Minik bir tebessüm oluştu yüzümde. O da bana bakıp gülümsedi. Belki çok yakın olmasakta bu bir arkadaşlığın başlangıcı bile olabilirdi.

"Dikkat et. Soyunma odasında yalnız olmamaya çalış."

Elini çekti ve ayaklandı. Gitmeden önce durdu ve bana dönüp konuştu. Ne diyeceğini merakla bekliyordum.

"Sen dalga geçilecek biri değilsin Dila. İzin verme buna. Ya da o yazılanlara, söylenenlere inanma. Saçın sen istiyorsun diye güzel olsun ya da notların sen istiyorsun diye yüksek olsun. Birini seviyorsan saklama ya da onu bekletme. Şuan kayalıklarda içen iki kişi var. Bekletme onu. Seni bilen biliyor. Sadece yediremiyorlar."

Gözüm doldu istemsizce. Gülümsedi ve arkasını dönüp uzaklaştı. Teşekkür edemeden gitti.

Telefonumu cebimden çıkardım ve paylaşılan son fotoğraflara baktım. Alkın ve Berke aynı yerden fotoğraf atmışlardı. Demek ki onlar oturmuş içiyordu.

Cebime attığım kulaklığı çıkardım ve ilk defa düzgün oluşuna şaşırıp bunun iyiye işaret olduğuna inandım.

Kulaklığı kulağıma yerleştirdim ve listeyi karıştırdım ama garip bir şey oldu. Kaşlarımı çatarak listeyi inceledim.

Bütün şarkılar gitmiş, yerini Back To You almıştı. Artık bunun kasden yapıldığını anlayabiliyordum.

Şarkıyı dinleyerek kayalıkların oraya ilerledim. İşte, orada oturuyorlardı. Yanlarına gitmek için cesaretim yoktu ama buradan görebiliyordum.

Bir süre şarkıyla beraber onu izledim. Sarı saçları kapşonlusunun şapkasından çıkmıştı. Berke ile bir şeyler anlatıp sigara içiyorlardı. Ki normalde Alkın sigara içen biri değildi.

Hayatıma bu kadar etki edeceğini nereden bilebilirdim ki? Bir anda girip kalbimi hızlandırmıştı. Şimdi içiyordu. Yıldızlara karşı içiyordu.

Cebimde olan ellerimi yumruk yaptım. Gidebilirdim yanlarına. Bu gece her şeyi çözebilirdim ama yapamıyordum. Çünkü korkuyordum. Çözülmeyecek diye korkuyordum.

Alkın ayağa kalkarken ben de kapşonlumu kafama geçirdim ve arkamı döndüm. Biliyorum, Alkın beni böyle bile tanır ama belki içtiği için saklanmam kolay olur.

Saklanmak için fazla salağım. Ama neyse ki ters yöne gitti ve beni görmedi.

Alkın'ın gitmesinden dolayı hızla o tarafa doğru yürüdüm. Berke hala oturmuş içiyordu. Bu çocukta bir haller var ama neyse.

"Sence de fazla içmedin mi?"

Kafasını kaldırıp bana baktı. Kulaklığımı çıkarıp yanına oturdum.

"Aklım uyuşunca iyi hissediyorum." Diye geçiştirdi. Ben de gökyüzüne baktım. Yıldızlar, benim tavanımdakinden daha güzellerdi. Keşke kendi tavanıma yıldızları yerleştirebilsem.

"Artık Alkın'la yüzleşmen gerekiyor Dila. Bu böyle yürümez. Herkes kötü oluyor. Bazıları ümitleniyor ayrıldınız diye. Alkın zaten güçlü dursa bile içiyor. Artık konuşmalısın."

Kaşlarımı çattım. Sadece bir cümle dikkatimi ona vermemi sağlamıştı.

"Kim ayrıldık diye ümitleniyor?"

Kıskançlık denen duygu bedenimi ele geçirirken Berke denize baktı ve omuzlarını silkti.

"Alkın'ı isteyen kızlar var. Ee... seni de seven birileri vardır."

Güldüm ama öyle böyle değil. Hayatımda duyduğum en iyi espriydi sanki bu. Berke hiçbir tepki vermiyordu. Koluna hafifçe vurdum ve bacaklarımı uzattım. Bu arada kayalıklar artık soğuk oluyormuş bunu fark ettim.

Anonim: Yıldız TozuWhere stories live. Discover now