13.Bölüm(R&P)

26.7K 1K 64
                                    

Hala olduğum yerde kalmış Poyraz’a bakarken o kaktüslerin el verdiği ölçüde bana doğru yürüyordu. Aramızda bir adım kaldığında elini çeneme koyup yerdeki kaktüslere bakmaktan eğilmiş başımı kaldırdı. Gözlerimin içine bakıyordu. Hafif ışığın gözlerindeki parıltısı kristal bir güneş gibiydi. Ağzını araladığında ne söyleyeceğini daha önce hissetmediğim bir heyecanla bekliyordum.

“Doğum günün kutlu olsun kaktüsüm…”

Tam kaktüs demesine bozulacakken hafif eğildi ve anlıma küçük bir öpücük kondurdu. Büyük ihtimalle böyle bir şeyi yaptığım için sonradan pişman olacaktım ama yine de kendimi tutmadım içimden gelen refleks ve mutlulukla kollarımı etrafına doladım. İlk başta şaşırsa da o da bana sarılmıştı. Bugünün doğum günüm olduğunu ben bile unutmuşken o hatırlamıştı. Poyraz’dan ayrıldığımda diğerlerini gördüm. Yalın, Yeşim, Mehmet, Yavuz ve Serkan da buradaydılar. Her yıl sabah sabah bağıra çağıra doğum günümü kutlayan Yalın ve Yeşim’i büyük ihtimalle Poyraz örgütlemişti. Bunca şeyi ne zaman düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Poyraz’ın yanında dikilmiş ağlamaya hazır gözlerimle onlara bakıyordum. Hala şaşkınlığımı üstümden atamadığımı Yeşim fark etmiş olacak ki yine konu değiştirip beni kurtardı.

“Kaktüs lafını hak edecek ne yaptın merak ettim şimdi ?”

“Ne?! Hak etmek mi ? Yeşim birde benim arkadaşım olacaksın. Ben hiçbir şey yapmadım Poyraz’ın yakıştırması işte..”

“Ya tabi bana öküz diyen de Mehmet’ti zaten !”

“Karıştırmayın beni lan !”

“Aman iyi ki bir şey dedim ya valla bak Rüya biraz daha dikilirsen seni bekleyemeyeceğim. Pastaya balıklama dalarım ona göre.”

Yeşim her zamanki iştahını göstermişti işte. İyi ki vardı.. Çoğu zaman onu tanıdığım güne binlerce kez şükrediyordum. Bunları düşünmeyi sonraya bırakıp benim için hazırlanmış masaya doğru ilerledim. Pastanın mumları hala yanıyordu ve ben üfleyene kadar neredeyse yarısı erimişti. Baya mumlu bir pasta yiyeceğimiz kesindi.

“Bir dilek tut.”

Yalın ilk defa konuşmuştu. Ne kadar Poyraz’ı sevmese de büyük ihtimal benim için katlanıyordu. Pastanın üzerine eğilip ne dileyeceğimi düşündüm. Çok klasik olacaktı ama aklıma şu an yarım çalışan aklım daha parlak bir fikir bulamamıştı. Gözlerimi kapatıp içimden geçirdim.

“Mutluluk asla kaybolmayacak bir anahtar gibi elimde olsun…”

Poyraz’ın tayfası mumlar söndükten sonra hiç vakit kaybetmeden masaya oturdular. Bunlara gerçekten yemek vermiyorlardı sanırım. Tabi ardından Poyraz ve Yalın da oturmuştu. Sorun pastayı kesip dağıtmaktaydı. Anlaşıldığı üzere bu iş Yeşim ile üzerimize yıkılmıştı. Yeşim’le göz göze geldiğimizde ikimizde gözlerimizi kısmış birbirimize bakıyorduk. Ne yapacağını anladığım anda ondan hızlı davranıp yanımda sandalye olmasını umarak kendimi bıraktım. Altımda sandalye vardı var olmasına ama ben ayakta en son Yeşim kalsın pastayı kesmekte ona düşsün diye aniden kendimi bırakınca kenarına denk gelmiştim. Yeri boylayacağımı fark ettiğim an belime sarılan elle kurtuldum. Tabiki de Poyraz’dı. İki elini de belime koyup sandalyeye düzgünce oturtturdu. Kendimi gerçekten bebek gibi hissetmiştim. Allah’tan Yeşim’in bağırması yüzünden kimse durumu fark etmemişti.

“Ya banane ya.. kalk Rüya pastanı kes dağıt.”

“Ayakta en son sen kaldın canım ellerinden öper.”

“Sen şimdi görürsün..”

“Ne?!”

Ben daha ne diyebilmişken Yeşim hızla gelip pastadan eliyle bir parça kopardı bana atacağını anladığımda gözlerimi kapatıp pastanın vereceği yapışkanlığı suratımda hissetmeyi bekledim ama hiçbir şey olamamıştı. Belki de yemiştir diye gözlerimi araladım ama gördüğüm sahne çok daha ilginçti. Poyraz’ın eli önümdeydi. Poyraz elini indirince elinin üstündeki pasta kalıntılarını gördüm. Ne ara fark edip elini kaldırmıştı hiçbir fikrim yoktu. Ayrıca beni kurtarmıştı.

Rüyalarımın Hırsızı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now