20. Bölüm ♥Beni neden onsuz bıraktın♥

57.1K 1.7K 452
                                    


Şehrin üstüne, hüzün sarıyordu, kuytu köşeleri. Kuru yapraklar dökülüyordu. Toprak yağmurla, dans ediyordu. Yere düşen her damla, öpüyordu toprağı.
Naif bir gülümsemeyle.
Mutlu oluyordu, her düşen damlada da, ben ağlıyordum, gözyaşlarım yağmura karışıyordu. Toprak hissediyordu, yaşananları. Belki de, anlıyordu beni. Yeniden filizleniyordu, hayat yeryüzünde.
Fideler, tohum oluyordu. Tohumlarsa, toprağa karışıyordu. Tıpkı, yaşam gibi. Oluşum, gelişim, dönüşüm, bitmiyordu.
Yağmur beni, her seferinde, bağrına basıyordu. Ben kurşun misali, kaçıyordum ondan. Hayat'dan kaçtığım gibi. Bence evrenin bu koca sessizliği bozulmamalı ve bu hiçliğin içindeki boşluk dolmamalıydı. Yağmur hep yağmalıydı ama, rüzgarda esmeliydi keyfince. Yıldızlar gökte cirit atmalı, ağaçlar dansa kalkmalıydı her zaman.
Yolunda gitmeyen şeyler var ama, korkunç sinir bozucu hemde. Mesela pencerem her gıcırdadığında korkunç bir rüyadan uyanır gibi oluyorum, her yer güneşin ışınlarını görmesi gerekirken neden böyle karanlıktı ortalık. Yarabbim, küfre bulaştırma beni şimdi, az evvel ellerime değen sevdiceğimin saçları değil miydi..

Deyip daha şiddetli ağlamaya başladım. Canım yanıyordu, hemde çok. Kalkmak istiyordum buradan. Kalkıp gitmek istiyordum ama o cesareti kendimde bulamıyordum. Ayaklarım hareket etmiyordu, beynim durmuştu. Hiçbir şeyi idrak edemiyordum. Tek bir şey biliyordum o benim yüzümden vurulmuştu. Eğer ben Murat ağanın gitmesine izin vermeseydim bunlar olmayacaktı. Keşke engel olsaydım, belki o zaman burada benim yanımda olurdu. Hayat'ın kolumdan tutup beni kaldırması ile Hayat'dan kolumu kurtardım ve kapının önüne koştum. Hızlıca zaman kaybetmeden ayakkabılarımı giyinip ceketimi de üzerime geçirdim ve koşarak evden çıktık.

Hayat ile arabaya bindiğimizde Hayat ani bir hızla arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Yol boyunca ikimizden de ses çıkmıyordu burunlarımızı çekmek dışında. Yarım saat sonunda hastaneye ulaşabilmiştik. İkimiz de aynı anda arabadan indik ve koşarak hastaneye girdik. Hayat yolda Barış'ı arayıp nerede hangi katta olduğunu öğrendiği için zaman kaybetmeden onların bulunduğu kata çıktık. Barış yerde oturmuş kafasını duvara yaslamıştı. Bizi gördüğü an hemen ayağa kalktı ve hızlı adımlarla bize doğru geldi. Ağlayan Hayat'a birden sarılmasıyla sanki Hayat bu sarılmayı bekliyormuş gibi bağıra bağıra ağlamaya başladı. Barış Hayat'dan ayrılmadan başını çevirip bana baktı ve burukça gülümsedi.

"Murat nerede?" Dedim titrek sesimle. Bu sorunun cevabından şu an çok korkuyordum. Ona birşey olacak diye ödüm kopuyordu. Barış başı ile karşımızda duran koca harflerle 'yoğun bakım' yazan odayı gösterdi. Yutkundum.

"Peki durumu nasıl?" Dedim. Kalbim deli gibi atmaya başladı. Hayatım boyunca ilk kez deli gibi korkuyordum. Ve bu korku duygusunu hiç sevmemiştim.

"Bilmiyorum, doktor daha hiçbir şey söylemedi."

Dediğinde başımı salladım ve hızlı adımlarla karşımızda duran yoğun bakımın camına doğru yaklaştım. Camdan Murat ağanın görüntüsünü görmem ile gözlerimi sımsıkı kapattım. Yatağın üstünde cansız bir şekilde yatıyordu. O canlı yüzü solmuştu, saçları dağılmıştı. O canlı azıcık pembemsi olan dudakları solmuş kararmıştı.
Vücudunda adını bilmediğim bir sürü kablolara bağlıydı. Onu o an öyle gördüğümde canım yandı. Kalbim sıkıştı, onun yerinde ben olmak istedim. Ben Murat ağa olmadan yaşayamazdım, geç olmuştu ama bunu anlamıştım.
Bu kötülüğü kim yapmıştı ona? Hangi cani ona zarar vermişti? Gözyaşlarım yağmur parçaları gibi yanaklarım dan akarken arkamdan omuzuma dokunan elle arkamı döndüm. Hayat bana bakıp göz yaşlarımı silip konuşmaya başladı.

"Ağlama! biliyorsun o koskoca Murat ağa, yoğun bakımdan çıkacak ve yine öküzlüklerine devam edecek."

"Ona bir şey olmasın Hayat. Eğer
ona bir şey olursa ben yaşayamam." Dedim başımı çevirip yine Murat ağaya bakarak.

BERDEL  { TAMAMLANDI }On viuen les histories. Descobreix ara