80. Bölüm

69.9K 4.1K 430
                                    

Yılın son günlerinin yaşandığı şu günlerde, büyük bir kargaşa boy gösteriyordu aslında. Ortada Ares' in ailesine karşı plan yapan birkaç vardı. Timur Özyurt; nişanlısı ile akşam yemeğinin ardından onu evine bırakıyordu. Arabada sessizlik hâkim olurken, Nehir' de arabadan inmek için henüz bir harekette bulunmamıştı. Güzel ve romantik geçen bir akşam yemeğini bozmak istemeyen Nehir, nişanlısı ile aklında dolaşanları konuşmadan yanından ayrılmak istememişti. "Ares Karal konusunda, gerçekten kararlı mısın?" sözlerinin bile yanındaki bedenin öfkelendirdiğini biliyordu.

"Onun bedenini diri diri yakıp, kül ettikten sonra o ateşin sönmesine izin vermeden, aynı çatı altında yaşadığı herkesi, o ateşte kül edeceğim" onun Ares Karal' a neden bu kadar öfke duyduğunu biliyordu. Ancak yine de, Ares Karal' a karşı bu kadar kin duymasını ve onunla karşı karşıya gelmesini istemiyordu. Bu Ares Karal korkusundan değildi. Nehir' in bunun için birçok haklı sebebi vardı.

"Timur, Ares Karal sandığ-" elini sevgilisinin çenesine uzatan Timur, onun çenesini kavrayarak, kendine yaklaştırdı.

"Nişanlının yanında, başka erkekleri böyle rahatça savunma. Hele bu isim o herifse; bunu bir daha sakın yapma, Nehir" Timur sözlerinin ardından sevgilisinin dudaklarını hırsla öpmüştü. Sanki öpüşü ile ders vermek ister gibiydi. "Hesap günü çok yakında, hayatım. Ona her şeyin bedelini ödetmeme çok az kaldı" eli ile sevgilisinin yanağını usulca seven Timur, sözlerinin ardından onun arabadan inip, evine doğru ilerlemesinin izlemişti. Peki, bu hesap günü geldiğinde, gerçekten kim hayatta kalacaktı. Ya da hayatta kalan ise hayatına devam etmek isteyecek miydi?

Ertesi gün, güneş gökyüzünde kendini, hiçbir acelesi olmadan gösteriyordu. Malikâne güne ilk başlayanlardan biri de, Selin olmuş ve yeni gün için hazırlığı bittikten sonra odadan ayrılmıştı. Onun ardından diğer çiftler de, artık günü karşılıyor ve hazırlıklarına başlamışlardı. Anıl, banyoda işleri birttikten sonra odasına geçip, üzerine son kez çekidüzen verdiği sıra telefona gelen bildirim sesini duymuştu. Komodinin olduğu tarafa ilerlediğinde, sesin sevgilisinin telefonundan geldiğini gördü. Hiçbir sakınca görmediği için telefona uzanıp eline almış ve bildirimin sebebi olan mesajları okumaya başlamıştı. Gönderenin Soner Tan diye kayıtlığı olduğunu gördüğünde, hiçte hoş karşılamamıştı. Adam Selin' e samimi bir mesaj yazıp, buluşmak istediğini bildirmişti.

Anıl okuduğunu bu mesajın ardından bir yılıdırımı andıran hızla odadan ayrılmış ve basamakları kısa sürede aşarak, mutfağa ulaşmıştı. Bu adamın kim olduğunu ve böyle konuşmak için nereden cesaret aldığını öğrenmek istiyordu. Kızgın adımları mutfağa ulaştığında, sevgilisinin kahvaltı hazırlığında olduğunu görmüştü. Adımları onun yanını buldu. "Kim bu herif?" sevgilisinin beklenmedik öfkeli sesini duyan Selin, soğukkanlı biri olması nedeni ile hala sakin görünüyordu. İşini yarım bırakıp, onunla göz göze geldi. "Anlamadım, hayatım. Kimi soruyorsun?"

"Ne diyor, bu herif Selin. Ne saçmalıyor, bu adam?" elinde sıkı sıkıya tuttuğu telefonu, hırsla tezgâha fırlattığında, şanslıydı ki, telefon kırılmamıştı. Selin, onun neye böyle kızdığını anlamak için öfkelenmeye başlasa da, telefonunu eline alıp, ekranını aydınlattı. Okuduğu mesajların ardından sabah sabah, maruz kaldığı bu şey için sevgilisine kızmaya başlamıştı. "Okulda aynı sınıftaydık. Her zaman laubali biriydi. Onunla hiç sohbetim geçmedi de, denebilir. Neden böyle bir mesaj atmış anlamadım" Selin, sevgilisinin yüzüne bakıp, durumu sakince açıklarken, onun daha da öfkeye büründüğünü görebiliyordu.

"Nerden buluyor, bu samimiyeti o zaman!" Anıl' ın öfkesini hiç çekinmeden ona gösterirken, Selin' de ona karşı artık öfkelenmeye başlamıştı. "Benimle bu ses tonunda konuşmaya devam ettiğin sürece, seninle konuşmaya devam etmeyeceğim" ses tonu hala son derece sakindi. Ve bu da, Anıl' ın öfkesini daha da körüklüyordu. Selin kahvaltı hazırlıklarına geri dönmüştü. Bu yaptığı Anıl' ın öfkesini taşırmasına yetmişti. Elinin altında olan boş kâseyi alıp, tüm hırsı ile yere fırlattı. "Beni çıldırtmaya mı, çalışıyorsun Selin? Öfkemden yerime duramıyorum, görmüyor musun?" dişlerinin arasından, tüm mutfağı dolduran sesi ile söylerken, Selin, beklemediği yere çarpan kâsesinin kırılma sesi ile korkmasına neden olmuştu. Gözleri yeniden sevgilisinin üzerindeydi.

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now