anda gözlerim o tarafa kaydı. Aynı adam bu sefer abime sinirle bakıyordu. Ya da hepsi benim boş kuruntumdan kaynaklanıyordu. Burada bir sürü insan vardı ve abime baktığı kesin değildi. Düşüncelerimle savaştığım o bir saniye içinde gözlerimiz yeniden karşılaştı. Gözlerimi hızlıca kaçırarak arabaya bindim. Hiçbir şey mutluluğumu bozamazdı. Bozmamasını sağlamalıydım. Bir daha göremeyeceğim yoldan geçip giden biri için bu kadar kuruntu yapmam saçmaydı.

"İngiltere nasıldı?"

"Ne olsun aynı. Sen ne yaptın bakalım? Ayrı yaşamak nasılmış."

"Valla abicim şu babamın adamları da olmasa daha muhteşem olacak."

"Bak zilliye buldun da bunuyorsun."

"Ayıp be abi. Destek çıkmanı beklemiştim."

"Destek çıkmasaydım şu an bizimkilerin evine gidiyor olurduk küçük."

"Hah. Demir bey havasını da attı. Bakıyorum hemen geldin kendine."

"Sus da arabayı düzgün kullan."

Yolculuğumuz birbirimize takıla takıla devam etmişti. Eve vardığımızda abimin kendini yatağa atması bir oldu. Yemek bile yememişti. İnsan önce bir kardeşiyle hasret giderir ama nerde.. Ben de mecbur geri oyalanmaya dönmüştüm. Yemekle uğraşmak, abimin yatağını hazırlamak, valizlerini boşaltmak, daha da yapacak bir şey kalmamıştı sanırım. O da sadece uyumuştu. Yeni geldiği için şükretmeliydi yoksa ben ona yapacağımı bilirdim. Bu kadar uykuculuğun fazla olduğuna kanaat getirince uyandırmaya karar verdim.

Odanın kapısını sert bir şekilde açmama rağmen sesi duymamıştı bile. Tabiki normal bir şekilde uyandırmayacaktım. Rüya olmak gıcıklık yapmayı gerektirirdi. Yavaş adımlarla yanına gidip yastığını kafasının altından çektim. Önce hırsla gözlerini açsa da homurdanarak geri kapatmış ve uyumaya devam etmeye başlamıştı.

"Abi! Kalk yangın çıktı."

"Ne?! Rüya ne yangını? Niye bekliyorsun çık evden."

Hızlıca kalkıp kapıya doğru koşturunca kahkahamı koyuverdim. Sesimi duyunca kandırdığımı anlamıştı.

"Sen şimdi görürsün yaramaz."

Onu küçük çaplı bir şokla uyandırmamın intikamını gıdıklayarak almıştı. Şakalaşmamız bitince kaç saat önceden hazırladığım akşam yemeğimizi yemeye başladık.

"Aferin kız yemek yapmayı öğrenmişsin biraz. En azından makarnadan patates kızartmasına terfi edebilmen de iyi."

"Şimdi o patates kızartmalarını boğazına dizeceğim ona göre."

"Sakin ol atarlı."

Yemekten sonra biraz televizyon izledikten sonra ben odama çıktım. Onun uyuduğu onca süre ben nelerle uğraşmıştım sonuçta. Abimi beklemek beni hayli uykusuz bırakmıştı. Kendimi yatağıma atmamla uyumam bir oldu...

Bir sesle uyandığımda saate baktım. Henüz güneş doğmamıştı. Hatta yatalı iki saat bile olmamıştı. Bir süre anlamsızca odama göz gezdirdikten sonra sesin geldiği yöne gitmek için ayaklandım. Keman sesiydi bu. Tabi ya.. Abim uykusun almıştı ve uyuyamadığından keman çalmaya başlamıştı. Her zamanki gibi benim uyuduğumu düşünen yoktu. Ruha işleyen bir melodisi vardı kemanın. Odama onu rahatsız etmemek için geri döndüm. Ne kadar yorgun olsam da uykum kaçmıştı. 

Perdeyi açıp ay ışığının odama dolmasını sağladım. O sırada fark ettiğim şeyle korkmaya hatta ellerim titremeye başladı.. Hissettiğim şeylerin beni bir kez olsun yanıltmamasına küfür ederek öylece bakakaldım. Havaalanında karşılaştığım yeşil gözler ve grubu şimdi bahçe kapısının önündelerdi...


Rüyalarımın Hırsızı (Düzenleniyor)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora