19.Bölüm(Olur böyle şeyler )

24.7K 925 18
                                    

Sinirle aynadan moraran ve şişen burnumdaki kurumuş kan lekesine bakarken bile düşündüğüm tek şey Rüya oluyordu. Onu düşünmeyi hem isterken hem de onu düşünmekten nefret ediyordum. O adamla nasıl evlenebilmişti hala aklım almıyordu fakat mantıklı bir açıklaması olması içimdeki burukluğun azalmasına sebep olan tek şeydi. Saatlerce arayıp onu bulamamsa cabasıydı. İlk defa Yeşim nerede olduğunu söylemezken ağzından kaçırdığı şey benim delirmeme sebep olmuştu. Poyraz dallamasıyla beraber olması... Sorun Rüyayı düşünmekten geçirdiğim zaman değildi zaten. Sorun Rüya'nın şu an Poyrazla aynı havayı soluduğunu düşünmekten kaybettiğim zamandı.

Belki ona daha önce açıklasaydım her şey farklı olabilirdi. Belki arkadaşlığımız bozulurdu.. Şimdi de olanlar olmuştu ve bozulmuştu ki. O piç Poyraz olmasaydı her şey çok farklı olabilirdi.

Camdan dışarı küçücük bir umutla Rüya'nın bu sokaktan geçip belki de evime gelmesini hatta belki de bana sarılmasını isteyerek bakıyordum. Biliyordum imkansızdı ama hayali bile güzeldi. Hayalin her parçası ayrı güzeldi..

Artık onu arayabilecek yüzüm var mıydı bilmiyorum ama ondan asla vaz geçmeyeceğimden emindim. Vazgeçemezdim ki bu kadar yılın ardından.

Bu gün hiç okul, dershane çekecek halim yoktu. Karamsar olmamı sağlayan ince yağmur yavaş bir biçimde yağarken insanlar yavaşça ardından geleceğe benzeyen doluya tutunmamak için evlerine kaçışırken bense dışarı biraz temiz hava almaya çıkıyordum. Ne ironi ama. . .

Yönünü kaybetmiş bir pusula gibi o sokaktan başka bir sokağa doğru giderken bir an olduğum yer tanıdık gelmeye başladı. Ayaklarım beni nerelere getirmişti böyle. Park.. Bizim iki deli kızın sürekli geldiği ama benim bilmediğimi düşündükleri küçük ama tatlı park. Salıncakta sallanırken Rüya'nın sevinciyle oluşan benim sevincim. Yeşim’in Rüyayla su savaşı yapması. Hepsi bir bir gözümün önünde canlanırken kendi kendime gülümsedim salakça. Ne günlerdi ama. Salıncaklara doğru yaklaştığımda salıncakların henüz yeni biri kalkmış gibi sallandığını fark ettim. Muhtemelen rüzgardan filandı. Rüya'nın her zaman oturduğu yere bakarken araba sesi duydum. Acab otostop yapsam beni eve bırakırlar mıydı? Hem arabasız geldim hem de montsuz. Çok düşünceliyim gerçekten kendime karşı. Şimdi de taksi bulamam zaten buralarda. Ben arabaya bakmak için biraz hızlı koştuğumda araba çoktan önümden geçmişti.

Ama.

Bu..

Rüya ve Poyraz'dı. Aynı arabada mı olmalarına mı sinirlenmeliyim, Rüya'nın düşünceli haline mi üzülmeliyim yoksa onları kim bilir kaç dakikalık farkla kaçırmama mı delirmeliyim şimdi?

Peşlerinden bir süre koşsam da beni fark etmemişlerdi. Kahretsin..

Kahretsin..

KAHRETSİN!!!!

Bir taksinin geçmesiyle gerçekten sevinmiştim. Bu halimde bile. Adama öndeki arabayı takip et hemen diye verdiğim emirde adamın emir vermememi yoksa film repliği gibi cümleme mi şaşırdığını tam çözemesem de önemli olan adamın takip etmesiydi. Sinirden dişlerim gıcırdarken sabırsızlıktan dizlerim titriyordu. Bu çocuğu iyi benzetmenin zamanı gelmişti ve hatta geçiyordu bile. Bu gün gafil avlanmış olabilirdim ama sevdiğim kızın karşısında bana vurmanın intikamını alırdım ben Poyraz bey. Biz arkada yol alırken Poyraz bizi fark etmiş olmalıydı. Dikiz aynasından bana sinirli bir şekilde bakarken bizi ne kadar atlatmaya çalışsa da başaramamıştı bu trafikte. Ben en şeytansı gülümsememi o şerefsize yollarken Rüyanın beni fark etmediğini anladım. Bir yere odaklanmış sadece oraya dalıp gitmişti. O tebessüm sultan gibi kız gitmiş yerine düşünce selinde boğulan yalnız bir kız gelmişti sanki. Onlar bir yerde inerken bense taksiye uzakta durmasını isteyerek arabadan indim. Poyraz bir anda Rüyanın elini tutmak istedi ama benim Rüya'm izin vermediğini belirten bir tepki verdikten sonra önden iki katlı bir eve girdi. Poyrazsa hala bana bakıyordu yavaş yavaş eve adımlarını atarken. Bense ona 32 dişle gülümseme gönderirken ufak bir kafa hareketi ile ona selam verdim. 

O sinirden küplere binmişken bense çok mutluydum. Rüya'nın benden başka herhangi bir erkeğe özellikle de Poyraz gibi bir insana gülümsemesini istemiyordum. Aslında okulun ilk günü onu iyi benzetseydim Rüya'nın geçiştirmelerini dinleyeceğime, şimdiye Rüya'nın elli metre bile yanına yaklaşamazdı ama iş işten geçmişti bile. 

Acaba Rüya neden bu kadar hüzünlü ve düşünceliydi ki? 

Eğer o Poyraz üzdüyse elimden kurtuluşu yoktu. Bunun cevabını tek bir şekilde alabilirdim. 

Tabiki Rüya'yı ziyaret ederek.

Eve geldiğimde kapıyı yavaşça tıklattım ve kapıyı bay dallama açtı.

''Ne işin var lan senin benim evimde? Evimden ve özelliklede Rüya'dan uzak durman gereken mesajı çoktan vermiştim.''

''Rüya'yı çağır hemen!'' diyip eve daldığımda Rüyayı etrafta göremedim. Poyraz'a döndüğümde bana hafifçe gülümsedi ve onu öldürmem için çok büyük bir sebep verdi.

''Rüya yukarıda. O - D - A - M - I - Z - D - A -'' 

''Rüya'yı senin tanıdığından çok daha iyi tanıyorum. Şimdi sadece Rüya'yı çağır. Ya da boş ver ben kendim çağırabilirim bence.''

Ben Rüya'nın ismini bağırarak söylerken Poyraz çok sinirli görünsede umursamıyordum. Duyduğum kapı sesinin ardından merdivenlerden sanki kalp krizi geçirmiş bir Rüya geldi. Ne olmuş olabilirdi ki bu derecede?

''Yalın ne arıyorsun sen burada?''

''Seni görmem gerekiyordu ama sen.. İyi misin? Çok değişik görünüyorsun.''

''Rüya gayet iyi Yalın bey evimizden defolabilir misin?''

''Poyraz izin verirsen Yalınla özel konuşmam gerek''

''Ben seni asla bu adamla yalnız bırakmam Rüya.''

''Poyraz lütfen.''

''Hayır Rüya''

''Poyraz rica ediyorum biraz dışarıda bekler misin?''

''Yağmurda ıslanamam Rüya.''

Rüya bir kaç adım attıktan sonra askılıktan bir şemsiye getirip Poyraz'a fırlatınca ikimiz de hiç beklemediğimiz bir duyguyla karşılaştık. Buraya geldiğimde Rüya beni terler diye düşünmüştüm ama görünüşe göre Poyraz ne yaptıysa onunla konuşası bile gelmiyordu. Ve benle konuşmak için Poyraz'ı kovuyordu. Ve bir de egomla. Tamam olaylar belki de benim gözümden çok farklı gözüküyordu ama ben durumun bu tarafından bakmak istiyordum şu an.

Tabi Rüyanın bu hareketinden sonra Poyraz patladı. Bağırarak ona cevap verdiğinde normalde onu döverdim bir güzel ama şu an Rüya'nın tepkisi daha merak uyandırıcıydı benim için.

''RÜYA BURASI BENİM EVİM VE İSTEDİĞİM GİBİ DAVRANIRIM. BENİM EVİM BENİM KURALLARIM. O ADAM BURADAN GİDECEK VE BENSE BURADA KALACAĞIM''

''Peki.'' dedi Rüya. Ne yani bu kadar mıydı? Gözlerimden aklım okunuyordu şu an.  Gerçekten mi?

''Evin sahibini duydun.''

Ben sinirle dışarı çıkarken Poyraz'ın o gülüşü yüzümden gitmiyordu. Son gülen iyi güler demişler tam arkamda Rüya'da benimle beraber çıkmıştı dallamanın biricik evinden. Biraz yürüdükten sonra pencereden bakan Poyraz'ın öldürücü bakışları kesinlikle Rüya'yı korkutmuştu. 

''Yalın bir açıklamaya ihtiyacım var.''

''Ne için?''

''Yalın biliyorsun.''

''Her şey çok açık ve basit. Sana aşığım Rüya''

''Yalın bir arkadaştık. Biz dosttuk. Ben sana hiç öyle gözle bakmadım.''

Cümlede kullandığı geçmiş zaman ekinin bana hissettirdiği tek şey şu ağaca sert bir yumruk atmaktı ki yaptım da.

''Arkadaştık. Dosttuk... Of Rüya''

''Yalın lütfen bir süre çok fazla iletişimde bulunmazsak iyi olur. Kafamı toplasam gerçekten çok iyi olur.''

Bunları duyan kulaklarım beynimle beraber error vermişti. Ama.. Nasıl.

Oradan uzaklaşırken aklımdaki tek görüntü Rüya bunları söylerken arkasına geçen Poyraz ve o piç gülüşüydü...

Rüyalarımın Hırsızı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now